Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
gösteren bir yazar. Özellikle öykülerinde, diyalogları, kişileri, olayları, mekânlan ile kurduğu yapı, okurun gözündc gcrçekliğe, ete kemiğe büriinebiliyor; kareler birleşip hareketli, anlamlı bir sahne halini alabiliyor. Bunu yaparken söyleşilerinde ve daha öncesinde de sık sık bclirttiği gibi hesap kitap yapmadığını biliyoruz. Bu kez de, nehir söyleşi kitabında hesap kitap yapmadan, doğallığını ve içtenliğini koruyarak kendine dair anlattıkİarıyla, açıklamalanyla kendi hayatını kuruyor. Doğduğu eve konuk ediyor bizi. Çocukluğuna. ÇocukJuk arkadaşlarıyla tanıştırıyor. Mahallede araba yapanlardan biri oluyoruz, ya da ahırdan bozma sinema salonunda kuklaların oynatılmasıyla kurgulanan filmin izleyicisi. Sonra ciddileşiveriyoruz birden. Yazın dünyasına girmek için uğraşan, mücadele eden genç bir yazarın yaşadıklarına tanık olup; bugün olgunluk dönemine gelmiş, arkasında ürünler bırakmış yazarın okurlara, yazma eylemine, günümüz edebiyat ortamına ve yazarlara bakışına kulak veriyoruz. Kendimizi yeniden Inegöl'dc bu kez bir çocuğun gençliğe adım atışlarında buluyoruz. Bisiklete binip kamp kurmaya, Kavaklaraltı'nda demlenmeye gidiyoruz. Sadece bir kişinin / bireyin değil, bir yazarın da serpilmesine, büyüyüp gelişmesine, kendini ve yaşamını kurmasına tanık oluyoruz. Bunun tohumlarının bilmeden, farkında olmadan çocuklukta atıldığını görüyoruz. Ayrıca bir kasabanın, insanlann, yaşam tarzlarının; edebiyat dünyasının nasıl soluk alıp verdiğini, yaşadığı değişimleri de okuyoruz satırlarda ve satır aralarında. îç içe geçmiş öyküler bütününde yol alıyoruz sanki kitap boyu. Okuduklarını didikleyen, üzerinde durup düşünen bir okursak eğer, yazarın kendine dair anlattıklarından yazdıklanna (öykü ve romanlarına) uzanarak kesişmeleri keşfe çıkmadan duramıyoruz. Bu kitabı okuyup bitirdiğimizde, yazarın öykü ve romanlarında özellikle öykülerinde yaşamından, çevresinde yaşayanlardan ve yaşananlardan ne kadar çok beslendiğini; bunları kurmacanın sınırları içinde değiştirerek ve dönüştürerek, bağlantılandırarak ustaca kurguladığını görüp yazma eylemine, yazıya dair de bir ders almış oluyoruz. Kavukçu, bu nehir söyleşide bilerek ya da bilmeyerek yaşamını, anılarını mektup yazar gibi anlatmakla öykü ve roman yazılamadığının altını çiziyor sanki. Ayrıca, kurmaca metnin yazarıyla yazdıkları arasında sürekli bağ kuran, anlatılanların mutlaka yaşanmış olması gerektiğini düşünen okur zihniyetine de bu okuma tutumunun ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha gösteriyor. Yolculuk da bitmek üzere. Feribottan indik. Otobüsteyiz. Bir rahatlama, huzur var içimde. Otobüsün çiğ ışığında yeniden sarı yapraklardaki notlarıma dönüyorum. Sırada kitapta altını çizdiğim, kendim için alıntıladığım yerlerin sayfa numaraları var. Nadiren de olsa, başkasından ödünç alıp okuduğum kitaplarda altı çizili yerlerin yarattığı huzursuzluk geliyor aklıma. Herkesin alıntısı, tırnak içi sözü kendine kalmalı deyip okuru yazarla, anlattıklarıyla baş başa bırakmalı diye düşünüyorum. • Kendi Yatağını Çizen Öyküler: Bir Cemil Kavukçu Portresi / Söyleşi: Tülin Er I Everest Yayınlan, Kasım 2004/ 282 s. YENİ YAYINLAR ATILLA DORSAY ATILLA DORSAY SİNEMAMIZDA RÖNESANS YILLARI riırk Sinemusı 19902004 Ahmet Oktay ile dünden bugünden Metın Cengiz Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları 19902004 Sinemamızm 'yakın takipçisi' Atillâ Dorsay, 1990'larm başlarındaki çöküşten bugünkü 'rönesansa' kadar Türk sinemasının serüvenini mercek altına alıyor. Yılda 67 filmin çekilip onlann bile sinemalara gelemediği dönemden, tüm zamanlann rekorlannı kırması beklenen C.O.R.A. filmi dönemine nasıl gelindi? Hangi filmler dönüm noktası oldu, hangi evrelerden geçildi, hangi başyapıtlar ya da fiyaskolar çekildi? Tüm önemli filmlerin eleştirileri ve genel çerçeve yazılanyla, bu 15 yılın tüm aşamaları artık elinizin altında. Ister bir film kılavuzu olarak, isterseniz bir sinemanın romanı diye okuyun... Hayat, Edebiyat, Siyaset bir Cemil Kavukçu portreti Tülin Er Kendi Yatağını Çizen Öyküler EVERE§T Tlcarethana Sk No 53 34410 CaO«'oOlu/tSTANBUL Telefon 0 212 513 34 2021 Faks 0 212 512 3376 EpoBta evBrest@«tfakltap com www.wwtyiyliUari.oowi REMZİ KİTABEVİ SAYFA 7 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 774