Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A (Jenç Türk Cumhuriyetinin uluslararast diplomasi alanına adım atışının ilk belgesini oluşturuynr Lozan Bartş Antlaşması. Türkiye açmndan hâlâ ilk günkü gücünü ve anlamını koruyan bu onur belgesinin imzalamşından bu yana 79 yıl geçti. Ama hâlâ bizlere tştk tutuyor. Lozan Bartş Antlaşmasımn sürekli gündemde tutulmast gerekiyor. "Esin kaynağı ve olümüne kadar yol göstericisi Atatürk, 2. Dünya Savaşı'mn sonuna dekuygulaytası ise Itıönü olan Türk devrimlerinin ve bunlara dayalı dış politikamn temel taşlarından en önemlileri, iç ve dış düşmanlara karşt kazanılan Ulusal Savaş ile Lozan Barış Antlaşmasıdır." Hiç unutuımaması dileğiyle... Sevgili Aydtn Aybay Hoca mtzdan bir mektup aldık aynen yayımlıyoruz: "Cumhuriyet 'Kitap'ın 20 Haziran 2002 günlü sayısında Mehmet Ergün aaıyla yayımlanan 'Markopaşa üzerine sâ'z alırken başlıklı yazı ile ilgili hir iki sözüm var. 1) Anladığım kadartyla ne Bay Ergün ne de Bay Öner Yağcı, Markopaşa ve araıllan yayımlanırken bu dergiyi izleyecek yaşta depUermiş. önun için olacak, biri bir yanlış yaptyor; öteki onu düzelteyim derken başka bir yanlışa düşüyor. Örneğin 'Öküz Mehmet Paşa' başlıg'ı ile yapılmtş bir yayın vardır. Markopaşa'nın izleyicisi olan üniversite gençliği, ünlü Marmara Lokalinde, Markopaşa'nın bütün ardülartm pkurlardı. Bunlar arasında Öküz Mehmet Paşa da vardt. 2) Yazıda 'Işte O' başlığı ile yayımlanan ardıldan sözeailmiyor Herhalde bunu bulamamışlar. Ama ahkâm kesmeye gelince, durmak bilmiyorlar. 3) O zamanki (19461950) üniversite gençliği Bay Ergün'ün sandığı gibi aptal değildi. Sahte Markopaşa hemen teşhis edilmiş ve dışlanmıştı. Bunu çtkaranın o zamanki 'derin devlet' destekli ajanlar olduğu da bilinirdi." Uyarılart için Aydın Aybay a teşekkür ederiz Bol kitaplt günler... NİHAT ATEŞ Gülsüm Cengiz'in kitabı 4. baskısıyla okur karşısında ülsüm Cengiz'in bugünlerde dördüncü basımını yapan şür kitabı Ey lül Deyişleri'ni okumuştum ydlar önce. ilk basımı Kasım 1987 tarihini taşıyor künyesinde. 1987'deki bana gönderiyor kitap, beni şimdi. Ülkelerin tarihi için kısa ama insanların tarihi için uzun sayılabilecek bir zaman dilimi içinde çıkılan bir yolculuk bu. 1987 yılındaki ben. Yeni yeni şiirler yazmaya basîamışım. Neyi nasıl yazacağını karıştıran, îcarman çorman bir sürü sözcüğü deha ürünü şiirler olarak gören on yedi yaşında bir ben. Aynı tarihlerde Gülsüm Cengiz bir ozan, 70'lerin sonları ve 80'li ydların ortasına kadar yazdığı şürleri kitaplaştırıyor. Hayat bizi bir yerlere hazırlıyor ve on beş yıl sonra kesisecek yollarımız. Ama benün Eylül Deyişleri'ni tanımam çok daha önce. Yıl 1990, kitabın ilk basımından üç yıl sonra. Keşke okuduğum kitaplarla ölçebilsem hayatımı. Bunun en güzel yöntemi bu işte. Yıllar önce okuduğunuz bir şiir kitabını alırsınız önünüze ve değişime inanmayan bir tutucu ya da annesinin karnından bir deha olarak doğan tnsan üstü bir varlık olarak görmüyorsanız kendinizi, başlarsınız yolculuğa. G Evliil Devislepi Gülsüm Cengiz'in "Eylül Deyişleri" ilk baskısını 1987 yılında yapmıştı. 12 Eylül darbesinin etkilerinin yoğun olarak yaşandığı uönemde okur katında sıcak bir kaoul görmüş kitap. kin, niteliğinin bile değişeceği, göndermesini yapıyor ve dediğim gibi ikısini uyaklayarak okurıın dikkatini tam bu noktaya yoğunlaştırmasını sağlamaya çalışıyor. Bugünde durarak geleceğe yapılan böyle bir gönderişin arka planını çok iyi anlamak gerekiyor. Bu arka planda insanın kültürel birikiminin ve insan bilincinin dolayımsız, doğrudan bir bilinç olmadığını görmek olası. insanın biHnçsel gelişimüıüı aşamalarını da anlamak mümkün. Hepsinin dışında bir de benün yukarıdaki okumamı katarsam bu iki dizeye sıkışan bütün göndergeleri alımlamış olur ve okuduğumuz şiire de açılmış oluyoruz. Sade, kısa, anlamsal boyutta fazla yalınkat gibi gözüken bir şürin yaptıklanna bakın siz! Tam bu noktada, geçen gün bir arkadaşımla yaptığım bir konuşma geldi aklıma. Arkadaşım "açık anlatımlı, yalın ve ilk elde hemen anlaşıldığı düşünülen şiirlerin aslında yazılması ve alımlanması en zor şiirler" olduğunu söylemişti. Eylül Deyişleri'ni tekrarokuyunca daha net anladım söylediğini. Bir şiir ne kadar açık ve yalınkat olarak görünürse görünsün; o şürüı yapı malzemeleri olan sözcüksel ve kavramsal karşılıklarının tarihsel yolculuklarını içinde barındırdığını ve bir de yazılan şürin zamansal süreçleri, yine yazıldığı topraklar ve o toprakların kültürel birikünleri de işin içine katıldığında, okunması hiç de öyle bazılarının sandığı gibi "okudum, anladım, bitti" formülüyle olmuyor. Şürin bir bütün olarak ve bütün katmanlarıyla kavranmasının gerekliliği ortaya çıkıyor. Işte iki sözcük "çiçekler ve "verecekler"in bana yaptıkları, yaptırdıkları ortada. Böylece her şürin okunma serüvenini de çözmüş oluruz biraz. Bizi gönderdiği yerde buluşacağımız insani duyarlılıkla ilgili bir tanımı olacağını da düşünürsek, duyarldığımızı ne kadar geliştireceği anlaşılır. Bekliyorum bahart, penceremin önündeki dala konan kuşlart. Erik dallannda bembeyaz çiçekleri gülen çocuk yüzlerini bekliyorumGüneşli sabahlart bekliyorum gülerek gitsin diye işlerine insanlar. Bir erik ağacı daha çıkıyor karşımıza. Göndermesi yine gelecek günlere doğru. Ama bu kez durağan bir durum söz konusu. Bekleniyor erik çiçeklerinin açması... Buradaki durağanlıkta bir mutlu gelecek beklentisi var. Toplumsallaşan bir gelecek bu. "Güneşli sabanlar"la beklenen gelecek, yaratılacak güzel günler. Kim yaratacak bu geleceği? Elbette işe gidecek, üretecek üısanlar. Peki nasıl işe gidecekler? O beklenen günler geldiğinde, gülerek. Ozanın bekleyişindeki durağanlık ile insanların gülerek işe gitmeleri arasındaki hareketlilik "beklemek" ile "gitmek" sözcüğü arasındaki gerilimli çelişkiyi yansıtıyor. Ozan bekliyor ama gerilimli sıkıntılı bir bekleyiş bu. Belki de eylemede bulunmak için çok yorgun duyuyor kendüıi. Ama kendi eylemsizüğüıi gelecek mutlu günlerin bir eylemine (gülerek işe giden insanların eylemüıe) bir karşıtlık kurarak, gelecekteki eylemin önemini ya da kendi bekleyişindeki sıkıntının da bir sonu olacağını düşündürerek, kurduğu karşıtlıkta, çelişkiyi berkitişi aslında onun varmak istediği ve söylemek istediği şeyin ne olduğunu hemen anlayıvermemizi sağlıyor. Ve eylemsizlik içüıdeki ozana, içindeki taşıdığı umut yüzünden "neden eylemsizsin" demek hakkını bizden alıyor. 1yi ki de alıyor. içüıdeki umudu bize de aktarıyor. Ama bize aktardığı bu umudun, bizde durağan olarak kalmasını istemiyor ve bunun bizde bir eyleme dönüşmesüıi istiyor. Eylül Deyişleri böyle çelişiklik ve karşıtlıklar kurarak anlatmak istediğini anlatan dizelerle dolu. Bu yöntemin gerçekçi şiir gelenefiimiz içinde sıkça kullanıldığını söylemek isterim. Bu anlamda da Gülsüm Cengiz'in şiiri gerçekçi şiirimizin biriktirip, aktardıklarından da yani geleneğinden sağlıklı bir şekilde yararlanmasını biliyor. Bütünsel anlamda Eylül Deyişleri, şiir geleneğimiz içinde sağlam bir yer buluyor kendüıe. Kendini geleceğe ve beni gönderdiği yere doğru, gelecekteki bana, şiirini yazarak hem tarihsel boyutuyla hem de insani bovutuyla zamansal bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculuğun varacağı yer ise çok açık: tnsanlığın kuracağı eşit, sömürüsüz, sınıfsız bir dünya. Ama çelişkisiz olmayacak diyor bir yandan. Çünkü çelişkili hayatın en oüyük şiiridir. • nihatates( a) msn.com SAYFA 3 Yolculuk ba?üyor Işte "Eylül Deyişleri". Akıyor usumdan. On sekiz yaşımda ilk ciddi, sarsıcı aşk vurgununu yaşamışım. Dudaklarımda buruk bir gülümseme o anlardan: "Yürürken şarkı söylemek geliyor içimden ve haftada bir menekşe aldığım kadtnla şakalaştyorum bazen"... Gülümsemem biraz daha yayılıyor ve anımsıyorum, ben de çiçekler alırdım ona haftada bir. Hafta sonları buluşurduk daha çok... Yalnız bizim çiçeğimiz menekşe değildi. Devam ediyorum şiiri okumaya: Kıpır kıpır, capcanlı bir şeyler var içimde aşk gibi, yaşam gibi. Kulağımda unutulmaz bir şarkı Erik ağaçlarının rüzgârla çağırdığı Okudukça batıyorum. Benim de bir şiirim yok muydu erik ağaçları üzerine, anımsıyor muyum? Bilmem; yok belki de, ama, varsa kesinlikle ona yazılmıştır. Çünkü bütün şürlerimi "ona" yazardım o zamanlar. Bugünlerdeyse bana bir şürin "ne şiiri!" olduğunu soranlara; okuduğunuz şiir sizi nereye gönderiyor ona bakın diyorum. Nedensiz değil bunu söylemem. Işte Eylül Deyişleri'ni okurken ben yaşıyorum tam söylediğim şeyi. Örneğin "bu bir aşk şiiri midir?' ya da "aşk şiiridir bütün şiirler" gibi soru ve önermelere kuşkulu bakışım da bundan kaynaklanıyor. Okuduğunuz bir aşk şiiri sizi toplumsal bir olgunun çapraşık ilişkilerini anlatmaya vardırabilir aşkların, içinizdeki ören yerlerine dönmüş köşelerini açabüir. Onun için şürlerüı "sizi gönderdiği yere bakın" diyorum ve ondan sonra karar verin o şürin "ne şiiri" olduğuna. Çünkü onun karşıhğı, sizin duygusaf ve akli yolculuğunuzun vardığı yerde karşdığını bulur. Ve orada tamamlanmış olur. "Yine Bahar Üstüne" şürinin beni gönderdiği yerlere bakın. Böyledir şiirlerin sizi çıkaracağı yolculuklar. Nisan 1977 tarihini taşıyan bu şürin son dizeleri: Bu bahar bu çiçekler en güzel yemişlerini verecekleroluyor. "Çiçekler" sözcüğüyle açdan, geleceğe doğru bir gönderme taşıyan "verecekler" sözcüğünün uyak yapdması, ozanın istediği vurgunun öneçdcarüması açısından önendı. O beklenen devrimci bir dönüşümün sonunda eşit ve özgürce paylaşdan bir dünyada, erik ağaçlarının verdıği yemişlerin tadının değişebdeceğini vurgulayarak insan aklının doğayla yaptığı mücadeleyi kazandığın zaman o yemişlerden alacağı tadın ya da çiçeklerinin görünüşlerinden alacağı zevSAYI 649 TURHAN GÜNAY Imtiyaz sahibi: çağ Pazariama Cazete Dergi Kitap Basım ve Yayın AŞyl temsilen Cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuko Yayın Danışmani: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı o Baskn Sabah Yayıncılık AŞ o Idare Merkezi: Türkocağı Cad. NO: 3941 CağalOğlU, 34 334İStanbulTel:(2i2)512 05 05 : Reklam: Publi Media CUMHURİYET KİTAP KITAP Cülsum Cenglz. şilrl gerçekçl siirlmlzln blrlktlrlp, aktardıklarından yanl geieneglnden saglıklı bir $ekllde yararianmasını bliiyor