23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA ENİS BATUR yatımızın en dikkate değer yazarlarından biri. Kurtuluş Savaşımızın Ege bölgesindek örgütlenişini romanlaştıran yazarlarımızın da ilki. Kurtuluş Savaşı destanı niteliğindeki iki kitabı, ‘Kalpaklılar’ ve ‘Doludizgin’i belgelere dayanarak kaleme almış Kocagöz. Bu aynı zamanda işgal altındaki topraklardan Kuvayı Milliye’nin doğuşuna, cephelerdeki vuruşmalardan, gerici ayaklanmalara kadar Kurtuluş Savaşı’nın, bir ulusun bağımsızlık için verdiği mücadelenin gerçek destanını oluşturur ‘Kalpaklılar’ ve ‘Doludizgin’. Üzerinde yaşadığımız toprakların neler uğruna korunduğunun, toplu tüfekli düşman ordularına karşı, inancın, iradenin belgelere dayalı romanı niteliğindedir bu iki kitap. Literatür Yayınları, 100 Temel Eser arasında da yer alan Kalpaklılar ve onun devamı Doludizgin’i okurla yeniden buluşturdu. Kocagöz’ün bu iki önemli romanı için bir değerlendirme sunuyoruz sizlere. Literatür yayınları Kocagöz’ün diğer yapıtlarını da yayımlıyor. Çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Paul Auster, yeni romanı ‘Karanlıktaki Adam’da, bir ailenin üç kuşağından yola çıkarak, gerçekle hayalin birbirine karıştığı bir alan yaratıyor ve ülkesinin dünya karşısındaki politik tutumunu sorguluyor. Pervasız Pertavsız Samim Kocagöz, edebi Ölümlülük üzerine deneme (2) mdi, ölecektim başka, öleceğim bambaşka. Geniş zamandan önce gelecek zamana, hastalık çöktüğünde de yakın zamana sıçrar fiil. Yaklaşık bir ölüm tarihi, yaprak sayısı azalmış bir takvim, hem hayata, hem de sonuna bakışı tersyüz eder. Yaşamayı çekici, anlamlı, keyifli, hedefli kılan ölüm tarihinin belirsizliği gerisayımın başladığının kesinleşmesi, ama birkaç ay, ama iki yıl, ‘sınır’ın iyikötü belirmiş olması çekim, anlamı, keyif, hedef bırakmaz genellikle. Hiçbir şey yokmuşçasına günlerini tamamlamaya çalışanlar, azınlığın azınlığı. Duruma yenik düşmeden, kalan süreyi olabildiğince değerlendirebilenler azınlıkta. Bütün kültürler, ölüme hazırlanmayı, alışmayı öğretmeye çalışmıştır. Onu karşılamayı. Dünyaya sizin gelmiş olmanız tansıksı bir rastlantıdır, gidecek olmanız kaçınılmaz bir sıradanlık biçiminde karşınıza çıkar: Hayat yolculuğu basmakalıp imge, bu yolculuğun ölüme doğru oluşu da sorun öğrendiğiniz, anladığınız, bildiğiniz, ister istemez kabullendiğiniz gerçekle bir anda yüz yüze gelmenizden kaynaklanır: Bir fenalık geçirme, bir ağrı, alışılmadık bir gelişme, bunlara bağlı olarak gerçekleştirilen birkaç işlem: Tanı kâğıda düşülür. Hastalık korkusu, önce şundan: Elinizi kolunuzu sallayarak gitmeyeceksiniz ölüme; imrendiğiniz uykuda kapının kapanması, tık diye çekip gitmeler size yazılmamış. Nedenini tam kestiremeseniz, çerçevesini çizemeseniz de bedel ödeyeceksiniz bu son sapakta. İnsan yaşarken kurduğu, geliştirdiği bir duruşu yitirmekten kor İ kar. Yok yere acı çekmenin zalim yüzünü tanır. Rasih Güran, kendisine hastanede eşlik edenleri bir biçimde oyuna getirip odasından uzaklaştırdıktan sonra, beşinci kattan uçup gitmişti. 20 yaşında yoktum bunu öğrendiğimde, ölüm korkusu usul usul yakama yapışmaya başlamıştı; Rasih Bey’in çözümünü zihnimin bir köşesine yerleştirdim, yaşım ilerlerken bunun ne kadar zor olduğunu anlayacak fırsatım oldu. Yaşamanın uzun uzadıya bir anlamı yoktur, bize kalmış yükleyebilmek. Kuruntularımdan biri de, sandıklarımı yolda sınama olanağı bulabileceğim irtifa arayışlarına yönelmekle ilgiliydi. 56 yaşıma böyle geldim. Her gün ölümü düşünmek, ayrıca onun etrafında dönmek, farklı açıları deneyerek farklı perspektifler için değişik odaklar aramak. Elime alır evirir çevirir, döndürür, fırdöndürürüm onu. Zaman bana birkaç açılım getirdi. Ölüm korkusunun, ölüme götürebilecek hastalık korkusunun, yaşama aczi yarattığı bir kerte görülüyor. Benimkisi bereket hiç o eşiğe yaklaşmadı. Kim ister herhangi bir korkunun sultasında, noksansız ve kalın gölgesi altında gününü gecesini geçirmek, ben istemem. Buna karşılık, ola ki gülümsetir, ölüm ve hastalık korkusunun, yararlanmayı öğrenene yararı olabileceği savını ortaya atmak eldedir. Ölümlülük gerçeği, köhne ve romantik eğilim sayılıyor nicedir, ölümsüzlük kuruntusu doğurabiliyor kimilerinde. İnsan hayatına, ipin ucu kaçırılmadığı durumlarda, anlamlı bir boyut getiriyor o inanış. Beste ya da resim yapıyor, kitap yazıyor birileri; insanlığa kalıcı çözümler getirebilecek araştırmalara girişiyor, buluşlar gerçekleştiriyor öbürleri. İpin ucunu kaçırmak, sahiden de ölümsüz olunabileceği hırsına kendini kaptırmak, burada: Bu yola giren herkesi Gilgamış, Sokrates, Bach kılmıyor Fati. Ölümsüzlükte, ölümü biraz aşan, bı TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Bach Sokrates rakacağınız izin size ölümünüzü sonralayan kısalı uzunlu bir ömür daha biçeceği umudunu, bu umuda bağlı olarak uygun bir varoluş edâsını görmek gerçekçilik ölçülerine sığabilir belki de. Öyle ya; Gilgameş’ın yolculuğu üzerinde, Sokrates söyleşilerinde, Goldberg Çeşitlemeleri’ne her dönüşünde, adlı adsız birilerini yad etmeyi, dolayısıyla yaşatmayı sürdürmüyor muyuz? İnsülin iğnesi olurken, grev hakkı kullanırken, gemiye binerken, onları her seferinde anmasak anımsamasak da, o olanakları ya da buluşları ortak hayata katanlara bir anlam çentiği atmıyor muyuz? Saf, çocuksu bir bakış açısı sayılabilir; gene de ölüm ve hastalık korkusunun işe yarar panzehirine dönüşebiliyorsa bu yaklaşım, ham karamsarlıktan yeğdir gözümde. Dinleri sevmem ben. Ahlak alanını yalnızca imanın var edebileceğini düşünen, ileri sürenleri dar sofular olarak tanımlarım. Yaradan fikrine bağlanmaksızın bir bireysel değer dizgesi geliştirebilir insan. Ölümlülük bunun engeli değildir; ölüm korkusu, giderek, ona hepten teslim olmayı kendisine yediremeyen için, övgü ve sahici bir yaşam felsefesi gereksinmesini besleyebilir. Ölümden sonra Hayat yoktur. Ama ölümümüz sonrasına bırakabileceğimiz bir yaşama biçimi kurabilir, gerçekleştirebiliriz. Madem doğduk, iki şey yapabiliriz diyen Seneca’ya ikidebir hak verdim: Hemen çekip gidebiliriz ya da mutlu yaşamanın yolunu ararız. Ben, mutluluk kelimesinden hiç utanmadım. Bir aptallık tamamına bitiştirilemez, kendisini izlemekten geri duramayan insanın mutluluk tasarısı, fikri, ölçüleri. Bir cephem siyah, alacakaranlıkta kaldı çocukluğumdan beri; öbüründe, içimde birkaç güneş peydahlamayı başardığıma inanırım. Yatırımlar yaptım. Emeğimi sever, inadımı beğenirim. Yazıktır, değildir, bir talih tarifim oldu. “Ölümlü Dünya” tamlamasına bayılıyorum. Ölümlü İnsan, hayatın kendisiyle sınırlı olduğunu fütursuzca ilan ediyor o arabesk ifadede: Ben yoksam, olmayacaksam artık Dünya da, Kosmos da sırra kadem basar. Enerjiyi, maddeyi bilmem, agnostikim. Öyle sanıyorum ki, bu hayatın, yeryüzünün de kısıtlı bir ömrü var. Bir yaradan olsa bile, sonra, unutacak burayı. Küre, ıssız, dönüşünü sürdürecek bir zaman; soğuyacak, kaynağından uzaklaşarak; eriyecek, ona kavuşarak. Başlangıçta Logos varmış. Sonunda: Saltık susku. ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 972 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle