Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Georges ]ean 'Yazı, Insanlıgın hellegi'nde yazının geçmişine gidiyor Yazının ^criptorium'unda Mustafa Yıldırım Georges Jean'ın kapsamlı bir araştırma niteliei taşıyan, aynı zamanda ua konuya ilişkin genel kültür bağlamında bilgiler içeren kitabı, Osmanlı clöneminde Arap yazısından görkemli hat örnekleri üretmeyi başarmış olan bizim geleneksel kültürümüz yönünden de yeri geldikçe başvurulması ya da el altında tutulması gereken nitelikler içeriyor. KAYA ÖZSEZGİN ski Sümer ve Mısır yazısından başlayarak, yazının geçirdiği evrimin tarihine eğildiğimizde, birbiri içinde eriyerek dağılan, farklı kültürlerin ifade dünyasına özgü düşiince ve görsellik kalıpları oluşturan bu yazılı iletişim modellerinin insan varlığına tekabül eden yönleriylc karşılaştıkça, bizi derinlemesine kuşatan ve önümiizde sonsuz ufuklar açan büyülü bir diinyayla da yüz yüzegeliriz. Insanlar, onu kendilerinin değil, tanrı Thot'un icadı olarak görmüşler ve kendilerine sunıılan bu eşsiz ifade aracında, tanrılara özgü, erişilmesi zor bir yan bulmuşlardı. ü , hem düşüncenin somutluk kazanmasinda etkili olmuş, hem de harflerin bir araya gelerek oluşturduğu çizgi ve leke senfonisinde, gözlerine estetife bir ziyafet sunan görsel değerler keşfetmişlerdi. Dolayısıyla yazı, en eski örneklerinden itibaren, birer "ideogram" ve "piktogram" olarak görülmüşlerdi. Yazının bu ikilemli değer olgusu, ona yüklenegelen ayrıcalıklı Konumun saptanmasında, uzmanlara temel fikir bağıntüarı açısından yol gösterici olmuştur denilebilir. Ancak bu yazıların okunup çöziilmesi için harcanan çabanın ve kat edilen yolun önemi göz önüne alındığında, uygarlık tarihinin izlenmesinde, bu yazılar aracılığıyla vardan noktaların art arda dizilmesiyle ortaya çıkan büyük oluşumlar zincirinin payı hesaba katıldığında, yazı, başlıbaşına bir "keşif" anlamı taşıyacaktır. E O halde, yazının o gizemü "scriptorium"una girmekle, aşağı yukan altıbin yıllık bir uygariık serüveninin de, inişliçıkışlı, dofambaçlı, ama bir o kadar da ilgi ve merak uyandırıcı kapılarını aralamış oluruz. Kuşkusuz her yeni kapının aralanması, yazının karmaşık tarini hakkında pek de yaygın olmayan yeni bilgi donanımlarıyla kuşatdmamıza da olanak verecektir. Oncül bir ilade ve iletişim aracı olan resmin yerini, yazının alması, daha ük bakışta, insan belleğini devreye sokmuş, zamanın akışı içinde unutulup kaybolmaya yazgılı olan şeyin belgelenmesi olanağını yaratmış göründüğünden, yazılı tanhin doğuşunu da bütünüylehazırlaımştır. Ortadoğu ve Uzak Asya'dan Afrika ve Arnerika lütasına kadar çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olması ise, bu amaca yönelik insan uğraşında, ortak göstergelerin varlığını kanıtlar. Sayılı nüsnalar halinde hazırlanan elyazması kitaplardan, matbaanın icadıyla XI. yüzyıldan itibaren basılı eserlere geçiş, yani yazının laikleşmesi ve belli sınıfların denetiminden çıkarak büyük halk kitlelerine ulaşması, yazıyı bugünkü değer odaklarınC U M H U R İ Y E T K İ T A P Uygariık serüvenl dan birine oturtmuşsa da, onun arkasındaki zengin birikimi hiçbir zaman gölgelendirmemişiir. Hatta tam aksine, yazının tarihsellik misyonunu, dü ne oranla bugün biraz daha öne çıkarmıştır. Yazıya övgü düzen büyuk yazarların varlığı da bunu göstermektedir. Orneğin Apollinaire'in kaligramlarına bakılırsa, el hüneri olmaktan çıkması, yazuiın kaynağındaki e.stetik birikimlerin sa( dı^ı olmasına yol açmamıştır gene de. Ünlü dilbilimci litiemblc, L'Ecriture'de, yazı tutkıınu yazarlara ve ressamlara değinir, söz gelişi Miro'nun ya da Klee nin resimlerindeegemenligini komyan yazısal motiflerin çözülmesiyle, bu sanatçıların üslup özelliklerinin daha iyi kavranabileceğini savunur. Bu durm, indus vadisinde MohenjoDaro dönemi yazının, bazı elektronik aygıtlar yoluyla deşifre edilmesini öngören Finlandiyalı dilbilimcilerin çabasından çok da farklı bir şey değildir. Eski yazı örneklerinin iç yapılanna işlemiş olan gizemli anJam ilişlalerinin bir benzeri, aynı ya da benzer ilişkilerden yola çıkan çağdaş sanatçılann soyut biçim kurguları için de geçerlidir. Bugün yazının bir el hüneri olmaktan çıkması, gözün de yok olduğu anlamına gelmez demekte naklıdır Roland Barthes. Victor Hugo, "Yolculuk Defterleri"nde, Latin alfabesinin harflerine kendince özel anlamlar yüklemişti: Örneğin A, el sıkışan ya da birbirlerine sarılan iki dostun kucaklaşmasıdır. C, hilâl ya da aydır. H, iki kulesiyle binanın önyüzüdür. (Bizden, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun da Arap harflerinde, insan bedenine ilişkin form simgeleri bulmuş olduğunu anımsayalım.) Daumier'nin 1830'larda insan bedeninden tasarımladığı V harfi, sanatçıların alfabeye ilişkin tasarım modelleri geliştirmekte, birbirleriyle neredeyse yarıştılda rı gerçeğinı akla getirmiyor mu? Picasso, bir tarihte kendisine Arap yazılarından bir hat örneği gösterildiğinde, buna salt bir piktogram gözüyle bakmış ve anlamını bilmediği bu yazının, gerçekte modern bir tabloyla ^ vi/iıcl değerlerle dolu olduğunu söylemişti. Cieorges Jean'ın kapsamlı bir araştırma niteliği taşıyan, avnı zamanda da konuya ilişkin genel kültür bağlamında bilgiler içeren kitabı (*), ()smanlı döneminde Arap yazısından görkemli hat örnekleri üretmeyi başarmış olan bizim geleneksel kültüriımüz yönünden de, veri geldikçe başvıırması va da el altında tutulması gereken nitlikler içeriyor. Ancak Etieınble, yukarıda değindiğimiz ve kuşkusuz kendi türünün kapsamlı bir örneği olan kitabında, harflerin kökenlerine ilişkin ayrıntılı veyorumsal bilgiler verirken, Doğıı Islam dünyasının zengin kaligrafisine sık sık gönderme yaptığı halde, Georges Jean'ın kitabında bu kaligrafinin yapısal örneklerine gerektiği kadar yer ayıılmamıştır. Buna karşılık, özellikle yazının tipografik karakterleri, geniş bir gözlemle incelenmiştir. Kitabın arkasına ise yazının tarihsel geçmişine değinen ve alıntılara yer veren bir bölümün eklenmesi, konuya saltık bir yazı kavramı açısından bakılmadığının göstergesidir. Tanıklıklar ve belgeier başhğını taşıyan bu bölüm, kitabın neredeyse yansına yakın bir genişlik taşımakta, değişik alfabe türleri arasında okurun ilişkiler ve geçişler aramasını kolaylaştırmaktadır. Çivi yazısıyla yazılmış Uruk tabletlerinden Mısır niyerogliflerine, oradan Uzakdoğu ve Arap yazısına, Roma kodekslerine ve Latin yazısına uzanan bütün bir yazı tarihi, okura, bir gerçeği daha kanıtlamaktadır: Göstergelerden ve tasvirlerden başlayarak, bu göstergeleryardımıyla insanların mesaj fletme ve mesaj alma ihtiyaçları, uzun bir tarih dönemini kapsamakla kalmıyor, kitabın yazarının da belirtmiş olduğu gibi, bazı sayfaları bugün bile eksik olan "tutlcu dolu bir roman' olma özelliğini de kendi içinde yansıtıyor. Salt bir hesap kaydı ihtiyacı mı yazının doğmasına yol açmıştır? Yoksa daha karmaşık nedenler mi söz konusudur? Etiemble gibi soralım isterseniz: Yazı yazmayı öğrenmeden önce, okumayı mı biliyordu insanoğlu? Yanıtı ilginçtir Etiemble'in: Kar ve kum üzerine işlemiş olan hayvanın ayak izlerini, örneğin kaplanın ayak izini aslanınkinden ayırabilmekteydi ilk ınsanlar. O nedenle insanın ayak izi, onun ilk imzasıdır. Hangi tür olursa olsun, yazıların ifade ettiği düşünsel anlamları, onların kaligrafik özelliklerinden ve yapısal düzenlerinden soyutlamadığımız süıece yazı, bizim için, kendi söylemini kendisi üretmiş olan bilinmezlerle dolu bir evren olma niteliğini hep koruyacaktır. • (*) "Yaz1( tnsanlığın Belleği'V Georges Jean/Çev.: Nami Haşer, Genel Kültür Dizisi: 7/ Yapı Kredı Y/ 224 s. Ulus Dağına Düşen Ateş roman Demirci, Simav, Gördes, Kula, Gediz... Yurdumuzun, Kurtuluş Savaşımızda çok acı çeken toprakları... Asker' Makbule, Küçük Halil Efe, Parti Pehlivan, İbrahim Ethem Bey, Dudu Kadın ve diğerleri... Mustafa Yıldırım üç yıl süren bir araştırma sonunda, bağımsızhk savaşımını, tarihte eşine az rastlanır bir dayanışmayla, omuz omuza değil, yürek yüreğe veren 'Mustafa Kemal'in "isimsiz neferleri"nin romanını yazdı. TanMrioar VB belgeier H' El Bilgi Yayınevi Meşrutıyol Cad 46/A Yenışehır Ankara • Tsl 312434 49 99 Bilgi Dağıtım Narlıbahçe Sok 17/1 Cağaloğlu Istanbul • Tal 212522 52 01 Sakarya Cad 8/A Kızılay Ankara . Tel 312434 41 06 www bılgıyayınevı com tr • eposta ınfo@bılglyayınevı com.tr Bilgi Kitabevi SAYI 638