Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A “Alman Solu’nun hırçın çocuğu” Jürgen Elsässer, 1957 doğumlu. Almanya’daki önemli medya kuruluşlarının görmezden gelmesine karşın son on yılda yayımladığı kitaplarla ülkede en çok tartışma yaratan isimlerin başında gelmekte. Elsässer, 1970’li yılların ortasından itibaren “Kommunistischer Bund” üyesi olarak bu hareketin gazetesi “Arbeiterkampf” için hareketin dağıldığı 1991 yılına kadar yazılar yazdı. Daha sonra günlük yayımlanan sosyalist eğilimli “Junge Welt” gazetesinde hem yazarlık yapan hem de idari görevler üstlenen Elsäesser, 1997 yılında gazete içinde çıkan bir anlaşmazlık sonucu bu gazeteden ayrılarak diğer “Junge Welt” yazarlarıyla beraber haftalık gazete “Jungle World”ü çıkarmaya başladı. AntiDeutsch hareketin kurucularından biri olarak bilinen Elsäesser, bu hareketin yayın organı ”Konkret” dergisinde yazdı. ABD ve ABD’nin başta Avrupa Birliği üyesi müttefiklerinin Irak’ı işgalinin ufukta görünmesiyle beraber 2002 yılı sonunda işgal karşıtı tavır alan Elsäesser, bu tavrı nedeniyle “Konkret” dergisinden çıkartıldı. Irak işgalini destekleyen AntiDeutsch hareketi ile bağlantısını kesmesinden sonra yeniden düzenli olarak “Junge Welt”te yazmaya başlayan Elsäesser, yazılarıyla haftalık yayınlanan Freitag gazetesi ve onlinemagazin Telepolis’e katkıda bulunmakta. Elsässer, aktif gazetecilik yaşamının yanı sıra Almanya’da tartışma yaratan çok sayıda kitabın da yazarı. “Wie der Dschihad nach Europa kam Gotteskrieger und Geheimdienste auf dem Balkan (Cihat Avrupa’ya Nasıl Geldi? Balkanlarda Allah’ın Savaşçıları ve Gizli Servisler)” kitabı Türkçeye çevirilip yayımlandı. Elsässer’le bu kitabını konuştuk. Bol kitaplı günler... Pontus Sorunu yüzyılın başlarında yaşanılan tarihsel süreçte insan kaynağından yoksun hale gelmesine rağmen, giderek yükselen bir ivmeyle Türk ulus devletinin aleyhinde küresel bir kampanyaya dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Ne yazık ki bu girişimler, belli bir amaca yönelik olarak üretilmiş/kurgulanmış tarihsel bilginin, siyasal zeminlerin aracı olarak kullanılması şeklinde sürdürülmektedir. Son yıllarda uluslararası platformlarda ülkemizin ulusal bütünlüğüne yönelik olarak sistematik şekilde yeniden sahnelenen sorunlardan biri de Pontus sorunudur. Bu sorun, Yunanistan devletinin tarih sahnesine çıkartılması sürecinde (1814) kurulan Filiki Eterya Cemiyeti’nin programının siyasi tarih literatüründe simge adı olan Megali İdea’nın hayata geçirilmesinde kullanılmak üzere çarpıtılarak üretilen tarihsel bilginin, yeniden siyaset arenasına taşınması şeklinde tezahür etmektedir. Başka bir deyişle, antik dönemde Doğu Karadeniz’de bir coğrafya adı olarak kullanılmaktan başka hiçbir anlamı ve bağlantısı olmayan Pontus kavramının, etnik bir tanımmış gibi Yunanlılaştırılması ve bu yaklaşım üzerinden siyaset yapılması söz konusudur. Bu projenin üreticileri, kuşkusuz insan kaynağından yoksun olduğunun farkında oldukları için politikalarını; bölgeye dair kimlik bunalımına yönelik psikolojik faaliyetler, uluslararası kamuoyuna yönelik olaraksa Türkiye’nin dışlanması ve etkisizleştirilmesi üzerine bina etmeye çalışmaktadırlar. Türkiye’nin uluslararası arenada etkisizleştirilmesi ve meşruiyetinin tartışılır hale getirilmesidir. Başlangıçtan Günümüze Pontus Sorunu adlı kitap projesi, ülkemize yönelik olarak sürdürülen bu faaliyetlerin kökenini, kapsamını, amacını ve stratejisini ortaya koymaktadır. Ulusal literatürümüzde bu sorunu başından itibaren ele alarak ortaya koyan kapsamlı bir çalışmanın bulunmaması, bu çalışmayı önemli kılan diğer bir husustur. TARİHSEL GERÇEKLER Kitap, Yunan iddialarına yönelik bir antitez olmayı değil, tarihsel süreçte yaşanılan gerçekleri, yine tarihsel zeminde değerlendirerek nesnel kanıtlara dayalı olarak ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu sayede; bir yandan içte ve dışta ülkemizi mahkum etmek isteyenlerin tezlerinin tarihsel dayanak ve gerçeklikten yoksun olduğu bilimsel yöntemle ortaya koyulurken, öte yandan yurttaşlarımız üzerinde yaratılmak istenilen psikolojik travmayı önlemek ve geçmişte yaşanan gerçeklikleri bilerek geleceğe dair karar sürecinin bu deneyimin üzerinden inşa edilmesini sağlamak arzulanmıştır. Beş bölümden oluşan kitap; antik dönemden günümüze Doğu Karadeniz’in tarihsel süreci hakkında çalışan 22 akademisyenin yazılarından oluşmaktadır. Giriş bölümünde, bu sorunun kavramsal değerlendirmesi yapılmakta, ulus devletlerin kurulması, emperyalizmin ortaya çıkışı, sömürgecilik faaliyetleri ve bunun en önemli aracı olarak kullanılan “yapay ulus devlet üretme projesi”ni etraflıca anlatmaktadır. “Tarihi Altyapı” adını taşıyan I. bölümde antik dönemden başlanılarak Osmanlının fethine kadar Doğu Karadeniz bölgesinin siyasi ve etnik yapısı irdelenmektedir. “Yunan İsyanından Milli Mücadeleye Kadar” başlıklı ikinci bölümde Filiki Eterya Cemiyeti ile başlayan Megali İdea projesi ve Yunanistan’ın bağımsızlığından sonra Anadolu’da ortaya çıkan Pontusçu faaliyetler Türk, İngiliz, ABD, İsviçre vb. ülke arşivlerindeki belgeler ışığında değerlendirilmektedir. “Milli Mücadele Dönemi” adlı üçüncü bölümde Osmanlı devletinin paylaşılarak tasfiye edilme sürecinde yaşananlar, burada yabancı devletlerin rolü ve Fener Patrikhanesi’nin ayrılıkçı faaliyetleri anlatılmaktadır. İngilizlerin Arnold Toynbee’ye hazırlattığı Mavi Kitap (The Blue Book) ile Osmanlı devleti aleyhine uluslararası kamuoyunda yaptığı etkiyi örnek alan Yunan hükümeti tarafından desteklenen ve yönlendirilen çeşitli örgüt ve cemiyetlerce hazırlanıp yayımlanan Siyah Kitap (The Black Book) adlı propaganda kitapları ilk kez kapsamlı ve ayrıntılı olarak bu bölümde incelenmiştir. “Sonuç Yerine” adlı beşinci bölümde ise, insan kaynağından yoksun hale getirilen Pontusçuluğun propaganda yöntemiyle günümüzde yürüttüğü faaliyetler ele alınmakta, aslında masum girişimler olarak kamuoyuna sunulan ama gerçekte bu girişimlerden nelerin amaçlandığı gün yüzüne çıkarılmaktadır. 552 sayfadan oluşan ve Türk literatüründe konuya ilişkin en geniş kapsamlı ve en ayrıntılı çalışma olan bu kitapla birlikte, Yunanistan’ın bağımsızlığından sonra izlemeye başladığı ve taktik değiştirerek bugün de sürdürdüğü irridentist politikanın içyüzü açıkça ortaya koyulmakta, bir ifadeyle Türkiye’ye yönelik Pontusçuluk faaliyetlerinin maskesi düşürülmektedir. ? * KTÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Öğretim görevlisi. Başlangıçtan Günümüze Pontus Sorunu/ Editör: Veysel Usta, Serander Yayınları Trabzon 2007/ 552 s./ www.seranderyayinlari.com. Tel:(462) 326 67 55 Başlangıçtan Günümüze Pontus Sorunu adlı kitap projesi, ülkemize yönelik olarak sürdürülen bu faaliyetlerin kökenini, kapsamını, amacını ve stratejisini ortaya koymaktadır. Ulusal literatürümüzde bu sorunu başından itibaren ele alarak ortaya koyan kapsamlı bir çalışmanın bulunmaması, bu çalışmayı önemli kılıyor. ? Veysel USTA* arih disiplini üzerinde bugüne kadar çok değişik yorum ve tanımlamalar yapılmıştır. Tarihi, insanların kendi toplumsal kimlik kavramlarını ve geleceğe ilişkin beklentilerini oluşturmalarını sağlayan deneyimlerin toplamı veya öznesi insan olan kolektif bellek olarak tanımlamak mümkündür. Bireysel kimliğin oluşmasında aile tarihinden ya da soyağacından başlayan sorgulama süreci kişide, geçmişte nelerin olduğuna bakarak deneyim kazanılmasını sağladığı gibi, geleceğe ilişkin oluşturulacak karar sürecinin bu deneyim üzerine inşa edilmesini de zorunlu kılar. Kuşkusuz bu zorunluluk, bireysel yaşamın sınırlarının çok ötesine uzanan süreçte yaşanılanların öğrenilebilmesi için tarihsel bilginin üretilmesini gerekli kılar. Bilgileri üretenlerin başvurdukları kanıtların nesnelliği kadar önemli olan bir diğer husus, bunun kimler tarafından ne amaçla üretildiği konusudur. Çünkü üretilen malzemenin niteliği; toplumun bütünleşmesini, gelecekte kendisini yenileme ve yeni koşullara uyum sağlama kapasitesini doğrudan etkileyecektir. 19. yüzyıldan itibaren pozitivist bir anlayışın ürünü olarak, tarihsel bilginin kimi bireysel ve toplumsal çıkarlara alet edilir hale geldiği görülmektedir. Moderniteyle birlikte tarihsel olgular, bağlamından ve öznesi olan insandan soyutlaştırılarak matematiksel bir dizge halinde bilgiye dönüştürülmekte ve güncel siyasetin malzemesi olarak kullanılmaktadır. İbretle belirtmek gerekir ki, emperyalizm tarafından üretilerek Osmanlı devletinin dağılma sürecinde etkin bir şekilde kullanılan bu yöntem, Ulusal Bağımsızlık Savaşı ve Lozan Antlaşması’yla kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti döneminde de son bulmamıştır. Söz konusu olan Ermeni ve Pontus meseleleri, 20. T AMANSIZ SALDIRILAR... Her ne kadar numaralı cumhuriyetçiler (!) ve İslami evrenselciler (!) tarafından paranoya olarak nitelendirilse de, Sevr paylaşımına karşı Türk ulusal direnişinin simgesel başlangıç tarihi sayılan 19 Mayıs tarihi Yunanistan tarafından sözde Pontus soykırımı tarihi olarak kabul edilerek anıtlar dikilmesi ve tıpkı 191920’lerde Paris paylaşım konferansında sürdürdükleri çabalarla örtüşecek biçimde Doğu Karadeniz’i içine alan Pontus devleti haritaları yayımlamaktan geri durulmamaktadır. Bununla da yetinilmeyip bu kararın Avrupa’nın diğer devletleri ile ABD nezdinde de yaygınlaştırılması için özel çabalar sarf edilmektedir. Öte yandan sayısı yüzlerle ifade edilebilecek düzeyde “Pontus” dernekleri kurulmakta, iletişim teknolojisinin olanaklarından da yararlanılarak bu derneklerin propagandaları yaygınlaştırılmak ve etki alanları genişletilmek istenmektedir. Türkiye’ye yönelik bütün bu çabaları Sevr paranoyası olarak nitelendiren sözde aydınlarımıza şunu sormak gerekir. Osmanlı devletinin mirasçısı olduğumuz ve bugün söz konusu coğrafyadan ayrılan 30’u aşkın bağımsız devletin varlığı da dikkate alındığında, Türkiye Cumhuriyet’inde mevcut en uç siyasi görüşlerden bile, başka bir ülke sınırları içinde yer alan herhangi bir bölgeyi kendi devletimizin sınırları içinde gösteren veya ilhak etmek isteyen yayın, propaganda, harita vb. çalışma yapıldığına tanık olan var mıdır? O halde başta Yunanistan, Avrupa Birliği ve ABD tarafından hemen her fırsatta ülkemizin “Tam Bağımsızlık” ve “Ulusal Egemenlik” ilkelerine, dolayısıyla bu ilkelerin yaratıcısı Mustafa Kemal’e yapılan amansız saldırılar nasıl izah edilebilir? Bunun tek bir cevabı olabilir, o da; TURHAN GÜNAY eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr turhangunay@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 938 SAYFA 3