25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Enis Batur’dan “Gövde’m” ‘Gövde’mizi tanıyor muyuz? ‘Gövde’m, Enis Batur’un yeni kitabı. Batur’un Özel Ansiklopedisi’nin yedinci kitabı. “Romanesk bir deneme kitabı” da denilebilir ‘Gövde’m’ için. ? Gültekin EMRE erçekten gövdemizi tanıyor muyuz? Ne saçma soru. Kimi zaman saçma sorular değil midir bize doğru yolu gösteren, önümüzü açan? Herkes kendi gövdesini, hem de tepeden tırnağa az çok tanıyor(mu?)dur. Tanıyor mudur sahi? Gövdeyi tanımanın bir yolu yordamı var mıdır? Hani kursu falan?.. Aynalardan mı başlar gövdeye sokulma? Gözler. Görür. İnceler. Tartar. Üzülür. Sevinir: Sonra yüz(ler). Bir insanın birden fazla yüzü olabilir (mi?). Yüzün çeşitleri de vardır çünkü. “Demek, oylumu değişmeyen, içeriği sonsuz (gelişen, artan, bazan da eksilerek yüklenen) bir kitap, bir metin sayabilirim yüzümü: Bir anlam varsa, bir anlamı varsa: Üstünde, içinde, yazısında okunabilir de.” Gövde’m 1989’da kitap rahmine düşmüş. Gövdesinin çatısını kurmak uzun sürmüş. Bir türlü doğamamış doğası gereği. 2006’ya kadar kendi bünyesini, gövdesini oluşturmuş. Kitabın girişinde yer alan Bir Tasarım Tefrikası, 12 resimle metnin tadında buluşması. “Yasak bir kitap” mıdır gövde? Yasağı kim koymuştur? Varsa böyle bir yasak, buna karşı nasıl tavır almak gerekir? “Gövdemi bana kimin nasıl yasakladığını anlamaya koyulmam; gövdemin bana daha ne kadar ve nasıl yasaklanabileceğini kestirmem için hem yasağın düğümlerine dimdik bakmak, hem de gövdemin sınırlarına doğru, tasarım mantığını ters/düz yönlerde kat ederek, yolcu çıkmam gerek.” “Peki, bir tasarım ürünü müdür gövdemiz?” Neden olmasın? Ama Gövde’m’izin bin bir parçası haline gelen pek çok şey bir tasarım ürünüdür: “Şapkadan, eşarptan ayakkabıya çizmeye inerken, tepeden tırnağa, gövdenin her noktasına ayrı giyim ve kuşam birimleri eklenir. Gözlük, fular, kemer, eldiven gibi eklerde; gömlek, etek, fanila, çorap gibi temel öğeler de binbir surat halinde yaşarlar.” “Giyim kültürü ve Moda” gövdeyi kullanagelmiştir hep. Gövdesini cendereye sokan (dinsel), dar kalıplar içinde (ahlaki, felsefi) ne çok insan yaşıyor aramızda: “Mistikler, günlük yaşamın çeşitli aşamalarında gövdeleriyle ilişkilerini kesmeye, daraltmaya, silmeye girişirler. Çile, gövdenin sınırlanıp arındırılması anlamını yüklenir.” Bir Gövde Dili Kursu öneriyor Enis Batur: Tikler, dil çıkarmak, başın çeşitli hareketleri, göz kırpmalar, elkol hareketleri, mimikler, jestler, kaşların kalkıp inmesi... gövdemizin işaretlerle aldığı yolu gösteriyor. Her birinin bir anlamı, karşılığı olan işaretleşmeler, çözülmeler... Gövdeyi dıştan içten kucaklayacak başka irdeleyici, çözümletici, araştırıcı bakışlara gereksinim var. “Diyorum ki:” diyor Enis Batur: “Gövde dili kursları açılmalı.” ortaya koyduğu biyolojik farklılıklar... ve onların üstüne inşa edilen bir yığın kültürel, dinsel, cinsel, töresel, etik ve endüstriyel... ürünler. İşveyi, cazibeyi artırıcı, erotizmi tetikleyici ürün bombardımanı. Cendereler, göz hapisleri, etik baskılar, töresel cinayetler, intiharlar ve durmadan kâr yapan güzellik enstitüleri. Düşünün gövdesine erkekçe bakış, erkeğin gövdesine dişice bakış... arada ne çok şimşeksavar var, bilinir mi? Yazan Gövde iç içe metinlerle örülü bir dünyayı sunuyor. Enis Batur, yazmak eyleminin gövdeyle ilişkisine uzanıyor ve yazmanın uçlarına açılıyor, yayılıyor kanla mürekkebi buluşturarak. Yazarken gövdenin aldığı ya da girdiği biçimlerden çok, zihinsel ve bedensel eylemlerin harekete geçmesi söz konusudur sözcüklerin bağrında yatan aslan(lar). Çalan Gövde ise, müzik ve müzisyenler üzerine bir tartışmanın odağına doğru çekiyor okuru, düşündürtmek ve dürtmek için. Sözcüklerin üstüne basa basa yol alıyor Enis Batur. Piyano çalmada olduğu gibi. “çalmak”ın sözlük anlamıyla “piyano” arasında kurulan bağın aslında başka türlü ifade edilmesi gerekiyor “oynama”nın ağırlık kazandığı. Kimi zaman yanlış ifade doğru anlamayı yerleştiriyor. Bir El Okuma’da elin türevleri, görevleri, gölgeleri, yansımaları, sırları, saklı dünyaları yer alıyor 11 resimle birlikte. Sol elin kimliğine, kişiliğine de değiniyor, açıklık getiriyor, zaman ayırıyor Enis Batur Orhan Veli’yi de yanına alıp. Ayak da bir başka dünyaya, yola, düşünceye, gize götürüyor okuru 13 fotoğrafla birlikte. Ayağın yanında ayakkabı, çorap, fal, takma ayak, bazı ülkelerde kadınlara dayatılan bir güzellik kavramı olarak ayakları küçültme çabası, balerin ayakları... heykele, resme mıhlanan ayaklar, motifler, imgeler... G ‘BİYO’ DOĞRU AMA YA ‘OTO’... Uyku, uyuklama, kestirme, şekerleme, siesta, rüya... Gövdenin başka dosya başlıkları: “özel bir ‘âlem’ bu.” “İktidarın, gücün, erk’in garip gösterisi” “Şapka”dır. “Şapkanın altındaki başın kaybolması sert, hazin bir imgedir. Başın üzerindeki şapkanın kaybolması yumuşak, uçan bir imge oluverir burada.” Enis Batur, “Kitapların en çetrefili gövde, gövdemiz” diyor. “Durmadan okuduğumuz bir kitap değil bu; durup dururken okumaya koyulduğumuz bir kitap da: Bir çağrı almadıkça, bir sesleniş söz konusu olmadıkça yönelmiyoruz genellikle ona.” Gövdemiz bize anlamlı işaretler veriyor. Çoğu zaman birbirimizi anlamakta zorlanıyoruz. O ısrar ediyor, sonunda anlıyoruz birbirimizi ama bazen de iş işten geçmiş oluyor. Hastalık ilerlemiş oluyor. “Bir kitap olarak çetrefilliği, gövdemizdeki yazının hazır, bitmiş olmamasından kaynaklanıyor. Doğumumuzu önceleyen, ölümümüzü sonralayacak bir metin içeriyor gövdemiz, hayatımızın sınırlarından taşıyor, onu öteliyor gerçekliği.” Otobiyografik bir duruş mudur gövdemiz? “Biyo” doğru, ama “oto” yanı “bulanık” Enis Batur’a göre: “Bir başına yazarı sayabilir miyiz bu bütünlüğün, kendi gövdemizden söz ettiğimizde, açıkçası sanmıyorum.” Gövdemiz bizi hep yanında görmek ister. Neden mi? “Göz kırpmadan kafa kaşımaya, soluk alıp vermeden belli belirsiz kıpırdamaya” bir şeyler anlatır durur bize de ondan: Gövde’m’iz kendisini dinleyelim, dikkate alalım, onunla ilgilenelim ister durmadan. Ölüm ve duruş, yatay duruş(lar). Gövdenin aldığı sonsuz hallerden en etkileyicileri. Alman sanatçı Patrick Raynaud’un çalışmalarındaki yatay duruşlu dünyaya doğru, kendisiyle, bire bir sıkı bir söyleşi yolculuğu da var Gövde’m’de. Gövdenin (minör/majör) “dört katı beş sıvı Etkinliği Hakkında” ne biliyoruz acaba? Siz düşünedurun Enis Batur başlıyor anlatmaya: “Şeytan tırnağı, ben (“Yüzün, gövdenin alfabesinde bir yumuşak g değilse bile, damağa vuran aykırı, yabanıl bir ses gibidir bu ekolu Ego. Bir dönem o kadar güzel sayılmıştır ki, yoksa yapılmış, yaptırılmıştır.”), sivilce, nasır, ter, gözyaşı, öd, meni, kan” Sonra Tırnak’a sıra gelir. Tırnak için de böylesine esaslı bir metin yazılabilirmiş demek ki: “Gövdemin bir parçası olarak tırnak, ilk günden başlayarak kişisel yaşantı depomda kendi yerini açmaya, sonra da genişletmeye koyulmuş olsa gerek.” SAĞLIKTAN ÖLÜ GÖMMEYE... Lâle ile Ladan’ın Masalı, İranlı yapışık kız kardeşlerin dünyasına getirip bırakıyor bizi tüm boyutlarıyla. Ameliyatla birbirlerinden ayrılma eyleminin başarısızlıkla sonuçlanmasına kadar etik, kültürel, toplumsal yönleriyle de irdeleniyor bu çağdaş ve devreye sokar önce: Yatar, kalkar, yürür, kıpırdar, düşer, dokunur, dişleriz. Sıfatlar, sıfatımsılar tabloyu genişletir, çeşitler.” Horlama, hapşırma, hıçkırma, öksürme, diş gıcırdatma, yellenme... Gövde de konuşur. “Gövdenin şaşılıktan topallığa, tepeden tırnağa, geniş bir arızalar kataloğu olduğunu biliyoruz. Her birinin kendi içlerinde katları, dereceleri, nedenleri, nasılları vardır.” Vahdeti vücut. Koskoca bir harita! Saç. Al sana bambaşka bir dünya! Uzun, kısa, dökülmüş, kırlaşmış, örülmüş, boyanmış saç(lar). Berber ve berber aletleri de cabası. “Her organımıza isim koymuş, takmış olmalıydık” diyor Enis Batur. “İşaret parmağa, Musa. Dirsek, Nobre. Pankreas, Muhittin. Solgöz, David. Penis, Napolyon.” Gövde’m’de “Anatomi, Estetik, Ahlâk” üzerine de eğiliyor Enis Batur “Bir kuşbakışı okuma denemesi” çerçevesinde. Ortaçağ resminden, tıbından yol alarak günümüze kadar geliyor düşüne düşüne. Ölüm Sonrası Canlılığa da felsefi, dini ve sanatsal boyutta uzanıyor. Enis Batur, Gövde’m’de sağlıktan, hastalığa, yaşlılıktan intihara, temizlikten işkenceye, diş ağrısından alınyazısına, ölümden gömme törenlerine... düşünceler geliştiriyor. Düşünce ufkumuza katkıda bulunuyor. İçyüz bölümünde ise kendi yüzünden yola çıkarak can alıcı fotoğraflar çekiyor. Yüz çeşitlemeleri, gizleri... Ressam ve şair yüzlerine, tablolara yansıyan sanatçı yüzlerine, portrelere de meraklı bakışlar geliştiriyor: “Kaç yüz taşıyabilir tek bir yüz? Bir tane olsun kendi hali yok mudur?” “Yüzümü, içeriden, eşeliyorum. Dalgın, gergin, gündüşünde, öfkeli, tutkulu, sevecen, kırgın, dingin, çalkantılı, bungun, ironik, sert, keyifli, sereserpe, boş, atılgan, havai, küşümlü, ürkmüş, uykulu, telâşlı, gözüpek, yenik, yılgın, coşku dolu, patavatsız, barışık, yorgun, yılışık, kederli, hain, kıskanç, şedid, derin, kötücül, bön, şefkâtli, muhteris, ikircimli, meraklı, delişmen, kaygılı, kayıtsız...” ‘CAN’IN SINIRLARINDA... Kitabın son bölümü tümüyle yellenme üzerine: “Günâh, ahlâksızlık, ayıp” üçgeninde sıkışıp kalan yellenmeye ilişkin tarihsel, güncel, sanatsal, kavramsal, felsefi... sıkı bir pençe bu son bölüm. Yazmak gövdeye özgürlük kazandırır mı? Yazı bir merhem midir gövde için? “Yazı adamı midye gibidir, arada açılır, arada, tık, kapanır, en sonunda: Yazmak aralanmaktır, demiş miydim, evet demiştim.” Enis Batur, “Erotizm, mistik bakış, ironi, Hayat’ın şakaları ve şiddeti, organlar ve maskeler sayfadan sayfaya ‘can’ın sınırlarında dolaştırıyor.” Aforizmamsı soruların da ufkuna ışık tutuyor: Neden erkek çocuklar ağlamamalı? Neden kızlar otururken bacaklarını bitiştirmek zorundadır? Bildiğim bir şey varsa, o da, Gövde’m’in okunması gereken bir Enis Batur kitabı olduğudur. Sizi bilmem ama, ben, onu okumaya doyamadım günlerce. Evet, şimdi başlıktaki sorumu ve aşağıdakileri yanıtlayın bakalım? Gövdenizi ne kadar tanıyorsunuz? Gerçekten tanıyor musunuz? Aynaya iyi bakın. Soyunun bir de öyle bakın. İskeletiniz sağlam mı? Omurganız yerli yerinde mi? Çatınız iyi çatılmış mı? Olmadı. Gövde’m’i alın elinize. Bu bir rehber kitap değil biliyorsunuz. Ama yol gösterici, yan ve ara yollara kapı açıcı yanı da olan farklı bir kitap! ? Gövde’m/ Enis Batur/ Deneme/ Sel Yayınları/ 2007/ 265 s. KİTAP SAYI 900 GÖVDENİN FARKLILIKLARI Kadınlarla erkekler arasındaki gövdenin SAYFA 6 garip masal. Gövde’m’iz ve irademiz ne kadar bize aittir acaba? “Lâle ile Ladan’ın masalı, başından ucuna, yüzyılın en önemli, yabanıl romanlarından birini, Michel Tournier’in Göktaşları’nı düşündürdü. Habil ve Kabil’den Jean ve Paul’e giderken, aynıdaki ayrılış ve bitişme güdüleri, kişinin bendindeki ikizine kitlenir kalır.” Karol ile Terri’nin Mesel(es)i. Kendi ya da yakınları hakkında insan ne kadar karar sahibidir? Bu ölüm olunca daha da zorlaşıyor. Bitkisel hayata devam mı, yoksa yeter artık ölsün mü? Hangisi doğru? İnsan başına ne geleceğini bilemeyeceği için önceden kimi şeyleri hazırlamak zorunda mı kalacak bundan böyle? Eğer ben bitkisel hayata girersem günün birinde, bekletmeden öldürün beni diye vasiyet mi edecek? Bu tür yasal olan olmayan şey üstünde odaklanıyor Enis Batur; düşündürüyor okurunu. Dokuz Dar Açı, On Fiske’de konuşan gövdenin üzerine gidiyor Enis Batur. “Gövdem, işler ve çalışırken, düz dili CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle