05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İzzet Harun Akçay'dan 'Gülistan' Kısa öyküye yeniden bakış İzzet Harun Akçay, bu kitabında yoksul kesimin dertlerini, sevinçlerini, üzüntülerini, ekonomik yapılarını gözler önüne seriyor. Ülke gerçeğinin içinde yer alan, unutulmaya yüz tutmuş, son yıllarda çok fazla önemsemeyen ‘sıradan’ insanların öykülerini yazıyor. ? Tufan ERBARIŞTIRAN nın söz ve davranışları gereğinden fazla uzunlukta anlatılıyor. Öyküleri irdelemeyi sürdürelim. Yazar ayrıntılara önem veriyor, insandoğa ilişkisini sıkça dile getiriyor. Bireyin yaşadığı bölgeyi, yaşam koşullarını, ekonomik yapısını gözler önüne seriyor. Onun kahramanları genellikle yoksul kesimin içinden geliyor. Birçoğunun yaşamla olan bağlantıları kopuk, yazgıya inanmış, bazıları da doğa sevdalısıdır. ‘Her Gün Büyüyen Kadın’ öyküsünde doğa sevdası bir hayli belirgindir. "Ihlamur toplarken, düşmemek için çok dikkatlidir. Düşerse, bir yeri kırılırsa, geri dönüş mümkün olmayabilir. Ormanın yarı aydınlığında, kıvrandığı yerde, serin havaya karışan o baş döndürücü kokuyla ölmek istemez." Kitapta daha bunun gibi birçok bölümde sözünü ettiğimiz betimlemeler var. Bireyin doğa içinde önemli bir yer tuttuğunu, vazgeçilmezliğini, önemini imliyor. Bunları dile getirirken de toplumun sosyal ve politik değerlerini sezdiriyor, köhnemiş geleneklerin ve bağnazlığın yerini göstermeye çalışıyor. Özellikle yoksul kesimin dertlerini, yılgınlığını, sıkıntılarını karakterlerin omuzlarına yükleyerek anlatmaya çalışıyor. Her birine ödevler/kimlikler yükleyerek, okuru günlük yaşamın farklı kesimlerinde gezintiye çıkarıyor. Onlarla birlikte üzülüyor, seviniyorsunuz. K ısa öykü kendi kuramsal formatına göre, ‘kısa’ yazılan, genellikle üç beş sayfadan oluşan, her tümcesi değerli/önemli yazınsal bir türdür. Öykü yazarı söylemek istediklerini, olabildiğince yalın, kısa, bir çırpıda dile getirmelidir. Böylelikle okuru bir anda şoke eden, derinden etkileyen, kendi yazınsal türüne uygun bir anlatım çıkacaktır. Kısa öykünün öncesi ve sonrası okurun ‘katkısına’ bırakılmıştır. Kısa öyküyü ‘uzun’ bir formata taşırsanız, yani aykırı davranırsanız, metni ‘delik deşik’ edersiniz. Olay örgüsü, kurgu; kahramanlar/nesneler/figürler üzerine yapacağınız her katkı bir diğerini de etkileyecektir. Bu durumda metni sürekli ‘tamamlamaya’ çalışacaksınız. İşte İzzet Harun Akçay’ın yaptığı da budur. Birazdan bunu göreceğiz. Yazar halkın içinden seçtiği, fazla sivri olmayan tipleri karşımıza getiriyor. Onların her birini olabildiğince gerçeğe yakın, çok da süslemeden, yalın bir tanımlama ile öykülerine konuk ediyor. Öyküdeki anlatım içinde doğa ve çevre ilişkisi öne çıkıyor. Okuru yoran uzunlukta olsa da, doğa betimlemeleri hayli güzel ve çarpıcı. Ne yazık ki yazar sözü öyle dolandırıyor, öyle uzatıyor ki, bakın nelerle karşılaşıyoruz. "…işte size dönüyorum, yalnız sizinle ilişki kuruyorum, bakmayın yanımdakiyle konuşmama, ben sizinle konuşmak istiyorum, çünkü siz bir kadınsınız, ben de bir erkek, bana beni sınar gibi bakıyorsunuz… …size geliyorum, der gibi konuştu. s/16" Bu kadar uzun, ağdalı bir tümce kurarsanız, hem öykü kuramına, hem de dilbilgisine karşı gelmiş olursunuz. Tümcedeki adıl kullanımı gereksiz sayıda. Peki, hepsi bu kadar mı? Ne yazık ki hayır. Bazı sayfalarda yirmiden fazla adıl kullanımı okuru yoruyor, anlatımı da dağıtıyor. Yazar da bunu önlemek için, metne sürekli ‘takviye’ yapmak zorunda kalıyor. Kişileri fazladan konuşturuyor, olayı gereksiz yere uzatıyor, konuyu derinleştiriyor. ‘Tadımlık’ bir öyküyü, sulandırıyor. Yazarın bazı öyküleri yaklaşık elli sayfayı buluyor. İyi niyetli çabası kuramsallık karşıtı nedeniyle yitip gidiyor. Kısa öyküde uzun anlatım olur elbette. Sözgelimi, Kenzeburo Oe’nin ölümsüz eseri ‘Adak’ harika bir öyküdür. Her okuyuşta değişik tatlar alınır. Cengiz Aytmatov’un ‘Cemile’si, Gorki’nin, ‘Yirmialtı Erkek ve Bir Kız’ ve diğerleri… Bu saydıklarımız öykü formatının öteki alanındadır. Konu, olay öyküsü ve kurgu bu doğrultuda hazırlanmıştır. İkisinin arasında yeni bir öykü formatı yoktur. İzzet Harun Akçay bu formatı zorluyor, kısa yazılması gereken konuları uzatıyor, bu da konunun dağılmasına yol açıyor. ‘Gülistan’ ve bazı öyküleri kısa yazıldığında çok daha güzel ve etkileyici olabilirdi. Sözgelimi ikinci öyküdeki Topal İsmail karakteri bellekte kalıcı, etkileyici, okuru süsleyen bir kişiliğe sahip. Buna karşın anlatımın gereksiz uzunluğu konu ve kurguyu bozuyor. Özellikle İsmail hakkında yapılan konuşmalar, başkaları KONU VE GÖNDERME... Yazar yoksul kesimden, dar gelirliden kahramanlarını seçiyor demiştik. Bunu yaparken duygu sömürüsüne girmiyor, olayı tüm çıplaklığıyla anlatıyor. Önemli olanın ‘konu’ ve ‘gönderme’ olduğunu imliyor bize. Bazı bölümlerde net mesajlar veriyor. ‘7 Numaralı Hücre’ gibi öykülerinde ise siyasi göndermelerde bulunuyor. Kitabın temel özelliklerinden birisi de, öykülerin her birinin değişik anlatımlarla yazılmış olmasıdır. Bunların içinde politik, sosyal, dramatik, varuş yaşamı gibi konuları sayabiliriz. Bu türden konuların son yıllardan çok fazla yazılmadığını söylemeliyiz. Genellilke düşlerin/fantezilerin bolca yer aldığı öyküleri okuyoruz. Topluma edebiyat adı altında bunların bir katkı sağlayacağını söylememiz oldukça güçtür. İzzet Harun Akçay ise bu anlamda ‘doğru’ olanı yeğliyor, kalıcı olmak adına ‘tabana’ inmeyi önemsiyor, konularını halkın içinden/arasından seçiyor. Hemen her öyküsünde yakınınızdan birini görmeniz olası bile değil. Bazı karakterleri tanımsallığa ustalıkla dönüştürüyor. "Oturma odasındaki büyük aynanın önünde yanları açılmış, kısa siyah saçlarını, hafif sakalını taradı. Ceketini giydi, önce sağ ayağını attı, besmele çekerek dışarı çıktı." Bu kısa metinden anlıyoruz ki, kahramanın yüklendiği ödevler onun kişiliğini de yansıtmaktadır. Kitabın içinde böylesine net kişilik tanımları çok sayıda karşımıza çıkıyor. Yazarın bir diğer özelliğinden daha söz edelim. Öykülerdeki kişi ve karakterleri konuştururken, her birini sözlerini kendi ruhsal yapılarına göre ‘indiriyor’, ‘çıkartıyor’, yani sürekli ivme kazandırıyor. Bunun önemli olduğunu söylemeliyiz. İzzet Harun Akçay, bu kitabında yoksul kesimin dertlerini, sevinçlerini, üzüntülerini, ekonomik yapılarını gözler önüne seriyor. Ülke gerçeğinin içinde yer alan, unutulmaya yüz tutmuş, son yıllarda çok fazla önemsemeyen ‘sıradan’ insanların öykülerini yazıyor. ? [email protected] Gülistan/Harun İzzet Akçay/Berfin YayınlarıÖykü, 2005 /176 s. KİTAP SAYI 835 SAYFA 16 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle