28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ölüm yıldönümünde (192619 Aralık 2002) anarken... Memet Fuat’ın özlediği dünya Memet Fuat özlediği dünyanın önünde sonunda gerçekleşeceğine inanır. Ancak bunun için insanlığın, üstüne düşen görevleri yerine getirmesini, bilimin, aklın yol göstericiliğinde dayanışma içinde yol almasını zorunlu sayardı. Ë Konur ERTOP* “Dayanışarak yaşamaktan, paylaşmaktan, sevgiden, barıştan yana, yani toplumsalcı, hem de düşünceye saygıdan, örgütlenme özgürlüğünden, insan haklarından, çoğunluğun gücünden yana, yani demokrasiciyim.” Memet Fuat “Davası, meselesi olmayan kitap, kitap değildir.” “Sen insanlara hoşça vakit geçirtmek için bir likör şişesi vazifesini değil, onların dertlerini, sevinçlerini, ümitlerini cesaretle ortaya atarak onlara faydalı olmak için bir ruh mühendisi halinde çalışmalısın.” Memet Fuat’ın 1724 yaşlarındayken Nâzım Hikmet’ten aldığı mektuplar, düşüncelerini, görüşlerini oluştururken onun geleceğe ilişkin özlemlerini de şekillendirmiş olmalıdır. O sıralarda “Don Kişot” şiirini yazan Nâzım Hikmet, kahramanından söz ederken, “Bana göre Don Kişot sadece mazi hasreti çeken bir adam değildir. Umumiyetle doğrunun, haklının, güzelin hasretini çeken adamdır. (...) Bana şahsen, sen Don Kişot’sun, dedikleri zaman ben buna kızmam, bununla övünürüm” diyordu. Memet Fuat’ın gelecekteki güzel günlere ilişkin değerlendirmesi de bundan farksızdır: “Kafamda örnek bir dünya yarattığımı, bir ütopyam olduğunu hiçbir zaman saklamadım. Bugüne kadar yan yana getirilmemiş şeyleri bir arada görme özlemim, yazılarımda açıkça sergileniyor.” Kitaplarında siyasetten ekonomiye, dinden felsefeye, bilimden sanata uzanan alanlarda görüşlerini dile getirirken geleceğe yönelik özlemlerinden, düşlerinden sık sık söz eder “İnsanların birbirini sömürmedikleri, eğitimden tüketime her alanda eşit oldukları, özgürlüklerinin kısıtlanmadığı, üretimlerini dürüstçe paylaşarak bir arada yaşadıkları bir düzeni özlüyoruz.” “Ben toplumlarda aydınların çoğalmasını değil, herkesin ‘aydın’ nitelikleri edinmesini özlüyorum Kültürler arasındaki çatışmaların sona ermesi, kültürlerin kaynaşması buna bağlı. (...) Paylaşımcı, yalanlardan uzak, usa, bilime öncelik tanıyan çağ kirlenmeyle başa çıkamazlar.” “Temiz topluma temiz partilerle gidilir... Amacı belli, üyelerinin özlemleri belli, milletvekilleri iş takipçisi olmayan partilerle...” “Hiçbir siyasal önder, ‘Ben kimi istesem, seçtiririm,’ diyememeli, hiçbir parti ne yaparsa yapsın, seçimlerde alacağı oyun değişmeyeceğini düşünememeli...” EĞİTİM Memet Fuat, eğitim konusuna büyük önem vermiştir. Demokrasinin gerçekleşmesinden sanatın gelişip yaygınlaşmasına uzanan alan için eğitimi koşul olarak gösterir: “İnsanları düşünce eğitiminden geçirilmeyen, kuşkulanma, araştırma, yargılama yerine, şu ya da bu biçimde, bir şeye inanıp körü körüne bağlanmaya yönlendiren ülkelerde demokrasinin hiçbir anlamı olamaz.” Eğitim öğretimin öncelikli amacının “insanları düşünmeye alıştırmak” olduğunu ileri sürer. Öngördüğü eğitim uygulamasını şöyle açıklar: “Çocukların, gençlerin, kendi seçtikleri konuları, araştırarak, karşıt görüşleri inceleyerek, tartışarak, doğru yanlış yargılar vererek okumaları, kitaplıklardan yararlanmasını bilen, sanatları izleyen, uygulayan aydın insanlar olarak yetişmeleri sağlanmadan, öğrenim özgürlüğünden söz edilemez kanısındayım.” Eğitimde önceliğin bilgi, meslek becerisi kazandırmanın yanı sıra iyi insan yetiştirmek olduğunu öne sürer. “Eğitimin çerçevesine mutlaka kültürel etkinliklerin, sanatların, özellikle şiirle tiyatronun, sporlardan da voleybolun alınması”nı gerekli sayar. Şiirin bu çerçevedeki yerini şöyle açıklar: “Şiirle ilgilenen bir kişi, insanoğlunun yoğunlaştırılmış duygu, düşünce, düş dünyasına yönelir. Bu onu öncelikle kendini tanımaya, öbür insanlarla karşılaştırmaya, benzeyen ya da benzemeyen yanlarını görmeye götürür. Hoşgörünün, ‘başkalarının kişiliklerine saygı’nın kaynağı bu bilinçlenmede yatar.” “Tiyatro”nun eğitimle ilişkisi konusunda görüşü şöyledir: “Tiyatroya gitmek, oyun izlemek, o büyülü sanat ortamında bulunmak insanlara pek çok şey kazandırır. Ama bir de oyunların içinde yer almak, oyuncudan perdeciye tiyatro olayının ortaya çıkışında görev almak var ki, bunun eğitim sürecindeki önemi inanılmayacak kadar büyüktür. Bir grup çalışmasında yer almanın ötesinde, özellikle oyunculuğun getirdiği ‘bir başkası olma’ zorunluluğu insanın yaşama bakışını, öbür insanlarla kurduğu ilişkileri büyük oranda etkiler.” Deneyimli bir spor adamı da olan Memet Fuat, “voleybol”un eğitimdeki yerini açıklarken de şunları söyler: “Cimnatik, atletizm, yüzme, tenis vb. gibi bireysel sporların seçkin yerini kimse yadsıyamaz. Voleybolun eğitim alanında bu sporlara üstün tutulması grup sporu olmasındandır. Ayrı alanlarda oynanan, en gergin, en öfkeli durumlarda bile şiddete başvurmaya olanak tanımayan voleybol, grup sporu olarak gençlere birlikte hareket etmeyi, yardımlaşmayı, sevinçlerle üzüntüleri paylaşmayı öğretir.” Başka birçok alanda olduğu gibi eğitimde de özellikle 1980 sonrasının olumsuz gelişmeleri, Memet Fuat’a göre şunlardır: “Atatürk’ün Türkiye için düşündüğü parasız öğretim anlayışından, serbest piyasa tutumbilimine ‘Ya hep, ya hiç!’ diye balıklama dalan Özal’cı anlayışın paralı öğretimine geçiliyor.” “Demokrasinin yarattığı olanaklardan yararlanıp siyasal kadrolara sızan tarikatçılar, bir yandan İçişleri’nde, bir yandan Milli Eğitim’de önemli görevlere atandılar. Çocuklarını okutmak için çareler arayan ¥ yoksul halkımızı yurtlar yoluyla sağCUMHURİYET KİTAP SAYI 983 E leştirmeci Memet Fuat, bu türdeki yazılarının yer aldığı kitaplarını “deneme” diye nitelendirmekten hoşlanıyordu. Eleştirinin sorunlarını tartışıyor, yazarlarla ilgili görüşler geliştiriyor, yapıtları değerlendiriyordu. Sırası geldikçe güncel olaylarla, siyasa konularıyla da ilgileniyordu. Kitaplarını adlandırırken kimi kez “Konuşan Toplum”, “Sömürüsüz Bir Dünya”, “Çoğunluğun Gücü” gibi yazılarından birinin adını kullandığı görülürdü. Edebiyat konularıyla toplumsal sorunların bir arada ele alındığı yapıtların sahibi, son yıllarında eskiyeni yazılarını “konularına göre” yeni düzenlemelerle bir araya getirerek yayımladı. Böylece örneğin bu yeni kitaplarda “İkinci Yeni”, “Orhan Veli”, “Nâzım Hikmet” ile ilgili olarak daha önce farklı kitaplarda yer almış yazılar bir araya gelmiş oluyordu. Yeni düzenlemelerde yazarın toplumsal sorunlarla ilgili saptamaları, değerlendirmeleri “Demokrasi Kültürü”, “Din ile Felsefe”, “Kültür Alışverişi” gibi başlıklar altında toplanmıştı. Bu kitaplar onun topluma nasıl baktığını, nasıl bir dünya özlediğini, sorunlara hangi çözümleri önerdiğini göstermektedir. Bu yazılara dayanarak eleştirmecinin nasıl bir dünya özlediğini açıklarken ilkin yine bu yazılarda onun kendisini nasıl tanımladığını hatırlamak gerekir. Bu konudaki açıklaması şudur: “Dayanışarak yaşamaktan, paylaşmaktan, sevgiden, barıştan yana, yani toplumsalcı, hem de düşünceye saygıdan, örgütlenme özgürlüğünden, insan haklarından, çoğunluğun gücünden yana, yani demokrasiciyim.” Yetişme yıllarında Memet Fuat’la Nâzım Hikmet’in ne kadar yakından ilgilendiği, “Oğlum, canım evladım, Memed’imCezaevinden Memet Fuat’a mektuplar” kitabında çok açık görülmektedir. Ozanın Genç Memet Fuat’a verdiği öğütler, gösterdiği kanıtlar onun toplumsalcı dünya görüşünü, bu görüşle beslenen sanat anlayışını benimsemesinde etkili olacaktır: “Kitapları sadece kitap oldukları için değil, hayatın bir parçası oldukları için oku ve hayatı doğru aksettirebildikleri derecede değerlendir. Kitapla hayatı birbirinden ayırma. Ve yalan söyleyen, ümitsiz olan kitaplardan yalan söyleyen ve ümitsiz olan insanlardan kaçtığın gibi, hatta daha çok kaç.” “Hiçbir hadiseyi, hiçbir fikri mutlak, değişmez, ebedi ve mukaddes diye kabul etme.” daş bir kültürün oluşması buna bağlı.” DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ Toplumsalcı öğretiyi benimseyen Memet Fuat, bir kitabını “Demokrasi Kültürü” diye adlandırmış, demokrasiye bağlılığını yazılarıyla, yapıp ettikleriyle hep kanıtlamıştır. Bu tutumunun ondan köktenci davranış bekleyen devrimci arkadaşlarının pek de hoş karşılamadığını anlatır: “Toplumsal özgürlüklerle düşünsel özgürlükleri bir bütün olarak benimsemem hep yadırgandı, düşünce özgürlüğüne, söz özgürlüğüne verdiğim önem, çoğulculuğu savunmam, ‘düşünceye saygı’ sözünü sloganlaştırmaya çalışmam, yakınlık duyduğum çevrelerde tedirginlik yarattı.” Demokrasiyi yalnız bir düşünce değil bir ‘kültür’, yani bir ‘yaşam’ biçimi olarak gördüğünü söylüyordu. Gerçekleşmesi için de zorunlu koşulları gösteriyordu: “Özgürlükleri, insan haklarını koruyan bir anayasa, bu anayasaya uygun yasalar, hükümetlerin gücünün erişemeyeceği, demokrasinin güvencesi olan özerk kurumlar, demokrasi ilkelerine dayanan bir ‘temel eğitim ve öğretim’ anlayışı...” Demokrasinin etkin olacağı siyasal yaşamın dayanaklarını şöyle sıralıyordu: “Türkiye’de yaşayan insanlar, kendi partilerini, her türlü giderlerini kendileri ödeyerek ayakta tutmayı, denetlemeyi, korumayı öğrenmedikçe, çoğunluğun gücünü, oy vermenin önemini anlamadıkça, anamalcı düzenin Toplumsalcı öğretiyi benimseyen Memet Fuat, bir kitabını “Demokrasi Kültürü” diye adlandırmış, demokrasiye bağlılığını yazılarıyla, yapıp ettikleriyle hep ka doğasından kaynaklanan bu nıtlamıştır. SAYFA 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle