Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hıfzı Topuz'dan Bir 'Fikret Muallâ Kitabı' onun sanattnt daha onurlu kılıyor öyle değil mi? Hayır, ben zenginliğe radikal bir biçimde karşı olduğunu zannetmiyorum. Zaman zaman, ekonomik koşulları kötü olan Jber insanın gösterebileceği refleksler Fikret'te de olabiliyordu elbette. Ama siyasi olarak ne komünist, ne sosyalistti. Asla politik bir tutumu yoktu. ÖDÜNSÜZ, ÖZCÜN SANAT Reaamın tüm zorluklara karstn peşinde koştuğu sanatının, adında 192 i Aydınlanması sonrasında ycnıden ınşa sürecine gıren Türk toplumunun snsyokültürel lamamlanıstnın bir yansıması olduğunu söyleyebilir miyiz? Ijin içıne bir yerde, dtşavurumculukla birlikte toplumcu bir tavır da giriyor sanırım... Elbette Cumhuriyet döneminin sanatçısıydı. Cumhuriyet aydınlanmasının getirdiği yenililder ona da yansımıştı.Eski dönemlerin adamı değildi Fikret Muallâ. Cumhuriyet döneminde Almanya'ya gönderildi. Hayatının o dönemi hakkında detaylı bilgiye sahip değilim. Antalya'da yaşayan bir hanımefendinin babasıyla anıları olmuş, o hanımefendi bana, Fikret'in o zamandan kalan bir resmini gönderdi yalnızca. Fikret Muallâ "bazen deli rolü oynarken deliriyorum" derdı. Size yazdıkları mektuplardan, sızin yazdıklarınızdan, onun sanki bayat boyu bir şeylcrin sarhosu olarak yaşadığtnın farkına vardım. Onu hayata bağlayan bu delilik ve sanatına olan tutkusu muydu? Fikret Muallâ her gün geçimini sağlamak için resim yapıyordu. An oluyor, "ısmarlama resim yapmam" diyordu, fakat daha sonra bir resmini ansızın yoldan geçen birine satıyordu. Tüm bunlar biraz da hastalığın getirdiği şeylerdi. Paris'te kahvelerde gördüğü insanlann resmini yapıyor vc para kazanabilmek için yaptığı resimleri hemen satıyordu. Yani, kendine özgü bir çizgisi vardı. Kimseye özenmedi. Kimsenin çizgisini de takip etmedi Fikret Muallâ. Daima kendi sanatının peşinden gitti. Tüm bunları yaparken, kendi sanatından da asla ödün vermedi. Beğenilmek, takdir cdilmek gibi bir kaygısı da yoktu. Anılarınızın birçok yerinde Fikret Muallâ'nın bayat kosullanyla tezat teşkil edebilecek biçimde lüks bir yaşanı tarzını yeğlediğini okuyoruz. Bunu, yasama ve yaşamın kenaisi için öngördüğü yalnızlığa karşı bir gülümseyip geçme olarak algılayabilir miyiz? Hayatla dalga geçme arzusu, sanatının hakkını verebilmiş pek çok sanatçıda baş gösterebilen bir duygudur... Doğru, lüks hayata karşı bir özlemi vardı. Yalnızlığı da kendisi seçmişti. Yalnız bırakılmak değildi bu. Paris'e gelmeden önce Semiha Berksoy'a âşık olmuştu. Fakat Semiha da o zamanlar Nâztm'a âşık. Yine de Semiha, Fikret'in kendisini sevmesinden çok hoşlanıyordu. Zaten Fikret Muallâ mektup yazmaya çok meraklıydı. Yıllarca Semiha'ya mektup yazdı. Kendi çevresinde de hep korunuyordu. Bedri Rahmi'ler, Abidin Dino'lar, Ibrahim Çallı'lar hep Fikret Muallâ'ya bir dostluk ortamı sunuyorlardı. Fakat zaman zaman kriz geçirdiğinde, hepsine, aralarında hiçbir dostluk yokmuşçasına küfredip, sövebiliyordu da. "CUMHURİYET DÖNEMİNDE İDEOLOJİK SAVAŞIM YOKTU" Fikret Muallâ aynı zamanda kendi dünyasında da büyük bir savaşın, davanın neferıydı. Öyle ki Türkiye'de geçirdiği yıllarında bir sanatçı olarak kabul K İ T A P SA YI 8 14 FiAfıet t £ i ı Xoj>ut Hıfzı Topuz, "Anılar, Resimler, Mektuplar" adlı kitabıyla, yakın arkadaşı Fikret Muallâ'nın yaşamını ve sanat hayatını, anılarından yola çıkarak kaleme alırken, Cumhuriyet' in ilk yıllarındaki sanat ortamının ve dostlukların da özetini sunuyor bizlere. SAYFA 4 'Bazen deli rolü oynarken deliriyorum' ~l Denizcan KARAPINAR ikret Muallâ ıle tantsma öykünüzü anlatırkcn, onun gözlerindc sezdığiniz başkaldırı duygusundan söz ediyonunuz. Fikret Muallâ'nın sanatıntn tenıelını ve rengini de, bu baskaldınnm kökünü oluşturup, beüeyen ve günümüzde de hâlâ bu temsili sürdüren "asi özün" belirlediğisöylenebtlir mu Belkı de yirminci yüzydda insanlığın, sanat, dolayıstyla aydınlanma gibı terminolojilerle yolunu ayıran öğe de artık bu asi özden verdiglmiz ödünlerdır Nc dersiniz? Fikret, çocukluğundan heri asi karakterliydi. Ailesine başkaldırması, başkalarının boyunduruğıı altında yaşamaması, özgürliik istcmi çocukluğundan beri Fikret Muallâ'nın karak F tcrinde ağır basmıştı. Sonra resim aşkı yüzünden Almanya'ya gidip geldikten sonra tstanbul'da başına buyruk bir hayatı seçti. Fizik bakımından da pek kuvvetli değildi. Sık sık hastalıklar baş gösteriyor ve her olayda isyan etmeye başlıyordu. Ornegin, bir meyhanede Atatürk'ün resmini beğenmiyor, kavga çıkarıyor. Yayımlamadığım mcktuplarda ortak dostlarımıza hakaret ediyor. Fikret Muallâ elbette bu değildi. Tüm bunlar kısa kriz dönemlerinden ileri gelen şeylerdi. Bana hep, "ben kimsenin yolıında ve izinde değilim" derdi. Kendi yolunu kimsenin çizmesine izin vermezdi Zenginliğe karşı aldığı tavır da oldukça yürckli... Sanki bize bir ışık hedıye eder gıbi. Kanımca ınsanltk için çok tchlikelı bir vtrüs olaıı "zenginliğe" de jiddetle karşı Fikret Muallâ... Bu da C U M H U R İ Y E T