08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Korku edebiyatı ve sineması üzerine... Ve göz göre göre korkulur... Korku sineması nerede, nasıl başlar, gerilim nereden kaynaklanır ve dehşet ne zaman bunlara katılır? Giovanni Scognamillo’nun yapıtlarının rehberliğinde hazırladığımız yazı bir hayli ilginizi çekecek. ? Gamze AKDEMİR artışmasız çok sevildi korku sineması bu kesin. Dört başı mamur, kült örneklerini yarattı, zamanla tökezlediği de oldu ama ayağa düşmeden ayağa kalkmasını bildi. İçgüdülere seslenen, gerçeğe sanıldığının aksine pek yakın seyreden bu türün tutmaması için yaşamın ve insan doğasının tümüyle ortadan kalkması –ki bu da ayrı bir korku türü ve nice filmin çıkış noktası gerekirdi herhalde. Atom bombalarını insanların üzerine atabilen, milyonlarcasını öldürüp, bir o kadarını sakat bırakıp, genetik miraslarını değiştirebilen, ölüm kampları inşa eden, orantısız güç kullanılan savaşlara imza atan, bunu destekleyen ya da seyirci kalan ve hâlâ “insanım” diyebilen yaşam formlarının korku ve dehşet yaratmak konusunda çirkin suretli canavarları fersah fersah geride bıraktığı tartışmasız. Atom bombası atan olur delibozuk bir başkan, insanları köle kılan olur kötü uzaylılar… Sinema gözbağcılığı değil midir özünde, kendi ilüzyonunu kitlelere ulaştıran, kimi zaman sanat kimi zaman politika, kimi zaman da yüzümüze tutulan bir ayna değil midir? Her halükârda bizi bize anlatmaz mı? Duygularımızı, düşlerimizi, zayıflıklarımızı, tepkilerimizi kullanmaz mı? olduğu gibi, Fransız Georges Melies vardır, bir gözbağcısı, bir ‘sihirbaz’ ve fantastik, bilimkurgusal sinemanın öncüsü. Melies bir ‘masalcı babadır’, ancak kendince uyarladığı gotikten uzak kalmaz. Faust’u çokça çeker, onu cehenneme kadar izler (Faust Cehennemde / Faust aux Enfers”, 1903) fakat bunları yaptığında sahne oyunlarını uyarlar, yazınsal kaynaklardan yararlanır ve o yılların seyircilerini ki henüz çok hazırlıksızdırlar, şaşırtarak heyecandan korkuya doğru sürükler. Bu tür korkuların da en iyi örneğini belki de fantastik korku sinemasının başlangıcı sayabileceğimiz “Manastırdaki Şeytan / Le Diable au Couvent, 1899) ile verir.” İlk korku sinemasının kaynağı yazınsaldır başta da belirttiğimiz üzere. Uyarlamalar, uyarlamalar… “Mary W. Shelley’in Frankenstein’ı” (1910), Robert Louis Stevenson’un “Dr. Jekyll and Mr. Hyde”ı (1908, 1912,1913,1914,1920) gibi; David Wark Griffith’in özyaşamöyküsü, “Edgar Allen Poe” (1909) filmi ve Poe’nun, “Kuyu ve Sarkaç” öyküsü ile Annabel Lee şiirini harmanlayan, “İntikamcı Vicdan / The Avenging Conscience; Thou Shalt Not Kill” (1914) bunlara en yerinde örnekler. Edgar Allen Poe sessiz dönemin kaçınılmaz korku kaynağıdır. Saul A. Rosenberg’in yönettiği “Morg Sokağı Cinayeti / Murders in the Rue Morgue” (1914), George Cochran Hazelton’un yönettiği, “Kunduz / The Raven” (1915), James Sibley Watson ile Melville Webber’ın yönettiği, “Usher Malikanesi’nin Çöküşü / The Fall of the House of Usher” (1928) gibi çalışmaların tümü Poe uyarlamalarıdır. Sessiz korku daha çok yazınsaldır, sinema yazına hizmet eder, yazın sinemaya değil. Sessiz korkuda amaç seyirciyi korkutmak, ürkütmek, dehşete düşürmek değildir; yazınsal bir eseri devingen görüntülerle, mevcut ve gelişen ola T nakların seferberliğinde aktarmaktır. Sinemaya metafizik, toplumsal, sosyolojik ve siyasal korkuyu Dışavurumcu Alman sineması getirir. Almanya’dan Amerika’ya göçenlerle de ilk sesli Amerikan korku sineması Hollywood’u etkilemeye başlar. Kentsoylu ideallerin bolca savunulduğu öte yandan çökmüş olan devlet otoritesinin yansıması olarak da derin bir kin, hesaplaşma ve yargılanma gereksinimi olarak yorumlanır Alman sessiz sineması. Albert Neuss ve Otto Ripert’in 1916 tarihli, altı bölümlük “Homunculus”u yapay döllenme ürünü olan bir üstün insanın öyküsünü anlatır. Yalnız, kin ve nefret dolu, büyük bir ülkenin diktatörü olduktan sonra bir dünya savaşı başlatan sonrasında da bir şimşeğin çarpması sonucu ölen Homunculus, geleceği görürcesine büyük ölçüde Nazizmi ve Adolf Hitler’i çağrıştırır. Robert Wiene’nin yönettiği, “Doktor Caligari’nin Muayenehanesi” / “Das Cabinet des Dr. Caligari” (1919), Dışavurumcu Alman sineması, yazınsal kaynakları değil de kendi ulusal gerçeklerini anlatır, otoritenin baskısını ortaya serer. Paul Wegener ve Henrik Galeen’in yönettiği, “Golem” / “Der Golem” (1914) efsanelerden ırksal sorgulamalar çıkarımlar. Fritz Lang, “Kumarbaz Dr. Mabuse” / “Dr. Mabuse, der Spieler” (1922) filminde, kalabalıkları telkin yoluyla hiptonize ederek yönlendirilmelere vurgu yapar. KORKU SİNEMASI GELENEĞİ Korku sineması gerilim, dehşet ve başkaca türler gibi, sessiz dönemden kalan klasik yapıtlara ve ucuz örneklere sahip, upuzun bir yazın geleneğine dayanan bir çeşit miras; ölümsüz mitoslar ve arketiplerle beslenen, bunlara dönem dönem daha çağdaş ya da girift mitoslar ekleyen bir gelenek. Peki ya korku sineması nerede, nasıl başlar, gerilim nereden kaynaklanır ve dehşet ne zaman bunlara katılır? Giovanni Scognamillo’nun yapıtlarının rehberliğinde hazırladığımız bu yazıda bu soruların yanıtlarının yanı sıra korku edebiyatı uyarlamaları ve kronolojik sıralamada korku sinemasının evrilişine tanıklık edeceğiz. Başlangıçta çoğu sinemasal türlerde SAYFA 28 İLHAM KAYNAĞI ÖRNEKLER Öte yandan sessiz Alman sineması, sonrakilere de ilham kaynağı olacak bazı ilk örnekler de verir: Robert Wiene, Fransız bilimkurgu yazarı Maurice Renard’ın bir romanından yola çıkarak, 1924 tarihli “Orlac’ın Elleri” / “Orlac Hande”de bir kazada ellerini kaybeden ve bir organ nakli sonucunda bir katilin ellerini kullanarak, cinayetler işleyen bir piyanisti anlatır. Friedrich Wilhelm Murnau, Bram Stoker’ın, Dracula romanından esinlenerek, “Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi” / “Nosferatu, eine Symphonie des Grauens” (1922) ile bir vampir klasiğine imza atar. Sesli sinemaya geçildiğinde ilk sapık portresini, halkın kötülüğe karşı dayanışmasını vurgulayan “MBir Kent ve Bir Cinayet / “M, Eine Stadt Such Eine Mörder” (1931) Fritz Lang verir. Korkunun, gerilimin ve dehşetin endüstrileşmesi, 1930’lardan başlayarak Hollywood sinemasında artık kendini hissettirmeye başlar. Hollywood, korkuyu tüketen bir yol izleyerek korkuyu popülerleştirir ve saygınlığını yitirtir. ? KİTAP SAYI 872 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle