Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Aydın Boysan bu kez dostlanna yöneltmiş bakışlarım Yüzler ve Yürekler Temel dayanamamış: "Ula daha sipayum" demiş. Bir süre sonra Kürt yine seslenmiş: "Ulan bu sıpa erkek merkebin altında yürüyor" demiş. Laz yine dayanamamış, can havliyle: "Ula anam ölmüş, babam baki" demiş. Her konuştuğu sözde mizah ve mecaz yüklüdür Aydın Boysan'ın. Kitaptaki yüzlerin ilki Cevat Çapan'dır. Cevat Çapan'ın fotoğrafı altında şu notıı düşmüş Boysan: "Cevat'a sorarsanız, derslerine devam ettnekten pek memnun olduğu tck iiniversite, 'Akademi Dem'. Cevat'ın oradaki unvanı da profesör değil, peygamber!..." aynı 'Akademi' sahiplerinden ve müdavimlerinden Fethi Naci içinse: "Zaten koskoca ülkede yazı sanatı sahnesinin seyircileri o denli az ki, bu insanlar ancak minyatür bi azınlık... Ama tuhaftır, bu azınlık, "Mutlu Azınlık" da değil" ve ekliyor. "Yazı sanatı sahnemizde neredeyse hep dratn oynanıyor. Eleştirmen Fethi Naci ise bu sahnenin rolünü çok başanlı oynuyor, ama genelde kötü adam veya katÛ rollerinde..." dedikten sonra dramın bir başka penceresini açıp devam ediyor sözüne. "65 milyon nüfuslu bir ülkede toplumun ezici çoğunluğu, edebiyatla ilgili değil... Edebiyatın var veya yok oluşu, onların kafasında, yüreğinde ve yaşayışında, herhangi bir değişiklik yapmıyor... 'çoğunluk, düşünmek ve dııyumsamaktansa, rahat yolu seçip, inanmayı yeğliyor' der Ustatlar." Ve yazının sonunda mizah dolu şu sözler: "Ama benim yaramaz evladım, söz dinlemiyor. Kendisine: "Hem gözliik takıyorsun, hem de bıytk bırakıyorsun, çehren kalabalık oluyor, bari bıyıklarını kes!" diyorum, dinlemiyor. Ama umudumu yitirmiyorum... Yaşı henüz genç... Gün gelir dinler diyorum." Kitapta mizahın yanında, kara mizah sahneleri de yer almaktadır. Hoş, ben mizah denince, bütün mizahlar 'kara mizahtır' diyenlere katılanlardan biriyim. Kitabın birçok yerinde olduğu gibi, karşılıklı ' Yüzleri' ve' Yürekleri' bizlere, bu kişilerle yaptığı karşılıklı konuşmayla da ayrıca anlatıp tanıtıyor. Ünlü ve unutulmaz mizah aktörlerden Metin Akpınar'la yaptığı konuşmada; Metin Akpınar'ın tiyatro ve mizanla ilgili söylediği sözler insanın içini acıtan sözlerdir. Kaktüs çiçeğini kabare tiyatrosuna benzetip, Muhsin Ertuğrul'u, Haldun Taner'in öykü yazarlığına hayranlığını belirttikten sonra sözü tiyatroya getiriyor: "O kadar adını ettiğimiz, o kadar sevdiğimiz tiyatro, Türkiye'de yok... Bir defa, matematiksel olarak yok... 65 milyon nüfus, 2530 bin koltuk var. 25003000 civarında, tiyatro sanatçısı var. Diinya standardı % 10... Demek ki biz 2.53 milyon ülke olsak, fena değiliz. 65 milyon olunca, yokuz." Ve devamında "40 yılımı tiyatroya vermişim. Beni yoldan çevirip, niye tiyatro yapmıyorum diye suçluyorlar. Evrensel boyutlarda olmak istiyorsak, bundan da olmalıyız. Böyle olmayışı kültüriin gelişmeyişi demek." Bu konuşmanın devamında devlet ve hükiimetin, tivatro konusunda (ki bütün sanat dalları diyebiüriz) ne kadar duyarsız, vurdum duymaz olduğunu; sanatın ve sanatçının hiç mi hiç kadir kıymetini bilmediğini Akpınar şu sözlerle aile getiriyor. "Bir de tabii, ülke siyasi otoritesinin, görsel sanatlara ilgisi yok. Türkiye'nin geleceğini belirten, bin sayfalık bir yol haritası var. Bunda tek sözcükle, tiyatro lafı yok.. Görsel sanatlar lafı da yok." Bu 'yaşantı'ya giren 'yüzler' arasında aramızdan aynlan çokça yüzlere rastlamak da mümkün. Tabii bu yüzlere kitaptaki fotoğraflarına bakınca, insan yitip giden bu değerli ustalara hayulanmadan üzülmeden edemiyor ve tabii kitaptan kısacık da olsa anılarını okuyunca Aydın Boysan'a minnettarlığımızı sunmakbirborçtur... Bunlann içinde: Bedri Rohmi Eyüboğlu'nun öğrencilerine karşı sonsuz cömertliği, Ferruh Doğan'ın ölümünden önce, Boysan'ın son ziyareti, Edip Cansever'i, Aziz Nesin'i, Selahattin Pınar'ı, Reşat Ekrem Koçu'yu ve daha niceleri. Aramızdan ayrılanlar deyince, Cihat Burak ile ilgili bir anıyı aktararak analım. Cihat Burak, çalıştığı Bakanlığın Müsteşarı Orhan Alsaç, Cihat'tan bir ricada bulunur: "Ghat'çjğım işe bir gün zamanında gel! Sonra ne ıstersen yap! Ben hep o bir günü örnek göstereceğım" dedi. Cihat da buna razı oldu. "Bir akşam Missouri Restoran'a gitmeden önce, Sağlık Sokak'ta oturduğu apartman kapıcısını çağırdı. Dedi ki: "Şu benim daire yedek anahtarını al! Sabah içeri girip, beni uyandır. Giyinip sokağa çıkmadan da, uyandığıma inanma!" Böylece Cihat o gün, işe çok erken bile gitti. 8'de dairedeydi. Dokuza değin kimse gelmedi, 9'da da gelmedi. Cihat: "Bak hele! Herkes zaten geç geliyor" dedi. 9.30'da da kimse gelmedi. 10'da da. Çünkü günlerden Pazardı." Cihat Burak örnek bir ustadır. Nur içinde yatsın. Aydın Boysan," Yüzler ve Yürekler" kitabında, 150'ye yakın dost bilmiş, dost olmuş kişiyi, bildiği tanıdığı bu insanların yüzünü birer sahneyle, kısacık sahnelerle bizlere tanıtıyor; yüreklerini, düşüncelerini ve bilgilerini bizlere açıyor. Bu tanıdık yüzlerde kimler yok ki; şairlerden Cevat Çapan'danEdip Cansever'e, yazarlardan Fetni Naci'denYaşar Kemal'e, Aziz Nesin'denCihat Burak'a ve daha birçok sahne ve ses sanatçısı; ayrıca nice tanınantanınmayan yüz dahil 150'ye yakın simayı, kendine has dili ve biçemiyle anlatıyor Boysan. METİN FINDIKÇI izah, gezi ve denemeanı kitap larıyla yakından tanıdığımız Aydın Boysan, "Yüzler ve Yürekler" adlı yeni kitabı yaytmlandı.(*) 320 sayfadan oluşan "Yüzler ve Yürekler" kitabında Boysan, 150'ye yakın dost bilmiş, dost olmuş kişiyi, bildiği tanıdığı bu dostlarının yüzünü birer sahneyle, kısacık sahnelerle bizlere tanıtıyor; yüreklerini, düşüncelerini ve bilgilerini bizlere açıyor. Bu tanıdık yüzlerde kimler yok ki; şairlerden Cevat Çapan'danEdip Cansever'e, yazarlardan Fethi Naci'denYaşar Kemal'e, Aziz Nesin'denCihat Burak'a ve daha birçok sahne ve ses sanatçısı; aynca nice tanınantanınmayan yüzler dahil 150'ye yakın simayı, kendisine has dili ve biçemiyle anlatıyor Aydın Boysan. Akademi Cuma müdavimlerinden Cevat Çapan, beni Akademi Cuma'ya katılmamı sağlaması sayesinde Aydın Boysan'ı (kendi deyimiyle genç yaşlarında) tanıdım. Tanışma faslını anlattığı bir fıkra ile tanışmamızı renkli kılmıştı. Fıkra yanılmıyorsam ve doğru anımsıyorsam; insanları öldürüp, merkeplerini aldıkları bir zamanda: Bir gün Lazlann kervanının yolunu kesip, hepsini öldürdükten sonra merkeplerini aünışlar. Kürt, bir süre sonra bir de bakmış ki, Temel bir merkebin altına çökmüş merkep taklidi yaparak ayakları dibinde yürüyormuş. Arkadaşına seslenmiş: "Bu merkepteTbir tuhafkk var, çok ufak ve merkebe benzemiyor." Kitapta "Yüzler ve Yürekler"den başka, Aydın Boysan'ın çıktığı gezilerde, tanıdığı yüzleri de bizlere aktarıyor. Gittiği o mekânlann tatlı bir dille bizlere coğraryasını çiziyor. Ayrıca "Kısa Sahneler" r>aşlığı altında beş bölümden oluşan yazılan da okumak mümkün bu kitapta. Kitabın son yüzü, son perdesi "Neverest Hanım" yani Aydın Boysan'ın annesi. Annesinin yaşadığı çileli yaşamın özetidir. Bir dram sahnesiyle bitiyor kitap. Bu dram yazısınm altında ise anlamlı bir fotoğraf: Aydın Boysan'ın doğurn gününde güleryüzle çekilen fotoğrafı. Olüm ve doğum. Bir de çıkar uğruna bozulan Istanbul'un birçok yeri, talan edilen mekânlann ve beraberinde gelen tuhaf yaşama kültürü. "Akademi Cuma"nın mekânı Çiçek Pasajı bu yerlerden biri. Aydın Boysan eski Çiçek Pasajı'nı anlatırken, ah çekerek anlatıyor: "Birtakım takdir fukarası saldırgan yetkililerin, toplumumuzun eski parlak yaşama biçimlerini bunaltmaya çaiışmaları, zihinsel çölleşmelerinin sonucuaur. 'Demokrasi var' diye, topulumumuzun yerleşmiş yaşama biçimlerine saldırmalarına, tahammül edilemez" diyor. Bir gün, masaya gelen meyveden bir dilim yedikten sonra, Aydın Boysan: "Bir zaman evvel Bursa'da, erikler vardı; hoş kokardı açık güzel renkleri vardı. Eski şeftaliler vardı, yarma şeftali, elinle ikiye bölerdin, iğne batırsan suyu fışkırırdı. Şimdi her şey Washington oldu, demokrasimiz bile. "Yüzler ve Yürekler" keyifle okunan bir kitap. Genç yasına rağmen dolu dolu yaşamış ve yaşadıklarını anlatmış bizlere. Aydın Boysan'ın bu anlattıklarından nice dersler çıkarmak mümkün oluyor." YKY/Şubat 2002/3 V) s (*) Yüzler ve Yürekler/ Aydın Boysan/ onsuzla bir olmuı soz neşıtlı gizilgücün Bir çığlıksöz, doğru sona erecek! Hİ15ÜK UARÜAKA M "Nilgün Mttrmara'mn 'dtıktiloya çektiğı' şiirleriııin dosyasını, okııra 'aractsız' ulaşUrıyortız..." telos yaymcılık lstıklal Caddesı, tmam Adnan Sokak No 2 / 3 , Beyoğlu 80080 Istanbul Telefon (2121 249 24 80 Faks [212] 249 25 48 www telosyayincillk com telos@telosyayuıcıllk.oom KH/\JHLVM.HC1UHI IIOKSI KI.I,.N(.I;[. çoban yıldızı asaf güven aksel 'Neosol'la hesaplaftna: Fantezileri sokakla yüzleftirmek! yaralarım aşktandır furuğ ferruhzad "Uçmayt diifün Kuf ölümlüdür" kral hammurabi ve babil günlüğü horst klengel Yasalartnı tnşayazan bir uygarlığtn öyküsü... SAYFA 6