29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

...KISA KISA... ¥ Rüzgârlı Günlerin Şiirleri Ë Hasan AKARSU üzgârlı Günlerin Şiirleri” 21 Haziran 1947 Karabük doğumlu ozan Nurullah Can’ın beş şiir kitabının toplu basımını kapsıyor. 1960’ta şiirle ilgilenmeye ve 1974’te yazmaya başlayan ozan, “Kadınlar Geceleri Severler Geceleri Güzel Bakarlar” kitabıyla 1993 Yunus Nadi Şiir Ödülü”nü kazanmıştı. Nurullah Can, “İnsanlara Doğru” yürüyen, insanlığı yüreğinde duyumsayan ozanlarımızdan. Biz onunla Kadıköy’ün Merkez Kıraathanesi’nin sürekli konuğuyduk 1970’li yıllarda. “Sabırsız yıldızlar gibi/ Dünyaya düşmeyi” bekliyorduk. Değerlendirmeyi ozana bırakalım burada: “…Şimdi yıllardan sonra/ Düşünüyorum da/ Biz var mıyız yok muyuz/ Nurullah Can Biz belki de/ Ağızda hiç erimeyen şeker/ Ya da dudaklarda/ Gittikçe koyulaşan tuz.” (s.8) Uğrunda ölünecek sev“‘Rüzgârlı Günlerin Şiirleri’, Nurullah Can’ın beş şiir kitabının gilerin ozanı olmak, “sevgiyle iç içe/ toplu basımını kapsıyor. 1960’ta şiirle ilgilenmeye ve 1974’te bütün güzellikleri” pay etmek ne güyazmaya başlayan ozan, ‘Kadınlar Geceleri Severler Geceleri zel. “Geceleri Kızıltoprak’ta/ Trenlerin Güzel Bakarlar’ kitabıyla 1993 Yunus Nadi Şiir Ödülü”nü durduğu yerde” tüm ağaçlar uyurken, kazanmıştı. Nurullah Can, ‘İnsanlara Doğru’ yürüyen, insanlığı Nâzım Hikmet’in fıstık ağacının uyayüreğinde duyumsayan ozanlarımızdan.” nık olduğunu düşlemek de ozana özgü. luyor, ağaçları, yıldızları da. Bir umudunu yitirmiyor çocuklarımız, İlk şiirlerinde Behçet Necatigil’in sesibaşkaldırı içinde, kavganın çağozanın dizelerinde ayrılığın acısını, ni duyumsadığımız oluyor: “…Bir durısıyla dağlardan iniyor, öfkesinin alyurt özlemini duyumsuyorlar: “…Ceman/ Bir sessizlik ölürüz/ Ortada bir eviyle yaşamayı güzelleştiriyor ve “Şiir vap versene anne/ Almanya ne demek/ tabut/ Biz iki kişi/ Birimiz sığmayan// Güzeldir” diyor. Geceleri ağlıyorsun ya/ Almanya türkü Bir zaman/ Bir doludizgin yazarız/ Ordemek// İşte yine gözlerim yaşardı/ tada bir kalem/ Ben bir kişi/ Şiirim kaBİÇİMSEL BAŞKALIK Almanya gurbet demek/ Gülmekle ağlır soğumayan” (s.14) Ozan bize, ErcüNurullah Can’ın “Kadınlar Geceleri lamak arası/ Almanya içini çekmek” ment Uçarı’yı anımsatıp “sokaklarda Severler/ Geceleri Güzel Bakarlar” (s.50) yürürken yaşamak” ve “şiiri severken adlı yapıtındaki şiirlerinde, biçimsel ve yazmak” gerektiğini vurguluyor. Yaliçerik olarak, bir başkalık, bir gelişim ŞİİRİN ÖZLEM KATI nızlığın uyanıkken bir yük olduğunu gözleniyor. Dizelerin bir başka aktığıOzan, şiirin özlem katında yaşadığı biliyor. Onun “Türkiye Öyküsü”, yanı, sesin, soluğun derinleştiğini dugibi, ölümün özlem katına da çıkabilişıtı olan ozanların öyküsüyle çakışıyor: yumsuyoruz. “Kadın Güzeldir” deryor. Öyle olaylar oluyor ki yurdumuz“…Yine yalnızdık/ Üstelik tek bir inken, sabahı, “beyaz bir kadına”, öğle da, bir çiçek boyu, bir cinayet gecesini san kadar küçük/ Tek bir şair kadar vakitlerini “sarışın, kısa etekli kadına”, yaşıyoruz. Ölüm, bir sevgili suretinde büyüktük//…Siz gülerken/ Şimdi yerakşamüstlerini, “esmer bir kadına” görünüyor. Şiirlerini toplumu öne çıyüzünde insanlara doğru/ Biz bir zabenzettiğini görüyoruz. Ozanları yokararak yazan ozanları, toplumdan ayrı manlar/ Bıraktıkları bayrak kadar yarumlayışı da ilgimizi çekiyor ister istedüşünemeyiz. Nurullah Can, sorgulayısak/ Yazdığımız şiirler kadar tutsakmez: “…Şairler ayak parmaklarının cı ve gözlemci bir ozan olduğunu katık” (s.29) Kuşatma altında olan gençnıtlıyor. Kapıcı kadının, işçi kadının, ucunda yürürler/ Gece olur. Ay çıkar. lerdik 1970’li yıllarda. Acıların, yenilgiköylü kadının, genelevdeki kadının Kadınlardan korkarlar” (s.99) Ozan, lerin, gencecik ölümlerin şiirlere yansısorgulamaları, yaşamla iç içe olduğunu “güzel şiirlerle sevişir”/ Günlerce yaması doğaldı. Yurduna, halkına kendigösteriyor. “O eski günlerde” yaşadıknında dolaştırır sevgililerini”, “şiirlerle ni adayan “Memleket Çocukları”ydık. larına baktığımızda, bir dava uğruna evli” olduğu için, şiir okuyan kadınları Bu yüzden evrenselliğe uzanan düşündövüştüğünü, yangın günlerinden geçdeli gibi sever. “Rüzgârlı Günlerin Şiircelerle, duygularla yoğruluyorduk. Nutiğini, direndiğini gözlüyoruz. Gitgide leri”nde bu kez, İlhan Berk’in “Aşk rullah Can, Afrikalı, Asyalı çocukları, yaşamın mavileştiğini duyumsatarak Tahtı”nı, “Aşklar Aşklar İçinde” şiirleonların açlıklarını, gözyaşlarını, umutgeleceğe umutla baktığını anlıyoruz. rini duyumsadım birden:”Hiç uyumalarını yansıtıyor şiirlerine. Evcilik oydık bütün gece sıcak şarap içtik/ Eski Çünkü; “Yeniden öğrendim yaşamayı” narken bile barışa çağırıyor çocukları: bir arabada kiraz yedik yıldız seyretdiyor ozan: “Yeniden öğrendim yaşa“…Koşun çocuklar/ Barış olsun diyetik// Atlarla gitmiştik oraya şarkılar mayı/ Kızgın ağustos güneşlerinden/ rek/ Yeni bir dünya kuralım/ Doğusu söylemiştik/ Rüzgâr çıkmıştı bulutlar Karlı kış gecelerinden/ Bitmeyen sorÇin’den/ Batısı Yemen’den/ Adını biz yürüyordu kaleye doğru// Gece tam gulardan dayaklardan/ Yitirdiğim evkoyalım.” (s.40) Bu süreçte yaşama seağzımdan öpüyordu ve seviyordum gelerden/ Korktuğum yüzlerden…” vinciyle dolu çocukların ölümle tanış(s.69) Halkını çılgınca sevdiğini vurguceyi/ Uzaklarda üşüyen yalnız geyikleri masına tanık oluyoruz. Yine de gelecek “R andım birden (…) Şairin hayatı yoktur diyormuş/ İlhan Berk. Ne iyi. Ben her gece/ Merdivenle göğe tırmanıp orda/ Şiirin sevgilisi olmak isterdim/ Ah…kimseler bilmiyor. Usulca akan/ Bir ırmağım. Esince ay rüzgârları…” (s.106s.109) Nurullah Can, uzun yıllar yaşadığı Kadıköy’ü güzelleştiriyor dizelerinde, kişileştiriyor, güzel bir kadın olarak duyumsuyor. “Evlenseydin benimle Kadıköy… Seni boynundan öpmeliydim Kadıköy, kulaklarından…” diyecek değin tutkun Kadıköy’e. Ozan, zamanın ve sonsuzluğun gizini aşkla çözüyor, kendini anımsatıyor: “…Işıklar yandı. Perdeyi kapadılar/ sanki gün doğuyordu dışarıda/ bahçede o sakallı şair ve ağaçlar” (s.119) Hüzünlü şiirler yazıyor, kimsesiz sokakların hüznüyle: “Bir tek sen kaldın şair/ Kuşların da yaşlandığına inanan/ Bir tek sen kaldın/ Şiirin ölümsüzlüğünü savunan...” (s.132). Son yılların şiirlerinde ozanın ölüm izleğini çokça kullandığını, ölümü çokça düşündüğünü vurgulamıştım. “Necatigil yok şimdi/ Belki bir gün olmuştur” gibi, ya da Cahit Külebi’nin Nâzım Hikmet’in ölüm sonrasını anlatan dizelerini çağrıştırıyor bize: “Yarın yazacak tekmil gazeteler/ ‘Nurullah Can metruk evde ölü bulundu’/ Kadıköy Pavlonya Sokağı 86 numara (…) Bırak beni Kadıköy öleyim artık/ Haydi bırakın beni martılar (…) Işıklar birden sönmeliydi/ Ölüm böyle olurdu işte birdenbire/ Sonra doktor gelirdi. Kediyi üstümden/ alırlar çenemi bağlarlardı/ Telefonlar ziller hep çalardı/ Komşular doluşurdu odalara/ Sonra teneşir musalla taşı mezarlık/ Sonra kurtlar kuşlar böcekler/ Ve Nurullah Can yoktu artık”. Ozan, bedeninin böyle yok olacağını düşlese de, şiirleriyle ölümsüzleşeceğini biliyor. Nurullah Can, duygusal ve toplumcu şiirleriyle, haklı bir kavganın içinde, barışın, sevginin, insanlığın ozanı olduğunu kanıtlıyor. “Rüzgârlı Günlerin Şiirleri”nden sonra, yalnızlığın sesini ve ölümün sessizliğini duyumsatıyor.? Rüzgârlı Günlerin Şiirleri/ Nurullah Can/ Cep Kitapları/ 1. Basım, Mart 2008/ 150 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 978 SAYFA 24
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle