05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? yıllar sonra karşılaşmalarıyla çıkılan geçmişe yolculuk, yalnız değişen değerlerin sorgulanması olarak verilmez. Aynı zamanda toplumsal dönüşümü, çağdaşlaşmayı, teknolojik atılımları da yansıtır. İki değişik karakter: İçe dönük ve dışa dönük tiplemeler, yaşam biçimlerinden, olaylara bakışlarından yola çıkarak Halise ve Banu’nun kişiliklerinde anlamını bulur. Cumhuriyet döneminin geçirdiği evreler, yaşam tarzının, koşulların değişmesiyle bu değişimin aktarılması, olaylar örgüsüyle romana derinlik katarak, ilgiyle okunmasını sağlıyor. ? Gölgesini Çiğneyen Kadın/ Zeliha Akçagüner/ Altın Kitaplar/ 542 s. Arafat ? Bora BAYRAKTAR(*) ncelikle, Filistin sorununu yıllardır izleyen ve Arafat’la şahsen tanışmış bir gazeteci olarak Prof. Barry Rubin’in üslubunun sert, tek taraflı, hatta acımasız olduğunu söyleyebilirim. “Sen yozlaşmış bir savaş suçlusundan başka nesin, seni gidi palyaço seni! Seni besleyenlere ihanet ettin, sana yardım edenleri adice sırtından hançerledin. Seni gidi sirk palyaçosu seni. Şimdi yakamızdan düşme zamanı geldi, seni hain sülük seni” aslında yazarın Mısırlı bir gazeteciden yaptığı alıntı. Buna benzer küçültücü ifadeler çokça yer alsa da dikkatli okuru ayık tutuyor. Yine de kitabın bazı bölümlerinde, özellikle de Türkçe baskının önsözünde, Profesör Rubin’in Arafat’ın siyasi gücü, tüm fraksiyonları birleştirici özelliği, bağımsızlığını koruması ve bir ulus oluşturmaktaki rolü gibi konularda hakkını teslim ettiğini görüyoruz. İlk bölümde Arafat’ın Filistin liderliğine yükselme öyküsüne tanık oluyoruz. Sadece Arafat’ın geldiği yeri değil, Arap dünyasının Filistin sorununu nasıl kendi çıkarlarına göre şekillendirmek istediği de detaylı bir biçimde anlatılıyor. Rubin’in “Arafat’ın dar ve neredeyse bütünüyle taktik sınırları aşmayan vizyonu amacının her türlü aracı meşru kıldığı inancının ötesine geçemiyordu” (s.51) eleştirisinde, Arafat’ın bir taktisyen olduğu değerlendirmesine katılmamak mümkün değil. Ö ana sorunları sıralayalım: Arafat’ın tahriklere son vermeyi, dolayısıyla uzlaşmayı reddedişi; İsrail karşıtı terorizme son vermeyi, dolayısıyla İsrail’in güvenli sınırlara kavuşmasını başaramayışı; nihai anlaşmanın çatışmaya son vereceği fikrini, dolayısıyla toprağın tamamı üzerindeki hak iddiasından vazgeçmeyi reddedişi; ve İsrail’in yıkılabileceği Yahudi devleti olarak tarihten silinebileceği bir durum yaratacak olan tüm mültecilerin geri dönüşü talebinden vazgeçmek istemeyişi.” (s.117) Oysa ki Camp David’de Filistin tarafının çok önemli toprak tavizleri verdiğini ve Barak hükümetinin sallantıda olması nedeniyle Filistinlilerin şüpheci davrandıklarını biliyoruz. Kudüs konusunda İsrail’in kendince çok cömert fakat Filistin açısından yetersiz taleplerinin de çöküşte rolü olduğunu unutmamak gerek. “Kendi kuyusunu kazmak” başlıklı 4. bölüm Lübnan iç savaşında FKÖ’nün rolünü anlatıyor. Bu bölümde Camp David’deki SedatBegin barışı ve İran devriminin İsrailFilistin sorununa etkileri irdeleniyor. GERİ DÖNÜŞÜN KAHRAMANI “Geri Dönüşün Kahramanı” başlıklı 6. bölümde Arafat’ın eşi Süha ile ilgili ilginç ayrıntılar var. Yazar bu bölümde, kredi vermekte cimri davranmakla birlikte Arafat’ın barış sürecine katkılarını anlatıyor: “Ancak Ebu Mazen’in kritik rolüne karşın, Oslo görüşmelerinde Filistinlilerin pozisyonunu belirleyen tek kişinin Arafat olduğu besbelliydi. Her konuda ona danışılmak zorundaydı (s.220).” Bu bölümde Rubin, “İsrail içinde birçok kişinin Filistin devletine hâlâ karşı olduğu düşünülürse, elbette Filistinlilerin İsrail’e şüpheyle yaklaşması anlaşılabilir, doğal bir tepkidir. Filistinliler özel olarak mahkumların salıverilmesinin geciktirilmesi ya da sayılarının düşük tutulması, yolların kapatılması, yerleşimlerin genişletilmesi gibi İsrail uygulamalarından acı ve üzüntü duyuyorlardı” (s.253) ifadeleriyle sürecin işlemeyişindeki İsrail payını dile getiriyor. 9. bölümde Yaser Arafat’ın para ile ilgisi de Rubin tarafından doğru bir tespitle anlatılıyor: “Parayı kendi kişisel ihtiyaçları için kullanmadığı gibi yönetimde yer alanların sosyal ihtiyaçları için de kullanmıyordu, ancak Filistin ekonomisini inşa etmek için de değerlendirmiyordu. Parayla sadece siyasal işletme sermayesi olarak ilgileniyordu.” (s.371) Sonuçta Rubin’in kitabı, Arafat’a İsrail sağının görüş açısıyla bakıyor, hatta yargılayarak mahkum ediyor. Yine de İsrailFilistin konusunu araştıran herkesin, en azından İsrail sağının olaya bakışını anlamak için okuması gereken bir kitap. ? ARAFAT, Bir Siyasi Biyografi/ Barry RubinJudith C. Rubin/ Aykırı Yayınları/ 464 sayfa * “A’raf: Oslo Barışından El Aksa İntifadasına Ortadoğu”, CNN Türk muhabiri. TEFLON TERÖRİST “Ortadoğu’nun Che Guevara’sı” adlı ikinci bölüm Arafat’ın Ürdün macerası üzerine. Burada Arafat’ın bir direniş lideri olarak eyleme geçmesi ve Filistin halkının uluslaşma süreci ele alınıyor. “Teflon Terörist” başlıklı üçüncü bölüm, Arafat’ın ve FKÖ’nün Beyrut yıllarını anlatıyor. Bu bölümde Arafat’ın bir medya yönlendirme ustası olarak ortaya çıkışına tanık oluyoruz. “Fakat Arapların başarısızlığının başlıca nedenlerinden birinin Siyonist propaganda aygıtı ile boy ölçüşemeyişimiz ve davamızı dünyaya yeterince duyuramayışımız olduğunu anladık” diyen Arafat’ın “İsrail’in kesin imhası ısrarından vazgeçtiği” (s.114) savı farklı bir imaj oluşturma çabasından başka bir şey değil. İsrail sağının sistematik olarak Arafat’ın “İsrail’i tanıdığı gerçeğini görmezden gelme eğilimi” Rubin’de de açıkça görülüyor. Okurların bu durumu hep hatırda tutması gerekiyor. Kitaba 2000 yılındaki Camp David görüşmelerinin neden çöktüğüne dair İsrail görüşünün serpiştirildiğini görüyoruz: “2000’de müzakereleri tıkayan CUMHURİYET KİTAP SAYI Yaser Arafat 835 SAYFA 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle