27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kısa Kısa... Kısa Kısa... Kısa Kısa... Ë Aysel SAĞIR Bakışın Kirlettiği Ayna Delik Sinek, Hain ve Düşman adlı öyküleri birinci bölüm olarak görmek gerekecek. Bir Kölenin Eğitim Sorunları ana başlığı altındakilerse, Üç Senarist Saçmalığına Rağmen Bir Öykü Kuruyor, Üç Senarist Filmin Adı Üzerine Tartışırken, Konuyu Değiştiriyor, Çağrı ve Kabul , Bakışın Kirlettiği Ayna, Vazgeçilmiş Renk’ten oluşuyor. Bakışın Kirlettiği Ayna’da verili durumla, gerçek arasında süregelen didişme, aşk, zaman, dayatılan yaşam şekli etrafında dönmüş. SİVİLCELER ŞİİRSEL OLSAYDI Genel değerleri, bakış açılarını, belli bir çizgide oluşan zihin yapısını ve bütün bunların sonucu oluşan davranış modellerini sorgulayıcı yapısıyla, düşünsel yanı ağır basan öykülerinde yazar, ehmet Erte, Bakışın Kirlettiği Ayna’da, sıradan durum ve ilişkilerin görünür olan yanlarının aldatıcılığının izini sürerek, onların ardındaki potansiyelleri açığa çıkarmış. Bir tür huzur bozucu etkiye de sahip olan Bakışın Kirlettiği Ayna, verili ve alışılageldik olan yaşam örtüsünü az biraz kaldırmayla allak bullak olmanın da kaçınılmaz öyküleri olarak okunabilir. Öykülerinde okuyucu ve kendi kendisiyle sohbet eden yazar, felsefi perspektif sunmayı da ihmal etmemiş. Zira yazar, öykülerinin şekillendiği düşünce zeminini her durumda açık etmiş: “Aynadaki görüntümüz gözlerimizin merkezde durduğu bir özü kaybetmeden zamanla değişiyor, bu cevap da öyle... Aldatılmış olmasının yükünü duygusal alandan cinsel alana taşırken ilk ölen şey sevgi oluyor fakat sevginin hayaleti ruhunun boşluğunda pencereleri tıkırdatıyor, kapıları çarpıyordu. Bir şeyin hayaleti ile ‘o şey’ arasında temelde bir fark olmasa da, şey ve hayaleti bizi farklı şekillerde etkiler. ‘Sevgi’nin elini tutarak girdiği evde sevgi tarafından korkutuluyordu. Sevginin ölümü kolayca gerçekleşse de, hayaletin ölümü diye bir şey söz konusu olamayacağı için acıları bu evde kaldığı sürece artacaktı. M Mehmet Erte Ama sürdürmek istiyordu... sürdürmek. Başına geleni kabul edemediği için sürdürmek istiyordu. Kaderini sevmediği için, onun şeklini bozmak, onunla alay etmek istediği için orji fantezisini kuruyordu. Kendisini hüsrana uğratan her şeyi hiçlemek isterken; bir sevgili, bir eş olarak kendini hiçliyordu. Çünkü onlara katıldığında, olayların kendisini sürüklediği yeri reddetmiş, kendisinden umulanın (yapması gerekenin) dışına çıkmış oluyordu...” Kitapta yer alan Hap, Ben Ne Ben, Bakış ve Beden ya da Bulutların Ardında Gizlenen Güneş, Güneş Gözlüğü, Gazoz Kapağı, Af, belli ki okuyucusunu tedirgin etmeyi hedeflemiş. Daha çok sorularla ilerleyen ve hızını itirazdan alan bir temayla ilerleyen Bakışın Kirlettiği Ayna, bu yönüyle zihinsel bir dikkati de sürekli canlı tutma dürtüsü yaratıyor: “Mertlik ve yiğitlik göstermek söz konusu olmasaydı, savaşmama gerek yoktu. Eğer sivilciler şiirsel olsaydı, savaşmama gerek yoktu. Sivilceleri şiirsel kılan bir dünya görüşü bulmalıydım ama sadece bu yetmezdi, bu dünya görüşü aynı zamanda mertlik ve yiğitlikteki şiirsellikle alay etmeliydi. Ardımda beni geri çağıran annemin sesini silmek için böyle konuşmaya devam ederek nereye varacaktım? Arkadaşlarım nereye gidiyorsa oraya elbette. Hep birlikte yola çıkmıştık, hep birlikte varacaktık?” Bakışın Kirlettiği Ayna’yı aynı zamanda bir yüzleşme şeklinde de okumak gerekiyor. İrdelenen sorularla psikolojik çözümlemelerin de yapıldığı kitapta, her bir öykü ve pasaj, yeni yanıt imkânları sunuyor: “Bir iradeye sahip olmak ve bunu göstermek seni yormuyor mu? Yorulmadın mı? Karar vermekten, seçim yapmaktan yorulmadın mı? Direnmenin yoruculuğu ne zaman sıkıntı verecek sana? Ne zaman karşı koymaktan vazgeçeceksin? Yorulmadın mı? Her zaman her şeyi düşünmekten bıkmadın mı? Seni artık hiçbir şeyi düşünmek zorunda olmadığın vakte çağırıyorum. İradeni son kez köleliği kabul ederken göstereceksin. Kararların, seçimlerin, düşüncelerin, sözcüklerin olmayacak. Sadece efendinin izin verdiği sözcükleri kullanacaksın. Her şeyi dileneceksin, ama dilenmek için ellerin ve dilin olmayacak.” ? Bakışın Kirlettiği Ayna/ Mehmet Erte/ Yapı Kredi Yayınları, 2008/ 126 s. Ë Cihan OĞUZ eref Bilsel ile Cenk Gündoğdu’nun dört yıldır ortaklaşa hazırladıkları “Şiir Defteri: Şiir ve Hayat 2008” bu yıl Özcan Erdoğan’ın İkaros Yayınları’ndan çıktı Üç Nokta dergisinin eki olarak. 336 sayfalık toplam, bir yandan 2007’nin şiir serüvenine ışık tutarken, bir yandan da ele aldığı bölümlerle, varolan edebiyat ortamını birkaç adım öteye taşımayı amaçlıyor. Geçen yıl yitirdiğimiz eleştirmen Mehmet H. Doğan ile şair Doğan Ergül’e ithaf edilen “Şiir Defteri”, yine kapsamlı dosyaları, artık “klasik” halini alan Sezai Sarıoğlu’nun “İlk Kitaplar”, Tozan Alkan’ın “Çeviri Edebiyatı”, Özcan Erdoğan’ın “İnternette edebiyat ve fanzinler” bölümleriyle özgün bir çizgide ilerlemeyi sürdürüyor. Bunlara, belki naçizane “poetik kitaplar üzerine değinmeler” de eklenebilir. Arif Damar, Eray Canberk, Tarık Günersel ve Şükrü Erbaş’ın seçtikleri 2007’nin şiirleri ise “ŞiirlerŞairler” başlığıyla hayli oylumlu bir bölüm olarak “Şiir Defteri”nde yer alıyor. Şiirler, 1914 doğumlu Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan başlayarak, 1989 doğumlu Duygu Ergun’la tamamlanan geniş bir şair yelpazesini içeriyor. Ş Şiir Defteri tem, Metin Kaygalak, Nilay Özer, Hayriye Ünal, Hakan Arslanbenzer, Sinan Oruçoğlu ve Azad Ziya Eren’den değerlendirmeler var. Bu bölümdeki yazar/şairlerin siyasal yelpazenin değişik katmanlarında yer alması, soruşturmaya verdikleri yanıtları da aynı doğrultuda belirliyor. Bir tür edebi “fikir jimnastiği” ile karşılaşıyoruz. Yararlı olup olmadığına okur karar versin. Geçen yıla damgasını vuran şiirlerden örneklerin yer aldığı 192 sayfalık uzunca bölümden sonra, benim “Eleştirmenlerin Yılı” başlığıyla kaleme aldığım 2007’nin poetik kitaplarına ilişkin değerlendirme yazım var. 8 sayfalık yazının girizgâhında yer alan “EleştirmenŞair Paradoksu”, eleştirmenlerini yitirmiş (zaten kaç taneydiler ki?) veyahut da hiç bulamamış şiir dünyasının kendi göbeğini kesmesi; yani şairlerin eleştirmenliğe soyunması çilesini irdeliyor. Özcan Erdoğan’ın yıllardır titizlikle ele aldığı “İnternette Edebiyat ve Fanzinler” bölümü yine ilginç tespitlere yer veriyor. Erdoğan, son yıllarda edebiyat dünyasında da yaygınlaşan web sitelerine değinirken, fanzinlerin ge beklenen etkiyi gösteremediğinden yakınıyor. Yine de, Türkiye’nin dört bir yanında çıkan fanzinleri tek tek okura sunmayı ihmal etmiyor. Tozan Alkan’ın “2007’de Çeviri ve Çeviri Şiir” başlıklı yazısı, edebiyat dünyamızda eksikliği giderek kendini daha çok hissettiren şiir çevirisi konusunda bir teselli mükâfatı gibi. Bu arada, Tozan Alkan editörlüğünde çıkan Ç.N. dergisinin de geçen yılın en önemli çeviri olayı olduğunu vurgulamak gerek. BİTİŞ Şiir Defteri 2008, Sezai Sarıoğlu’nun “Şiir Kaç, Hayat Tut... Şair Kaç, Hayat Tut...” yazısıyla sona eriyor. Sarıoğlu, şairlerin ilk kitapları üzerine kaleme aldığı yazısında, dikkat çeken yapıtlara yer veriyor. İrdelediği şairlerin pek çoğunun, ilk kitapları olmasına karşın yıllardır edebiyat dergilerinde şiir yayımladıklarını söylemeye gerek yok. Defterin sonunda, 2007 yılında yayımlanan şiir, şiire dair ve çeviri kitapların listesi var. Şiir Defteri 2008, aynı zamanda bir “şiir yıllığı” özelliğini taşıyor. Her ne kadar kapsamı biraz daha geniş, duruşu biraz daha farklı olsa da (örneğin yayımlanan diğer yıllıklarda ödüllerin listesi birkaç sayfa tutarken, BilselGündoğdu ikilisi ödüllerle ilgili tek kelime bile etmiyorlar) sonuçta bu defter bir “yıllık” hüviyetinde. O açıdan bakıldığında, seçilen şiirlerin/şairlerin de geniş bir yelpazeye yayılmış olduğu görülüyor. İsmet Özel’den Mehmet Can Doğan’a, Ahmet Telli’den Selim Temo’ya uzanan bir tercihler sultası var. Bunun eleştirilerle karşılaşacağı muhakkaktır. Okuru ikilemde bırakacağı da. Ama Türk şiirinin 2007’deki macerasının hangi mecrada aktığını (veya durduğunu) anlamak açısından bu geniş yelpaze aynı zamanda bir fikir de sunacaktır. Şiir Defteri 2008, bu özelliğiyle, riskli de olsa bir pencere açmayı deniyor. ? [email protected] Şiir Defteri Şiir ve Hayat 2008/Üç Nokta Dergisi’nin eki/ İkaros Yay./ 336 s. ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 959 BAŞLANGIÇ Şiir Defteri 2008, Şeref BilselCenk Gündoğdu ikilisinin “2008 Yılında Şiir ve Hayat” başlığıyla geçen yılın şiir serüvenini geniş bir perspektiften değerlendirmesiyle başlıyor. 24 sayfalık bu irdeleme, 2007 şiir ortamının genel bir panoramasını veriyor. İkili, hemen ardından “Dergilere Dair (S)Özdüşümler” başlığıyla bu kez 22 sayfalık bir toplamla devam ediyor. Türkiye’de yayımlanan nitelikli edebiyat dergilerinde 2007’de kimlerin yer aldığını ve hangi dosyaların ele alındığını bir kez daha hatırlıyoruz. “2007 Yılı Poetik Ortamı İçin Soruşturma” bölümünde ise Ahmet Güntan, Veysel Çolak, Çiğdem Sezer, Nuri Demirci; Mustafa Köz, Ahmet Yıldız, Emel İrŞeref Bilsel SAYFA 22 çen yıl Cenk Gündoğdu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle