Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şiir Atlası FLÜT Ölüyüm ben. Üstelik de iyiyim. Daha soğuğum bir felaketten bir yangından karda kışta. Yani ben, bir neden değil, sonucum son hesapta. Ey, kondüktör bey, biz ölüler, ücretsiz yolculuk eden vatandaşlarız yeniden doğuma, sakın inanma! Ölüyüm ben. İyiyim de üstelik. Geçen gün bir uyluk kemiği bile buldum, Kızılderili baltasına benzeyen. Bir zamanlar anatomik görevini yapıyormuş o da küçük bir düzenleme sonunda flüte dönüştü hemen. Ah, ne sesler çıkıyor ondan yuvarlak ve dengeli sıfırlar gibi! Hiç işitmediniz mi? Dinleyin beni, ey diriler! Cennete inanmayın! Dinleyin beni, ey diriler o, çoktan ölmüş, anlayın! Cennetten söz edilince ölüler dalga geçiyor güle güle... Burada hiçbir şeycik yok. Dahası korku bile. CEVAT ÇAPAN İvan RADOYEV/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy ‘Ben kendi zamanımı giyiniyorum yola çıkarken’ van Radoyev (19271994), Pleven’e bağlı Pordim kasabasında doğdu. Liseyi Pleven’de bitirdi (1946). Sofya Üniversitesi’nde önce hukuk okudu (19471949), sonra da Bulgar Filolojisi Bölümü'nden mezun oldu (1951). Stırşel (Eşekarısı) ve Rodni Krile (Yurt Kanatları) gazeteleri ile Bılgarski voin (Bulgar Eri) dergisi ve Bulgaristan Televizyonu’nda redaktörlük yaptı. Sofya Halk Operası (19631968), “Gözyaşı ve Gülüş” Tiyatrosu (19701972), Sofya Tiyatrosu (19721986) ve Pernik Tiyatrosu'nda dramaturg olarak (19861990) çalıştı. Sofya'da öldü. İlk şiirlerini henüz 12 yaşındayken yayımlayan İvan Radoyev, zaman içersinde, yalnız biçim yönünden değil, öze yaklaşım yönünden de kalıp ve şema tanımayan, gerçek anlamda özgün ve özgürlükçü bir şiir anlayışına yönelerek kuşağının önde gelen adlarından biri oldu. Çoğu kez konuşma dilinin doğallığını taşıyan şiirlerinde kendisi denli toplumu, hatta insanlığı ilgilendiren tüm sorunlara eğilmenin rahatlığı, her düşündüğünü kıskanılası bir cesaret ve dürüstlükle söyleyebilmesi, şiirinin en belirgin özellikleridir. Lirizmden patetizme değin geniş bir söylem diyapazonunda şair, dolaysız mesajları, bilgece çıkışları ve düşündürücü saptamalarıyla çağdaş entelektüel Bulgar şiirinin az sayıdaki temsilcilerinden biridir. Aralarında Paris Uluslararası Sanatlar Akademisi'nin Özel Ödülü de olmak üzere (1992) çeşitli edebiyat ödüllerine değer görülen şairin şiir ve oyunları İngilizce, Beyaz Rusça, Yunanca, Estonca, İspanyolca; Lehçe, Rumence, Rusça, Slovakça, Ukraynaca, Macarca, Fransızca ve daha birçok yabancı dile çevrildi. Şiirlerinin yanı sıra sevilen tiyatro oyunlarıyla da günümüz Bulgar edebiyatının en seçkin yazarları arasında yer alan İvan Radoyev’in şiir kitapları şunlardır: Bayrakların Hışırtısı (1951), İnsan Olurken (1952), Bahar Şafağı (1953), Şiirler (1958), Baladik Poem (1960), Bir Beyaz Yaprak (1975), Şiirler ve Poemler (1978), Günahkâr Düşler (1987), Beyaz Batış. Onluklar. Anka (1992). ÇAĞRI Şairler! Siz yıldızlarsınız, Olimpos silahlarının çakmağından saçılan. Andersen’in kuşlarısınız, uçuş seyrinde büyülenmiş hepiniz. Duyulan kuru öksürüksünüz havanın hastalıklı odalarından. Barikatlara bırakılan kırmızı parmaklı karanfillersiniz siz. Helenler, Traklar, Mısırlılar, Gotlar, Islavlarsız, Hunlar, Vikingler, Galler, Flamanlarsınız o büyük göçüsünüz sözcüklerin! Şairler! Sizin mavi defterlerinizin gözlerinde dünyayı öpüyorum ben. İşte size ekmek ve şarap, tabanca ve kardelen, annelerin ve ulusların dokuduğu beyaz gömlek! Kişisel korumam altına alıyorum sizin küçük tirajlarınızı ve büyük sektelerini kalplerinizin! CUMHURİYET KİTAP SAYI 983 İ YEŞİL VAAT Al Gerov'a, söz verdiğim gibi Merhaba, ey gelecek umurumda değilsin! Ben kendi zamanımı giyiniyorum yola çıkarken. Kendi ölümümü kendi kitabımdan koparıyorum işte bahar. İşte düğün var. Ve dallarda bir kuş yeşerdi, ve koptu oradan, ve vurdu kendini göğe ve ormanlar aktı ufkun yüzünden Kim karşıladı beni? Beni kim uğurladı? Ah, yeşil vaat buymuş meğerse! Tanrı ottan yarattı onu elveda! DİNLER Konstantin Pavlov'a Batmışım sözcüklere yürüyecek halim yok. Ve gözlerimi öylesine unutacağım bir yerde. Şırak diye açacak kapıyı bekçi. Karşımda mumyalanmış sincap gibi şaşkın bakacak dünya. Ve hazırlıksız bir pozda savrulacağım ben. Ve parça buçuk olacak ayak izlerim. Ve ellerim hükümet kararnamesini çeke çeke alacak gökten. Ey, ayyaş adam, söyler misin, niye aldattın bizi parçalı bulutluluğunla bugüne dek? Ve yine İsa çağrılacak, ve yine Neron gelecek. SAVAŞ BAŞLIYOR Sessiz, kedi ayak sesleri akvaryumda. Sevgilim, savaş başlıyor! Bir fağfur heykelcik geçti penceremin altından. Elveda, oğlum, savaş başlıyor. Taşın altında bir sözcük parladı kaygan. Elveda, dostlarım! Savaş başlıyor! Başka bir halk belirdi okyanusun ardında. Savaş başlıyor, halklar! Ölüm, dilimizin altında uyumakta. ? SAYFA 23 Yürüyelim! Yolluksuz ve harçlıksız hem de. Sizi dünyanın bir sonraki fiziksel görüntüsünün âşıkları beklemekte. AŞK AÇIKLAMASI Veselka'ya Benden hiçbir şey bekleyemezsin. Ne güneşleri, ne de ayları verebilirim sana, çünkü onlar birbirine ait. Ne evleri, ne de eşyaları verebilirim sana, çünkü onlar başkasına ait. Ne yalnızlığı, ne de hakaretleri verebilirim sana, Çünkü onlar bana ait. Benden hiçbir şey bekleyemezsin mutluluğa dair küçük bir yalandan başka. Bir ömür bu sana yetecekse eğer yürüyelim hemen... Ben kim miyim? Kaybeden adam, işte oyum ben.