08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Lütfiye Aydından bir öykü demeti: Cri Cül Ateşlerden geçenlerin su gibi okunan öyküleri da aşkını savunmamış. Sevmediği biriyle evlenmiş, üstelik mutlu da olmuş. "Bizim prensle mutlu günlerimizde..." diye başjayan cümlesinden alıyoruz bunu. Daha sonra Şahin'e nerelerdeydin diye soracak, hep beklediğini söyleyerek. Ama Şahin'i ne zaman beklediğini anlayamıyoruz. "Kızım, burası özgür, demokratik, laaayık her şeye tabi bir hukuk devletinin başkenti" diyerek içinde yaşadığı düzeni açıkça eleştiren Nüzhet'i, zaman içinde yine 'duruma göre' davranırken buluyoruz. "Doğru. Mahkeme kararına rağmen o iş merkezini yapıyorlar pervasızca. Ah akbabalar, kim bilir ne kadar cukkaladılar o inşaattan da bencileyin 'fakiri pürtaksir'e bile sadaka kabilinden bir şeyler düştü" derken öğreniyoruz, projesini çizme işini üstlendiği inşaat yasadışıdır, Işi kendisine, nefret ettiği, 'kenef herif dediği kayınpederinin verdirdiğini de bilir üstelik: "O taşyürek beğenmese, bu yasadışı inşaat ustası çakallar asla iş vermezdi zaten." Kocası intihar eden Nüzhet, yaşamak, ayakta kalmak için yapıyor bunları. "Biliyor musun? En çok korkaklar canına kıyar. Asıl hüner benim gibi yaşamak. Onca saldırıya, küçümsemeye, taşa karşın tıpkıiir sokak köpeği gibi direnerek yaşamak." Yaşamak kimi zaman da katlanılmaz bir şeydir ama Nüzhet için. Ölmüş bir arkadaşından söz ederken "Hayır, o öldürülmedi. Yüreği dayanmadı bu hayata" ya da kendisi için "Yok... Ayık kafayla daha fazla çekemem bu dandik hayatı" dediğinde anlıyoruz bunu. "Benim hayatım çekilen ceremeler toplamıdır küçük kız" diyen, Nüzhet ya da Nükhet... O, gerçekten Şahin'in dediği gibi, 'kuşkular ecesi gri bir gül.' SIRLAR AÇIĞA ÇIKIYOR Ikinci anlatıcı, Nükhet'in hep gizli kalmış scvgilisi. I lep beklenen ama nerede olduğu merak edilmemiş, neden gelmediği bilinmeyen Godo. Işkencede sakat kalan, bu yüzden hiç evlenemeyen... sonradan Amerikan alışkanlıkları edinen, iş arkadaşlarıyla 'kaytaran işçiler' sorununu tartışan birine dönüşen Şahin. Kendi ekseninde durum saptaması yapacak, geldiği nokta gereği, yenildiğini kabul edecektir. Ama rahatlamak, kırık dökük yaşamını sürdürebilmek için de, bu yenilgiyi bütün bir kuşağa maledecektir. Ve üçüncüsü de Nüzhet ile söyleşi yapacak olan, Nüzhet'in öykü boyunca 'kız çocuğu', 'çocuk', 'gazeteci kız', 'evlat', 'kızım', 'minik', 'yavru kuş', 'gazeteci güzeli' 'ufaldık', 'hanım kız', kızdığı zamanlarda ise 'lan' diye seslendiği gazeteci. Bu bölümde sırlar açığa çıkıyor bir bir. O zaman anlaşılıyor ki, kimse kendi içinde kendine karşı gösterdiği inceliği, anlayışı, acımayı, du Lütfiye Aydın sessiz sakin sürdürüyor öykücülüğünü. Sıvas yangınının izlerini de taşıyan öyküleri "Cri Cül" adıyla yayımlandı. Kitapla ilgili bir değerlendirme sunuyoruz. n Ferda Izbudak AKINCI L Î ütfiye Aydın'ın Gri Gül adlı öykü kitabında ilk dikkati çeken, sanp sarmalayan, alıp götüren sürükleyici dili. Akıcı, rahat anlatımı, okuru, yarattığı öykü evrenine kolayca çekiyor. Öykü kişileriyle sıcacık bir ilişki kurup içli dışlı bir yolculuğa çıkmamızı sağlayan da bu dil. Bazen bir imgc, bazen de pek çok imge yüklenmiş bir çiçek olarak 'gül' ile sık sık karşılaştığımız kitapta önceliği de, Gri Gül adlı öykü almış. Otuz sayfahk bu öykü, kurgusu, anlatımı ve 'capcanh' öykü kişileriyle üstünde uzun uzun durmayı hak ediyor. .Öykü, üç bölümde, üç ayrı öykü kiisi tarafından anlatılanlarla örülmüş. lk anlatıcı, yaşadıklarından dolayı cinselliğinden 'nefret ederek' değişim geçiren, 'sesi hem kadınsı, hem erkeksi' Nüzhet. Yaşamı bir yerlerde yıkılmış, 'güneş rakı burcuna girmeden' mcyha20 neye ulaşmak için acele eden, 'yaşlıca, giyimi özensiz, saçları dağınık, dudakları renksiz, ağzı dişsiz, azıcık öfkeli, çpkça kararlı biri'... Önceleri başarılı bir öğrenci. Sonrasında başından pek çok olay geçecek ve o "ben her akşam Ankara'nın bütün meyhanelerini dolaşmak isterim, ama buna ne gücüm yeter ne de param" diyen biri olacak. öykü kişisi Nüzhet, her gece meyhaneye gitmesine karşın gerektiğinde disiplinli çalışan, kimseye bir kuruş borcu olmayan, çevresine karşı özverili, oturduğu masalann hesabını ödeyen, evini ölmüş bir yoldaşının karısına bırakan, kendi içinde tutarlı biri gibi görünüyor. Ama diğer yandan, ters düştüğü, eleştirdiği yanından besleniyor düzenin. Adı henüz Nükhet iken, "Şu geri gelmeyesi günler" dediği, üniversitedeki arkadaşlarının kendisine 'küçiik burjuva' yakıştırması yaptığı yıllarda, devrimci arkadaşı Şahin'e âşık. Eski şarkıları, duygusal şiirlerı seven, buna karşın ara sıra arkadaşlarıyla kavga şarkılan da söyleyen hanım hanımcık bir laz. Aşkına yanıt alamadığı için aslında o da kendisine ilgisiz değil ama bunu bilmiyor hocasının oğluyla evleniyor. O günün koşullannda 'duruma göre' davranıyor yani. Arkadaşları, arandıklarını bile bile bir gün evine gidiyorlar Nükhet'in. Biri onları ihbar ediyor. Yakalanıyorlar. Sonrası bilinen hikâye. Bilinmeyen, ihbarı kimin yaptığı. Biz bunu üçüncü bölümde öğreniyoruz. Ama yakalanan arkadaşlan, ihbarı Nükhet'ten biliyor. Onu aralarından atıyorlar. "Amabaşkalarının ihaneti yüzünden beni suçlayabilmelerine şu an bile anlam veremiyorum. N'olacak, beni bu yüzden aralarından attılar sessizce. Nereye mi? Önce dört duvar arasına, sonra sokaklara işte, meyhanelere" diyor. Nükhet aslında artık zaten onların arasında değil ki. ö yarlı sevecenliği 'diğerleri' için göstermemiş. Nükhet, Şahin'in başına gelenleri bilmiyor. Şahin, Nükhet'in aslında kendisini scvdiğini bilmiyor. Gazeteci kız, onca yakınına sokulduğu Nüzhet'in, üstelik hasta olduğunu bildiği halde neden ortadan kaybolduğunu, nereye gittiğini bilmiyor, merak etmiyor. Herkes 'görünen' ile yetiniyor. Ama kendisiyle söyleşi yapan gazeteciye, "Sonradan hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlıyor insan ama, bakıyorsun iş işten geçmiş ne yazık ki..." diyen Nüzhet de hep böyle davranmıyor mu öyküde? Gri Gül aslında, iyilerin öldüğü, kalanlardan bazılarının 'grileştiği', işkencelerden geçen, büyük bedeller ödeyen bir kuşağın, beyaz güllerin öyküsü. Kum Kadmlar adlı öykü bir dil şöleni sanki. Lütfiye Aydın'ın dili kıvrak. Öyküler anlatım zenginliği pırıltıları saçıyor. 'Çiy parıltılı otlar...', 'süt ılığı sabâh...', 'un inceliğindekumlar...', 'yapışkan, inatçı yalnızlıklar...', 'kumlu yeşil gözler...' 'sakızlaşıp uzayan zaman...' Göztepe Güzeli'nin sandalyeye bağımlı yaşlılığı anlatılırken geri planda yok edilen doğa, kum üzerine yapılan 'kışla düzeninde sıralanan devremülkler', arkada, yamaçta kesilen fundalıkların ve bademlerin yerine yapılan yazlıklar gözler önüne seriliyor. Yaşlı anneanneye duyarsız, alaycı, beğenmez torunlar... Sinirli, kendisini durmadan aldatan kocasıyla başı dertte, annesine bakamayacak durumda olan kızı ve tüm bunların ortasında bakımsız, yaşlı bir kadın. Eski bir sevgilinin hayali gözlerinde. Güzellik denilen şeyin, bir dalganın alıp götüreceği kumdan bir heykel olduğunu anlıyor kadın, düşle gerçek arsında bir yerde. ÜÇ TESETTÜR ÖYKÜSÜ Boşluğa Yazılan, Modern Times ve Kapanma, üç tesettür öyküsü. Birincide, ağır bir baskı altında yaşayan tesettürlü bir genç kızın psikolojik tedavi görmeye başlaması ve bir kadın şarkıcı üe kurduğu düşsel bağ anlatılıyor. Halise, bir kadının şarkı söylemesinin bile yasak olduğu bir dünyada yaşıyor. Ama o yine de 'ablacığım' dediği o şarkıcıyı ve şarlularını çok seviyor. Yalnızlığını paylaşıyor şarkılar. Içten içe sevdiği biri daha var. Tedavi görmesini sağlayan doktor Murat. Kliniktekilerin 'kınalı yapıncak' adını taktığı bu güzel kız, sevgisinden söz ederken, öykünün belki de en çarpıcı sözlerini söylüyor. "Şimdi şu anlattıklarımı şayet kâğıtlara yazacak olsaydım yukarıdaki ismi ağzıma bile alamazdım ablacığım. Fakat boşluğa yazdığım için bir sakıncası yok diye düşünüyorum." Modern Times'da birbirinin zıttı iki genç kız var. Birisi tesettürlü Merve, diğeri 68'li bir anne babanın, onları çağdışı olmakla suçlayan, inandıkları değerlerle alay eden kızları Simge. Kolej çıkışlı, îngiltere'de okumuş Simge ile Ilahiyat okuyan Merve, hiçbir ortak noktaları olmamalda birlikte arkadaşlar. Modern zamanların bu iki 'çelişkisi' birbirlerini hiç yadırgamıyorlar. Daha doğrusu öykü anlatıcısı durumunda olan Simge, tesettürlü Merve'yi hiç yadırgamıyor, her sorununu onunla paylaşıyor. 'Bizim fosiller' dediği anne babasından şöyle yakınıyor: "Neymiş efendim, annemin dediklerine göre babam ydlarca hapislerde çürümüş, sürgünlerde sürünmüş falan fıstık, ama yine de düşüncelerinden asla vazgeçmemiş. Zavallılığı görüyorsun di mi?". Simge kitap okumayı da scvmiyor. Ailesini merak eden Merve'ye onların iyi insanlar olduklarını, erkek kardeşinin sol bir partinin gençlik üyesi olduK İ T A P SAYI 826 SAYFA C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle