Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mehmet H. Doğan’dan iki kitaplı veda Vicdanlı bir eleştirmenin son yapıtları Ë Şeref BİLSEL ürk şiirini ‘modernlik’le sınayan hemen her incelemenin yanı başında ‘eleştirmenlere’ dair açılmış bir tartışma da yerini alır. Çünkü modern şiirimizin neye tekabül ettiği, biraz da bu şiirin kimler tarafından derecelendirilip tartıya vurulduğuna bağlı. Bizde eleştirmen sıfatıyla anılanların tamamına yakını edebiyat dışı farklı alanlardan gelen bir ‘disiplin’i de beraberinde getiriyor. Sözgelimi Memet Fuat sporcuydu (voleybol antrenörü), Fethi Naci iktisatçı, Hüseyin Cöntürk inşaat mühendisi, Asım Bezirci muhasebeci, Mehmet H. Doğan ise pilot. Bütün bu isimler, belli bir disiplin ve dikkat isteyen uğraş alanlarından sökülüp edebiyata taşınmış. Dışarıdan içeriye yönelen bakış, sanki belli bir konuyu merkeze alan etkinliklerde ‘dikkat kesilmek’ bahsi açılınca daha billur, daha net tespit imkânlarını da beraberinde taşıyor. Evet, bu başka bir yazının konusu. Eleştirmenle metnin arasında, yazının ve dolayısıyla insanın hallerinden doğan, T Mehmet H. Doğan, şiir ortamına yönelik olumsuzluklardan en az hasarla çıkan birkaç eleştirmenimiz arasında sayılabilir. Sadece eleştirmen mi? Onlarca eseri dilimize kazandırmış nitelikli bir çevirmen de... İkaros Yayınları’ndan eşzamanlı olarak iki kitabı yayımlandı: ‘Türk Şiirinden Son Okumalar’ ve ‘İkinci Yeni Şiir’. kimi zaman anlaşılmaz, kimi zamansa herkeste karşılık bulan ilişkilenme biçimleri ortaya çıkar. Eleştirinin, metni ‘anlaşılır’ bir biçimde kuşattığı varsayılan noktada, metin doğal serüveninin dışına çıkarılır; tanımlanacak, dondurulmuş bir alana sokulur. Buradan bakınca, sadece Türk şiiri bağlamında değil; şiir dışındaki edebi metinler noktasında da, bizde eleştirinin, büyük ölçüde metnin sahibini aklamak yahut karalamak üzerine inşa edildiğini söylemek isterim. Takdir edilmenin doğal sınırlarından taşarak, siyasi hayatımızı her köşeden karşılayan “Türkiye seninle gurur duyuyor!” ibaresinin edebiyat ortamına tahvil edilmiş haliyle “şiirimiz seninle gurur duyuyor” yahut “duymuyor” biçimine dönüşmesine benziyor. Türk şiiri, baştan beri, dar alanda (eleştirmenle şairin, dergi editörüyle yayıncının aynı masada durduğu) yakın muhabbetler içinde kendi kısır muhataplarıyla iç içe olmuştur. Dünya gözüyle izleyebileceğin kadar yakınında olanlara dair, izlenimci eleştirinin en bereketli örnekleri Türk şiirinde ortaya konuyor dersek yanılmış olmayız. “Tencerede pişirip kapağında yemek” mi? Biraz öyle. Bu topraklarda şiir eleştirmenlerimizin garip bir serüveni var; kayda değer eleştirmenlerimizin hemen hepsi işe şiirle başlamış. Son on, on beş yıldır ise edebiyata şiirle girenler hikâye ya da romanla yürümeyi tercih ediyor. Mehmet H. Doğan da edebiyat ortamına şiirle merhaba diyenlerdendi: “kara bir yılan gibi uzanan asfaltın kenarında Drink Coca Cola ilânları” (Amerika’dan Sevgilerle) Mehmet H. Doğan, yukarıda sıraladığım, şiir ortamına yönelik olumsuzluklardan en az hasarla çıkan birkaç eleştirmenimiz arasında sayılabilir. Sadece eleştirmen mi? Onlarca eseri dilimize kazandırmış nitelikli bir çevirmen de... İkaros Yayınları’ndan eşzamanlı olarak iki kitabı yayımlandı. Bu kitaplar, şiirimizin sadece merkezdeki nabız atışlarına değil; en ücra yerlerdeki kıpırtılarına kulak kesilmiş, vicdanlı bir eleştirmenin bize bıraktığı son eserler. TÜRK ŞİİRİNDEN SON OKUMALAR* Mehmet H. Doğan (28 Haziran 193117 Şubat 2008) Türk şiirinin son kırk yılını (‘kırk’ Farsçada ‘çile’ye karşılık düşer) yakından görmek isteyenler için baş vurulacak isimler arasında, akla ilk geleni. Şiirle kurduğu bağı sadece dergiler ve denemenin imkânları içinde kaleme aldığı eleştirilerle değil bugün şiirimizle organik bağı olan hemen herkesi ‘bağlayan’ hazırlamış olduğu antoloji ve yıllıklar bir ‘referans’ noktasına yükseltmiştir. Başta, ‘Seksen Kuşağı’ diye adlandırılan şairler olmak üzere, doksanlardan sonra ortaya çıkmış şairler de Mehmet H. Doğan’ın yakın takibine çok şey borçludur. Böyle olduğu için hazırladığı antoloji ve yıllıklar, beraberinde pek çok tartışmayı da getirmiştir. Buradan bakınca, Türk şiirinde Memet Fuat da dahil Nurullah Ataç’tan sonra en çok dikkate alınan, muhatap bulan isim Mehmet H. Doğan olmuştur, diyebiliriz. ‘Adam’ ve ‘YKY’ yıllıklarını kronolojik düzen içinde izleyenler; onun Türk şiirinde ‘şair müjdelemek’ bağlamında en az yanılanlardan biri olduğunu görecektir. Doğan’ın yıllıklara dair serüveni doksanlarda başlamıyor; 19741984 yılları arasında çıkan Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı’nda dokuz yıl boyunca şiir bölümünü yazmıştır. Ölmeden önce henüz kuruluş aşamasında olan Özcan Erdoğan yönetimindeki İkaros Yayınları’na basılması için teslim ettiği iki kitaptan birinin adı: “Türk Şiirinden Son Okumalar”, yazarın ölümünden üç ay sonra okurla buluştu. Mehmet H. Doğan’ın, 1998 ile 2004 yılları arasında yazdığı denemelerin önemli bir bölümünü kapsıyor. Üç bölümden oluşuyor kitap: “I. Şiir Defteri”, “II. Bir Şair Ölmüş Diyeler”, “III. Düşman Kardeşler”. Son bölümde Ataç, Orhan Burian ve Eser Gürson üzerine yazdığı denemeler yer alıyor. Kitabın geri kalan bölümü, doğrudan şiire ve şaire temas eden metinlerden mürekkep. “Halikarnas Balıkçısı” başlığını taşıyan deneme de şiire dahil; şöyle bitiyor bu metin: “Çünkü, gerçek şairlerin asıl anababaları yine şairlerdir.” İlk bölüme ad olan “Şiir Defteri”, Cenk Gündoğdu’yla hazırladığımız “Şiir Defteri”nden çok önce ses vermişti okurlara. Mehmet H. Doğan, bu kitabın ismini baştan beri “Şiir Defteri” olarak düşünmüş olmasına rağmen (Aktaran: Özcan Erdoğan) bizi ‘korumak’ için, bu ismi, bir incelik nişanesi gibi kitabın içine, bölüm başlığı olarak çekmiştir. Şemsi Belli’nin “Şiir Defteri” adlı dergisini nereye koyalım! “Türk Şiirinden Son Okumalar”, 25 denemeden oluşuyor. Retorik kaygısı gütmeden, karşısına aldığı biriyle konuşur gibi, kes(k)in tespitlerin uzağında, samimi bir üslupla kaleme alınmış metinler. ‘Had bildirenden’ çok ‘hak teslim eden’ bir duyarlığın yazıları. Sözgelimi Edip Cansever’in ilk şiirlerine dair yazısının bir yerinde şunu vurgulamaktan geri durmaz: “Salâh Birsel ise Edip Cansever’i elinden tutup İstanbul cephesinden kurtarıyor ve en sonuncusu Yenilik olmak üzere başka dergilere yöneltiyor. Edip Cansever’in asıl şiir serüveni ise o zaman başlıyor.” Bu yazıların en uzunu, kitabın ilk metni, “Çağdaş Türk Şiirinde ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 972 SAYFA 14