Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Alper Akçam'la "Gidenler Gelenlerdi" üzerine "Bizde romancı çok ama roman az... "I Kamuran SEMRA EREN Alper Akçam'ı çok sevdigi dostlarının araalığı ile okumaya başlamıstım. îyı ki öneriyi dikkate alıp okumuşum. Akçatn'ın öykü dünyası bildiğim sandığım ortamları, kimlikleri başka bir ses tonuyla yansıtmakta. Her ozan ve yazarın yazma dünyası baskahk tastr kuşkusuz. Bu başkalıktan dolayıdır ki yazar olurlar. Akçam'ın öykücülüğünün, edebiyata eleştirel bakışının okurunu saran bir kendine göreliği var. Onunla, Ağaların Ağast ile başlayıp, Yükledi Günahı Sırtına ile süren ve yaz başında okuru ile buluşan "Gidenler Gelenlerdi" adlı kitabındaki öykü serüvenini konuştuk. teroglossia'yı yakalamış edebiyat... însanları özgür bırakır, ufkunu açar. Birden çok benlik kazandırmaya çalışır... Kendi içinde dolambaçları olan, dolaylı anlatımh, ironiyle, parodiyle yüklenmiş yazıyla işim anlayacağınız. Böylece yazmadım mı, anlatılamamış, hatta kendisini anlayamamış bir ben parçası kalır bana; istemem! ÖYKÜROMAN 7 Be Iki günlük yazmtyorsunuz ancak ara ara gazetelerde yer hulmuş bir yazarsıntz da. Elbette topluma dayatmacı yaklaşımlı yazılar değil bunlar. Ama araştırmacı gazeteci yazarları; düşünce üretcn, özgür düşündüren köşe yazarlarınt ayırmak gerek. Ben yine edebiyata döneceğım: Yakında bir romanınız da çıkacak Ama yazarlar dünyasına öykülennızle katıldınız. Öykü ve roman türlerint zorluk kolaylık açtsından değerlendirmek doğru azmak eylemi, yazma uğrast mu? Bizim toplum için doğru... Yalnızca her yazar için aynı anlamı taşımıyor. Örneğin Aialet Ağa daha uzun bir çalışma gcrektirdiği, ayrınoğlu, "Yazmak atesim benım, tılı bir emeğe gereksinim duyduğu için, aşkım .." demekte. Sizin için yazmak eyle art alanda planla, programla, ikincil metinlerle yürüdüğü için değil, romanın romi nasıl bir uğrası '•> man gibi yazılabilmesi için alegoriden Yazmak benim için bir yaşama biçimi. uzak kalınması gerçeği hep unutulduğunYaşamdan bana düşen en önemli parça... dan zordur roman yazmak. Bizde roman Yazısız bir dünyada yaşıyor olsaydım ne diye yayınlanmış yapıtların birçoğu Jameyapardım bilemiyorum ama kendimi bilson'un da çok doğru bir saptamayla işaret dim bileli kendimi yazıyorum. Yazma deettiği gibi alegorik metinlerdir. Roman yanince, istençli olan, yeni bir şeyler üretzarlarımız kafalarındaki önyargıyla tarihi meye, bilinenin dışına çıkmaya yönelmiş bile istediklerince değiştiriyorlar, yakıp yıyazma anlaşılmalı elbet. Dersle, ödevle ükıyorlar. O kopya şablon mutlak uygulangisi olmayan şeyler yazardım çocuklumalı! Bunun iyi ve kötü yanlarını tartışmığumda da. Kısa şiirler, öykü çalışmaları yoruz, bu tür edebiyatı bir karalama malvardır ta ortaokul yıllarına uzanan. Sonra zemesi olarak da kullanmak, aşağı görpolitik, yarı politik yazılar, bildiri metinlemek de yanlış. Benim kafamdari, dergi yazıları, arkasından hekimlik... Anadolu'nun bölge hastanelerinde genel ki roman kavramına denk cerrah olarak çok yoğun çalıştım. Amelidüşmüvor ama... Aydın olyattan, polildinikten, yorgunluktan, uykumakla birlikte yazar olsuzluktan, olanaksızlıklardan başımı kalmanın, bir yolda birden dıramazdım ama hastane başhekimliğine çok şey taşımanın zohastane düzeniyle ilgili yazılar yazmaktan, runluluğu dayatıyor yöneticisi olduğum derneklere, kulüp yöbu durumu. netim organlarına, hekim örgütü yayınlaBizde romancı çok rına, gazetelere konuk yazar olarak makaama roman az... Birey leler yazmaktan geri duramazdım. Konuşve olgular kendi gerçemanın, diğer iletişim biçimlerinin dolduğinden uzakta kurgulanıramadığı bir yer olmalı içimde. Diğer yayor. tktidara yönelmiş bir zarlar için de bu böyledir sanınm. Topdüşünceye olgu ve bireyler lumsal koşullar değiştikçe, telefondu, ineklemlenince roman oldu saternetti; bunlar öne çıktıkça, o boşluk künüıyor. Tanzimat'ta Batılılaşçülecek sanki... Içimizdeki boşluk küçülma, sonra genç cumhuriyetin dükçe de yazı hem önemini, hem derinlive aydınların halkla ilişkisi, ğini yitirecek gibi. Bana öyle geliyor. Sözgeleneksel düşünce yacelemin bağlam alanı daralıyor gidiyor gipımızla benzeşmederek. ye çalıştığımız Batı toplumu Anlam çoğulluğuna açık yazma çok arasındaki önemli, bu tür bir yazı olmasa ben de olaçelişkiler, mam anlayacağınız. Yazının yalın olanıyla, arkasından monolojik, bir göndergeye yönelmişiyle kırsal alapek işim yok. Sözgelimi köşe vazılarını nın sookumayı hiç sevmem; birkaç bildik yazar runları, dışında. O birkaç yazarın da tarzı genelin göç, södışındadır... Ama diğerleri, "bir biîen" mürü, olarak, her şeyi bilen olarak, her yere bu12 runlarını sokmaktan büyiik haz duyuyorEylar. Bugün ulaştığımız iletişim çağının en büyük olumsuzluğu bu. Bunca insan arasında seçkinlerimiz var ve onlar giidülemeye kalkıyor tüm insan topluluklarını. Böylesine "yetkin" bir avuç insanın olduğu yerde diğerlerinin edilgen olması kaçınılmaz. Iğrenç bir durum bu... Edebiyatsa, buna karşı işte. Hele de diyalojiyi, he lül'den sonra da gerçek hayatın metnin dışına atıldığı anlatılar, kültür cndüstrisinin kışkırttığı arzu temelli taklit yazmalar, oryantalist romanlar... Gerçekten içinde bulunduğu çağı, kuramsal anlamda "teğet" durarak dışarıdan izleyebilmiş, modem roman olabilmiş romanımız az. Ad verrnek istemiyorum.... Yeri değil. Oykü de öykücü de çok ama... Çağıl çağu öykü kaynıyor yazınımız. Hem de kuramsal anlamda, yapısal anlamda güzel, sağlam öyküler. Biz parçalı bir toplumuz çünkü. f layat karşısındaki duruşumuzu birey bazında sindirememiş bir toplumuz. Ait olmaya çalıştığımız kültürle icinden çıktığımız kültürün birlikte var oluş koşullarını yaratamamışız. Daha doğrusu ikisinin birden kanıksanmasını, içselleşmesini sağlayamamısız. Bir şeyleri aşamamışız... Oykü, parçalı olmaya, öyle kalmaya, bu yoksunluklara, eksikliklere işaret eden bir yazın türü zaten. Öykünün yapısal özelliği bu; yeni bir dünya seçeneği koymadığı ya da imlemediği için, bireyce bir karşı duruşu, bir parçalanmayı, hatta bir şaşkınlığı anlatım olanağı verdiği için öykü kolay. Bu konu, böyle bir söyleşinin boyutlannı aşacak bir derinlik taşıyor. Öykü, bizim toplumsal iletişim ortamımızla, dil gerçekliğimizle çok iyi buluşmuş bir tür diyeum sonuç olarak... Toplumsal gelişmemiz onu kucaklıyor şu an. Giderek romana doğru bir evrilme var; bireyin özgün yapılanmasında taşlar yerine oturuyor. Son zamanlarda ortaya çıkan kullaştırma eğilimleri olanak verirse doğal olarak... Anadolu'nun yüzlerce yıl kendi dilini yazıda kullanamamış olması roman konusundaki tökezle,ı melerin en önemli nedeni sanıyorum. ledi Günahınt Sırtına adlı son kitabımzdan sonra ara verdıniz derken "Gidenler Gelenlerdi" adlı kitabınızt okumaktan nıutluyum. Her kıtap kimi zaman aynı uzamların farklı insanlarını ktmı birbirıne çok benzeyen insanların yasadtğt farklı olaylart anlatmakta örneğin Doktor Civanım sosyal bir hak olan sağlıklı yasam hakkımn ülkemızdeki üç boyutlu fotoğrafıdır. Her öykü kitabımızı ayrtca konusmak ısterim ama son öykülerinizi daha çok konuşalım diyorum Bu kitabınızdakı, kitabın adından öte öykülerinizde de kendntnı duyumsatan gitmek ve gelmek eylemlerini sormak istiyorum. tnsanın, ınsanlığın tarihi bu iki eylem arasında değil mi? Gitmek= Ölmek, Gidenler= Ölenler, Gelmek Doğmak, Gelenler= Doğanlar, Gitmek= Göçmek, Gidenler= Göçenler, Gelmek= Dönmek, Gelenler= Dönenler gıbt göstergebılımsel çıkarımlarda bulunabiliriz sanınm Gitmek ve gelmek eylemlerı üzerine özelltkle söyleyeceklerınız olmalı. Oncelikle soruyu ikiye bölelim diyorum... Şu ara verme sorunu. Aslında Gidenler Gelenlerdi dosyası iki yıldır elimde hazır olarak yayın beklcycn bir dosya... Bilindik yayınevlerinde sevgili editörlerin belki de yorgun ve uzak bakışları altında tozlanarak yayımlanmayı bekledi. Değil yayımlanma, sanınm kimse tenezzül buyurup okumadı Mctin Turan'a kadar. Urün Yayınları öyle çok bilinen bir yayınevi değil. Dağıtımla ilgili sorunlarımız da olacak sanınm. Hiç sorun değil; yayıncıyla yazarın metne, ürettikleri kitaba sarılışı, heyecanı, coşkusu yeter diyorum. Hele de hayata aynı ycrden bakışları, edebiyat anlayışlarındaki benzeşmeler... Bu uzun, aylar süren bekleyiş boyunca, adı büyük yayınevlerimizin ulaşılması zor editörferini arama çekinceleri, bir yandan dosyanın bekliyor oluşu içimi yiyip bitirmişti. Arasan bir türlü, aramasan bir başka... Bir de yayımlanmış kitaplarıma çok sahip çıkılmamış olunması gibi kötü deneyimlerim vardı. Böylece yaklaşık üç yıllık bir aradan sonra çıktı yeni kitap. Ama yaztlış serüveni tarih oldu artık, geride kaldı... Doğrusu bu kararı önceden vermediğim, iDe de anlı şanlı yayınevlerinden kitap yayımlatacağım diye beklediğim için çok pişmanım. Şimdi gelelim kitabın adına ve öykülerde öne çıkan gitmek ve gelmek eylemlerine. Sözcük benzeşmelerini, bağlamlarını düşünerek, metafordan da öte, metonimiye varan bir boyuta çekip örnekleri çoğaltabiliriz. Gitmek= Gölge, Gitmek= Sararmış fotoğraf, Gitmek= Gözyaşı, Gitmek= Güneş batışı, Gitmek= Hüzün; Gitmek= Düş, düşlem... Gelmek= Işık yakmak, Gelmek= Güneş doğusu, Gelmek= Gülüş, Gelmek= Gerçek gibi... Yeni sözcükleri çağınyor, aynı zamanda anlam çoğulluğu sağlayan bir hareket kazandırıyor gitmek ve gelmek eylemini ad olarak kullanmak... Adın da ötesinde bir sıfat, uzam kipi, zamanda akışım sağlıyor, olanaklı bir yol acıyor yazmak için; anlatıya özgür bir akak sunuyor. Ayrımına varmışsınızdır sanınm. Gitmek eylemi ve onun anımsattıkları öne çıkıyor öykülerimde. Bugünü kurarken hep önceye, geçmişe kaçıyor anlatı. Bu dosyada, özelfîkle de birinci ve ikinci bölümde, terkedilmiş köylerde, yıkık evlerdeki koşatlarda yalnız başına asılı kalmış sararmış fotoğraflan anımsatmak istedim. O fotoğraflar boşluğa, yalnızlığa bakıyor şimdi. Sahipleri toprak oldular çoktan, onları oralara asanlar da terk edıp gittiler. Sessiz, sedasız, izsiz bir boşluk kaldı geride. GİTMEK VE GELMEK Biliyoruz ki, üretken bir öykücüsünüz: Ağaların Ağası, Karanlıkta Bir Iştk, Soluksuz Stcaklarda, Açık Kapıların Arkası, Doktor Civantmve Yük "Ustam" bölümü, Gidenler Gelenlerdi'nin üretici, yaratıcı tözüdür. Bu kitabın bu bölümünde özellikle, ses olamadan, duyulmadan yitip gitmiş duygular, anlamlar uğruna çabaladım. Sesi olmayanın sesi, resmi kalmayanın gölgesi olsun öykülerim dedim... Gelecekten önce geçmiş doğru tanımlanmalı; kültürümüz kendisi olarak varolabilmck Yazının olanaklannı asan bir ufuk açmak Istedlm Bu ufuk. doğaya, hayatın insan eliyle henüz yeterlnce için pragmatizmin, kolaycılığın, hazır ellenmemlş. kurulmamış yerine doğru uzandıkça genişler. İnsan elinl vurduğu $eyi indlrger, daraltır, tabloların egemenliğine karşı çıkabilsınırlar, duvarlar kurar, yönlendlrlr"