23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Zeynep Aliye ile Çıplak Cüvercinler'i ve öyküyü konuştuk 'Kitabım bir moda ürünü gibi alınıp, kenara atılmıyor' okurun gözünü diktiği kıvılcımı yaktığınızı düsünüyor musunuz? Bence, öykü bir an'dır, bir saptama'dır, tekrarı yakalanamayacak, önccsi sonrası kendi içinde çözümlenecek, ulandığı, eklemlendiği durumda bir başka kimliğe taşınamayacak ya da dönüşecck bir imgcler yumağıdır.Bir bakıma da okura yakalayıp anlamlandırabileceği sessizlikler bırakma sanatıdır. Bir yapbozun parçalarını tamamlatmak işidir biraz da... lerine verilen role karşı çıkmak, biçilen kaderi değiştirmek yerine; hep erkeğin (babası, ağabeyi, kocası) gölgesinde kalarak bir kurtuluş seçme yoluna gidiyorlar. Gelenekçi yapı bunu dikte ediyor çünkü. Hala anncsinin margarinini kullanıyor, evet. O, annesinin margarini olduğu için. Kızı da o margarini kullanacağı için. Kendisi olmaya soyunmadan ve kurtuluşu bireysel ölçekte gören, bir bakıma parçası oldukları toplumda sorumluluk altına girmek yerine, bir şeyleri riske etmeden küçük kazanımlarla yollarına devam etmeyi seçiyorlar. En ayrıksı görünen kişilerin bile sonuç olarak aynı yolu izlediğini, aynı amaca yöneldiğini, savaşmadan ringi terk ettiğini görebiliyoruz. Oysa 'mesele esir düşmek değil, teslim olmamak'tır... Çünkü sonuç bakımından yapüan seçimin her şeyden önce kişinin kendisini tatmin etmesi olanaksız. Iç dünyalarında nelcr olup bittiği, çektikleri acı puslu gözlerinde, erken ak düşen saçlarında, çöken omuzlarmda görülüyor nitekim. Toplumsal kurtuluşa inanıyorum ben. Kadınların kimlik bunalımı da toplumun sivilleşmesiyle eşzamanlı çözülebilir. Sivilleşme olgusuna gelince bu o kadar ko zeynep Aliye her öykü kitabında dilini özenle yenileyen, yaşamı kavrayışındaki derinlikle dikkat çeken, kadın erkek ilişkilerinde önyargı ve yanılgılardan uzak duran bir yazar. Yazarımızla yeni yayımlanan yedinci öykü kitabı "Çıplak Cüvercinler'i ve öykünün oluşum sürecini konuştuk. "1 TÜIay FERAH eynep Aliye ' Çıplak Güvercinler' sizin yedinci öykü kitabınız. Öykülerinizde duygusallık ve katı gerçekler arastnda kurulmastnt hedefledığiniz dengeyi sormak istıyorum Bu dengeyi kurmak için incelikli bir doz gerektiriyor. Siz bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Bir denge kurma hesabı yapmadım hiç. Oyle bir denge zaten hayatın kendisinde yok. Bizatihi eşitsizlikler, dengesizlikler üzerine kurulu bir sistematik. Oykülerimde sahici bir atmosfer yaratmak; iştc Çıplak Güvercinler'dc gerçekleştirmeyi amaçladığım da buydu. Bir öykünün oluşumu elbette moto mot izlenebilir matematiksel bir süreç değil. Ayrıca zatcn yaşantılarımız bir kuraÜar manzumesiyle filan açıklanamaz; öylc acıtıcı, inanılmaz, anlaşılmaz, kabul edilemez tuhaflıklarla dolu ki.Vahşj ama nahif; korkutucu ama scvecen ilişkilerin iç içe geçtiği, standartlann olmadığı uçlar arasında gidip gelen insanlarız sonuçta. Bu yüzden de okura yabancı, iğreti, yapay, abartılı gelmiyor yarattığım atmosfer. Yazarın gerçeği anlatabilmesi için tüm kurallardan soyutlanması, kalemini alabildiğine özgür bırakması gerekiyor. Ama tutup salya sümük ağlatma yoİunu da seçebilirsiniz, o farklı bir anlatıdır zatcn; öykü değildir. Benim işim dille. Öykü yapısı gere$ı okurun belleğinde bir anda yanan bir kıvılcımsa, toplumsal çerçeve içinden çtkmayan öykülerinizde Z OKUR PORTFÖY'Ü Sorunuzun ikinci şıkkına gelirsck; cğcr bu benim öykü olarak yedinci kitabımsa bir okur portföyüm zaten oluşmuş demektir; yani kıvılcım alıp vermede bir sorun yaşamıyorum. Ama hedcf kitlemin çok da geniş bir yelpaze oluşturduğunu sanmıyorum. Okumayan, okumayı sevmeyen insanların ülkesinde yaş,adığımızı kim yadsıyabilir ki? Oysa ben birey olmayı başarmış ya da bu çabayı gösteren insanlar için yazıyorum. Kimi televizyon programları bile bir yerde böyle bir alt yapı gereksindiği için izlenmiyorken görsellilde sözel olanın birleştirilip sunulduğu ve bunun dil aracılığıyla yapıldığı öykülerin yolunun kesişmesi sık rastlanır bir şey olmasa gcrek... Benim görevim her ko şulda yazmak tabii ki. Ancak biliyor musunuz bugüne dek kitap imzalatmaya gelen okurlarımdan büyük çoğunluğunun ifadesi şöyle:"Tavsiye üzerine aldım. Bir arkadaşım okumuş, çok beğenmiş..." Yani reklamımı medya değil, okurum yapıyor. Güzel olan bu. Kitabım, bir moda ürünü gibi alınıp kenara atılmıyor.Gerçek okura sahip olduğumu bilmek beni sevindiren önemli bir unsur. Öykülertntzdeki yaşamlar özellıkle kadınların merak eltıği, anlamak için çırpındıklart bir arena. Bu kadınlar kimlıklerıni düzenın ellerıne verdıklerı iarihi bir belge olarak ta$t mak istemıyorlar. Bu konuda neler söyleyebılırsıniz?. Kadınların bu kimlik arayısı nasıl bir olayla ya da ne zaman bıtecek?. Oncelikle bir vurgu yapmak istiyorum: özellikle Türkiye gibi az gelişmiş, feodal ilişkilerin resmi kurumlarca açıktan ya da örtülü biçimde ciddi ciddi korunup kollandığı bir toplumsal yapıda neredeyse tüm insanlar birbirinin aynasıdır. Ama özellikle de kadının kimliğinde erkcğini bulmakta zorlanmak söz konusu değildir. Ayrıca zaten öykü kahramanlarım arasında erkekler azımsanmayacak bir oranı oluşturuyor.. Bu toplumun kadtnları, yani bizim kadınlarımız, kendi lay değil. Aydınıyla, köylüsüyle işçisiyle sonuç itibarıyla Dcvlet'i kutsayan zihniyet haritasının değişmesi; bu değişimin en azından isteniyor olması gerekiyor. Öykülertnizdeki dil degışken bir dıl. Dil konusunda kendinıze özgü, özel bir tnisyon edınme çabanız öykülcrinizden hemen anlaşılıyor. Bu konuyu açmamzı i.itiyorum. Günümüzde dilin kullanımı açısından btr kargaşa yaşanıyor. Sanki Türkçe'yi uradanlaştırmak için pusuda bekleyenler var Diltn özenli kullanımı hakkında neler söyleyebilırsınız? Her şeyden önce tüm dünya dilleri için söz konusu bir duruma parmak bastınız. Avrupa, önümiizdeki en geç elli yıl içinde, sınırları dahilinde Ingilizce bilmeyen kimsenin kalmayacağına ilişkin uyarı çanlarını çalıyor. Türkçcnin sıradanlaşması, ortadan kalkması böyle bir küreselleşme sürecinden, kültür emperyalizminden bağımsız ele alınamaz. Ve ne yazık ki yaratılan kavram karmaşalarıyla, hedcf saptırılıyor gibime geliyor; bir oyunda topyekün kullanıldığımız duygusuna kapılıyorum. Kökeni ne olursa olsun dilimizc yerleşmiş, artık bizim olmuş sözcüklerle uğraşmak yerine kanser virüsü gibi işgalci bir zihniyetle dilimize girip yayılan yabancı sözcüklerle boğuşmamız gerek. Bu elbette devlet politikası olarak da ele alınmalı. Ama devletin siyasal alanını daraltmak, toplumda sivilleşmeyi hızlandırmak gcrcktiğini savunuyorsak eğer, o zaman, bireysel ölçekte sahip çıkmalıyız olaya. Protesto etmeyi bilmeliyiz. Adı Ingilizce sözcüklerden oluşma bir diziyi, Türkçeyi yozlaştıran bir diziyi seyretmemek, ya da aynı anlayıştaki gazeteleri, kitapları okumamak, radyoları izlememek gibi. Hiçbir ülkede medya aracılığıyla böylesi bir kültürel yıkımın, değersizleştirmenin gerçekleştirilmesine sessiz kalınmaz, Türkiye dışmda. Türkçeyi zenginleştirmekten yanayım. Yazdıklarımızın günlük tüketim malzemesi gözüylc görülmesinin karşısındayım. Dünyayı anlayabilmek, gelişmeleri yakalayabilmek, çağı kavrayabilmek için; duygularımızı, diişüncclcrimizi daha iyi ifade edebilmek için, toplumsal sorunlarımızı çözebilmek için buna mecburuz. Özellikle de yazar olarak ilk görevimizdir bu. Çünkü kurduğu dil, yazarın kimliğidir. ÖYKÜ VE DİL Dile, öyküyü yorumlayan bir ıdeoloji olarak bakabilir miyiz?. Dil yalnız öyküde mi daha ön plana çıkıyor?.. Edebi türlerin hepsi dil'le gerçekleşen üretimlerdir. 'Söyleşide dile önem verilmese de olur; makaJenin dili değil mesajı önemlidir; ya da şair ne derse imge'dir' gibi bir ön kabul olabilir mi? Ama özellikle de öyküde dil çok daha farklı bir boyutta değerlendirilmek durumundadır. Hayatı, özellikle de görselliğin öne çıktığı bir dönemi çok küçük bir ölçekten yakalayıp gösterebilme olanağına sahiptir öykü. Dilimizin kıvrımlarını, bükülüp kıvrılmalarmı ortaya koyabilen yapısıyla, görüntünün sözle buluşup ifade edilmesini rahatlıkla sağlayabilir. Bu bakımdan öykü dilin kendisidir. Çağımızı yepyeni bir dünya ve elbette yeni bir ideolojiyle açıklayabiliriz. Böyle bakınca dil, dünyayı onu anlamlandırmamıza olanak veren tüm gerçekJeri algılayış kavrayış biçimimizdir diyebiliriz. Bu bakımdan elbette ideolojik bir olgudur ve içinde yeşerdiği ideolojinin ege SAYFA 4 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S AYI 827
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle