22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B U L M A C A 1 L 2 M 3 H 4 A 5 C 6 M 7 L 8 İLKER MUMCUOĞLU K 9 I 10 F 11 M 12 K 13 B 14 M 15 L 16 K 17 E 18 E 19 E 20 B 21 K 22 I 23 E 24 G 25 J 26 B 27 E 28 L 29 B 30 J 31 G 32 M 33 C 34 B 35 J 36 L 37 D 38 M 39 L 40 L 41 M Feyza HEPÇİLİNGİRLER 3 Şubat Pazar Türkçe Günlükleri 1. Aşağıdaki tümcede ‘ama’ sözcüğü çok mu gerekli, yazılmasa olmaz mı? “Gerek gazetelerin, gerekse çoğu dergilerin işlevleri seçkinlere değil, ama geniş kitlelere seslendikleri, seslenmek zorunda oldukları gerçeği göz önünde tutulduğunda, Doğan Hızlan’ın uyarıları daha da önem kazanıyor.” (Ahmet Cemal, Cumhuriyet, 30.11.2006) Ahmet Cemal, Almancadan en güzel çevirileri yapan, çok titiz bir çevirmen. Yine de insanın yazarken her sözcük üzerinde tek tek durması pek mümkün olamıyor. “Ama” işlevsiz görünüyor bu tümcede; ama “işlevleri” sözcüğünden sonra “gereği” diye bir sözcük gerekir gibi de görünüyor. 2. Bir dizinin (Pusat) tanıtım yazısından aldığım aşağıdaki tümceyi ben anlamadım, bir de siz okur musunuz? “Eşinin dünyaya getirirken öldüğü oğlunu askerde şehit veren bir baba (...)”. Ölü bir oğulun yeniden şehit verildiği anlamının çıkmaması için tümcenin birkaç kez okunması gerekiyor. Çok dolaşık bir tümce. Hele bir tanıtım yazısı için pek uygun değil. 3. ‘Tepki’ sözcüğü yalnızca olumsuzluğu mu içerir, ‘olumlu tepki’ denemez mi? Tepki, “herhangi bir etkiye karşılık olarak doğan olumsuz söz ya da davranış”; “reaksiyon, aksülamel” anlamlarının dışında, “Hasta bu uygulamaya herhangi bir tepki vermedi” derken kastedildiği gibi, “olumlu ya da olumsuz bir karşılık verme” anlamı kazanmış gibi görünüyor. Böyleyse “Olumsuz bir sözcüktür; olumlu anlamlar için kullanılmaz” diye diretmekten vazgeçmek gerekir. 42 L 43 B 44 L 45 J 46 H 47 L 48 C 49 J 50 J 51 J 52 L 53 G 54 G 55 D 56 C 57 M 58 L 59 J 60 D 61 M 62 L Y 63 M 64 I 65 L 66 D 67 A 68 F 69 M 70 H 71 M 72 A 73 M 74 L 75 H 76 M 77 A 78 J 79 C 80 A 81 J 82 H Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını ve “Burada Günışığı Türk” adlı şiir yapıtının yayımlandığı yayınevinin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şiir yapıtından bir alıntı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Knut Hamsun’un bir romanı. I. Damdan dama atlarken düşüp ölen, Lale Devri şairi (yalnız ünsüz harflerini yazacaksınız). 80 4 77 72 67 B. “Böyle Buyurdu ...” (Nietzsche’nin bir yapıtı). 64 22 9 J. “Yanıyor gölgesi / zeytinin / Denizde buğu / kayalarda kızışan / yel / çatırdıyor / Öğle uykusundasın / serin memelerin / serin karnın / baldırların / Yaz / Gövdenin baharındayım” diyen şair. 34 26 20 43 54 29 13 C. Mehmet Rauf’un bir romanı. 56 48 79 33 5 D “... Koçibey “(tanınmış otomobil yarışçısı). 51 35 25 59 45 30 49 81 78 50 K. İstanbul’daki bir üniversite. 8 12 21 L. “... ... ... Yirmi yıldır görmediğim bu kasaba, düşümde artık bir serap gibiydi. Birçok yeri unutulan, eski, uzak bir rüya gibi oldu. O zaman genç bir yüzbaşı olan babamla her zaman önünden geçtiğimiz Çarşı Camii’ni, karşısındaki küçük, harap şadırvanı, içinde binlerce kereste tomruğu yüzen nehirciği, bazen yıkanmaya gittiğimiz sıcak sulu hamamın derin havuzunu şimdi hatırlamaya çalışıyorum. Ama beyaz bir unutuş önüme yığılır. Renkleri siler, şekilleri kaybeder. (Ömer Seyfettin) 60 66 55 37 E. İyon 18 19 27 23 17 F. Gümüşün simgesi. 68 10 G. Müslüman ülkelerde yaşayan Yunan asıllı kimse. 53 31 24 H. “... biz olalım bu sokakların / ve hiç durmadan yağmur yağsın / Biz gürültüsüz sözcükler bulalım / sarmaşıklar fısıldaşsın yine / Gidersek birlikte gideriz / yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen” (Ahmet Telli’nin, “Belki Yine Gelirim”inden). 15 39 40 1 52 62 42 36 58 44 65 28 7 74 47 71 M. Çok sıkıntıda olma. 14 69 11 76 6 57 61 41 75 3 82 46 70 63 73 38 2 32 16 939. sayının çözümü: Şiir: A. TARÇIN KOKULU, B. ORKİDE, C. ZELİŞ, D. APAYDINLIK, E. NÖTR, F. ADRES, G. LÖKÜN, H. KARŞILIĞI OLMAYAN BORULAR, I. AKÇE, J. NENE. üksek binaların bulunduğu kent merkezine Melbourne’de “city” deniyordu; Los Angeles’ta (ve bütün Amerikan kentlerinde) “downtown” deniyor. (Bizde kent merkezini gösteren tabelalarda neden “centrum” yazar? Bu sözcük Latince olmalı. Biz nereden aldık, neden kullanıyoruz? Geçelim. Şimdilik.) Melbourne’ün Los Angeles’a benzediğini düşünmüştüm oradayken. Her ikisinde de yüksek binalar kent merkezinde kümelenmişti; bu merkezin dışına doğru binalar küçülüyor, evler tek katlı ya da iki katlı oluyordu. Mimar olduğu için, büyük olasılıkla kızım dikkatimi çekmiştir, iki üç katlı binaların tümünün tahtadan yapıldığını görüp şaşırmıştım. Efendim, Los Angeles deprem kuşağı üzerindeymiş; o yüzden böyle köklü önlemler alınması gerekiyormuş. Benim ülkemin neredeyse tümü deprem kuşağı üzerinde; ama evlerimizi ağaçtan yapmak yerine, ormanlarımızı yakıp duruyoruz boyuna. Bunu da geçelim. Melbourne’de irili ufaklı tepeler, bu tepelerden döne kıvrıla geçen yollar vardı. Los Angeles ise çok düz. Uçaktan bakıldığında daha iyi görünüyor; düzgün aralıklarla birbirini kesen cadde ve sokaklar, cetvelle çizilmiş gibi. “Izgara” adı verilirmiş mimarlıkta bu sisteme. San Francisco da ızgara sistemi ile inşa edilmiş; ama Los Angeles’tan farklı olarak, yıllar önce gösterilen “San Francisco Sokakları” adlı televizyon dizisinden de bildiğimiz gibi, çok yokuşlu, çok inişli; pek engebeli bir yer. Şu anda San Francisco’dayız. Hafta sonu tatilini, başından ve sonundan birer gün ekleyerek uzattık ve kiraladığımız arabayla gidip uçakla dönmek üzere, ana kız tatile çıktık. Yol üzerindeki birçok yerde durarak, ormanlardan geçip limanlarda dinlenerek, Monterey’de konaklayıp ünlü “Akvaryum”u gezerek San Francisco’ya geldik. Önceki gelişimde benzer bir tur yapıp Las Vegas’a gitmiştik. Las Vegas, Amerikan hırsının bir göstergesi olarak kalmış aklımda. Kumarhaneler kenti olmasından değil; o kumar mekânlarının her birinde dünyanın sayılı güzelliklerinin taklit edilmesinden. Bir kapıdan geçtiğinizde, Paris’in kafeleriyle ünlü bir meydanında buluyordunuz kendinizi. Bir asansöre binip çıktığınız üçüncü katta, içinde gondolların dolaştığı kanalları, köşe başlarında aryaların söylendiği, operaların sahnelendiği sokaklarıyla sahte bir Venedik mahallesi karşılıyordu sizi. Her şey ustalıkla taklit edilmiş; ama yine de yapaylıktan kurtulamamıştı. Gökyüzü dahil Paris’in bir bölümü ele geçirilmiş; gondolcuların Napoliten şarkıları dahil İtalya’nın bir köşesine el konmuş gibiydi. ABD’nin sınır tanımaz hırsı, çölün ortasında sahte cennetler yaratmayı başarmıştı. San Francisco öyle değil. Hepsi birbirinden farklı; ama tümü, özgün bir mimari üslubun niteliklerini taşıyan evleriyle; köprüleri, kuleleri, evleri, inişli yokuşlu sokaklarıyla son derece kendine özgü. Golden Gate Köprüsü görülmeye değer güzellikte. Hapishanesi ve unutulmaz filmiyle ünlü Alcatraz Adası çok şirin. Coit Kulesi ve oradan görünen manzara harika. San Francisco kendi özellikleriyle güzel. 8 Şubat Cuma Dr. Necla Tugay Aytekin’in mektubu, Türkiye’deki durumu yeniden ve olanca acıklılığıyla canlandırdı kafamda: “Etrafta sürekli gördüğümüz yabancı sözcükler bizleri hem öfkelendiriyor hem de üzüyor. Son zamanlarda başlayan yeni bir akım da en az bu kadar tehlikeli. Şimdi de Türkçe adların yazımını bozuyorlar: Gecce, evichi, minnder, yeshil ve şu anda hatırlayamadığım böyle birçok dükkân ismi.” Epeydir var böyle bir moda. Dükkân adlarını, markaları İngilizceleştirmek yetmedi, Türkçe sözcükleri İngilizceleştirmeler başladı. Oysa Amerika’da bile her şey o kadar Amerikan değil. Dünyanın her yerinden gelen insan var ve herkes kendi kültürünü yaşatıyor. Meksikalılar dillerini o kadar yaygınlaştırmışlar ki İspanyolca biliyorsanız ABD’nin bütün batı kesiminde hiç İngilizce bilmeden yaşayabilirsiniz. Kore mahallesinde bütün tabelalar Kore alfabesiyle yazılmış; Korece. “Chinatown” denen Çin mahallesinde her şey Çinli. “Little Tokyo”, küçük bir Japonya. Filipinliler, Hintliler, herkes kendi kültürünü korumak için elinden geleni yapıyor. Amerika’dan bakıldığında, çok uzaklarda bir ülkenin var gücüyle Amerikanlaşmaya çalışması çok gülünç görünüyor. Aynı zamanda da çok acıklı. ? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. SAYFA 31 “Çıplak tende kar tanesi durma/ Sözlerin önünde in çık yokuşları/ Ağrıları, kalp en çok yok oluşları” 5 Şubat Salı Recep Nas’ın sorularına sonunda sıra geldi: CUMHURİYET KİTAP SAYI 940
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle