Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ malarıydı. Oysa onlar öyle yapmadılar, öyle yapmamanın tohumunu taşıdılar içlerinde. Sunulan yaşamı kabul etmek istemediler, kabul etmemenin olanaklı olduğunu gösterdiler üstelik. Bunu hazırlayan kaynaklardan beslendiler. Hâlâ kurutulamamış kaynaklardan. İşte bu dediklerimden dolayı, kitapta ve kitabın taşıdığı yorumda onların ayrı bir yeri ve önemi var. Gençlere yazılmış şiirlerin yer aldığı bölümün başlığı Ömrü Kısa Kelebekler. Kelebeklerin ömrü zaten kısadır, neden bunu ayrıca vurgulamayı tercih ettiniz? Nedeni belki o bölümü sunan şu dizelerde görebiliriz: “Yeni bir dile açılacak ağzımız/ el yakan harflerine o dilin/ dokundukça ürpertili kanatlarına/ ömrü kısa bir kelebeğin” Her kitabınızda gözettiğiniz üslup birliği, ses uyumu ve imge ortaklıklarından ayrılan bir tutum sergiliyorsunuz bu kitabınızda. Bu seçimi doğuran nedir? Genel itibarıyla, kitabı hazırlarken, nasıl bir biçim kullanmanız konusunda nelere özen gösterdiniz? Kitapta 6 bölüm var; bölümler kısalı uzunlu. Kiminde tek şiir var, kiminde 910. Her bölüm ‘yaşanan’a ayrı kesitlerden bakıyor, ama görünür kıldığı yorum tek. Bölümler kendi söyleyiş özellikleri içinde o yoruma hizmet ediyorlar. O özellikleri kimi zaman o bölümde sözü edilen kişilerin sanatları belirliyor, kimi zaman daha başlamadan biten yaşamların ayrıntıları, kimi zaman da onlardan geriye kalanların duyarlıkları. Bunların hepsi aynı üslupla, aynı sesle verilemezdi. O özellikleri yansıtmaya elverişli imgeler, kurgu ve söyleyiş gerekmekteydi. Saz ozanının anası konuşurken, “Ağaç desem ağaca assam sazı nı/ hangi dalın kıvrımına güvensem// Yol desem yola sorsam nerdedir/ kimden gelir kime gider bilmeden// Rüzgârı eğlesem suyu yormasam/ yaramın azmasına küskün kalmasam” dizelerindeki üslup, ses ve söyleyiş özelliği, sözgelimi Metin Altıok için yazılanda kullanılabilir mi? ‘SUÇÜSTÜ KİTABI’ Yangın Şiirleri, yalnızca “yangın”ı çıkaranlara karşı bir tepki mi içeriyor, yoksa tepki alanına “yangın”ı görmezden gelen, unutan aydınlar da dahil mi? Her 2 Temmuz’da tepki göstermek, tepkiyi dile getirmek yeterli mi? ‘Sıvas’ı Unutmayalım’ demekle yetinmek?.. Oysa asıl sorulması, yanıt aranması gereken şu: Ne ya“O yangının asıl yapmak istediği, filiz verecek dalları kırmak. Gençleparsak Sıvas unutulrin içinde mayalanan özsuyu, dallara yürümeden, daha çiçeğe dömamış olur? Herkes nüşmeden kurutmak” diyor Kemal Özer. gibi benim için de gelenler adına bakmak, onların yapacaklaçerli bu soruya ben, kitabımın yorurı suçüstünü ozan gözüyle dile getirmuyla yanıt verdiğimi düşünüyorum: mek. Onlar adına bakmak, onların Ozanın gözü yeniden bakmalı; Sıvas’a duygularıyla, anılarıyla bakmak, onlaryeniden bakmalı ve suçüstü yapmalı. da ve onlarla yok edilmek isteneni yeniYangın Şiirleri, ozan gözüyle bir daha den ayağa kaldırmak. Yok edilmek istebakmanın, olayı yaratanlara suçüstü nene bakmak, yok etmek isteyene suçyapmanın somut bir göstergesi. Yitiri üstü. Gömülmek istenenin üstünü yeniden açmak, gömmek isteyenin karşısına dikilmek. Madımak Oteli’ni değiştirerek olay yerini göz önünden kaldırmaya çalışmakla Sıvas’ı unutmamanın ne anlama geldiğini belirleyememek arasında koşutluk yok mu? Bugün, azımsanmayacak sayıda bir kısım şair, çağın getirileri ve dolayısıyla götürüleriyle iyice yalnızlaşan, bencilleşen insanın, bireyin şiirini yazmayı yeğliyor. Hal böyleyken, günümüzde toplumsal sorunları işleyen şiirleri, şiirin toplumla ve toplumun dahil olduğu tüm konularla ilişkisini, bu ilişkinin olması, gelmesi gerektiği düzeyi nasıl değerlendirirsiniz? Bireyin şiirini yazmak mı, bugün yazılanların büyükçe bir bölümüne böyle denebileceğini sanmıyorum. Bireye nereden bakılabildiği önemli. Sizin söyleminizle, bireyi yalnızlaştıranın, bencilleştirenin ne olduğunu görerek bakıyorsa sorun yok. Bireyi anlatırken toplumsal sorunların bireyde yansımasını görüyor demektir ki, toplumsal sorunlara sırt çevrildiği anlamına gelmez. Çünkü toplumsal sorunlar birey olmadan, bireye bakmadan ne kavranabilir, ne yazılabilir. Önemli olan, yazanın önce yaptığı seçim. Nasıl bir yazar, ozan olacağını seçmesi, kendini ona göre gerçekleştirmesi. Seçimine uygun bir sanat anlayışı olması ve onu uygulaması. Sözgelimi ‘yaşanan’a bakmak, benim seçimimle ilgili. ‘Bakılan’ı görünür kılmak ise sanat anlayışını uygulamakla ilgili. ? mhmt.ckr@hotmail.com Temmuz İçin Yaralı Semah/ Kemal Özer/Yordam Kitap, Haziran 2008/80 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 959 SAYFA 21