Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İlhan Berk’le ‘A Leaf About To Fall’ üzerine ‘Şiirde duyulan bir kokusu vardır her dilin’ İlhan Berk'in şiirlerinden yapılan bir seçme İngiltere'de 'A Leaf About To Fall' adıyla yayımlandı. George Messo'nun hazırlayıp çevirdiği kitap üzerine konuştuk İlhan Berk'le. ? A. Şebnem BİRKAN(*) üz metni çevirmeye benzemiyor şiir çevirisi, o nedenle özellikle şiir çevirisi üzerinde durmak istiyorum. Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim? Kitabınızın çevirisi yapılırken şiir çevirilerine ve seçimine bir katkınız oldu mu? Bence George Messo çevirileri çok başarılı. Bu konuda siz de benimle aynı düşüncede misiniz merak ediyorum? Şiir çevirisi belalı bir iştir. Bir karşılığı hemen hemen yok gibidir. Elitis şiir çevirisi konusunda hiç olumlu söz etmez: “ Şiirin dörtte üçü güme gider” der. Her şeyden önce de onun şiiri söz konusuysa. Bu neredeyse bütün kapalı, zor şiirler için böyledir. Şiirin hemen hemen hiçbir şeysi çevrilemez gibidir. Bu tip şiirlerde çevrilse çevrilse ancak anlamı çevrilebilir. Anlamı bulup çıkarmak da (bu örnek şiirlerde) çok zordur. Anlam kapalı, Hermetik zor şiirlerde anlam, ancak sezilir. Kendini ele vermez, çevirmen elleri kolları da neredeyse bağlıdır. Sezilen bir şiir nasıl çevrilir? Yalnız anlam da değil, dil de ele avuca gelen şey değildir. Şiirin yapısında bu neredeyse kaybolmuştur. Gündelik dil ise zaten yanına yanaşamamıştır onun. Bütün bunları düşününce şiir çevrilmez de diyemeyiz. Gündelik dille yazılmış şiirlerde bir büyük zorluk çıkmaz.Anlam da öyle açık seçiktir. Böyle şiirlerde bütün zorluk ise şiirin yapısını bulup çıkarmaktır. O yapıyı verebilmektir. Bir de elbet dilin kokusunu yakalamak… Şiirde duyulan bir kokusu vardır her dilin. Ben çevirileri, aslıyla karşılaştırarak okudum ve A Leaf About to Fall’u başarılı buldum Sizin şiirinizde imgelem ve dil ön plandadır. İlhan Berk şiiri biçemdir, dili bozar yeniden yaratır; ama sizce çevirisi yapılan bu şiirlerde bu yapılabildi mi? Bu sorunuzu daha önce yanıtladım sanırım. Yalnız siz şiirleri okumuş biri olarak bunu siz söylemelisiniz, söylüyorsunuz da.. Messo’nun benim şiirleri çevirirken eni konu terlediğini düşünebilirim. Bunu da aştığını da söyleyebilirim. Çünkü George Messo benim üç şiir kitabımı çevirdi. Sözünü ettiğiniz “Seçme Şiirler”den başka “Ev” kitabımı çevirdi. Bu iki kitap da gene ünlü Sold yayınevi tarafından 2008’de çıkarılacak. Hemen hemen tüm kitaplarınızdaki şiirlerden örnekler var, sizce bu çeviri İlhan Berk’i yeterince temsil ediyor mu? Bu ilk kitap ile düşünülmeyebilinir. Ancak sözünü ettiğim o iki kitap da çıkınca benim şiirimi yansıtabilirler bir ölçüde olsun. George Messo’nun çevirisine gelince: Ben bu konuda hemen hemen hiçbir şey söyleyemem. Benim bildiğim İngilizce yeterli değil buna. Baksam baksam dizeleri, yapıları ne ölçüde aktarılmış olabilir ona bakarım, keza anlama ne ölçüde bağlanmıştır. Kısaca bu benim işim değil. Şiirlerin şeçimi de doğrudan onun beğenisidir. Ben hiçbir şeye karışmadım. Messo bir İngiliz şairidir. Türkçeyi de iyi bildiğini biliyorum. Eşi de Türk’tür. Daha önce de şiirleriniz başka dillere çevrilmiş ve kitap olarak yayımlanmıştı, biraz da onlardan bahseder misiniz? Yabancı dillere çevrilen kitaplarıma gelince ilk kitabım 1950’lerde Fransızcada çıkan “Şiirin Gizli Tarihidir”. Bu kitap da öbür kitaplarım gibi “Seçme Şiirler” kitabımdır. Fransızcadan sonra da İspanyolcada dört kitabım çıktı. Son olarak bu yıl “Galile Denizi” yayımlandı. “Güzel Irmak” ise geçen yıl çıktı, öbür ikisi “Seçme Şiir”dir hep. İspanya’ya da üç kez çağırılı gittim, orada okurlarımla tanıştım. 2005’te de Amerika’da “Seçme Şiirler”im çıktı. Bu yıl da İngiltere’de sözünü ettiğiniz kitabım çıktı. Hepsi bu. ? sebnembirkan@superonline.com (*) İTÜ İngilizce okutmanı D İlhan Berk şiirini İngilizceye çevirirken yeniden okumak ? önder OTÇU lhan Berk Şiiri’ne bir okur, bir çevirmen ve bir eleştirmen olarak konuk oldum. İlhan Berk Şiiri benimle ne ilgilendi, ne yol gösterdi, ne de yardımcı oldu. Bu sözlerimin yalnızca bir giriş niteliğinde olmadığını, neden önem taşıdığını, yazımın son paragrafında açıklayabileceğimi ümit ediyorum. Türkçede “İlhan Berk’in Şiirlerinden Bir Seçki” diye ifade edilebilecek, “Selected Poems by Ilhan Berk” adlı kitabın 2004 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yayımlanmasıyla, büyük oranda Güzel Irmak ile Avluya Düşen Gölge’den, daha sınırlı oranda Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum ile Şeyler Kitabı, Ev’den seçtiğim şiirleri İngilizceye çevirmiş, veya İngilizcede yeniden yazmış olmam dolayısıyla huzurunuzdayım. Kitaba değerli çevirmen Sayın Murat NemetNejat da İlhan Berk’in iki uzun şiirinin çevirileriyle katkıda bulunmuştur. İngilizce kitabımızın önsözünden seçtiğim bazı bölümlerle, onları (Türkçeye çevirmekten çok, orada ifade ettikle İ rimi Türkçede) yeniden kurarak bilgi vermek, bir de, aradan geçen zamanda olgunlaşan kendi değerlendirmemi sunmak, ancak önemle kendi sınırlarım içinde kalmak arzusundayım. Üzerinde çok değerli pek çok şey söylenebilecek İlhan Berk Şiiri üstüne düşünürken, kendi bakışımla sınırlı olduğumu hatırlamalıyım. Bunu benden bu şiirin kendisi istemektedir. Bir başka deyişle, İlhan Berk Şiiri’ne saygı, bu şiire yalnızca ve yalmzca konuk olduğumu hatırlamamı gerektiriyor. Bakınız, burada çetin bir çelişkiyle baş etmek zorundayım. Çünkü yalnızca konuk olduğum bu şiir, yaşamımda İlhan Berk’in bir şiiriyle karşılaştığım ilk andan bu yana, adeta her seferinde beni koluna takıp “hadi, gel seni bir yere götüreyim, hadi çarşıya gidelim vb.” demekte, yıllardır, ki kaç yıl oldu bilmiyorum, beni düzenimden dışarı çıkarmaya çalışmaktadır. Anadilimde okuduğum en baştan çıkarıcı, en güzel şiirlerdir. ŞAİR YÜRÜYOR Bir çakıl taşının bir yaprakla, bir ağacın bir şairle arkadaşlık kurduğunu, bu arada salyangozların kendi aralarında son derece ciddi meseleleri tartıştıklarını Berk’in şiirlerinde okuyoruz. Ev, uzun zaman önce despotizmle yaralanmış, aşırı gururlu, dikey, ağzı sımsıkı kapalı bir varlıkken, onun hemen önündeki bahçenin, yaşamın kendisi gibi, üstü başı dağınık, seksi bir şarkıcı olduğunu okuyoruz. Her şey her şeyle söyleşi içinde. Söyleşinin yaşamı, yaşamın söyleşisi. Şair çarşının içinde bir uçtan bir uca yürüyor, yürüyüşün kaç ayak olduğunu sayıyor, balkonlardaki yemyeşil fesleğenleri görüyor başını kaldırıp baktığında. İşte o aynı balkonlarda belki de Cesare Pavese’nin “tembel kadınları” çamaşırlarını asmakta; Fernando Pessoa kahvede ayak ayak üstüne atmış, bir cigara yakmış, masasında oturmakta; ve işte orada, tam köşeyi dönünce, bir küçük çocuk, lacivert kanatlı kuşlar satmaktadır. Biz baktıkça kuşlar sanki daha güzel, sanki kanatları daha lacivert, sanki kanatlarını giderek daha çok çırpan, adeta okuru bir yere çağıran, yeni bir deneyime, farklı bir bilince, yeni bir ilişkiler yumağına, yepyeni bir ilişkilenme şekline ve bir şeyin bir şeyle ilişkili olmasının yeni bir tanımına yürürüz. Bu “yepyeni bir ilişkilenme şekline yürürüz” ifademi, bu şiirin “hadi çarşıya gidelim” çağrısında açıklayayım. “Çarşı’nın üzerinde durmamın sebebi, çeviri sürecinde İngilizceye ilk çevirdiğim ifadenin İngilizce konuşanlar tarafından kabul edilmemesi, ve sürekli “burası pek olmamış” eleştirisiyle karşılaşmamdı: Ben ısrarla “çarşı boyunca bir uçtan diğer uca yürümek” anlamında “stroll up and dovvn the marketplace” diyordum. İlk denemeleri okuttuğum Amerikalı şairler ise “çarşının sınırları içerisinde dolaşmak” anlamında “stroll inside” veya “stroll through the marketplace” dediler. Sonra bir de baktım ki, sorun, doğru ifadeyi kullanmada değil, Akdeniz tipi, bizim olan “çarşı” imgesini, hatta ondan da öte, “çarşıya çıkmak” deyimini, anıştırdığı tüm yananlamlarıyla birlikte, İngilizce veya Amerikalı olan bir “çarşı” imgesine dönüştürmede düğümleniyordu. Bir süre tartıştıktan sonra iki ifadeyi birleştirerek, “çarşının sınırları içerisinde bir uçtan diğer uca yürümek” anlamında “stroll down through the marketplace”de uzlaştık. KİTAP SAYI ? SAYFA 10 CUMHURİYET 900