17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 KURL AR A Onur Bilge Kula bir akademisyen ve akademik çalışmalarını uzun zaman Batı düşüncesinde Türk imgesine üzerinde yoğunlaştırdı. Bu çalışmalann iki önenıli meyvesinden ilki "Alman Kültüründe Türk Imgesi" adını taşıyan üç ciltlik araştırması idi. îkinciyapıt ise "Batı mberto Eco son romanı Düşününde Türk ve "Baudolino"da (Çev.: Islam îmgesi" adını Şemsa Gezgin, Doğan Kitaşıyor. Batılının tap, 2003) onu öteden beri çok düşündüren, denemelerinde çok sık gözünde nasıl bir ele aldığı bir konuya değiniyor: Ta görüntü rih kayıtlarının güvenilirliği. oluşturdu&umuzu anlaEco'ya göre insan zihni kendi dünmak için hu önemli yasıni yaratacak güçtedir ve daha yapıtları okumak sonra da bu kendi yarattığı dünya içinde inançlannı oluşturıır. Kiigerekiyor. çük bir çocıığun kendı havalinde Bu konuda şunları yarattığı canavarlardan korkması gisöylüyor Kula: bi, insan, kendi hayal ürünü olana bıınıın "lürkiye'nin Avrupa hayal ürünü olduğunu bildiği zamanlarda Birliğine girmesi bile inanmayi sürdürmüştür. konusunaa Avrupa 'da llkçağ düşünürlerinden Afrikalı Tertullian (c. 160220IS) "Credo uuia impossibile" ve Türkiye'de (Inanıyorum çünkü olanaksız) dediğinde, yürütülen tartışmanın kendisi inançlı bir Hıristiyan rahip olarak ilgili tarafların ortak görevyapıyordu. Bu sözlerini inancı küçümçıkarlarına uygun ve semek için söylemediği, aksine kutsal ve disağduyulu bir ni inancın temelinde gerçeküstiinün yattığıyaklaşımla nı vurgulamak için söyledigi açıktır. yürütülebilmcsinin Tanrı arayışı temel koşullarından Insanın her çağda doğaüstü güçlerin varbiri dc, ortak tarihsel lığına inanma gereği duyduğunu kabuJ edersek, hayatın günlük basit gerçelder ötesinde geçmişten kaynaklanan bir anliimı olduğunu düşünmesi insan için düşünsel gelenek ve belki rahailatıcı bir diişüncedir bile diyebibirikimin ortaya konul liriz. llkçağ ve Ürtaçag dü^unürleri, insanın masıdır. Bu yapıhrken Tanrı'ya auyduğu inancın, inanctn kendisi söz konusu düşünsel kadar önemli oldugunu söylemişlerdir; hatbirikimin, eleştirel bir ta insanın doğal olarak içinde taşıdığı Tanrı arayışı, Taıırının varlığının kanıtı sayılır. Bu yaklaşımla, gerçeklere Hıristiyan felsefesine göre, Tanrı var olmave güncel beklentilere sa bile, insanın onu yaratması ve ona inanuygun bir biçimde ması zorıınlııdur sonucu çıkar. Inanç ve gerçeklik, fefsefenin en temel lenmesı onem araştırma konularının başında gelir. Umbertaştmaktadır. to Eco, her çağda ama özellikle de Ortuçag Bu amaçla, Kant, da inancın boyutlarını araştırıyor "BaudoliHerder, Hegel, Marx ve no" romanında. Aslında konıı din çerçeveEngeh'in yapıtları sinden de çıkıvor roman içinde, çok genel bağlamında Avrupa anlamda inandıklarımız ve inanmak istediklerimiz çevresinde dönüyor: Canavarlar, gaDüşüncesinde Türkiye rip yaratıklar, mitler, azizler, kehanet, doğave lslam Imgesi üzerine üstü olaylar anlatılıyor. Romanın baş kahrayaklaşık on yıldan beri manı Baudolino'nun zaten ilk öğrendiğimiz çalışmaktayım. Bu kiözelliği, durdurulamaz bir yalancı olduğu. tapta yer alan, irdeleZevkie, sürekli hikâyeler uydurduğu. Bazen meler, söz konusu zabu uydurmalar sayesinde hayatı kurtuluyor, bazen de başına olmadık dertler geliyor. man dilimi içerisinde "Baudolino" 1204 yılında, Doğu Roma boyutlandırılarak Imparatorluğu'nun yanmakta olan başkenyetkinleştirilmiştir." Bu ti konstantinopolis'te geçiyor. Romanın biönemli çalışmatarı çemsel yapısı ise Boccaccio'nun "Decamekaçırmayın. ron"u biçimindc kısa eğlenceli hikâyelerden Bol kitaplı günler.... oluşuyor. Yalancı olduğunu kabul eden ve bununla adeta övünen Baudolino olağanüsTURHANGÜNAY Baudolino Barbarossa ile karşılaşır. Anlattığı yalanları seven imparator, onu yanına alır ve onun bu uydurmacılık yeteneğinden faydalanmaya ve onu oglu gibi sevmeye başlar. Böylece köylü çocuk Baudolino, bir anda tarih yazan Roma Imparatorluğu'nun, tam da tarih yazan çevresi içinde bulıır kendini. Bu da tabii tarihin ne denli uydurmaca olduğunun çok kereler altmı çizer. Yeni bulduğu babasıyla farldı bir çevre edinen Baudolino, Freudcu bir aşkın da içinde bulıır kendini, "babası" imparatorun karısı Burgundy'li Beatrice'ye âşılc olur. Beatrice'ye duyduğıı aşk, fantezi ve hayal ürünü birtutkuya dönüşür. Hiçgörmediği bir kadına âşık olan bir şairin yerine sevgilisine mektuplar yazar, bu durum hem kendi aşkını gizlemesine hem de dııygularını ifade etmesine yarar. Bu mektuplan da imparatoriçeye yollayarak Cyrano gibi kendini giz^ ler. Aile içi a^k, Eco'yu sevdiği başka bir konuya, teoloji tartışmalanna tetirir. Baba, ügul ve Kutsal Ruh üçlemesi hakkında geniş bir tar tışma başlatır romanın dokusu içinde. Bu tartışmayı yazarın ne denli sevdiği, romandan taşan bir boyutfa ele alışuıda hissediliyor, çok detaylı, soyut ve yer yer de komik ıınsurları kullanarak etraflıca Isa ve Tanrı ilişkisine değinme lırsatı buluyor. Bu romanı okurken çok sık "Gülün Adı" ile karşılastırdım. Sanırımondan kalan tadı bulacağımı sanarak başladığım için "Baudo lino "yu okumaya, bu yeni roman hep biraz eksik kal dı. "Gülün Adı" romanı bir tek öykü etrafında gelişen olayları anlatıyordu. Çok akıllıca dokıınmuş öyküsü, ürtaçağ felsefesini hiç tanımayanlara bile tat verecek düzeydeydi, ayrıca Aritoteles'in "Poetika"suıın ikinci cildini arayış hikâyesi, polisiye roman gibi sürükleyici gelişiyordu, Romanın bir bölümünden sonra katilin kim olduğunu tahmin ettiğimiz halde, cinayetlerin nedeni ve gizemi hâlâ korunduğundan, heyecan ı romanın son sayfasına kadar soluksuz bir okuma getiriyordu. "Baudolino"da ise, kayıp bir metinden söz edili yor yine ama bu metin hiçbir şekilde bir gerilim yaratmıyor, roma nın başında söz edilen bu metin den yüzlerce sayfa hiç söz edilme mesi, okurda yanlış okumuş olabileceği fikrini bile doğuruyor ve sonunda konıı metne geldiğinde U artık hiç önemli olmadığını düşündürüyor. Aynı şekilde lmprator Frederic'in ölümii de birgizem taşımasına rağmen, romanda gerekli gerilimi yaratmıyor. "Baudolino" ne eski çağların "Decameron"u gibi çerçevelenmiş bir öyküye sahip, ne de "Gülün AdV'ndaki gibi bir övkü etrafında toparlanabilmiş. Gerçeklerlc fantezi iç içe geçtiğinde de, hangisinin haval ürünü hangisinin gerçek olduğu çok fazla açıklıkla belir tilmiş, bu da romanı Lelki kolaylaştırmak ve daha kolay okunur hale getirmek için yapıl mış olabilir f akat aynı zamanda anlatıyı zayıflatan bir unsur olarak kalmış romanda. Romanın kuşkusuz en güzel bölümü girişteki "Baudolino Yazmaya Baslar" başlıklı bö lüm. Burada çok içten bir sesfe tanışıyor okur. Baudolino'nun karman çorman Latince, ltal yanca ve Almanca karışık bir dilde, üstelik üzerinde eskiden kalma yazılar olan bir kâğı da yazdığı bu ilk denemesi, uydurukçu bir çocuğun ağzından birinci şahısta anlatıldığı için çok inandırıcı ve sevimli geliyor. Daha sonraki bölümlerde Baudolino, Bizans tarihçisi ne yaşamöyküsünü anlatırken aynı ses tonunu dııyamıyoruz, anlatının birinci şahıstan üçüncü tekil şahsa geçmiş olması hoş olmayan bir mesafe yaratıyor. Bir başka nokta da, Eco'nun roman için can alıcı olacak bazı bölümleri fazla hızlı geçtiği izlenimini vermesi. Örneğin, köyiine dö nen Baudolino, bir an için gerçek babası ile onu evlat edinen imparator arasında seçim yapmak zorunda kalıyor, fakat bu duygusal an hiç üzerinde durulmadan baska bir konuya geçiliyor. Baudolino'nun âşık olması, evlenmesi, sonra karısını ve yeni doğan bebeğini kaybetmesi de tam tamına üç sayfada geçiştiriliyor. Sanki Eco bir an önce asıl sevdi ği konulara dönmek için sabırsızlanıyor. Acaba "Gülün Adı"nm yazan olmasaydı, Eco'yu ilk kez bu romanda tanımış olsaydım aynı şeyleri hisseder miydim diye soruyorum kendıme. Belki hissetmezdim, ama bir başyapıtın ardından, hele hele aynı dönemi ve benzer konuyu işleyen bir roman yazdığında ister istemez karşılaştırma yapıyor insan. Haçlı seferlerini ve 8(K) yıl öncesinuı Istanbul'unu merak edenlere, tarih sevenlere ve tabii Eco severlere yine de romanı okumalarını öneririm. "Gülün Adı" olmasa da, güzel bir roman. Ayrıca Şemsa Gezgin'in çevirisi de kusursuz.* [email protected] HDb geçBen bölümler Kayıp bir metln KİT/UP Imtiyaz Sahibi: Çağ Pazarlama Gazete Dergi Kitap Basım ve YayınAŞyi temsilen Cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuk: Yayın Danışmani: Turhan Cünay : Sorumlu Müdür Mehmet Sucu Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı Baski: Sabah Yayıncılık AS o Idare Merkezi: Türkocağı Cad. NO: 3941 CağalOğlU, 34 334 İStanbUİTel:(212)512 05 05 >Reklam:PubliMedia tü yaşamöyküsünü, Ayasotya'da tanıştığı Bizans tarihçisi Niketas Choniates'e anlatıyor. Baudolino'nun yaşamı, parçası olduğu Dördüncü Haçlı Sercri ve tarihsel bilgiler ışığında (bu romandan sonra doğru biBnen tarihten şüphe duymaya başlıyor insan) anlatılıyor. Eco'nun Baudolino'sunun bir özelliği de dııyduğıı her dili büyük bir taklitçiliklc öğrenme yeteneti; duyduğıı her aksanı kolayca kapan, dilleri de kısa zamanda öğrenen bir köylü çocuğu Baudolino. Eco burada yeniden çok sevdiği bir konuya, dilbilime demir atıyor. Bu, dilleri ve dolayısıyla kültürleri çabıık kavrayan çocuk, bir gün ormanda, atının üzerinde Roma Imparatoru Frederic 682 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle