06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çetin Yiğenoğlu ile 'Üç Bin Yıllık Kavga'yı konuştuk. ‘Ermeni meselesi’nin içyüzü ve emperyalizm... Üç bin yıllık kavga… Nasıl başladı, nasıl kemikleşti ilk? Bu eşikler, belki de kırılma noktaları nelerdir? Nereden çıktı bu “soykırım” suçlaması? 19. yüzyılda böyle bir suçlama yoktu, ama bir “Şark Meselesi”, bir Ermeni sorunu vardı, dediğiniz gibi… Ermeniler Osmanlı düzeninde zenaatta ve ticarette görece ileriydiler. Bu birikimleri dolayısıyla Osmanlı'da moderniteyle onların öncülüğünde tanışıldığından söz edilebilir. Konuya bu açıdan bakılınca, ticaret kapitalizmini tanıma ve sermaye birikimleri sayesinde Fransız Devrimi'yle gelen süreci öbür halk kesimlerinden önce algıladıkları söylenebilir. Devlet kurma tutkularıyla beslenen bu algı, İmparatorluğun çöküş sürecinde emperyalist kışkırtmaların da etkisiyle Ermeni Uluslaşması çizgisinde boyutlandı. Batı'nın gözündeki “Şark Meselesi” bu çizgide biçimlendi ve Ermeni meselesine/sorununa dönüştü. Kanlı ve acı olaylarla karılan Ermeni sorununda yaşanan 191520 süreci daha çok bu siyasal çizgideki gelişmelerin ürünüdür. Birinci paylaşım savaşı sonrasında dünyayla birlikte Anadolu ve Kafkaslar'da kurulan yeni düzenlerle TürkErmeni dostluğu aşılanmaya çalışıldı. Tutmaması için hiçbir neden yoktu...Hatta, maya tutmuştu da denilebilir... Ah! O bir neden olmasaydı...o bir neden; emperyalist kışkırtma... “Soykırım”, anlamsal içeriği açısından eski olmakla birlikte, siyasi literatüre daha çok ikinci paylaşım savaşı sonrasında girmiş bir kavramdır. Türkiye'nin başını ise 1970'lerden, artık yeniden TürkErmeni dostluğundan, barışından söz edileceği bir sıra, yani olayın üzerinden 5060 yıl geçtikten sonra ağrıtmaya başlamıştır. Bu bu yanıyla anlamlıdır… “Soykırım” savı ve ithamının tarihteki Türk korkusu ile aranjman yapılıp, tekrar tekrar piyasaya sürüledurması, hep diri tutulmasında ya biz Türklerin ne gibi hatalarımız var? Çok hatamız var. Belleksiz bir toplum olmamız, günü kurtarmayı diplomasi de politika diye algılayan aymazlıklarla birleşen onurlu duruş yoksunluklar gereken refleksi zamanında veremeyişimiz, bugün yaşanılanların altyapısını hazırlamıştır. savaşıdır ve Truva'da olduğu gibi Anadolu'nun her yerinden gelen gençler emperyalistlerin ordusuna karşı savaşmıştır. Atatürk'ün “Hektor'un intikamını aldım” sözlerinin bana göre dayanakları şöyle: 1)İki savaş da aynı coğrafyada yapılmıştır; 2)İki savaş da emperyalist saldırı sonucu yaşanmıştır; 3) Atatürk de Hektor gibi vatanını savunmuştur. Atatürk, o sözleriyle Hektor'la kendini özdeşleştirerek kültürel kökenlerine ilişkin bir vurgu yapmak istemiştir, sanırım… Bu yaklaşımı birkaç yıl sonra “Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür” sentezine götürmüştür onu... Anadolu'da dört Truva Savaşı yaşandığının gözlendiğini ifade ediyorsunuz. Hangi savaşlardı bunlar? Bu bir yorumdur, takdir edilirse… Bana göre Anadolu'da yaşanan Truva Savaşları; 1)Truva Savaşı; 2) İskender'in saldırısı; 3) Haçlı saldırıları; 4) Çanakkale ve birinci paylaşım savaşı sürecindeki saldırılar… Bu arada, en büyük saldırıyı (5. saldırı) günümüzde yaşamakta olduğumuzu vurgulamadan geçmeyelim... Ermenilerin hep emperyalistlerin yanında yer aldıkları savlanıyor kitabınızda… Örnekler misiniz? Yukarıda saydığımız savaşların hepsinde böyle bir tutum sergiledikleri tarihsel gerçeklik olarak kendini gösteriyor. 1970'ten bu yana gerek asimetrik savaş yöntemleriyle, gerekse postmodern (diplomatiksiyasalekonomik/döviz,borsa, faiz sarmalıyla sömürüteknolojik) saldırı yöntemleriyle bu yönlerini günümüzde de sürdürüyorlar. Ne yazık ki, Ermenilerin geçtiğimiz 200 yılda yaşanan pek çok olaydaki tutumları, sorunuzda da belirtilen türden bir davranış özelliği olarak kendini göstermiştir. Kitabınızda ErmeniFransız işbirliği sürecinin yanı sıra, soykırım savlarına karşın sağduyulu durabilmiş, kalabilmiş Ermeni ve Fransız tarihçilerin görüşleri de yer alıyor kitapta. Birkaç örnek verir misiniz? Birçok örnek var… Ama çoğu gölgede kalmış… Yeterince değerlendirilememiş… Batı'nın, diyasporanın bu konuda yaptığı yayınların yanında Türk savını destekleyen yayınlar devede kulak kalır... Sizin de belirttiğiniz gibi sağduyu sahibi Batılıların arasından da “kral çıplak” diyebilen insanlar çıkmıştır... Böyle bir tutuma “1915 OsmanlıRusErmeni Trajedisi” kitabının yazarı Fransız Avukat Georges de Maleville'in bakışı örnek gösterilebilir. Bir örnek de İngiltere'nin 1908 Van Konsolos Vekili olan Teğmen Bertram Dickson'ın olaylar sırasında sıcağı sıcağına kaleme aldığı notlar olabilir… Bu konuda kitapta birçok örnek var… Batı'nın Doğu'ya çarpık bakışı… hem hayrandırlar, hem küçümserler…Doğu, Batı'ya göre evet hep “öteki”dir… Elbette savunduğumdan değil, ama Batı, oryantalist bakış açısını neden değiştirsin? Bu bakışla geldikleri nokta, güç besbelli… Bu noktada “Oryantalizm ideolojiktir ve sömürgecilikle ilgilidir, Batı bunun aracıdır”ı açar mısınız? “Öteki”lik bir bakıma Batı'nın çok önemsediği felsefik düalist bakışın gereğidir. Öteki olmazsa ben/biz olmaz. Uluslararası siyasal yapılanmalarda hep bir “öteki” olagelmiştir onlar için. Yunanlılar, Helenler için Truva/Hitit ve Pers ne ise ABD ve müttefikleri için de Sovyetler Birliği ve komünizm dün o (öteki) olmuştur. Sovyetler'in yıkılışından sonra ABD “öteki” koltuğuna siyasal İslamı oturtmuştur. Bunun için BOP'u (Büyük Ortadoğu Projesi) icat etmiştir. Şimdi siyasal İslamın “öteki”lik anlamında, yeşil kuşak projesinin ruhuna uygun yeni işlevler üstlenmesi bekleniyor. En azından ben bekliyorum. Çünkü “öteki”lik koltuğuna BOP'a karşı kurulmakta olan bir başka BOP'un (Büyük Ortaasya ProjesiRusya ve Çin öncülüğünde kurulmaya çalışılıyor) oturması bekleniyor. “Öteki” ve “oryantalist bakış”, zaman zaman örtüşebiliyor da… Sizin de belirttiğiniz gibi asıl olan sömürüdür… Gerisi ayrıntıdır, değişkendir… Günümüzde Ortadoğu'da yaşananlarda da “öteki”lik ve “oryantalizm” örtüşmüştür. “Ermeni sorunu” üç bin yıllık kavganın ürünü mü? Son üç bin yılda, yaklaşık bin yıl arayla Anadolu'ya gerçekleştirilen dört büyük saldırı mı besleyip geliştirdi bu sorunu? Çetin Yiğenoğlu'nun “Üç Bin Yıllık Kavga Ermeniler Ne İstiyor” (Cumhuriyet Kitapları) adlı kitabında da irdelediği gibi Batı'nın Anadolu'ya ilk büyük saldırısı Truva üzerinden yapılmıştı. İkinci büyük saldırıyı İskender gerçekleştirdi… Haçlı Seferleri üçüncü büyük saldırıydı… Emperyalist Batı, ilk Haçlı seferinden yaklaşık sekiz yüz yıl sonra Anadolu'ya dördüncü büyük saldırıyı gerçekleştirdi… Bu saldırılarda Ermenilerin rolü neydi, bu rol, “Ermeni sorunu”nu nasıl etkiledi? Ermenilerin tek istedikleri devlet kurmak mıydı? Ömrü iki saat süren Ermeni devleti ve köy devleti de neyin nesiydi? Bütün bu soruların yanıtı, “Üç Bin Yıllık Kavga”da… Çetin Yiğenoğlu ile kitabını konuştuk. VE AGAMEMNON YENİDEN SAHNEDE Agamemnon yine sahnede yani… Böyle diyebiliriz… Kesinlikle diyebiliriz... Ama bugün sadece gemilerle çıkarma yapmıyor askerlerini... Kimi gün uçaklarla geliyor... Ama hep gözlüyor, dinliyor, her şeyden haberli... Bugün bu amaçla yararlandığı uzaydan, yarın lazer toplarıyla saldırırsa kimse şaşırmasın... Agamemnon, dün Truva surlarına “Güzel Helen” gerekçesiyle dayanmıştı. Sonra kimi gün uygarlık, demokrasi götürmek için ya da Saddam belası gibi gerekçelerle dayandı Truva kapılarına… Kurdun kuzuya karşı bahanesi çoktur; suyun yukarısındaki kurdun suyun aşağısındaki kuzuyu suyu bulandırdığı gerekçesiyle yediği öyküyü bilirsiniz… Anadolu'dan gelip geçenlerin, saldırıların ortak noktası oryantalist bakış açısı mı? Ki şimdi, malum neoemperyalist saldırılar yaşanıyor bölgede… Hatta Bush da itiraf etti, malum “Bu bir Haçlı seferidir” diye… Ne yazık ki öyle… Yeni oryantalist süreci nasıl değerlendirmeli, geleceğe nasıl bakmalı? Dünya, hiç bu denli sömürülmedi. İnsanlık, vahşet ve barbarlık konaklarından geçti, köleliği, insanı insan olduğuna utandıran olayları yaşadı, ama emperyalizmin böylesine egemen olduğu bir başka dönem görmedi. Emperyalizm de hiç bu denli güçlü olmadı. Sizin de değindiğiniz gibi neoemperyalizm diye tanımladığımız bu yeni süreçte dünya egemenleri, kelimenin tam anlamıyla dünyaya egemen oldular. Bunda teknolojinin payı büyük biliyorsunuz... Dün dünya egemeni dediğimiz imparatorlukların gücü de, ulaştığı, denetlediği alan da sınırlıydı... Ama bugün öyle mi? Geleceğe nasıl bakmamız gerektiğine gelince… elbette umutla bakacağız… bilirsiniz, hayattan umut kesilmez… Unutmayalım ki, bugüne değin kurulan imparatorlukların, uygarlıkların hepsi yıkıldı... Yine unutmayalım ki, her ağacın kurdu kendi bünyesinden çıkar… KİTAP SAYI ? Gamze AKDEMİR “Ü ç Bin Yıllık Kavga Ermeniler Ne istiyor?”u yazarken nelere özen gösterdiniz? Çarpık, art niyetli bakışlara meydan vermeden bu kitabı nasıl okumalı, nereden bakmalı, nereden görmeli? En başta iki çizgimi ve duruşumu belirledim. Bu çizgilerden biri hamasi yaklaşımlardan uzak durmak, öbürü ise insancıl bakıştır. Objektifimin duruşu ise emperyalizme karşıdır; ulusal çıkar, toplumsal yarar ve insandan yanadır… Dolayısıyla, bu kitap okunurken edebiyatçı kimliğim ve Kâbemin insan olduğu unutulmamalıdır. Ben insanların yüzüne, gözlerine bakarken Ermeni mi, Kürt mü, Türk mü, beyaz mı, kara mı olduğunu anlamaya çalışmam… Okur da benim bu yanımı anımsayarak bakmalı kitaba... HEKTOR’UN İNTİKAMINI ALAN ATATÜRK… Kitabınızdaki Hektor'un intikamını alan Atatürk ve Çanakkale Savaşı ile Truva Savaşı'nın benzerlikleri noktalarını açar mısınız? Kitapta da belirtildiği gibi Truva Savaşı Anadolu'ya karşı açılmış bir emperyalist saldırı savaşıdır. Homeros'un eserlerinde Anadolu'nun her yerinden (örneğin, benim bölgem Çukurova/Kilikya'dan) savaşçıların Truva saflarında savaştıkları anlatılır. Çanakkale Savaşı da böyle bir savaştır. Bir emperyalist saldırı ? SAYFA 8 CUMHURİYET 917
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle