23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TUFAN ERBARIŞTIRAN ".. ve benvn olmantz ıçin sm kavımlerden ayırt cltım." (Levililer20/26) "Öç benimdir, karşılılını ben verece îim " (tbranilere10/30) 'Çünkü kuvınim Uraili eüdecek olan reis senden çıkacaktır," (Matta2/6) "Ben ve Baba btrız." (Yuhanna Esperanza (Umut) "Utanç Gömleği" tarihi gerçeklerden yola çıkarak teolojik ve felsefi yüklemelerle hayli ilginç bir metin içeriyor. M . lı. l.l. l ( , n:i Michel del Castillo'dan "Utanç Gömleğj" 10/30) M uscvi ve Hıristiyanlık dinleri arasındaki temel farklılıklar yukarıda alıntı yaptığımız ayetlerde gizlidir. Ibraniler kendilerini Tanrı tarafından seçilmiş özel bir kavim olarak görüyorlardı. Buna karşılık Hıristiyanlar ise, Tann'nın Isa'nın 'surctinde, konuştuğunu ilcri sürüyorlardı. Bu nedenle iki dinin temsilcileri iki bin yıldır teolojik olarak aynı 'örtü' altında buluşamamıştır. Yahudi inancına göre "..yer benimdir; çünkü siz benim yanımda yoksul ve konuksunuz (Levililer25/23)" sözündeki ilahi anlam gereği kendilerini yeryüzünün efendisi olarak ilan etmişlerdi. Utanç Gömleği adlı kitap tarihi gerçeklerden yola çıkarak, teolojik ve felsefi yüklemelerle hayli ilginç bir metin içeriyor. Romanın kahramanı yargıç Manrique Gaspar del Rio siyasal karmaşanın ortasında kendini gösterir. Ispanya'da din ve mezhep çatışkıları, kavgaları günlük yaşamın sıradan bir parçası olmuştur. Ülkenin her tarafmda siyasal ve dinsel tartışmalar, isyanlar baş göstermektedir. Yazar çocukluğundaki Ispanya'nın otuzlu kırklı yıllardaki iç savaşlarını, kavgalarını tanımlarken bir yandan da karşı konulamaz bir gücün kendisini yönlendirdiğinin ayırdına vanr. Adını önceleri koymakta zorlandığı bu güçlü sesin sahibi üç yüzyıl yaşamış olan, yargıç Manrique'dir. Yazarla yaptığı karsılıklı konuşmalarda hem kendini aklamak hem de kendi çağınt farklı bir gözle tanıtmak istemektedır. Kitabın asıl özü bu da değildir elbette. Yargıç ve yazar bir imgedir aslında. Her iki konuşmacı da, 'dünü ve 'bugünü' simgelemektedir. Tarihsel gözlükle baktığımızda bu gerçcği daha net kavramıs oluruz. Engizisyonun yoğun olduğu yıllarda insanları dönek, hermetik (Yunanca hairesis: Seçme edimi), Yahudi ve pagan inançlı diyc haklarında soyağacını inceleyereK yakılmalarını, yaşamboyu hapse atılmalarınısağlayanbirkıırulıın yöneticisidir, yargıç Manrique. Kitabı ilginc yapan anlatım dili, kurgusu olduğu lcadar 'ikili' konuşmaların Buna yadsınmayacak bir katkı yaptığını da söyleyebiliriz. Biryanda yazarın hem kendini daha iyi tanıması için çocukluğunun geçtiği yerleri görmek istemesi, buralara ait anılarını canlandırması, ülkesinin yakın siyasi tarihini yargılamasını içeren bölümleri okurken, öte yanda ise yargıç Manrique'nin ona verdiği yanıtlann Bulunması kitabı tat alınabilirbir düzeye çekiyor kuşkusuz. Müslümanlann azalmasıyla birlikte Aragon veKastilya'nın Katolik hükümdarları dinsel ve siyasal birlik oluşturabilmek için özel bir kurum arayışına yöneldiler. Ülkedeki Yahudi, hermetik ve pagan yanlılann sayısal çoklukları Katolik inanç birliğini zedeleyeeek boyuttaydı. Papa IV. Sixtus 1478'de Ispanyol Engizisyonun kurulmasına izin verdi. Böylelikle tarihte eşi benzeri görülmemiş bir vahşet de başlamış oldu. Ülkede soyağacında özellikle Yahudi kanı bulunanlar inanılmaz işkencelerden geçiriliyordu. Zamanın IV. Laterano Konsili (1215) 'hermetik veYahudi' inancına karşı önlem almak amacıyla hükümdarları tahttan indirmekle tehdit etmişti. 1231 'de Papa Lx. Gregorius, engizisyonu papalığa bağlı olacak biçimiyle kurumlaştırdığını söylemişti zaten. îspanya'da Doketizm, Monofizidik ve Pelagiusçuluk gibi akımlar Hıristiyan dini üzerine olumsuz etki yapıyordu. Engizisyon için bu bir gerekçe olabilir miydi? Din ve tarih meraklıları bilirler: Yahudiler kendi dinlerine ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Ayrıca, Yahudilerin ticarette çok basanlı oldukları bilinmektedir. Zamanında çeşitli 1 I \S(, Iklli konuşmalar Ispanya hükümetleri Yahudi bankerlere borçlanmışlardı. Bu nedenle Yahudiler kendi dinlerinin gereklerini çok rahat bir biçimde uygulayabiliyorlardı. Hıristiyanlık öğretisi rafa kaldınlmak üzereydi artık. Başka bir gözle bakacak olursak şunu görürüz: Papalık kurumu ve rahipler sınıfı iktidarlarını kaybetmek üzereydiler. Tarihte tıpkı Akhenaton'un (Eski Mısır'daki kral/firavun inancı) yeni din öğretisindekiyaşananlargibiydi... Dinsel öğretinin siyasi iktidarı bırakması demek bu kurumlardan beslenen, güç alan ruhban sınıfının yok olması anlamındaydı. Buna 'dur' demek gerekiyordu. Yahudiler suçluydular zaten, Çünkü, hükümetleri borçlandırıyorlardı. Üstelik tsa'ya kesinlikle inanmıyorlardı. Yargıç Manriaue'nin şu sözleri çok anlamlıdır. "Başkaldıran o insanları itaat eder hale getirdik, yani düzene soktuk; bu olmaksızın hiçbir toplum tutunamazdı." (s, 30) Yazar kitabında oluşturduğu metinlerinde ikili anlatımla bir tür 'ayna' oyunu oynuyor sanki. Okura bir yanda Ispanya tarihi, iç savaşları ve günümüz Avrupa'sındaki anlamsız kavgaları, zulümleri anlatırken öte yanda yargıç Manrique'nin '..Yahudileri yalnızca krallıklarımızdaki barışı korumak amacıyla cezalandırdım' sözleriyle sarsmaktadır. Yani, tarih kendi iç dinamiğinde aynı davranışları sürdürüyor gibidir. Bu açıdan baktığımızda yazar pek de haksız değildir aslında. Bölgesel savaşlar, etnik kavgalar, dinsel tartışmalar ve dünya savaşları birer örnektir yalnızca. Yargıç Manrique'nin yüzyıllar öncesinden bu gerçeği görüp, 'Itaatle korunmuş bir inanç birliği olmaksızın toplumun yolundan sapacağını, uygarlığın dağılıp gideceğini' söylemesinin bugünün bazı gerçekleriyle bağdaştnadığını kim söyleyebilir ki? Bu arada küreselleşen dünya için de bir tür gönderme değil midir? Kitapta yargıç Manrique önemli bir yer tutuyor demiştik. Bu nedenle yazımızı biraz onun ruhsal boyutuna, günlük yaşamına, inançlarına kaydıracağız. Bunu yaparken yazarın kurnazlıklarına, sürprizlerine de şöyle bir değineceğiz. Yargıç Manrique içine kapanık, sofu, gösterişi sevmeyen, yalnız yaşamaktan hoşlanan biridir. Küçüklüğünae dayısı Don Almagro tarafından büyütülmüştür. Dayısı da bir dinsel kurumun resmi yetkilisidir. Bu nedenle dini öğretiyi ilk ağızdan öğrenmiştir. Yazar ustaca bir anlatımla (burayı okurlann dikkatine bırakıyoruz) yargıcın küçüklüğünde dayısının bazı davranışlannı ve sözlerini sıradan tavırlar gibi satırların arasına serpiştirir. Bu sıradan sözler ve davranışlar ne kadar bağlı olduğunu açıkça göstermektedir. Yine dikkatli bir okurun kitabın ilk sayfasından itibaren Ispanya'nın bir gezi ve sanat rehberi olmadığını kolayca anlayacağı kanısındayız. Heykellerin (Jose Saramago'nun, Ressam ve Genç kadın adlı kitabında olduğu gibi), mimarinin barok döneme ait tanıtımı, sanat değeri tasıyan bu yapıtların çağa yansıyan estetik kaygıları değildir anlatılmak istenen. Bunlar küçük birer aynntıdır yalnızca. Yazar bir sanat şöleni sunar gibi hazırlamış metinlerini. Oysa okuma merceğinizi incelttiğinizde bu anlatımın A Priori Bağlamında esneklik gösterdiğini söyleyebiliriz. Epistimolojik gerçeklik, ontoloji ve semiyotik tamlamalar ise altyapı oluşturmada kullandığı birer argümandır saaece. Yazar ısrarla şuraya dikkat çeker: Ortaçağda yaşanan dram, rezillik ve utanç tablosu o dönemin 'haklı' koşullarından mı kaynaklanmıştır? Bu tezi satırların arasında görebilmeniz olasıdır. Hayli iddialı bu tez metnin içinde karşıt bir tezle ortaya konur. Yargıç konuşuyor. "Bir zanlıya baktığımda gördüğüm sey, bir insan değil, bir dosyaydı.." (s. 203) Ortaçağda her şey Hıristiyanlık inancına 'göre' düzenleniyordu. Buna bilim, sanat, günlük yaşam, siyaset dahildi. Galileo, Bruno gibi isimlerin başlarına gelenleri unutmamız olası mıdır? Kepler ve Kopernik gibi gökbilimciler ileri sürdükleri görüşlerinde dini inançlara ciddi eleştirıler getiriyorlardı. Yüzlerce yıl Aristoteles ve Erasmus okutuldu. Papalık kurumu tarafından mezheplerin ve tarikatlann inananları büyük kıyımlara uğratıldılar. Aydınlar/yazarlar baskılarla sindirildiler, karşı çıkanlar işkenceyle susturuldular. tspanya'dan kaçan (ya da kovulan) Yahudiler çeşitli ülkelere dağıldılar. Yahudi ırkına ilk 'af' Pers kralı I. Kayser zamanına denk gelir. Yahudi asıllı kansı Ester'in üstün gayreti sayesinde Kral Kayser koşullu olarak Yahuaileri affeder. Ama aynı hoşgörü bir daha uzun yıllar sonra gerçekleşecektir.. Utanç Gömleği adlı kitap kendi alanında aykırı, okuru şaşırtan, hatta biraz yoran bir aüşünsel derinMe sahip. Elinize alıp da birkaç saatte okuyabileceğiniz bir kitap değil. Siyasi tarih, engizisyon, din savaşları gibi konulan yeniden eşelemeniz gerekecek. O günün bakış açısıyla bugüne bakıldığında çok büyük farklar olmadığını rahatlıkla algılıyorsunuz. Bugüne kadar doğru bildiğiniz, ikna olduğunuz bazı dinsel gerçekleri birkez daha masaya yatırmanız gerekecek. Özellikle kitabın içinde engizisyon bugün de var, üstelik o yıllarda gerekliydi tezlerini çağrıştıran bölümleri üzerine kesinlikle tartısılacağı kanısındayız. Bir ırkı topyekun VOK etmek için 'farklı bir inanca sahip ofmaları' yeterli midir sözünü unutmadan kuşkusuz! Yazarın anlatımı akıcı ve coşkulu. Kitabın başındaki tempo ivme kazanarak yükseliyor. Buna bir de yazarın kurduğu tuzakları eklediğini düşünecek olursak.. Yargıç Manrique resmi olarak görevine atandığında heyecanlıdır, tutuktur, ne yapacağını bilemez bir haldedir. Bir süre sonra insanları farklı bir dine inanıyor diye acımasızca ölüme göndermeye başlar. Ama sonunda o da bir insandır. Bütün yaşamı 'kapalı' geçtiği için olsa gerek, cinsel yaşamı niç yoktur. Bir gün yakışıklı bir şövalye ile tanışır. Bakın sonra neler olur. "Onu düşünmediğim tek bir günüm olmadı. Onun yakışıklılığını, havasını, görkemini fark edemeyecek kadar kör müydüm sanıyorsun?...Bckliyor, içimdearayıpbulamadığım, söylemeyi beceremediğim bir sözü duymak istiyordu. Bu güçsüzlük hâlâ içimi yakıyor.... Anlaşılması en güç gizin duvarına çarpmıştım.... o insanın benden ne istediğini Dİliyordum. "Yargıç Manriuue gibi katı, bağnaz bir insanın bile zaafları vardır. Dinin baskısı cinselliği örtse bile sonuçta ruhu, yüreği, eti kemiği ile bir insandır. Bunun itirafı kitapta tek cümleyle ama harika bir anlatımla tanımlanır. "Ben onunla birlikteyken hiçbir zaman inanç insanı olmadım, yalnızca insan oldum." (s. 206) Yargıç Manrique iki kez gizli gay duygulanna yenik düşmüştür. Burada dini baskının bireyin cinsel yaşamını nasıl etkilediğini de görmüş oluruz. Yazarın bir başka tilkiliği ise kitabın sonunda kendini gösterir. Yargıcın öz dayısı Yahudidir! Buna inanamaz bir türlü. Ama gerçekler çamurla sıv(a)namaz. Kendi soyağacını yeniden tanımak için Cordoba'ya yoîculuk yapar. Bu yolculuk kitapta sembolik olarak gösterilmiştir. Yazarın amacı şudur: Yargıcın bu yolculuğu yaparak kendi kimliğiyle tanışmasını sağlamak! Yaşamı bir aynada yansır. Oraya baktıkça kişisel geçmişini görür, dinsel kimliğinin katmanlarını tanımaya başlar. Burada dayısının Yahudi olduğunu öğrenmelde kalmaz, işkence gören bir kadınla tanıştığında kendısinin de Yahudi kanından geldiğini öğrendiğinde her şeyin sonu gelmis olur. Yazarın insanın tüylerini diken diken eden bir ustalığını daha anlatmalıyız. Manrique Yahudi olduğunu anladığında, "Daha rahat soluk alıyor." (s. 255) Bu cümle yaşamsal önem taşımaktadır. Yargıç yaşamı boyunca belki de ilk kez mutlu olmuştur. Huzurludur. Öğrenmesi gereken her şeyi acı da olsa öğrenmistir. I ler şey yerli yerine oturmuştur. Yap/boz oyunu bitmistir. Çocukluğundan belleğinde kalan alevler, yangınlar, bağırışlar, çığlıklar, sesler kaybolmuştur artık. Dinsel açıdan bir türlü bulamadığı huzuru kendi kimliğini tanıdığında yakalar. Ruhu ayetlerin üzerinden uçup gitmiştir. İşkence gören bu yaşlı kadın annesini tanımaktadır. Üstelik kendisini yangınların arasından çekip kurtaran da aynı kadındır.. Yahudi inancına göre el başa konur ve kişi kutsanır. Birlikte okuyoruz. "Manrique elini uzatıp yaşlı kadının alnınakoyuyor." (s. 233) Yargıç böyleyapmakla kendi inançlarını anımsar, bu doğrultuda yaşlı kadını kutsamış olur. Kitabın bu dramatik bölümü hayli duygu yüldü olduğu kadar düşündürücüdür de. Yargıcın pencereyi açıp 'hayır' diye bağırması öğrendikleri karşısındaki tepkisini yansıtmakla beraber bugüne kadar Yahudiler için verdiği ölüm cezalarına bir tür özür dilemedir. Yazann ironik bir yaptırımla yargıcın bir zamanlar yazdığı 'Engizisyoncunun el kitabı' şimdi karşısında insanların ceza çekmeleri için bir ölüm kitabı gibi durmaktadır. Utanç Gömleği adlı kitap medyatik ünü ol(a)mayacağı için çok satmayacaktır, kitaplıklann tozlu rafîarında kalacaktır, beJki de gizliden bir tepki nedeni olarak özellikle unutturulacaktır. Ama her şeye karşın edebiyat tarihinde yerini alacağına inanıyorum. Bu sözleri böyle bir kitaDin çevrilmesinden dolayı yayınevini kutlayarak noktalıyorum. • Utanç Gömleği/ Michel del Castillo/ Çeviren: Aykut Derman/ Can Yayınlart/ Mart 2002 CUMHURİYET KİTAP SAYI 638 KbnUğMbulmak DWInançlaraeleştirller SAYFA 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle