Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Klemens Peterhoff'tan kapsamlı bir Hannlbal bîyografîsi Bir Fenike mitolojisi Klemens Peterhoff, bugünün söylemini yedirmiş olmakla kalmıyor, kendi düşüncelerini de veriyor anlatıda. Daha doğrusu bir antikçağ ütopyası yaratıyor Hannibal'ın ve Chenu'nun çevresinde; barışa, kadına, eşitliğe ve özgürlüğe dair paradigmalara da yer veriyor. O Hayri K. YETİK gamberin oğlunu adamasına, oğlu îsa'yı kendi varlığının göstergesi olarak kurban etmesine, kutsal ruhun, Isa'nın bile isteye kurban olmasına birer göndermede bulunarak söz ve dönüştiirüm arasında. Bir benzerinin Nesimî'de ve Hallacı Mansur'da somutlandığını, okurken yalnız geçmişte değiJ bugün de pek çok çocuğun yine tanrılara, ama bu kez yenilerine kurban edildiğini anımsamış olııyor insan ve bunun neden, nasıl olanaklı olduğunu fark ediyor ve çağımızın bütün çağların en katili olmasından payımıza düşen sorumluluğumuzu, bize düşen cellatlığı vc haklı olduğunu "Hepimiz Katiliz" derken Jean Paul Sartre'ın. Flaubert'e göre askerlerin isyanının bastırıldığı bu sıralarda Hamilkar'ın da oğlu Chenu'yu kurban ettiği bir mulk töreniyle bitiyor birinci cildi; "Önümüzde Baal Hamon'un heykeli yükseliyordu, Baal'in kendisi yok olmuştu. Sadece o garip gülümsemesi duruyordu heykelin bronz çizgilerinde. Bir an için gözlerini görür gibi oldum. Onun tarafından, bir tanrı tarafından sevilme duygusuyla gururlanacağı bir telkin seansından sonra ateşe atılmak iizere Ebedi Ateş Salonu'na götürülüşüyle. Arne Magusson'un bedcninde yeniden dünyaya gelmiş olduğundan Chenu, biraz da bugünün gözüyle eleştirel bakar Antik KartHadaşt'a, olayların içinde bile bu duyumsanıyor; anlaşılacağı gibi bu anlatıcının anakronizme düşmesi değil, bilinçle kullandığı bir teknik; bugünün sözcelerini, söylemini kullandığı gibi bunu ustaca gizlemesini de biliyor. tşin ilginci bunu başarıyla gerçekleştirmiş olduğu gibi başka alanların karmaşık konularına, metinlerine de yer vermiş, onları da anlatıya sindirmiş. KartHadaşt'ını yaşama şansını sağlıyor okuyucuya. Klemens Peterhoff, bugünün söylemini yedirmiş olmakla kalmıyor, kendi düşüncelerini de veriyor anlatıda. Daha doğrusu bir antikçağ ütopyası yaratıyor Hannibal'ın ve Chenu'nun çevresinde; barışa, kadına, eşitliğe ve özgürlüğe dair paradigmalara da yer veriyor. O zaman ayrımsıyor insan feminizmin de sınıf savaştmının da, demokrasi beklentisinin de yeni olmayıp kökü çok eskilerde bir uygarlaşma yönsemesi, bir insanlaşma izleği olduğunu. Ve en körüsünü, Pax Romana denilen göz boyamanın, o büyük yalanın Pönlüler cephesinde de bir mantığa oturtulmuş olduğunu. Hannibal, savaşma gerekçesini banş beklentisi, barışın gerçekleşmesi olarak açıklar; ama bunun savaşla, Roma'nın yok edilmesiyle olanaklı olduğuna inanmaktadır; savaşın dehşeti ortasında "yerde sakatlanmış, başı gözü yarılnış bir şekilde garip pozisyonlarda yatan öl Jürülmüş askerler, Pönlülerden ve Roınalılardan oluşan bir halı" gibi betimlediği insan cesetlerine basa basa ilerlerken bile "Belki böyle bir deneyim barışa eğilimlerini arttırabilirdi; ama kafamda bu teklifin artılarını eksilerini ölçerken içinde barındırdığı gaddarlık içimde iğrenme duygusu uyandırdı. Kendimden tiksiniyordum. Bir kez daha dönüp arkama baktım. Romalılara kabul etmeyc mecbur oldukları bir barış teklifi sunacaktım" söyleyebilmektedir: Inanılmaz biçimde en önemli felsefi sorunsalları, "Güzellik ürkerek uyandığımız ve bizi korkutanın ne olduğunu bilemediğimiz bir rüya gibidir" türünden önermeleri de araya sokmuş Peterhoff, antik filozoflar da karışmış söze, idea söylemi ve "kendini bil" paradigmasıyla. Sanırım aynı zamanda şu vurgulanmış oluyor, bunların yanı sıra eski Doğu anlatılannın öğretici metinlerine yer vermekle; eski çağ deyip geçmemeli, o zaman da dünyada uygarlık vardı, iletişim olanaklıydı, haklar çok sınırlı olsa da; bilgi önemseniyordu ve bilginin akışı Hint'ten Britanya'ya dek gerçekleşiyordu. Kuran öncesindeki 'cahiliye' Arabistan'ın ıssızlığına özgüymüş. kunmuş olan ince bir kılıftır. Bu kılıfın içinde bir barbar yaşamaktadır. Bazen kıyafetini değiştirmek zorunda kalır ve durum gerektirdiğinde de çıkartır. Kimi zaman bu kılıfın içinde ancak zor hareket edebilir. Bazen kılıfın her yeri kapalı olur. O zaman da açlıktan ve susuzluktan ölür. Ya da havasızlıktan boğulur." Her halde o kılıfa, medeniyet değil de kültür demek daha doğru olur; ne denirse densin, nasıl yansıtılırsa yansıtılsın; o zamanın kültürü o zamanın yaşambiçimi, yaşam olanakları içinde aşkların, entrikaların, suikastların göstcrilmesi zevkli bir okumaya yol açıyor. Kıyafetin içine bakıldığında da insanın nerdeyse hiçbir şcy değişmemiş, diyesi geliyor. Kızlann derisinden davul yapmalar mı dersin, ergenliğe bile gelmemiş kızlara düşkünlüklerine mi, tecavüz edilerek yüzü kesilenlere mi? Siyasi entrikalara mı? Karga tanrısı simgesiyle işlenen suikastlara, cinayetlere mi? Tarihlerine göre anlatıda dile geldiği gibi Pönlüler güvenlik ve barış arayışı için savaşıyorlar; bütün bunlar onların töresini bozmak için Romalılarca düzenleniyor. Ağabey'i Hasdrubal'e göre sanmsak yiyici Romalılar Romulus'tan beri savaşıyorlar Kartaca ise on altı yıllık savaş deneyimine sahip. Ve Karataca'yı onun aksine Elyssa banş ve güzellik için kurmuş. Kartaca'nın uygarlığı, mirası; kültürel farklılığı önemli karşılaştırma ve saptamalarla anlatılmaya çalışdır. Ve Roma ile Zakantha'nın dostluk anlaşması içinde oldukları bir döncmde, barışın yeniden bozulmasına kadar; Chenu'nun "Kart Hadaşt'ın generali Iber ve okyanus kıyısındaki müteffiklerin lideri ve sözcüsü, daimi konferansın başkanı" olarak görülmeye başladığı II. cilt bu vahşetin uygarlığın içine sokulmuş barbarlık olduğunu düşünmemize yol açan bir sonla biter. VAROLMA SAVAŞIMI Savaşın ortasında, tanrılara çocuklarını kurban eden bir vahşetin ayyuka çıktığı bir zamanda insanın var olduğuna, varolma savaşımı içinde bulunduğuna da bir vurgu bu anlatı; kölelerin özgürleştirilmesi, Roma'yla kalıcı bir barışın çırpınışı kadar Hamilkar'la Mareth'nin trajik aşkları, Chenu ile Akineta'in ikinci ve üçüncü ciltlerde işlenmiş gizli aşkları da güzcl birer öykü olarak yer almış; asi bir general, bir başkomutan, bir soylu da olsa, sevgilisi kölesi bile olsa kavuşmanın mümkün olamadığını, ama aşkın oralarda KartHadaşt'ın sarayında da acı ve ayrılıkla boy verdiğini okumak anlatının bir başka güzel tarafı. Aşklar da savaş gibi acı verici; ama umutsuzluğa gerek yok. Öbür dünyayla, zamanın durduğu, başlayan ikinci cilt siyasi cineyedere karşın bir umutla sona eriyor: "En azından, bir şey çıktı gün yüzüne: Kargalar tannsını defetmek isteyen insanlar var. Birileri eski düzenin zafer elde etmesini engellemek istiyor." Ve III. ciltte Akineta'yla kaçamaklarına Imilce'nin inceliğine yer veriliyor, elbetteki savaşın yanı sıra, savaşın ortasında. Ona uyarılarda bulunan tanrı onu Antiokhos'un yanına götürür. Antilochos'ı savaşa kışkırtır, ama başanlı olamazlar. Sonra yeniden Iberya'nın savaş ortamına dönülür. Scipio ile bu son karşılaşmasına yenilir ve teslim olmakAaçmak ikileminde kalır. Arne, burada kabuslarından uyanır; meğer polisler onu bir teröristle karıştırmışlar. Tane, ona bir yiizük verir, bu Hannibal'in Arineta'ya vcrdiği bir yüzüktür ve üzerinde "sonsuza dek" yazılıdır. Mesaj budur, anlatının başında Arne'nin ardına düştüğu Ama daha gerçelde düşü karıştırmaktadır. Yeniden Chenu olarak tanrıyla konuşur. Olümlü olmanın yaşayanlardan ayncalıklarını anlatır tanrıça ona. Sonunda Arme, karar verir, hayatını öteki insanlar için bir vahaya dönüştürecektir. • Hannibal I, II, III. (Generalin Yiiziiğü)/ Klemens Peterhoff/ Çev • Arzu Yarbaş/ Ilya îztnir Yaymevi/ 2005, İzmır/ 10X4s.(lCilt) K İ T A P I lya Yayınları'nın üç cilt olarak yayımladığı Hannibal, çok katmanlı bir tnetin, hem Annibal diye bildiğimiz tarihsel kişiliğin anısal romanı, hem biyografisi, hcm Fenikelilerin sanat ve kültürü, hem DoğuBatı karşılaşması hem bireşimi; hem Doğu anlatılarının öğretici yolu, hem bir çocuğun gözünden Antik Çağ ve eleştirisi, toplumsal dizgelerin, ekonomik hesapların, ilişkilerin sorgulanması hem de tanrı ve insan sorunsalına fclscfi yaldaşımlar da içeriyor. Üstelik bunlar metinler düzeyinde ve metin ve söylem çözümlemeleri biçiminde yapılıyor, aşkın vc savaşın çevresinde. Ama anlatının teknik olanakları ve sınırları içinde kalarak. Arne Margusson ilc Tane Rodinttor'un öyküleriyle XX. yüzyıldan başlıyor anlatı. Aslında bu kendini Chenu'nun yerine koynıası Arne'nin; daha doğrusu fantezinin kanatlarında kendini Chenu, yani Hamilkar'ın oğlu sanmasının öyküsü. Başka kişiliklerde geçmişe yapılmış diişsel yolculuk. Iki bin yıl önce ölüp dirilmiş, ama hâlâ o zamanın ruhunu, inançlarını taşıyor; modern dünyanın ilişkileri içinde anlaşılmaz, garip bir kişi, bir kaçak muamelesi görerek, geçmişin peşine düşüyor. Geçmişini, sevgilisinin mesajını bulmak için Almanya'dan yola düşüp Kartaca'da aranırkcn tutuldanıyor, AJmanya'da, eski Yunan'da demir işleme teknikleri okumuş anlatıcı. Bazen bir darbcyle kendine gelir, bazen bir darbeyle rüyakra dalar, sanrılara kapılır. Yaşhlar, Chenu'nun doğumundan yetmiş yıl önce terk edilmiş bir geleneği yeniden canlandırmak istiyorlar. Çocuğunu tanrılara kurban edenin kendinden geçmiş olacağına, tanrılaşacağına inanılıyor çiinkü. Çocuk kurban etme/mulk töreni betimiyle buradan başlıyor ana metin. Bu törcnlerde "Rahiplerin en üstün olanı kurbanları karşılıyor ve onları dramatik bir edayla ardına dek açık duran, kor gibi yanan ağzın içine atıyor.' Bu anımsamalar, anıklamalar arasında Ibrahim pey TARİHSEL ROMAN Kartaca ve KartHadaşt'ın (Yeni Kartaca) geleneklerini, görenekJerini, tarihini, dinsel ritüellerini, din felsefesini, görsel sanatlardaki, edebiyat alanındaki gclişmişliğini, yazısını, mitolojisini, yaşam biçimini, insan ilişkilerini, giysilerini, ev planlarını, dekorasyon düşkünlüğünü ayrıntılanyla bugün olanların bütün karşılıklarıyla anlatıya katılmış; çünkü bu bir mitolojiden çok bir tarihsel roman. tnsanın kendini o çağda duyumsamasını sağlayan her şey yerli yerinde; Chenu'nun gözlerinden ve yüreğinden iki bin yıl öncesinin "MEDENİYET BİR KABUK GİBİDİR" Aynı zamanda Hamilkar'ın halkı Pönlülerin, Kenanlı oldukları, anayurtlarına bağlılıklan ve Roma'yla kan davalarını ve kültürel farklılıklarını sürdürdüklerine dikkat çekiyor yazar. Kuşkusuz bu anlatıda yer aldığı kadar sıradan bireylerde bile somut ve bilincc çıkartlmış olamaz; görünür olması için yapılmış anlatıdaki olağan bir abartı; ama DoğuBatı karşılaşmasıfçatışması değil) ve bireşim arayışının; bugün de ttalya'da yeniden gündemde olan Islam uygarlık mıdır değil midir, biçimindeki sözümona uygarlık çatışmasının/tartışmasının o zamanlara dayandığını düşündürmesi bakımından, medeniyeti II. cilttc şöyle tanımlamış olması ilginç geliyor insana bugünden baluldığı düşünülse l'ile: "Medeniyeti fazla büyük görınemck gerek. Onu sadece bir biçim, belli bir çevrede alışılmış olan bir kıyafet olarak görüyorum. Medeniyct bir kabuk gibidir, bazen narin kumaşlardan ama çoğu zamanda sadece kaba ipliklerden do Klemens Peterhoff. SAYFA 6 C U M H U R İ Y F T .<; A v ı