05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Misalli Büyük Türkçe Sözlük”, Tarihsel Türkçe Sözlük özelliklerini taşımasa da, Türkçenin gücünü göstermesi, eski metinleri anlamayı kolaylaştırması bakımından yararlıdır. Ama bir sözlüğün daha nice işlevleri yanında eski metinleri anlamakla sınırlanması yeterli değildir. ürkçe gibi binlerce yıl geçmişi olan bir dilin söz varlığını saptamak olanaksızdır. Zamanla kullanımdan düşen, yeni anlam yükleri, deyim özellikleri kazanan sözcükler var. Üstelik geçirdiği yapı değişikliği yüzünden, kimi sözcükleri günümüzde tanıyamıyoruz. “Tarihsel Türkçe Sözlük” hazırlanabilseydi, sözcüklerin ilk çıkışlarından günümüze doğru geçirdiği serüveni öğrenmek kolaylaşacaktı. Bölge ağızlarındaki sözler eksiksiz derlenebilseydi dilimizin söz varlığı daha gerçekçi gösterilebilirdi. Bir sözlükte toplanacak bu söz varlığı Türkçenin gücünü belgelemiş olacaktı. Türk Dil Kurumu Türkçenin Temel Söz Varlığı’nı bilgisayar ortamına aktarma çalışmaları içindedir. Bu söz varlığının 600 bin sözcük dolayında olacağı umulmaktadır. Kuşku yok ki bu 600 bin sözcüğün hepsi de köken olarak Türkçe değildir. Ama hiçbir dilin söz varlığı yalnız kendi sözcüklerinden oluşmaz. Uygarlık sınır tanımadığına göre, uygarlığı tanımlayan sözcükler de bir başka dilin sınırını aşacaklardır. Dünyanın en yaygın dillerinde bile başka dillerden geçen sözcükler olması doğaldır. Dünyanın en ünlü sözlüklerindeki sözcükler köken bakımından incelendiği zaman, azımsanmayacak kadar yabancı sözcüğün karıştığı görülür. Gene de o sözlüklerin hepsi dilinin kişiliğini taşıyan özellikler gösterir. Peki, salt o dilin sözcüklerinden oluşan sözlükler yok mu? Ali Püsküllüoğlu’nun “Öz Türkçe Sözlük”ü böyle bir çalışmanın ürünüdür. İlk baskısı 1966’da yapılan sözlük, kırk yıl içinde, nice usta yazarın tanıklığıyla geliştirilmiştir. Gene de ne bilimsel bir kitabın, ne bir edebiyat kitabının yazılmasına bu sözlük yetmez. Elaltındaki sözlükler, değişik dillerden Türkçe geçen sözcükleri barındırsa da, bunlar genel dilde kullanageldiğimiz sözcüklerdir. Bunun en somut örneği Dil Derneği’nin hazırladığı Türkçe Sözlük’tü. Türk Dil Kurumu, 90 bine yaklaşan sözcük sayısıyla, daha geniş oylumlu bir sözlük çıkarmış görünse de, genel dilin dolaşımında yer almayan sözcüklere de yer vermiştir (TÜRKÇE SÖZLÜK, Türk Dil Kurumu Yayınları, 10. baskı, 2005). Kaldı ki, Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’ünde sözcük sayısı 90 binin üstüne çıkmıştır. Hem de genel dilin dolaşımındaki sözcüklerdir (TÜRKÇE SÖZLÜK, Doğan Kitapçılık, Genişletilmiş 5. baskı, 2004). Her ne kadar eski metinleri anlamayı kolaylaştıran sözlükler varsa da (OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK, Bilgi Yayınevi, 15 bin sözcük, 15 bin deyim, 6. Basım 2003), daha kapsamlı araştırmalar için Ferit Devellioğlu’nun sözlüğüne başvurmak gerekse de (OSMANLICA TÜRKÇE) Ansiklopedik LÛGAT, Aydın Kitabevi, 17. baskı, 2000), bunları bir genel sözlükte değerlendirmek yararlı olacaktır. Bir sözlük, öykü ya da roman gibi sürekli okunsun diye düzenlenemez. Gereksinim duyuldukça bakılması için, bir baş Mustafa Şerif ONARAN Dergilerden T ‘Misalli Büyük Türkçe Sözlük”(*) vuru kitabı olarak el altında bulundurulur. ğı sağlamak amacıyla; “çevriyazı” anlayışı doğrultusunda uygulanmıştır. Yazım kurallarınını uygulanmaması yaptırımı gerektirmediği için, kimi yazarlar kendini bağımsız saymakta, bu kurallara uymamaktadır. Ama sözlük özgün bir yazı, bir şiir değil, bir başvuru kitabıdır. Bu küçük paydada uzlaşmak, “çevriyazı”ya girişmemek gerekir. Kuşku yok ki Dil Devrimi’yle Türkçenin hızlı değişimi eski metinlerin anlaşılmasını zora sokmuştur. Ümmetçi bir toplumdan ulusdevlet yapısına geçerken dil değişimindeki hızı doğal karşılamak gerekir. Uygarlığın gelişmesini anlamaya yarayacak yeni bir dile de gereksinim duyulmaktadır. Bu zorunlulukları “içler acısı bir serüven” olarak nitelemek yanlıştır. Türkçenin koyu bir Osmanlıcaya dönüşmesi “içler acısı bir serüven”di. Umarım ki İlhan Ayverdi de “Takdim” yazısında bu yozlaşmayı anımsatmak istemiştir. TARİH İÇİNDEKİ TÜRKÇE Türkçenin hızlı değişimi, son 100150 yıllık metinlerin bile anlaşılmasını zorlaştırdığı için böyle bir sözlük gerekli olmuştur. Nitekim bu gereksinimi “önsöz”de yazar şöyle belirtiyor: “Bu sözlük, sâdece yaşayan türkçemizi değil târihî seyir içinde Türk dilinin kazanmış olduğu zenginlikleri de gözler önüne sermek, Türk çocuklarına geçmişleriyle bağ kurmalarında ve milletlerin târihlerinde daha dün demek olan 100150 senelik metinleri okuyup anlayabilmelerinde yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.” İlhan Ayverdi’nin “Misalli Büyük Türkçe Sözlük”ü, içinde barındırdığı Osmanlıcayla Türkçenin görkemini gösteriyor. Sözcüklerdeki ayrım inceliklerini, anı yüklerini, anlam derinliklerini, çağrışım özelliklerini yeni bir sözcükte bulmak olanaksızdır. Ancak yeni sözcükler de zamanla bu özellikleri kazanacaklardır. Bir sözlük yazarı önce Türkçenin gücüne inanmalıdır. Eski dilin özlemini çeken bir arkadaşım, “ ‘Hançere’ sözündeki incelik ‘gırtlak’ sözcüğünde var mı?” diye Türkçeyi küçümserdi. Ben de sözcüğün deyim özelliği kazandığını anımsatarak, “İnsan hançeresine kadar değil ‘gırtlağına kadar borca batıyor’ demiştim. Deyim özelliği kazanan sözler kalıplaşmıştır. Kullanılmayan sözcükler gibi değildir. İlhan Ayverdi de bu gerçeği kabul ediyor: “Deyimler tabiî ve canlı dilin bir nevi teminâtı ve sigortasıdır. Günlük dilde artık “ihsan”, “mâzî” kelimelerini kullanmayanlar “Gölge etme başka ihsan istemem”, “geçmişe mâzî derler” deyimlerini rahatlıkla kullanmakta ve kelimeler bu söyleyişlerle yaşamaktadır.” Her ne kadar “Dil Devrimi” Türkçenin özleşmeye değişimini hızlandırmışsa da, dil ırmağının yatağındaki doğal akış Türkçeye doğru olduğu için Osmanlıcadan kalan sözcükler, yaşamasını tamamlayıp silineceklerdi. Bu değişimi dilin yoksullaşması olarak yorumlamak yanlıştır. Asıl, dilimizin yapısına uymayan Osmanlıcaya karşın Türkçenin yitip gitmeyişi, ne denli güçlü olduğunu gösterir. “Misalli Büyük Türkçe Sözlük”, Tarihsel Türkçe Sözlük özelliklerini taşımasa da, Türkçenin gücünü göstermesi, eski metinleri anlamayı kolaylaştırması bakımından yararlıdır. Ama bir sözlüğün daha nice işlevleri yanında eski metinleri anlamakla sınırlanması yeterli değildir. Bu konu daha çok söz kaldırır. ? (*) Kubbealtı Lugatı, asırlar boyu tarihi seyri içinde MİSALLİ BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK, İlhan Ayverdi, Kubbealtı Neşriyat, 2005. OSMANLICA AĞIRLIKLI BİR SÖZLÜK Bu koşullar göz önünde bulundurulursa, başta Osmanlıca olmak üzere, yabancı sözcüklere daha çok yer veren, üç ciltlik, “Misali Büyük Türkçe Sözlük”ün değişik bir işlevi olacağı anlaşılıyor. Genel dilin dolaşımında yaşayan yabancı bir sözcüğün Türkçe karşılığının bulunması, tanımının yapılması, nasıl kullanıldığının örneklerle belirtilmesi, kökeninin, vurgulanmasının gösterilmesi; her sözlükçünün zorunlu saydığı kurallar arasındadır. “Misalli Büyük Türkçe Sözlük”ü 30 yıl emekle hazırlayan İlhan Ayverdi’nin çalışması küçümsenemez. Her ne kadar sözlükçülükte birbirinden yararlanma geleneği varsa da, her sözlüğün kendine özgü bir kişiliği de vardır. İlhan Ayverdi’nin sözlüğü üzerine Selim İleri’nin izlenimleri şöyle: “Sonunda ‘Misalli Büyük Türkçe Sözlük’ yayımlandı. Gerçekten bir ömrün verimi. Göz kamaştırıcı bir sözlük. İlhan Ayverdi’nin kişisel çabasına, zaman içinde, başka dil tutkunlarının emeği de eklenerek” (CUMHURİYET, “Sözlükler, Bir Sözlük”, 31 Ocak 2006). (İlhan Ayverdi “örnek” yerine neden “misal” sözcüğünü kullanmış? Yavuz Bülent Bakiler, Nihat Sami Banarlı’nın görüşünü benimseyerek “örnek” sözcüğünün Ermenice “orinak”tan geçtiğini öne süre, tepki gösterirdi. Oysa eski kaynaklarda “örnek”, “orinak”tan öncedir. Demek ki Türkçeden Ermeniceye geçmiştir) (TÜRK DİLİ “örneğin Faciası”, Aralık 1973). Dilin kendi benliğini bulması çalışmalarını, Nihat Sami Banarlı gibi, ‘öfkelice bir yaklaşımla incelememek’ gerekir. Hikmet İlaydın’ın “örneğin Faciası” yazısında belirttiği gibi, Banarlı, Türkçe “örneğin” sözcüğünü Ermenieye mal etmekle yetinmiyor, Ermenice bir sözcüğü kullanmanın “sakat ve gafilâne” olduğuna inanıyordu: “Ancak Arapçadan gelip çok daha önce dilimize yerleşen ‘mesela’nın yerine Ermenice kökenli ‘örneğin’i (yine yazara göre Ermeni dilinde de aynı anlama gelen benzer söylenişli ‘orinakimn’i) koşmamız, ‘her bakımdan sakat, gaafilâne bir harekettir’, dilimize yeni bir Ermenice sözcüğün katıldığını fark etmemektir.” İlhan Ayverdi’nin sözlüğünün adı “Mi salli Büyük Türkçe Sözlük” olmasaydı, “örnek” sözcüğü üzerinde durmayacaktım. Sözlük, çalışmalarında “bağnaz bir ırkçılık” anlayışını ilke edinmek yanlıştır. Hele İlhan Ayverdi gibi otuz yılını “Misalli Büyük Türkçe Sözlük”e veren, sözlüğündeki yabancı sözcük oranı öteki Türkçe sözlüklerden daha yüksek olan bir dilciden çok daha hoşgörülü olması beklenir. İlhan Ayverdi ömür törpüsü denebilecek bir tarama çalışmasıyla nice kitap devirmiş. Bu kitaplardan sözlüğüne seçtiği sözcükler olduğu gibi, nice sözcüklerin tanıklığı için de yararlanmıştır. Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Orhan Kemal gibi yazarların kitaplarına neden gereksinim duymadı? Onların siyasal anlayaşına yakınlık duymadığı için mi? Doğayı, toplumu anlatan değişik sözcükler “Misalli Büyük Türkçe Sözlük”e yararlı olmaz mıydı? Yoksa sözlüğün sakıncalı olmasına mı yol açardı? Bir sözlükte aranan ana kurallardan biri de sözcüklerin kökenini belirtmektir. İlhan Ayverdi “örnek” sözcüğünün kökeni üzerine şunları söylüyor: “Örnek: (Kökü hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüş, bu arada “körmek”, “görmek” fiilinden veya “örmek”ten (öremek) türediği söylenmiştir; öte yandan kelimenin Ermenice “orinak” aracılığıyla Orta Farsça’dan “Türkçe’ye geçtiği iddia edilmiştir; ancak diğer Türk lehçelerinde de benzer şekillerde bulunduğundan Türkçe asıllı olduğu görüşü daha güçlü sayılmalıdır). Öyle anlaşılıyor ki, İlhan Ayverdi de “örnek” sözcüğünün kökeniyle ilgili kesin bir kanıya varabilmiş değildir. Her ne kadar kökenbilim açısından sözlüğün denetimini Ahmet Topaloğlu yapmış, Türkçe kökenli olması ağırlık kazanmışsa da, kesinlik kazanmamıştır. “TAKDİM” İlhan Ayverdi’nin “Takdim” yazısındaki görüşlerini yorumlarken Türkiye Türkçesinin gelişme evrelerinde Osmanlıca yoğunluğunun, özleşme çalışmalarının; dilimizin doğal gelişmesini etkilediği sonucuna varıyorum. “Bu çetinden çetin işe dilimizin mâruz kaldığı içler acısı mâcerâya karşı elini kolunu bağlayarak oturulamayacağı için kalkışmış ve kendimizi birdenbire omuzlarımızı çatırdatacak bir yükün altında buluvermiştir.” Bir sözlükte aranması gereken en önemli özelliklerden biri de yazım kurallarıyla uyum içinde olmasıdır. Her ne kadar yazım kılavuzları arasında tam bir birlik kurulmamışsa da, önemli ölçüde çözüm sağlanabilmiştir. “Misalli Büyük Türkçe Sözlük”te sözcüklerin yazımı, söyleyiş kolaylı Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderirseniz memnu?n oluruz. MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 SAYFA 28 CUMHURİYET KİTAP SAYI 835
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle