04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mahmut Şenol ile “Çerkes Adil Paşa’nın Tahsildarlık Günleri”ni konuştuk. tarafından Çerkes olduğum için çocukluğumdan beri kaş göz işaretleriyle yönetilmeye gayet alışığımdır. Bizde haynape ayıp anlamındaki bu sözcük günlük kelime istatistiğinde belki yüzde 70 oranında kullanılırdı. Hâlâ da öyledir... Neler haynape değildir ki, aman sormayın! Saygı göstermekte, adeta yarış içinde olan Çerkeslerin bu ortak tavırları artık özveri sınırlarını aşacak boyuttadır. Elbette, bütün bunları çocukluğundan beri gözlemlemiş birisiyle romanda karşılaşmış oluyorsunuz; benle... Kâh kızarak, eleştirerek kâh üstü örtülü beğenilerimi sunarak Çerkeslere dair bu kültürel kalıtı, romana aktardım. Zaten Çerkes Âdil Paşa bu incelikleri, zarafet ve kibarlığı roman boyunca göstermese, sergilemese çok haynape olurdu... Çerkesler anaerkil toplumdur, anne tarafından Çerkes olmak o kültürü almaya yeter, hatta artar, sonradan da işte “romanı” bile yazılır. Ben de, bu kültürle beni haynape diye diye tanıştıran anneme, Çerkes Ferhan Hanım’a, ona adadım bu çalışmayı... Yapmasaydım, haynape olurdu... Dönemin Almanyası gibi her an pusuda bekleyen bir tehlike olduğu duyumsatılarak, romanın çatısı ilmek ilmek adeta işleniyor. “Milli bir girişimci güruh oluşturulmak isteniyor olduğu açıktır, ama bu iş kendi vatandaşını cezalandıran bir yolda yapılmamalıdır”, diyor yüzbaşı Zeki Bey olanca kaygısıyla, mesela... Varlık Vergisi’nin yarattığı korku, kaos ve bunun yaşamlara sirayeti romanın kuşkusuz ana konusu.. “Meclis Varlık Vergisi Kanununu İştiyakla Kabul Etti” kararı halkı bölüyor, yuvalar dağılıyor... Ya Çerkes Âdil Paşa’nın hissiyatı? Vergi onun için kutsallık taşıyor... Çerkes Âdil Efendi kafası karışık bir aydın, bir çiftlik sahibi, bir girişimci, asil biri. İstanbul’da büyümüş, İstiklal Harbi görmüş, nice badireler atlatıp sonra Biga’ya, milli iktisadi hayata katılmak üzere çiftçi olarak gelmiş. Kafası o zamandan beri karışık, kitaplarına başvurdukça, okudukça daha çok karışıyor. Sonunda, vergi toplamaya çıkarak kütüphanesinden biraz uzaklaşmayı diliyor. Tam da sırasıdır; yıl 1942, Varlık Vergisi uygulaması başlamış, 11 ay sürmüştür, durup oturmanın sırası değildir, dışarı çıkıp karınca kararınca devlete yardımcı olmalıdır. Ne ki öte yandan Adil Efendi’nin derin hümanistik görüşleri, okuduğu öğrendiği bir dolu felsefe okuluekolü vardır, bütün bunlar karman çorman olur. İşte burada romanın ironik yapısı belirir. Bir yandan toplama kampında olduğu duyumunu aldığı Yahudileri kurtarmaya sevdalanır, öte yandan kendisi birilerini cezalandırmaya çalışır. Bütün bu çelişkilerin de ayrımındadır, ne yazık ki... Vergi onun için devletine, milletine hizmet etmenin yoludur. Bu yolda uğranılan haksızlıklarsa baştan pek üzerinde durmadığı, ancak roman satırlarında ilerledikçe, yani paşalığı süresince onu rahatsız eden bir içsorguya dönüşür. YANDAŞLAR, KARŞITLAR, EŞKIYALAR… Paşa ünlü örnekler veriyor, CervanKİTAP SAYI “Bu romanın babası Don Kişot’tur” Mahmut Şenol’un yeni romanı “Çerkes Adil Paşa’nın Tahsildarlık Günleri” sözümüzün konusu. Papirüs Yayınevi tarafından yayımlanan romanın başkahramanı Çerkes Âdil Efendi bir İstanbul beyefendisidir.. Okumayı çok sever. Kültürlüdür. Cumhuriyet gazetesi okurudur. Babıali’deki Semih Lütfü Kitabevi’nin çok eski müşterisidir. Sonra kılığı, kıyafeti, görgüsü pek yerindedir. Özgür düşünceden ve Batı yanlısı akımlardan yanadır. Ama en önemlisi hümanist olmasıdır. Âdil Efendi çiftlik kurmak hevesiyle 1925’te İstanbul’dan Biga’ya gelip yerleşmiştir. “Köylü milletin efendisi”dir şiarına bağlıdır, ülke kalkınmasına bir yerinden katılmak istemektedir. Biga’nın Çerkes köyleri çoktur, o da bunlardan birine gitmek, uygun düşerse bir Çerkes kızıyla evlenmek gibi tasarıları vardır. Bu niyetlerle geldiği Biga’da daha baştan aldatılır, ondan yararlanmaya kalkanlar olur, siyasete girer küser ayrılır, evlenir mutsuz olur. Tüm bunlara karşın kasabaya hizmet etmeye, Biga’nın bir sessiz köyünde bağ bahçeyle uğraşmaya hazırdır. Eşkıyadan o zamana kadar zarar görmüş köylüyle el ele olmayı bir milli ülkü olarak benimser. Bu benimseyiş ise onu vergi tahsildarlığına heveslendirecektir, eninde sonunda... Varlık Vergisi zamanıdır.. Mahmut Şenol ile romanını konuştuk. “Biga’nın Mahmudiye köyünde yerleşik olan Bay Adil Üsküdarlı, kendi talebi ve müracaatı üzerine, ayrıca Vergi Dairesi ve Kaymakamlık tarafından yapılan tahkikat sonucunda, kazamıza bağlı köy, bucak ve yerleşim yerleriyle ve yine valilik kararına bağlı olarak şimdilik kaydıyla Lapseki, ilaveten Çan kazasını da kapsayan bir görev sahasında gezici vergi memuru olmaya haiz bulunmuştur. Gereğinin ifasını rica ederim. Biga Kaymakamı” Romandan.. ? Gamze AKDEMİR ay Konsolos”un yapamadıklarını yapmasından bahsediyorsunuz öncelikle “Âdil Paşa”da. Bay Konsolos’un yapısından bahsederek başlayalım söze. Sonra da, Âdil SAYFA 16 “B Paşa arasındaki bağıntıya değinelim. İki romanınız arasında devrolunan yaşam mirasını konuşalım. Bay Konsolos, ülkesini yitirdiği halde, diplomatlığını kırk yıl sürdürmek ısrarında kalmış biriydi. İkinci romanım “Bay Konsolos”da masaya yatırdığım temanın üzerinde oya danteli bulunan örtüsü, “Birinin düşlerine, başkalarının da ortak olması, bu ortaklıkta düşlerin toplumsallaşıp sürgit kalıcılık göstermesi” idi. Bay Konsolos’u olmayan görevinde kalmaya gönüllendirip ona cesaret veren, açıkça hayallerinin devamını isteyenler çevresinde bulunmasaydı, konsolos hikâyesi olmayacaktı. Çerkes Âdil Efendi de vergi tahsildarlığına kalkışırken, onu paşalığa terfi ettirecek olan başta onbaşı Beşir olmak üzere ahalinin tamamı romanda geçenlerden sorumludur; kendi paylarına düştüğü kadarıyla... Bu anlamda, her iki romanda da, toplumsal ortak bilince bağlı hayal kurmafantezi yaratma düşüncesi saptanabilir. Fakat iki kitabım da arka arkaya yazılmış olmaları dışında birbirlerinin devamı asla değildir. Salt konunun romancının zihninde tüketilmemiş olduğu izlenimi bırakacak biçimde “Hayal âleminde dolaşan” iki farklı karakter okura tanıtılmaktadır. Şurasını eklemeliyim ki, Bay Konsolos’un yapması beklenmeyen kimi şeyleri Âdil Efendi, kendisini paşalığa atadıktan sonra yapmaya gönüllü olmuştur. Bir çingene ayısını sırtına çıkarıp masaj yapılmasını Bay Konsolos’tan değil, Çerkes Âdil’den bekleyebilirsiniz... ÇERKES KÜLTÜRÜ… Romanda Çerkes gelenek ve görenekleri tüm yapıyı kuşatıyor. Ayrıca Çerkes deyişleriyle de tanışıyoruz yer yer: Haynape, haceş, kaşen… Bunlar, romanda karakterlere, tepkilerine, sezgilerine bir perspektif getiriyor. Onları yorumlarken bir biçim sağlıyor okura. Ayrıca siz de bir Çerkessiniz ve romanınızı annenize adadığınızı ifade ediyorsunuz. Anlatır mısınız romanınızla bu derin duygu bağını ve kaleminizi nasıl donattığını? Dünyada teravetini korumuş kültürlerden birisi Çerkeslerinkidir. Anne ? CUMHURİYET 940
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle