Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
0 K U R L A RA Bankalann ya da büyük sermaye kuruluslanmn yaytn yaşamma girmeleri konusunda epeydir konusuluyor. Böyle bir girişimin yanlışlığını dile getirenlerin (elbette yayınalar arasında) sayısı bir haylifazla. ' Yayınalığın yayınevlerinin işi olduğu, sermaye kuruluslanmn ise kendi alanlannda faaliyet göstermeleri gerektiği' sürekli dile getiriliyor. Konunun doğruluğu ya da yanlışlıh daha çok konuşulacak gibi görünüyor. Bu tartısmalar içinde bir olguyu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Mevcut yayınevlerimizin basmadığı ya da basmaya cesaret edemediği kitaplar da bu kuruluşlann girisimi ile yayımlanıyor. Yapı Kredi Yayınları, Türkiye Iş Bankas: Kültür Yayınları. Akbank Yayınları, Doğan Grubu'nun Doğan Kitap'ı.. yayınalık alanına giren büyük kuruluşlar. Bunlara şimdilerde bir de Koç Grubu katıhyor. Grup, 1997'den başlayarak yayımladığı kültür tarihimizin temel taşlanndan olduğunu düşündüğümüz üç kitabı bugünlerdepiyasaya sürdü. 1582 tarihli "Surnamei Hümayun" Osmanlı senlikîerini minyatürlerle günümüze taşımıs bir kitap. 1720 tarihli "Levni ve Surname" ise Lale Devri'nde 'Bir Osmanlı şenliğinin öyküsü'nü aktanyor hizlere. FotoSrafçılık, keşfinden kısa bir süre sonra yankı bulmuş Osmanlı topraklarında. Önemli sanatçılar ziyaret etmiş ülkemizi ve gorüntülemisler. Alman fotoğrafçı Max Fruchtermann hunların içinde en tamnmış olanı. "Max Fruchtermann Kartpostalları" albümü ise bize geçmişimizden olağanüstü görüntüler sunuyor. Bu kitaplar ve bundan sonra gelecek böyle kitaplar için teşekkür ediyoruz Koç Grubu na. Bol kitaplı günlerl... Kurt Hofmann'ın yazarla yaptığı söyleşiler Türkçede Thomas Bernhard'la Konuşmalar, Kurt Hofmann'ın sabırlı emeği, Sezer Duru'nun özenli çevirisi ile, hem okurlar, hem yazarlar hem de hayatı kavramaya çalışanlar için eğlenceli bir ders... BEYHAN SUNAL küz' diye damgayı yemişseniz, mezbanada kesilinceye kadar öküz kalırsınız. Baharda ot yediğiniz bilinir, sonra saman. Yazarlar için de böyle bu. O 'yazar' damgasını yemiştir. Onu mezbahaya satan köylü yayıncıdır, kitap ıiyasasına satar. Yazarın ne yaptığı bilinir. neğin ot yemesi gibi, yazar da düşünceleri yer. Bu bir yazar tarifi. Ve bir yazar tarafından yapılmış. "Bir köpek de bir ağacı ya da bir evin duvannı arar işemek için. insan yazmak istiyorsa durum buna benzer, su dökmek gibi. O zaman benzer şeyler arar, çoğunlukla kendi üzerine işer, çünkü en yakınındaki kendidir." Bu da yazma eyleminin tarifi. Bu da aynı yazar tarafından yapılmış. "Herhalde insan bir ağaç gibi sunuyor kendini. îşte köpekler de gelip dıbine işiyor. Ama dibine işenen ağacın kuruduğu görülmedi şimdiye kadar." Avusturyalı yazar Thomas Bernhard, niye yazdığını da işte bu sözlerle açıklıyor. Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıkan "Tnomas Bernhard'la Konuşmalar" bu ve benzeri "harbi" benzetmeler, itiraflar ve değinmeler, açıklamalarla dolu bir iz sürme. Gazeteci Kurt 1 loimann, kendisiyle röportaj yapılmasına henıen hiç izin vermeyen Bernhard'ı, söylediklerinin çarpıtılmayacağı konusunda ikna edebildikten sonra, tam yedi yıl boyunca söyleşi yapmış. Zira Bernhard, yazarlık kariyerinin başlangıcında, basını pek umursamamış. Kendisiyle yapüan röportajların ardını takip etmemiş. Ancak, sözlerinin çarpıtıldığını, kendi deyimiyle, "bir dramatik, bir iğrenç, bir komik, işlerine nasıl gelirse öyle birini" yarattıklarını görünce, basınla arasına mesafe koymuş. "Daha çok kitap satışı" için de asla bu tutumundan ödün vermemiş. Kurt Hofmann'ın yazarla söyleşileri iştebu nedenle önemli. "Alman dilinde yazan az sayıdaki önemli yazardan biri"nin yaşamına ve düşüncelerine dair, en elle tutulur belge, bu söyleşiler. Kitap, bilmeyenler için Thomas Bernhard'la tanışmak ve onun eserlerine geçiş yapmak için "sıkı" bir başlangıç. Bernhard'ı bilenler için ise, mizah duygusunun keskinliği ile bol kahkahalı, yaşama bakışının derinliği karşısında biraz hüzünlü, ama zaman zaman da "taşı gediğine nasıl da oturtmuş" duygusunu yaşatan doyumsuz bir sohbet. 1931 yılında Avusturyalı bir ailenin çocuğu olarak Hollanda'da dünyaya gelen Bernnard'ın dedesi de ülkenin iinlü yazarlarından. Yaşamını daha çok annesinin ailesi ile geçiren Bernhard, lise yıllarında zatülcenp ve verem teşhisi ile sanatoryumda yatmak zorunda kalmış. 18 yaşındayken dedesini, 19 yaşındayken de annesini kaybeden Bernhard, 195257 yılları arasında, Salzburg Mozarteum Akacemisi'nde müzik ve oyunculuk eğitimi gördükten sonra, yaşamını serbest yazar olarak sürdürmeye karar vermiş. 16 yaşında yazmaya başlayan Bernhard, yazma eylemi konusunda son derece alçakgönüllü; kendisini yazar olarak görmemiş hiç. Sadece yazmak istiyormuş. Söylediğinegöre, bunun yazarlık olduğu "rastlantı olarak" sonradan ortaya çıkmış. "İnsanın nasıl yazar olduğunu bilmiyorum. Bir sporcuya nasıl altı metre seksen santimetre atladığını soramazsınız, çünkü o zaman atlayamaz" sözleriyle açıklıyor bu durumu. Zaten yazmaya başlaması da ilginç bir öykü. Büyükannesi, "Toru638 Thomas Bernhard'la iz sürmelep... f Söyleşflerin önemi TURHAN GÜNAY Imtiyaz Sahibi: çağ Pazarlama Cazete Dergi Kitap Basım ve YayınASyi temsilen Cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuk 0 yayın Danışmani: Turhan Günay Sorumlu Müdür Fikret llkiz CGörselYönetmen: Dilek Akıskalı Baski: Sabah Yayıncılık AŞ o Idare Merkezl: Türkocağı Cad. No: 3941 cağaloğlu, 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 05 0 Reklam: Publi Media CUMHURİYET KtTAP numla ne yapacagı mı bilemiyorum. Bizim oğlan bir işe yaramıyor, size yollayayım da yazar olsun" demiş Demokrat Halk Gazetesi'nin sahibine. Bu, Thomas Bernhard için profesyonel yazarlık yaşamının ve aynı zamanda "kısa" denilebilecek bir politik deneyimin de başlangıcı olmuş. "Aslında bakkal Bernhard, kitabın önemli bir bölumunde, yayıncılar, yazarlar ve eserlerlni yönedükkânı açmak is ten ve sergiieyen tlyatro dünyası İçin de acımasız eleştlrller yapıyor. tiyordum, ama DeBernhard, kitabın önemli bir bölümünde, mokrat Halk Gazetesi'nde çalışmaya başlayayıncılar, yazarlar ve eserlerini yöneten ve dım. Sonra gidip partiye üye oluum, ama iki sergileyen tiyatro dünyası için de acımasız gün içinde kenuimi kötü hissettim. Bir aptaleleştiriler yapıyor. "Tiyatro zor, kişiliği olmalık ettim deyip üyelikten çıktım." yan bir iş" diyor bir satırda, "bir yığın zayıf Kitap boyunca, Ilıomas Bernhard'ın ilginç insan" diye niteliyor tiyatrocuları. Ama sonvaşamöyküsünün yanı sıra, genelgeçer değerra, tiyatronun kendisi için, para yanında dostler ve kavramlar konusundaki şaşırtıcı yaklalukların sürmesi için nasıl önemli olduğunu, şımlarını da okuyorsunuz. Bir yandan yorumyaratıcılığını nasıl etkilediğini de anlatıyor. larındaki keskinlik acımasızlık gibi geliyor, Böylesi çelişkilere söyleşi sırasında çok sık bir yandan da artlarındaki yaşam deneyimi ve rastlıyoruz. Bu bir yanıyla kitabın, yazarla kozekânın çekiciliği okuru teslım alıyor. nuşmalardan derlenmiş olmasının getirdiği Sözgelimi, dostlardan söz ediyor Bernhard: bir sonuç gibi görünüyor; bir yandan Bern"Benim bugün birçok dostum var, hepsini üç hard'ın da bütün insanlar gibi kafasının kayaşımdan beri tanınm, ama onlarla da sonunrışık olduğuna tanıklık ediyor, bir yandan da da konuşacak bir şey kalmıyor. Durmadan hayatın kendisinin böyle gelgitlerden ibaret omlet yiyemezsiniz ki, 'biliyor musun?', olduğuna... 'anımsıyor musun?', bıınlar insanın sinirini bozuyor. Bu da zamanla sona eriyor, ama geEğlenceli bir ders ne de onlar, gerektiğinde hiç düşünmeden bir Çoğu zaman insanlardan kaçan ve basına binlik isteyebileceğiniz kişiler diye düşünüdemeç vermek için kılı kırk yaran Bernrüm hep." hard'ın okuru ne denli önemseuiğini de yine böyle bir kafa karışıklığında anlıyoruz: "DeDemirleblebMer mek istiyorum ki, önemli bir şey ya da bir deYa da Kurt Hofmann ile söyleşi yaparken, ğer, bir şeyin algdanmasında çıkar ortaya yalkafasının içinde düşüncelerin nasıl uçtan uca nızca. Yankısında. Bu yoksa, değeri de yoksavrulduğunu anlatmak için de içinden getur. Duygularınızın da onların içinde kaldıçenleri anlatıyor: "Ben şimdi sizi öldürebilirğınız sürece bir değeri yoktur. Kimsenin duydim. Orneğin. Belki bu sizin için büyük bir madığı bir zamanda yaptığınız protesto da bir mutluluk olurdu, bilinmez ki. Ya da benim işe yaramaz, kendiniz onaa boğulur, yok olup için. (...) Mercedes'e binip buradan sessizce gidersiniz. Bunun da anlamı yok. Böyleceeviuzaklaşaca&mı sanmam, pencereyi açıp 'binizden çıkıp protestonuzu sunarsınız. O zarini öldürdıim' diyeceğimi de sanmam. Ben man da tepki önemlidir. Ya, 'Deli bu', derler gerçekten dışarıya fırlardım, bağrım açık, ya da 'Içeri tıkılmalı', ama herhangi bir etki pantolonun rermuarı çekilmemiş, yani bir çevardır işte bu durumda. Ya da başlarını salŞİt deli gibi, bana daha az ceza verilsin diye, larlar. Ben teslim olmam. Hepsi bu." insan o anda her şeyi düşünüyor." Sonuçta, Thomas Bernhard'la KonuşmaBernhard ile Söyleşiler, bir okur için, bazen lar, Kurt Hofmann'ın sabırlı emeği, Sezer zeki ve birikimli bir yazarın derinlikli dünyaDuru'nun özenli çevirisi ile hem okurlar ,hem sı... Bazen çılgın bir ihtiyarın hayat üzerine yazarlar hem de hayatı kavramaya çalışanlar çokça doğru, ama daha çok eğlendiren sapiçin eğlenceli bir ders... tamaları... Bazen de modern dıinya ve insan ilişkileri üzerine, genelgeçer değerlerle "deliSon söz de Bernhard'dan... "Her insanın lik, çılgınlık, nankörlük ya da acımasızlık" olakendi yolu var ve her yol da doğru. Sanıyorak değerlendirilebilecek, ama üzerinde dürum şimdi beş milyar insan var ve beş milyar şününce reddedilemeyecek demir leblebiler... doğru yol. lnsanların şanssızlığı, kendi yollaAma yazarın kendiyle de dalga geçtiği satırtından gitmek istemeyip hep cmşka yol araları okuyunca, sözlerine kulak vermemek elmalan. • de değil: "Uyuduğunda kötü uyuyan, kibirli, hain, sert, vumuşak, duygusal ve hepsi, isteThomas Bernhard'la Konuşmalar / Kurt diğiniz kadar sayın, hepsini bende bulacaksıHofmann / Çeviren: Sezer Duru / Yapı Kredi nız..." Yayınları SAYFA 3 K İ T A P SAYI