Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Übü Çark’ında öğütülen Pinokyoların oyunu Zehra İpşiroğlu’nun, “Pinokyo Kral Übü’nün Ülkesi”nde adını taşıyan çalışması, kuramsal bir derinlikle sanatsal bir fanteziyi birleştirdiği yeni yapıtı. Çınar Yayınları tarafından yayımlanan yapıt, Fransız yazar, Alfred Jarry’nin, Kral Übü dizisinden, birçok yazınsal yapıttan, geleneksel anlatılardan ve kurmaca kişilerden hareket edilerek oluşturulmuş. ? Hasan ERKEK (*) ‘Pinokyo Kral Übü’nün Ülkesinde’ bir derinlikle sanatsal bir fanteziyi birleştirdiği yeni (son değil) yapıtı. Çınar Yayınları tarafından yayımlanan bu yapıt, Fransız yazar, Alfred Jarry’nin, Kral Übü dizisinden, birçok yazınsal yapıttan, geleneksel anlatılardan ve kurmaca kişilerden hareket edilerek oluşturulmuş. Sürrealizmin öncülerinden biri olarak kabul edilen Alfred Jarry’nin daha onbeş yaşındayken öğretmenlerinden birini örnek alarak yazdığı ve ilk versiyonu PolonyalılarLes Polonais adını taşıyan Kral Übü’yü (Ubu Roi, 1888), Übü’nün başka serüvenleri ve çeşitlemeleri (Ubu sur la butteÜbü Hedefte, Ubu enchainéZincire Vurulmuş Übü, L’Almanche du Père UbuÜbü Baba’nın Günlüğü) izlemiş. Kral Übü, 1896’da, LugnéPoé tarafından sahnelendiğinde, sahne tasarımını P.Bonnard ile ToulouseLutrec gerçekleştirmiş. aynaya dönüştürüyor. Çocuk masallarında ve başka geleneksel anlatılarda yer alan kişileri yoğun bir biçimde kullanmakla birlikte, “Pinokyo Kral Übü’nün Ülkesi”nde oyunu, bir çocuk oyunu değil. Sıklıkla ihlal edilen, daha doğrusu bir türlü saygı duyulmayan ve uygulan(a)mayan “çocuk hakları” hakkında büyükler için kaleme alınmış sert bir uyarı oyunu. Kitabın önsözünden ve sonuna konan çocuk hakları sözleşmesinden yapılmış olan alıntılardan da bunu anlıyoruz. Toplum içinde hiçbir statüsü ve kendilerini koruma gücü bulunmayan çocukların, bu konuma yükselinceye dek ne kadar “kötü muamelelere maruz” kaldıkları üzerine bir oyun. Yazar, zaten yaşadıklarından ve tanık olduklarından dolayı farkında oldukları durumları ve onun kaynaklarını çocuklara göstermenin yararsız olacağını düşünmüş olmalı ki, oyunun hedef kitlesi olarak büyükleri seçmiş. Bu sorunların “muhatabı” da daha çok büyükler çünkü. F ransızlar “Gençlik bilseydi, yaşlılık yapabilseydi” derler. Bu sözü, “Yazarlar bilseydi, kuramcılar yazabilseydi” biçiminde de söyleyebiliriz. Yazarlık kuramı ve eleştirisi ile yazarlık uğraşı hep iki ayrı alan olarak bilinegelmiştir. Bilinen bir başka şey de yazarlıkla daha yakından ilgili olan kuramcıların ayakları daha sağlam yere basan ve uygulanabilir kuramlar ürettikleri, hayatın yanı sıra kuramdan beslenen yazarların yapıtlarının da daha ustalıklı ve güçlü olduğudur. Daha da önemlisi hem yazarların hem de kuramcıların dile getirdikleri, hiç değilse zaman zaman akıllarından geçirdikleri, yapıtlarda, her iki alanın bir araya getirilmesidir. Oysa, eğilimlerin ve seçimlerin yanı sıra, modern zamanların beraberinde getirdiği “uzmanlık” ve insan ömrünün her alanda uzmanlaşmaya yeterli olamayacak kadar kısa olması bunu çoğunlukla engellemektedir. Bununla birlikte az sayıda da olsa her iki alanı birleştirenler bulunmaktadır. Kanımca bu, önünde şapka çıkartılması gereken bir başarıdır. Tiyatro kuramcısı ve eleştirmeni Prof.Dr. Zehra İpşiroğlu’nu daha çok “Tiyatroda Devrim”, “Eleştirinin Eleştirisi”, “Eğitimde Yeni Arayışlar”, “Alımlama Boyutları ve Çeşitlemeleri/Yazın”, “Tiyatroda Düşünsellik/Dramaturgiye Giriş”, “2000’li Yıllara Doğru Tiyatro” kitaplarıyla, çeşitli gazete ve dergilerdeki yazılarıyla tanıyoruz. Aynı zamanda, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirisi ve Dramaturgi Bölümü’nün de kurucusu olan İpşiroğlu, daha çok düşünsel, kuramsal çalışmalarıyla biliniyor. Oysa, zengin bir yelpazede yer alan kuramsal üretimlerinin yanı sıra, aynı düzeyde tanınmasa bile, yaratıcı çalışmaları da bulunan bir bilimsanat insanı. Böylece tiyatro ve eğitim alanlarına hem kuramsal hem de uygulamalı olarak, her iki açıdan bakabiliyor, her iki bakış açısını daha güçlü bir biçimde besleyebiliyor. “Bilen” ve “yapabilen” insanı kendinde birleştirerek kuram ve uygulama arasındaki uçurumu olabildiğince daraltıyor, daralttıkça da daha iyi sonuçlara varıyor her iki alanda. İpşiroğlu’nun, “Pinokyo Kral Übü’nün Ülkesi”nde tam da kuramsal SAYFA 20 ÖLÜMSÜZ PİNOKYO Ülkemizde, 1988’de, yani yazılışından yüz yıl sonra, Özal’ın Türkiye üzerindeki akıl almaz serüvenlerini çağrıştıracak biçimde Üzbük Baba adıyla sahnelenmişti. Oyunu, Orhan Duru uyarlamış, Genco Erkal yönetmişti. Übü’nün, İpşiroğlu tarafından yazılan bir oyunun hem asal kahramanlarından biri hem de konusu olarak yeniden karşımıza çıkması hiç şaşırtıcı değil. Dahası yeniden gündeme gelmesi beklenen bir kişilik. Gözü doymaz mülkiyet düşkünlüğüyle karakterize edilen burjuvaziyle, çürümüş burjuva ahlak anlayışı üzerine odaklanan Kral Übü oyunu, ölüp gitmek şöyle dursun, Mendel’in “geç kapitalizm” olarak adlandırdığı bu dönemde, yeni okumalarla, yeni yapıtlara esin kaynağı oluyor. İpşiroğlu’nun yapıtının asal kahramanlarından biri de, sevimliliği ve nahifliğiyle tanıdığımız, Carlo Collodi’nin ünlü yapıtının başkahramanı olan ve yapıta da adını veren Pinokyo. Duyduğu özlem sonucunda, Gepetto tarafından tahtadan yapılmış olan, kurmaca içinde bile düşsel kalan, ama ölümsüz birçok kahramandan daha ölümsüz olan Pinokyo. Belki de arketipik özlemlerimizin yansıması olan bir figür. Tıpkı, Ovidius’un manzum olarak dile getirdiği ‘ÜBÜLEŞME’ Ama başka bir okumayla (ki yapıt buna izin vermekle kalmıyor, okura sağladığı verilerle bunu olanaklı kılıyor) oyunun hem konusu hem de hedef kitlesi, günümüzde kapitalist sistem içinde ayakta kalma mücadelesi veren hemen hemen herkes, hepimiziz. Çocuk yanımızın ürettiği çocuksu, nahif düşlerimiz ve ütopyalarımızla kapitalist sistemin bunları nasıl öğüttüğü üzerine yazılmış bir yapıt olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Düşlerimizi koruyup geliştiremediğimiz, hayatımızın her aşamasında “Übükop makinaları”yla karşılaştığımız, “Übükoplar” tarafından kuşatıldığımız bu ortamda “Übüleşme” tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız birer hayatı yaşamak zorunda kaldığımızdan hepimizin oyunu bu. Oyun, her iki okuma için de, Pygmalion söylencecesurca yapılmış olan göndermesinde ya da aynı söylerle, birçok yazınsal yapıtı, sosyal lenceyi esin kaynağı ve siyasal olayı çağrıştırmaktadır. olarak alan Bernard Özellikle oyunun sonuna doğru Shaw’un Pygmalion bu göndermeler artmakta, çağrıoyununda olduğu gişım zenginliği doruğa çıkmaktabi. dır. Yazar, ezberlenmiş aşırı milliOyunun ekseni bu yetçi söz kalıplarından, içi boşaliki karşıt ve birbirine tılmış ulusal andlara, bireyi tektipaykırı temel öğe üzeleştiren eğitim sisteminden Fetulrine kurulmuş. Bir lah Gülen okullarına kadar birçok yandan, neredeyse kişi ve kurumu sorgulayarak sarsıesin perisi gibi olan, yor. İpşiroğlu, uzmanlık alanları Zehra İpşiroğlu ütopik ve nahif bir olan, eğitim, tiyatro, dramaturgi, kukla öte yandan eleştiri kavşağında oluşturduğu yapıtınonunla taban tabana zıt, gerçekten daha da, yerel ve evrensel birçok öğeyi iç içe gerçek (belki de bu nedenle Özdemir işleyerek zengin, zengin olduğu kadar İnce, sürrealizmin Türkçe karşılığı olada derin ve etkili bir yapıt ortaya koyrak gerçeküstücülük yerine üstgerçeklik muş. Kitabın ön bölümüne koyduğu terimini kullanıyor), ve gerçekliği ürküdramaturgi notlarıyla da desteklemiş tücü boyutlara varan, groteskleşen Übü yarattığı dünyayı. Sahneleme açısından kişiliği, sistemleşen Übü zihniyeti ile bu güçlükler taşısa da yönetmenlere meyzihniyetin doğurduğu eylemler. İpşiroğdan okuyan bir çekiciliği var. Ama yulu, bu eksen kişilere, masallardan ve gekarıda değindiğimiz alanlarda etkinlik leneksel başka anlatılardan tanığıdığıgösteren herkesin okuması gereken bir mız, Beberuhi’den Keloğlan’a, Hensel kitap. Çünkü, tıpkı Goethe’nin Faust’u ve Gretel’den Mavi Saçlı Peri’ye, Argibi sahnelenmek kadar okunmak için lecchino’dan Pulcinella’ya edebi açıdan de yazılmış bir oyun gibi duruyor. ? meşhur birçok kişiyi katmış. Onların, bildiğimiz kişiliklerini Übü Ülkesi’nde *Doç.Dr., Anadolu Üniversitesi, Devlet yeniden sınayıp sorguluyor. Übü’yü ve Konservatuvarı Öğretim Üyesi Pinokyo’yu adeta birer turnusol kâğıdı herkek@anadolu.edu.tr gibi kullanarak, maruz kaldıkları durumlarda gösterdikleri tepkileriyle bu Pinokyo Kral Übü’nün Ülkesinde/ masal kişilerini, bizler için, adeta birer Zehra İpşiroğlu/ Çınar Yayıları/ 96 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 872