Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bülent Habora, yayıncılığımızın geçmişini anlatıyor Başmusahip Sokağı Anılan BAŞMUSAHİP SOKAGI anıları Aslında her şey, Türkiye'nin içinde bulunduğu her çeşit melanet 14 Mayıs 1950'dc Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle başlamıştı. Adnan Menderes, "Ben odunu aday göstersem, milletvekili seçtiririm" diyordu... Onurlu Türkiye'nin bu korkunç dönüşümünün temeli Adnan Menderes, Celal Bayar ve DP'lilerin sayesinde atılmıştı..." (s. 33) Yazar, 27 Mayıs 1960'a nasıl gelindiğini değerlendiriyor. 2728 Nisan'da Istanbul Üniversitesi'nin ana binasında toplanıyorlar. "Tanrı Adnan'ın polis şefi Bumin Yamanoğlu ve adamları" bir otobüse gizlenerek öğrencilerin arasına girip silahlarıyla saldırıyorlar. DP'nin sonunun yaklaştığı günler, Rektör Sıddık Sami Onar alnı yaralı olarak konuşuyor. Turan Emeksiz şehit ediliyor. 27 Mayıs sabahı, ihtilal olduğu haberiyle uyanıyorlar. 6 Haziran'da devlet, bir Şehit Treni hazırlıyor, "Ordu, Gençlik Elele" sözleriyle askerler, öğrenciler, trenle Haydarpaşa'dan Ankara'ya yolculuk yapıyorlar. O coşkulu anları yeniden yaşatıyor Habora ve bugüne değin Türkiye'yi yönetenlerin yanlışlarını da sergiliyor. Sözgelimi; Süleyman Demirel'in 12 Mart'tan sonra üç devrimci genci astırarak, Menderes'lerin intikamını aldığını, 12 Eylül Darbesi'nde de Kenan Evren'in, Anıtkabir'deki şehitlerle birlikte Cemal Gürsel'in kemiklerini oradan taşıtarak yanlış yaptığını belirtiyor: "...Tarih, er ya da geç darbeci Kenan Evren'le, Yahya'nın, Murat'ın amcası; Kamuran Çörtük'lerin, Cavit Çağlar'ların dostu, koruyucusu ve Şevket'le Hacı Ali'nin kardeşi olan Süleyman Demirel'i gereken yere koyacak. Ama ben ikisini de affetmiyorum..." (s.40) EDEBİYAT FAKÜLTESİ YILLARI Başmusahip Sokağı'ndaki yayınevine sık sık polislerin gcldiğini belirten Habora, Edebiyat Fakültesi yıllarındaki arkadaşlannı tanıtıyor: Nazım Bayata, Afşar Timuçin, Nizamettin Kaya, Rafet Şişmanoğlu, Tuncer Tepe, Mustafa Okan Baba, Eray Canberk, Geneo Erkal vb. Bir zamanların ünlü ressamı Derman Över'in yoksulluk içinde geçirdiği günlere tanık oluyor, onun oğlu olan ozan küçük îskender'in babasının cenazesine bile gitmeyişini kınıyor. Yasak kıtap davalannı üstlenen AvukatOzan Müşür Kaya Canpolat'tan çok yardım gördüğünü açıklıyor. Imzalı kitaplara saygı duyan arkadaşlarını tanıtıyor: "...Onun için ben A. Kadir, Vedat Günyol, Güngör Gençay, Ş. Avni Olez vb. dostlarım dışında kimscye kitap vermem imzalı. Çünkü öyle kişiler gördüm ki, imzalı kitaplara değer vermeyen..." (s.60) Yazarın yayıncılıkla ilgili anılarına çokça yer verdiği gözleniyor. Yasaklanan kitaplann sa Habora, kitaba yazdığı önsözde, anılarını yazmasını istediği üç kişiden söz ediyor. Bunlar, Fahir Onger, Lütf ü Erişçi ve Abidin Nesimi. ilk ikisinin anılarını yazamadan öldüklerini (Lütf ü Erişçinin öldürüldüğünü), yalnız Abidin Nesiminin anılarını yazabildiğini belirtiyor. Yıllar sonra ise bu kez aynı öğüdün kendisine Alaattin Bilgi tarafından yerildiğini, bunun üzerine oturup 61 yaşında yazmaya başladığını ve 64 yaşında bitirdiğini söylüyor. • Hasan AKARSU Y azar Bülent Habora, 1940 tstanbul doğumlu. Ankara I lukuk Fakültesi'ndeki yükscköğrenimini yarıda bırakarak gazctecilik ve yayıncılık yaptı. Kurduğu (1966) Habora Yayınevi'ni yönetti. Yazıları 1955'ten bu yana birçok dergide yayımlandı. Onlarca yapıtı olan Habora'nın "Başmusahip Sokağı Anılan" ise yeni yapıtı. Habora, kitaba yazdığı önsözde, anılarını yazmasını istediği üç kişiden söz ediyor. Bunlar, Fahir Onger, Lütfü Erişçi ve Abidin Nesimi. İlk ikisinin anılarını yazamadan öldüklerini (Lütfü Erişçi'nin öldürüldüğünü), yalnız Abidin Nesimi'nin anılarını yazabildiğini belirtiyor. Yıllar sonra ise bu kez aynı öğüdün kendisine Alaattin Bilgi tarafından verildiği uzenne oturup 61 yaşında yazmaya başladığını ve 64 yaşında bitirdiğini söylüyor. Yaşamının yarısından çoğunun Cağaloğlu'ndaki Başmusahip Sokağı'nda geçtiğini belirten yazar, burasını hayatının sokağı olarak görüyor: "Türkiye'nin en kısa ve en ünlü sokağıydı burası. 6070, bilemediniz 100 metreydi uzunluğu...ama adı resmi ya da gayn resmi olarak bilinmiyordu..." (s.7) Müsahip sözcüğü, "Bir büyük kişinin yanında bulunan ve onu konuşmalarıyla, latifeleriyle eğlendiren ya da padişahların özel hizmetlerinde bulunanlardan her biri" anlamına geliyor. 1975'lerde en büyük 1520 yayınevinden biri olan Habora Kitabevi'nin 30. yılın sonunda batış öyküsünü buluyoruz anılarda. Öykü Tan Han'da başlıyor. Han sahibi Halil Lütfü'nün ne değin cimri olduğu belirtiliyor. Kitabevine uğrayanlarla ilgili anılara yer veriliyor. Omer Nida, Vedat Günyol, A. Kadir, Eray Canberk ... ilk akla gelenler. Yazar, anılarını, Geleceğe Dönüş, Gcçmişc Dönüş ve Ara Gcçiş başlıklarıyla anlattığı için geniş bir zaman diliminde geziniyor. Osmanlı Sarayı'na dcğin uzanan bir geçmişi var Habora'nın; ama 2003'ün nisan ayında eşiylc birlikte "Yeşil Kart" çıkartmak zorunda kalıyorlar. Abidin Nesimi'nin çıkarttığı soyağacının 1995 tzmir sel felaketinde yok olduğunu öğreniyoruz: "...Karamanlis'le Celal Ba yar hattı arasında da bir akrabalığım var mış...Bugün Yunanistan'in da, Türkiyc'nin de Cumhurbaşkanlığı görevlerini yapan kişilerle kan bağım varmış... Sarayların çocuğu..." (s.12) Beyazıt'taki Beyaz Saray'da çalıştığı günleri de buluyoruz anılarda: Yıısuf Ziya Bahadmlı, Kemal Özer, Adnan Cemgil, Nurten Tunç ile Günay Akarsu vb. tlk aşklarını anlatırken eşi Nesrin'le nasıl tanışıp evlendiğini, nikâh töreninde "Özcl Nikâh Kitabı" dağıttıklarını (Bir Aşk Hikâyesi) öğreniyoruz. Oğlu Volga Tuygun I labo ra'yı, kızı Melisa Yağmur'u, üvey babası Dr. Faruk Ilker'i (Süleyman Demircl Hükümeti döneminde Sağlık Bakanlığı Müsteşarı) tanıyoruz. Habora'nın yazarlık ve sinema çalışmaları, lstanbul'da Edebiyat Fakültesi'nde okuduğu yıllarda sürüyor, reji asistanlığı da yapıyor. 27 Mayıs 1960 öncesi gençlik olayları içinde bulunuyor: "... tışının arttığını bildiği için kimi kitaplann yasaklanmasını istediği oluyor. Geçmişindc sınıf değiştirmesi için karşılaştığı önerilerden dc söz ediyor. O, yeşil kartlı olmaktan yüksünmüyor, onurunu ve kişiliğini koruduğu için mutlu olduğunu belirtiyor. 12 Mart Darbesi sırasında cvi ve bürosu 47 kez baskına uğruyor. O yıllarda gençlik örgütlerinin davalannı üstlenen Avukat Faik Muzaffer Amaç'tan övgüyle söz ediyor. 12 Mart Darbesi'ni, 12 Eylülcüler için bir staj olarak değerlendiriyor. Gençlik eylemlerindeki yanlışları sorguluyor: "...Kitleyi arkana almadan yapılan silahlı cylcmlerin de bir şey getirmeyeceğini bilemiyordu bazı arkadaşlanmız. Fatura çok acı ödendi. Sonunda Türkiyc insanı, Amerika ve onun ycrli işbirlikçilerinin kucağına düştü. Neyse..." (s.l 10) Yazar, Başmusahip Sokağı'na taşınmadan önce ve taşındıktan sonra tanıştığı arkadaşlarını anlatıyor: Hasan Hüseyin Korkmazgil, Çetin Remzi Yürcğir, Çoban Yurtçu, Ali Kemal Şenadam, Omer Nida, Nurer Uğurlu, Ceyhun Can, Ihsan Ada, Doğan Avcıoğlu , Muzaffer Erdost, Turgut Kazan, Bilge Karasu, Asım Bezirci, Ruhi Su, Çetin Emeç, Bora Gözen, Kemal Bayram Çukurkavaklı, Tahir Kutsi Makal, Sezer Tansuğ, Vasıf Öngören, tlhan ve Handan Selçuk, Hayati Asılyazıcı, Oğuz Akkan, Doğan Can, Abdullah Özkan, Mehmet Barlas, Vedat Günyol, Behçet Necatigil, Cengiz Tuncer, Kerim Korcan, Şükran Kurdakul, Ş. Avni Olez, Güngör Gençay, Gülen Aktaş, Demirtaş Ceyhun, Zühtü Bayar, Coşkun Yayak, Mehmet Çerçi, Cengiz Gündoğdu, Hikmet Kivılcımlı, Aydın Hatipoğlu, Eray Canberk, Erol Toy vb. Saymakla tükenmcyecek kadar çok kişiyi tanıdığı ortada Habora'nın. Bir zamanlar solcuykcn dönüp iktidarların nimetlerinden yararlananları anlatırken, solcular içindeki çelişkilere de değiniyor. 12 EYLÜLCÜLERE SORULAR... Habora, "12 Eylülcülere 1000 Soru" adlı kitabındaki 32. ve 33. sorııları anımsatıyor, yanıt verilmediğini söylüyor: "12 Eylül günlcrinde tren kayboldu mu?, 12 Eylüll980'in hemen sonrasında, adından dolayı bir yarış atı yasaklandı mı?" Onun yurtdışı gezUerinden izlenimleri de önemh' bir yer tutuyor kitapta. Avrupa, Paris, Romanya, Bulgaristan gezilerini anlatıyor. Paris'te Nedim Gürsel'in büyük bir dostluk gösterdiğini anımsatıyor. Bulgaristan'a 1975'ten bugüne değin 810 kez gidiyor. 78 yıl içinde, 50'ye yakm Bulgaristan yazarının kitabını yayımladığını belirtiyor. TürkBulgar dostluğuna katkılan nedeniyle, Bulgar Halk Cumhuriyeti Konseyi'nce kendisine madalya ve nişan veriliyor. Sofya'daki Lenin Kitabevi'nin önünde, kitap almak için sabahın sekiz buçuğunda yüzden çok insanın kuyruğa girdiğini gözlüyor. Türkiye'de ise her yerde kuyruk var; ama "Bir tek kitapçılarda kuyruk yok." Habora, 15 Kasım 1992'delzmir'e yerleşiyor. îzmirli yıllardaki anılarını da yazıyor. Takım anlayışından kıırtulamayan yazarlar çevresinde, yazılarının yayımlanmayışından yakındığı gibi, güzel şeylerle dc karşılaşıyor. Izmir'deki arkadaşları: Ş. Avni Ölez, Musa Seyirci, Ahmet Gürlek, Metin Erten, Adnan Kesici, Tacim Çiçck, Recai Şeyhoğlu, Samim Şendur, Haşim Kanar, Yaşar Aksoy vb. Bülent I labora, otuz yılda, dört yüze yakın kitap yayımlıyor. Ustelik "resmi terörün ağırlığı altında, genellikle tek başına" yapıyor bu işi. Ne değin övünse yeri değil mi? Soyağacından söz ederken kendisini Aziz Nesin'in "Yaşar Yaşamaz"ına benzetiyor. Üç ya da dört kez nüfusa kaydını yaptırdığını, askerc çağırmadıklarını, kendi isteğiyle gittiğini anlatıyor. Anılarıyla altmış beş yıllık yaşamını tanıtırken Türkiye'nin son elli yılında yaşanan olaylara da ışık tutuyor. • (*) Başmusahip Sokağı Anıları Bülent Habora, Yar Yayınlan, Ağuslos 2004, lstanbul.l 374 s. K İ T A P SAYFA 4 C U M H U R İ Y E T S A Y I 7 74