22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Seçilmiş Hikâyeler Fethi Naci Hançer Yaşar Kemal (1922) T epedeki kızgın güneş, gölgesini ayaklannın dibine, koyu bir yuvarlak halinde düşürüyor, hcr bastıkça ayaklan bileklerine kadar, yolun kızgın tozları içine gömülüyordu. Üstbaşı toz içindc kalmış, boynundan, yüzünden süzülcn tcrlcr tozla karışıp çamur olmuştu. Başına bağladığı mendilin bir ucunu dişleri arasına almış çiğniyor, eliyle de bir iki yanına işaretler yapıyor; kendi kendine konuşuyordu. Öne doğru yıımulmuş, tozları dört bir yanına fışkırtarak hızla yürürken birden durdu. Ağzındaki mendil ucunu hırsla ısırdı. Tükiirecek oldu, ağzı kurumuş, dili damağına yapışmıştı. "Ben", dedi, "gösteririm ona. Ben hırsızlık yapacak adam mıyım be? işin ucunda ölüm var." Daha hızlı yürümeye başladı. Ayaklarını yakan tozıın farkında bile değildi. Sonra, nedense, yoldan çıkıp tarla lara saptı. Ekin saplan ayaklannın al tında çatırdıyordu. Uzakta gürültüyle bir harman makinesi çalışıyor, ırgatların küfürleri duyuluyordu. Harman makinesinin farkında olmadan, önünden geçip gitti. Gözleri kısılmış, küçikük yüzü biraz daha küçülüp kararmıştı. Alnının kırışıklıklarını da çamur doldurmuştu. Yürüdüğü toprak yanlmış, yarıklar örümcek ağı gibi dal dal her tarafa yayılmıştı. Ayağının biri bir yarığa girip burkuldu. Müthiş acıdı. Acıdan olduğu yere çöküverdi. Toprak, etini kızgın demir gibi dağladı. Sıcağın acısı... Toprağın acısı. . Birden hopladı... Bir zaman şaşkın bakındı. Sonra ycrden bir tutam kuru ekin sapı alıp çiğnemeye başladı. Çiğnedikçe sap ağızını kurutuyor, buruyordu. Ağzındakini tükürdü. Sonra bir tutam daha aldı. Bir de yorulmuştu ki... Sallanıyor, yanına yönüne yalpa vuruyordu. Zınk diye durdu. Afalladı. Ne oluyor, nereye gidiyordu? Hemencecik hatırladı: "Namussuz, alçak" dedi kinle, "sana yaparsam yaparım. Bil ki, ulan, bu işin ucunda ölüm var. Ben hırsızlık yapacak adam mıyım? Bunca yıl Çukurovadayım, namusumla çalıştım." Sonra, gene daldı. Güneş tepesini kaynatıyordu. O gün, ikindiye kadar, karşıki yoldan geçenler, tarlaların ortasında, güneşin alnında, dümdüz, pırıltılı bir hasır gibi alabildiğine uzanmış ovada bıraz önce doğru eğilmiş adamı kıpırdamadan dururken gördüler. Adamın gözleri kapalı... Bir ceviz ağacının altında üç yaşında, dişleri bembeyaz, gülen, emekleyen bir çocuk... Çocuk neşe ile anasının boynuna atılır. Çocuk ter içindedir.. Yüzünden gözünden terler süzülür. Çocu gömleği yırtılmış, çocuk ağlar... ıdense hep ağlar. Sölıra gçtvç kadın tarladan döner. Du£Jckları yanlmış.. îhtiyar ana, ak ssrçnT.. Belini tuta tuta, bir şeyler söyler... Kurumuş elleri ananın... Kurumuş eller... Eller, Çukurova'nın bin bir pınltıyla dönen sıcağının içinden uzanır. Var gücüyle dişlerini sıktı. "Namussuz.. Sana gösteririm.. Ben hırsızlık yapmışım ha! Gece yarısı Muharrem Ağa'nın pamuğunu çalmışım, öyle mi? Beni attırır mısın işten?" Garbi yeli efil efil esmeye başladı. Gölgesi, doğuya doğru bir adam boyu uzamıştı. Ta güneyde, Akdeniz'in üstünden parça parça ak bulutlar yükseliyordu. Biraz kımıldadı. Sonra bir adım atıp durdu. Sonra hızla yürümeye başladı. Tarlalardan tozlu yola saptı... Önünden biri gidiyordu. Gözlerini kısıp baktı. Karanlık da yavaş yavaş çöktüğü için, önden gideni bir türlü fark edemiyordu. Adamlarını açtı. Önden gidene yetişip, "Hişt lan!.." dedi. Öteki döndü. Beriki sevindi: "Ali lan.. sen misin?" Ali durdu. "Bu işi iyi yapmadın, Hüseyin," dedi. Hüseyin: "Ben," dedi, "elcinin inadına yaptım o işi." Ali: "Senin arkandan bir attı tuttu... Demediğini komadı. Hırsız, dedi. Namussuz, dedi. Irgat milletinin şerefini bu adamlardır beş paralık eden, dedi. Ne bileyim ben.. dedi oğlu dedi. Sen bu işi yapıy rezil olmamalıydın." Hüseyin: "Sövdü mü?" dedi. ..."Cehaletini ve çocuksuluğunu özlersin. İkisi de uçup gitmiştir mahkum ederek seni bir sonsuz kalakalışa." Karin Karakaşlı Ayrılık... İnsanı en derinden vuran... Yalnızlık hayata egemen olan... Hayatı yabancılarda arayan, kendini acıya bırakan bir kadın... Sıcak bir yüreğin soğumasının hikâyesi bu. Hızla sona doğru koşmasının. Karin Karakaşlı bu ilk romanında duyguları dillendiren, duygularla beslenen, yoğun bir hüznün dokuduğu derin bir metin çıkarıyor ortaya. Edebî ve ebedî zevkler için: Müsait Bir Yerde İnebilir miyiml OOĞAN KİTAP www.dogankitap.com.tr SAYFA 8 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A YI 8 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle