Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Türkçe Günlükleri 15 Ekim Çarşamba ğinde ne kadar üzüldüğünü. 1930’larda olmayan ormanlar şimdi var mı? O tarihte olanların bir bölümü de yok hatta. Ne çok ağaç, ne çok yeşil… Özenmeyle kıskanma arasında mı gidip geliyorum. Yok, açıkça kıskanıyorum. FEYZA HEPÇİLİNGİRLER 21 Ekim Salı A güzel kenti olduğu söylenir lmanya’nın en F Fuarı’nda kitap satışı yok. rankfurt Kitap Beş günlük sürenin ilk üç gününde fuar, yalnız davetiyesi olanlara; yani yazarlara ve yayıncılara açık. Okurlar hafta sonuna denk getirilen son iki günde girebiliyorlar fuara. Ancak ilk üç günde de okumalar, söyleşiler, paneller yapılıyor ve okurlar olmadığı için on on beş kişiye sesleniyor bu etkinlikler. Aynı saatlerde pek çok etkinliğin olması da ayrı bir zorluk yaşatıyor. Hangisini seçeceksiniz? Her biri ayrı salonda. Doğan Hızlan ve Murathan Mungan’ın konuşması, Erendiz Atasü ve Nazlı Eray’ın söyleşisinden hemen sonra ve aynı yerde olunca onları da dinlemek üzere salonda kaldım. Doğan Hızlan’ın her zamanki yumuşak üslubunun yanında Murathan Mungan’ın tavrı çok sertti. Gergindi Mungan, hırçındı, inciticiydi. Konuşma biter bitmez, başka bir yere yetişmek zorunda olduğunu, zaten soru yanıt bölümlerinden hiç hoşlanmadığını söyleyip gitmeye hazırlandı. Oysa konuşmasında sorulacak konular vardı, salonda da bunları sormak isteyen dinleyiciler. Daha önceki konuşmalarından birinin başlığının, “Fransız Edebiyatının Bir Kolu Olarak Türk Edebiyatı” olduğunu, buluşundan övünerek anlatmıştı. Ben bile böyle bir başlığı neden koyduğunu, bunun Türk edebiyatını yok saymak anlamına geldiğinin farkında olup olmadığını öğrenmek isterdim örneğin. Soru sormaya ilk yeltenen dinleyiciyi mikrofonu göğsünde tutuyor, ağzına yakın tutmuyor diye azarladı. Edebiyatımızın bir türlü bireyleşememiş olduğunu anlatırken bizde tek kişinin, örneğin bir kadının adını taşıyan “Madame Bovary” gibi bir roman yazılmadığını söylemişti. Dinleyici bunu anımsattı ve “Zehra” romanını sordu. Öyle ya, “Zehra”, Nabizade Nazım’ın bir kadın adı taşıyan romanı değil miydi? “Okumadım / bilmiyorum / unutmuşum” diyebilirdi Mungan; oysa o dinleyiciyle atışmaya girmeyi yeğledi. “Evet; ama onun da soyadı yok.” dedi. Soyadı Kanunu 1934’te çıkmıştı. 1880 yılında yayımlanmış bir romanda kadın kahramanın nasıl soyadı olabilirdi ki! Dinleyicinin bundan sonra söylediğini duydu mu, yoksa alelacele salonu terk ederken duymadı mı bilemiyorum. Ama duymasını isterdim doğrusu. “Madame Bovary”nin de adı yok” dedi dinleyici. Öyle değil miydi? Madam, evli bir kadın olduğunu gösteriyordu, Bovary ise kocasının soyadıydı. “Bayan Bovary”, “kadının adı” sayıl mazdı. Murathan Mungan’ı daha önce de dinlemiş, saptamalarını ufuk açıcı bulmuştum. Bu kez de soru yanıt bölümünü atışma yarışına döndürmeseydi, sonuna kadar haklı olduğu savı kanıtlamış olacak; salonu terk etme durumuna düşmeyecek, ardında öfkeyle söylenen insanlar bırakmayacaktı. Kötü oldu. Berlin’in. Söyledikleri kadar varmış. Frankfurt’ta ve Berlin’de geçtiğim caddelerdeki tabelalara, vitrinlere dikkatlice bakmayı ihmal etmedim. İngilizcenin etkisi oralarda da görünür derecede var; ama Almanya, yine de İngilizceye Türkiye kadar teslim olmamış. 24 Ekim Cuma J “virtüöz” sözcüğünün İtalyan oshua Bear, 16 Ekim Perşembe Fazıl Hüsnü Dağlarca F Dağlarca’nın ölüm haberini azıl Hüsnü Frankfurt’ta almak varmış. Nedim Gürsel’le okumamız dün akşam 20.00’de Literaturhaus’daydı. Dinleyicimiz çok değildi; ama olanlar Türk edebiyatıyla yakından ilgiliydiler; çevirmenler ve Türkologlar vardı aralarında. Kötü haberi de Alman bir çevirmenden aldık. Duyduğumuzda inanamadık. Hatta Nedim Gürsel, yakınlarda kaybettiğimiz bir başka büyük şairle karıştırmış olabileceğini sanarak, İlhan Berk mi demek istediğini sordu çevirmen hanıma. Hayır. Dağlarca’ymış ölen. Dağlarca da gitti demek. Dağlarca yaşadı, dağlarca öldü. Bir soyadı, bir insana bu kadar mı yakışır? Fazıl Hüsnü, “Dağlarca”ydı gerçekten. Şiirini dağlarca söyledi ve dağlarca şiir bıraktı arkasında. nsan eli, insan ayağı değmemiş Yine 16 Ekim Perşembe bir karış toprak yok. Uçaktan baktığımda her biri ayrı renkte kareler, dikdörtgenler gibi görünen tarlaların arasından geçiyoruz. Trenle Frankfurt’tan Berlin’e gidiyorum. Frankfurt’a dört beş kez geldim; ama Berlin’i ilk kez göreceğim. Ormanlar, akarsular… Ormanlarda sonbaharın kızıldan turuncuya, sarıdan, yeşile, mora kadar değişen güzelim renkleri. “Frankfurt Seyahatnamesi”nde anlatır ya Ahmet Haşim, “Sizde sonbahar bu kadar güzel olamaz; çünkü sizde bu kadar çok orman yok” dendi cadan değil, Fransızcadan Türkçeye geçtiğini, Fransızcadaki şeklinin, Dr. Sedat Ongan’ın dediği gibi ‘virtuose’ (okunuşu: virtüoz), “ö” ve “ü” seslerinin bulunmadığı İtalyancadaki şeklinin “virtuoso” (okunuşu: “virtuozo”) olduğunu bildiriyor. Bir de not eklemiş mektubuna: “İtalyanca ‘virtuoso’ kelimesinin (aynı zamanda Fransızca ‘virtuose’un) esas / ilk anlamı ‘faziletli’dir. (İngilizcesi ‘virtuous’). ‘Fazıl’ kelimesi de ‘faziletli’ demektir. Fazıl Say’ın virtüöz olması sadece bir rastlantı mı? Yoksa insanlar adlarının etkisinde mi kalıyorlar, acaba?” 26 Ekim Pazar H “Bir Tersine Yürüyüş” adlı kita ürriyet Yaşar, bıyla 12 Eylül öykülerinden bir derleme sunmuştu okura. 12 Eylül öyküleri gibi, “kişisel ve öznel bir derleme” olduğunu söylediği “Yiğit İken Ölenlere” (Can Yayınları) adını taşıyan yeni kitabında “12 Mart Öyküleri”ni bir araya getirmiş ve kitabını, “’Yiğit iken ölenlere…’ Tersine Yürüyüş’ü ileri döndüreceklere…” adamış; yani gençlere, geçmişi bilerek bugünü anlamaya çalışacaklara… Hüzünlü; ama anlamlı bir okuma serüveni sunuyor kitap. İ 28 Ekim Salı H Nemli, “gazlı bez” sözünün, asan Fehmi “bezlik tülbent” anlamındaki “la gaze a toile”den gelmiş olabileceğini yazmıştı. Dr. Muzaffer Tuzcu, bu bezin adını, çok eski zamanlarda Gazze kentinde dokunan pamuklu, seyrek örgülü bir bezden aldığını, “Gazze bezi”nin zamanla “gazlı bez”e dönüşmüş olabileceğini yazmış. ? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak, bulmaca karelerindeyse, aynı şairin Cinnet Yazı adlı şiir kitabından bir alıntı ortaya çıkacaktır. Dikkat: “Ş/44” ve “Ş/65” harfleri ipuc olarak yerlerine konmuştur. 1 L 2 A 3 B 4 I 5 L 6 E 7 L 8 L 9 F 10 F 11 H 12 H 13 G 14 B 15 L 16 D 17 K 18 K Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU H. Bir Japon Yemeği. 11 12 55 34 D 19 A 20 A 21 F 22 L 23 K 24 A 25 L 26 B 27 L 28 L 29 I. “... Kanıt” (Pratik Aklın Eleştirisi adlı yapıtı da olan felsefeci). 30 A 31 G 32 I 33 L 34 H 35 J 36 K 37 I 38 I 39 G 67 38 63 4 37 32 46 75 J. “... Ilgaz” (Yazar). 40 E 41 L 42 A 43 A 44 45 E 46 I 47 B 48 F 49 L Ş 50 B 51 E 52 L 53 J 54 E 55 H 56 L 57 D 58 K 59 G 60 L 61 J 62 G 63 I 64 J 65 66 C 67 I 68 A 69 A 70 J 35 64 70 61 53 K. Yannis Ritos’un sürgün adası. Ş 71 D 72 L 73 L 74 C 75 I 76 F 77 D 78 C 18 36 23 17 58 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Yazılar ve Tuğralar” adlı şiir kitabı da olan şair. L. Başrolünde Bülent İnal ve Tuba Büyüküstün’ün oynadıkları TV dizisi. C. Çok küçük ve hafif parçacıklara bölünmüş toprak. 27 73 49 25 8 22 5 28 41 15 51 54 40 45 6 F. Kırma, metis. 52 56 7 1 60 33 72 43 24 69 2 19 30 42 20 68 66 74 78 B. “... Debray” (Biz Cumhuriyeti Çok Sevmiştik ve Devrimde Devrim adlı kitapları olan, Bolivya dağlarında Che Guevara ile birlikte savaşan Fransız aydını) D. “... Özakın” (Genç Kız ve Ölüm adlı romanın yazarı). 76 9 21 48 10 977. sayının çözümü: A. KADININ ADI 77 16 29 57 71 G. “Henrik ...” (Bir Halk Düşmanı ve Nora adlı oyunları da olan Norveçli yazar). 3 50 47 14 26 E. Bir hastalık adı. 59 13 31 39 62 YOK, B. AŞIK VEYSEL, C. DÜKKANI, D. İZBE, E. REŞKO, F. ABAZA, G. YUSF ATILGAN, H. DADI, I. EPODOS, J. MAFYA, K. İFŞA, L. RPR. Şiir: “Poyraz var,” dedi Kafaroz Mustafa. “Bugün de balık yok...” Endişeyle kafasını kaşıdı. Şapkası oynadı. SAYFA 39 CUMHURİYET KİTAP SAYI 978