06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Neoemperyalizm de kendi kendini yiyip bitirmeye başladı. Önemli olan neoemparyalizmin yıkılması değil, yıkıldığında masum insanların neler yapacağıdır… O günlere şimdiden hazırlanmak için demokratik örgütlenmeler yoluyla alternatif yapılanmalar oluşturulmalıdır… 'TÜRKLÜK, AVRASYA'DA YAŞAMIŞ HER TOPLUMDAN BİR PARÇAYI YANSITIR' Anadolu'nun etnisite üzerine kurulamayacağını ifade ediyorsunuz, Kültürel Kimlik adlı bölümde. Bu da çok önemli bir nokta, açar mısınız? Dikkat edilecek olursa emperyalizm günümüzde etnik ve inanç kimliklerini kaşıyıp kışkırtmaktadır. Kendileri ulus devlet yapılanmalarını güçlendirirken hedef tahtasına oturttukları ülkelerde “ulus devlet çağı bitti, yıkın ulus devletinizi” politikası gütmektedir... Sırtını emperyalizme dayayan bazı kesimlerse böylece ulus devlete saldırmakta, etnik kimlikleri ön plana çıkararak kavga ve çatışma gerekçeleri yaratmaktadırlar. Etnik kimliklerin öne çıkarılmasının, insanların kendilerini etnik kimlikleriyle ifade etmelerinin kavga ve çatışmadan başka bir şey getirmeyeceği bile bile tezgâhlanmaktadır, bu alçakça politikalar. Kitabın o bölümünde söylemek istediğim, toplum olarak enerjimizi bu çatışmalara harcamak yerine, kültürel yapımızı geliştirmeye vermemiz gerektiğidir. İşte Güneydoğu'da yaşadıklarımız… Yiten binlerce canın bu toplum için yapmaktan yoksun kaldıkları katkıları acaba nasıl hesap/telafi edilir? Bu çatışma nedeniyle harcanan 150 milyar dolarla kimbilir neler yapılabilirdi? “Kültürel kimlik olarak Türklük”ten maksadım açıktır; hepimizin gereksindiği bir şeye yanıt niteliğindedir bu… En azından ben böyle olduğunu düşünüyorum… İdealize etmeye çalıştığım Türklük’ün (kültürel kimlik olarak) Mustafa Kemal'in tanımından farklı olmadığını sanıyorum: “Bir insan Türk doğmayabilir, ama herkes Türk olabilir… Türk olmak demek, insanı, çiçeği, ağacı, her türlü bitkisi, börtüsü böceği ve hayvanıyla doğayı sevmek, emperyalizme, ırkçılığa karşı durmak, farklı inançlara, farklı etnisitelere karşı kardeşlik, özgürlük ve eşitlik anlayışında önyargısız, saygılı ve hoşgörülü yaklaşımlarla hep çağdaş uygarlık arayışında olmak demektir…” Anadolu'da böyle bir kimliğe Kürt'ün de, Ermeni'nin de, Arap'ın da, Türk'ün de gereksinimi var… “Bu bağlamda, varsıl Anadolu kültürünün koruyucu şemsiyesi konumunda görülmesi gereken Türk kültürel yapısını yüceltmenin herkese düşen bir görev olarak kendini dayattığını belirtmek gerekir… Şu bir gerçektir ki, kültürel kimlik olarak Türklük, dünden bugüne Avrasya'da yaşamış her toplumdan bir parçayı yansıtır…” Yaraları evrensel değerlerle sarmak… Nasıl sarılabilir, bu noktada kitabınızda da ifade ettiğiniz önerileriniz neler? Fransız Devrimi, insanlık ülküsüne çok şey armağan etti. Devrimin sloganı niteliğindeki üç sözcük anlam açısından çok yalın, o ölçüde de derindir: Kardeşlik, eşitlik, özgürlük… Sihirli kavramlardır bunlar… Burjuvazi, devrimci işlevini dün bu sözcüklerle bayraklaştırmıştı… Ancak, çokuluslu şirketlerde (ÇUŞ) nabız vurarak gericileştiği günümüzde bu sloganına/yeminine ihanet etmiştir. Milyarlar dolaylarında evsiz, eğitimsiz, susuz ve sağlık güvencesinden yoksun insanlar yaşarken, doğal kaynaklar SOS verirken sessiz kalmakta, duyarsız davranmaktadır dünün devrimcisi, günümüzün gericisi burjuvazi... Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Yusuf Halaçoğlu'nun “Kürtlerin Türkmen, Alevi Kürtlerin de Ermeni” olduğu yönündeki açıklamalarını nasıl değerlendiriyorCUMHURİYET KİTAP SAYI sunuz? Halaçoğlu sansasyonu pek sever. Toplumda bu yönüyle tanınır daha çok. Bu yönü, bilim adamı/insanı kimliğiyle bürokrat kimliğinin ötesinde, nedeni kendinden menkul bir siyasi formun oluşturduğu üst kimliğinden kaynaklanıyor, sanırım… Bu yönü, kimi çevrelerin işine geldiği için yıllarca alkışlandı… Son olayda, önce malum çevrelerin saldırısına uğradı. “…dedimdemedimöyle demedimsözlerim çarpıtıldı” türünden çıkışlarına karşın “Allahını seven vursun” havasında birçok kesimin saldırısına uğradı, daha sonra... Sonuçta olay, kendisinin tanımıyla siyasi bir linç niteliğine büründü… Halaçoğlu'nun kimliğinde TTK'nin linç edilmeye çalışıldığı gerçeği gözlerden kaçtı, bu ara... Sol gösterilip sağ vurularak TTK'ye 12 Eylül'le vurulan darbeyle başlatılan süreç, Halaçoğlu operasyonuyla tamamlanmak istendi. Halaçoğlu'nun benzer düşüncelerini yıllardır mikrofonlarda dile getirdiği anımsanırsa operasyonun 22 Temmuz 2007 sonrasına rastlaması dikkat çekicidir... 'HALAÇOĞLU SANSASYONU SEVER' Halaçoğlu'nun da belirttiği gibi TTK'nin 2001'den bu yana yasası ve Bilim Kurulu'nun olmaması, kısa günde kırk yasa çıkaran bir siyasi iktidarın bu konuda eylemsiz kalması, böyle düşündürüyor ne yazık ki… Tehcir, Anadolu'da yaşanan büyük kırılmalardan biridir; tapu tahrir defterlerini baz alarak yapılacak bir envanter çalışmasıyla yorumlanamayacak denli sofistikedir… “Dönmelik” de büyük bir Anadolu gerçekliğidir… Birçok dinin doğup biçimlendiği bir coğrafyada din değiştirmek eskiden “vakayı adiyedendi”… “Kadim” zamanlardan beri böyleydi bu… Dolayısıyla şunu demek istiyorum: Çaldıran Savaşı sonrasında Türkmen Alevilere Sünni Yavuz'un yaşattıklarıyla 1915'te Ermenilerin yaşadıkları birbirine oldukça benzer… Halaçoğlu olayında yanlışlar var, eksikler var, tarih bilinci eksikliği söz konusu… Kuşkusuz en büyük yanlış, TTK tarafından yıllar süren çalışmayla yapılan bir büyük araştırmanın sunuluş biçimidir… Araştırmaya ilişkin bazı bulguların gayriresmi biçimde, ilgisiz, özensiz ve sorumsuzca açıklanması, provokasyon kuşkusu doğurmaktadır… Hakkında soruşturma açılması, “linç” olgusunun Halaçoğlu'nun şahsına mı yoksa TTK'ye mi yönelik olduğunu kanıtlamaya yetmez… Bunu zaman gösterir… Ancak, kesin bir şey varsa o da Halaçoğlu olayı, TTK'ye saldırı boyutunun yanı sıra etnisite üzerinden siyaset yapmanın ne denli yanlış ve sakıncalı olduğunu göstermesi açısından ibret verici olmasıdır. Etnik kimlik algı ve anlayışı artık ait olduğu yere, ortaçağ'a gönderilmelidir. Anadolu Ajansı arşivinin 1935 yılına dek olan bölümünü korunamaması konusunda ülkenin uğradığı zararı yorumlar mısınız? Anadolu Ajansı'nın (AA) kuruluş sürecine ilişkin arşivinin olmadığını bir rastlantı sonucu öğrendim. Çukurova'yı temsilen Sıvas Kongresi'ne katılan dedem Hulusi Kurtoğlu'yla ilgili bir araştırma sırasında öğrendim, bu AA gerçeğini… AA Genel Müdürü Sayın Dr. Hilmi Bengi'nin de doğruladığı bu gerçekle yitirdiklerimizin neler olabileceğini şu anda değerlendirebilecek durumda değilim, doğrusu... Bu konuda yitirilenler, kültürel değerlerimize ilişkindir. Kültürel değerlerin bir topluma maliyeti bana göre öyle kolay hesaplanamaz! ? [email protected] Üç Bin Yıllık KavgaErmeniler Ne İstiyor/ Çetin Yiğenoğlu/ Cumhuriyet Kitapları/ 342 s. 917 SAYFA 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle