03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. •" Bir gün postadan Cemal Süreya'nın Uvercinka sı çıkageldi. Işte tam henim yazmayı düşlediğim şiirlerdi bunlar. Kitap için ağabeyime yazdığım teşekkür mektubumda, "Cemal'in sevi izleği ağırlıklı kitabı Üvecinka'daki şiirsel söylemi, toplumsal izlekli şiirlerdelkullanabilmeyi isterdim." diye yazmıştım. CemalSüreya "ikinciyeniakımı'mn önde gelen isimlerinden hirisi. ikinci yeninin yoğun imgesel söylemini, toplumcu gerçekçi şiirin yalın söylemiyle nasıl bağdaştıracakttmz? Çok güzel bir noktaya değindiniz. Toplumcu gerçekçi şiir izleğini sürdüren pek çok arkadaş bu yanılgıya düşüyor. Şiirin önüne konan toplumcu gerçekçi sıfatı, içerikle ilgili bir tanımdır. Söylemle, şiirin diliyle ilgili sıfatlar değil. Toplumcu gerçekçi izleği işleyen şiirlerde kesinlikle yalın bir dü kullandır diye bir kural yok. Bütün sanatların bir kurmaca, yaratı olduğunu biliyoruz. Bu yeniden yaratışta doğallığın, yalınlığın yeri yoktur. Şiirde doğallık, yalınlık bir dolgu, bağlantı gereci olarak yer alabilir, ancak belirtmeliyim ki o gün, Cemal Siireya'nın imgesel söylemini, kendi toplumcu gerçekçi şiirimde kullanabilme isteğimi dile getirirken, oluşmuş bir poetikam yoktu. Bir önsezi, beğeni ifadesiydi benimkisi. Haklı olabilırsın ama bu konu söyleşi sınırlannı aşan bir tarttşma konusu olabilecek boyutta. Biz yine söyleşimize dönelim. 1958 yılı yazında askere ayrıldım. Askerliğim sırasında, siyasal görüşlerim nedeniyle Ankara'dan Elazığ a sürgün edildim. Gözetim altında geçen askerlik siiremde doğal olarak okuma ve yazma olanaklarım kısıtlanmıştı. Terhisimden sonra kamu göreviyle atandığım yerlerde de izlenmem sürdüğünden 1970 yılında Konya'nın Kulu ilçesinde kamu görevimden istifa ettim. Elazığ'dan Konya valiliği emrine atandığımda ilçeye gelen veteriner müdürü ile yaptığımız pazarlığı anımsıyorum şimdi. Hiçbır dergi ve gazetede adımı ( şiir ve yazılarımı) görmek istemiyordu sayın müdür. İlk şiinniz 1962'de îmece dergtsinde yaytmlanmıştı. Başka şiırleriniz var mı o yıllarda yayımlanan? Ertesi yıl "Beşgen"dergisinde de bir şiirim yayımlandı. O ydlarda Istanbul ve Ankara dışında yayımlanan dergi yoktu. Olsa da, dağıtılamadığından ulaşamıyordum. Istanbul surlarını aşmaksa zorun da zoruydu. Gönderdiğim şiirler yayımlanmadıkçaurnudum.dırencirn kıruıyor ama yine de şiir dosyalarım kabarıyordu. Kamu görevimden aynlıp özel sektöre geçmemle, yazın yaşamımdaki kısıtlamalar görece de olsa kalktı. Yıl 1978, üç yıldır Kayseri'deyim. Ankara'da Kutluay Şakar'ın çıkardığı Yapıt dergisinde şiirlerim yayımlanıyor. Kayseri, yazın yasamımda önemli yeri olan bir il. îki kitabımın doğum yeri. Yanlış mı duydum, iki kitabım dediniz? Oysa ben yaltıız "Her Mevsim Acılarda" adlı kitabıntzın 1982 yılında Kayseri'de yayımlandığınıve ilkkitabımz olduğunu biliyorum... Yazın yaşamıma ilişkin bilgileriniz verili kaynaklara göre doğru. Ancak "Her Mevsim Acılarda" aslında benim ilk yapıtım değil. Bugiine değin sözünü etmediğim, 1978 Kayseri doğumlu "Ezilen" ddh bir kitabım daha var. Hiçbir zaman, yok saymamış olmama karşın, yazın çevrelerine duyurmamakla, sanırım ona büyükhaksızlık ettim. Yıllardan sonra, bugün bile o kitabımı oluşturan şiirlerin altına imzamı atabilecefiime göre, artık dışlanmış bir üvey evlat konumundan kurtulması gerektiğini düşünüyorum. Böylece nereden yola koyulmuş olduğum daha iyi anlaşılmış olur. Yakınlarda yayımlanacak olan "Bütün ŞürlerI" SAYFA 4 'Her Mevsim Acılarda dan 'Güz Balkonuna Bedrettin Avkın liklkikltap in başlangıcına bu yapıtımı da aknayı düşünüyorum. Yayımladtğtnız halde, kitabınm dağıtmama nedeninizi öğrenebilir miyim? "Ezilen"adından anlaşılacağıgibi, içerik olarak 70'li yılların toplumsal coşkusunu izlek edinen politik ağırlıklı bir yapıt. Birinci neden bu. Ikincisi kağıdı, kapafiıyla, baskısıvk görsel olarak niteliksiz, çok amatörce basılmış bir kitaptı. Yayınından sonra tanıştığım Kayserıli şairyazar arkadaşların uyarısıyla dağıtımını yapmadım. Sözünü ettığinız arkadaşlar kımlerdi; bugün de yazmayı sürdürüyorlar mı? MehmetÇağlıkasap, AbdulkadirBudak, Ahmet Ada, Fazlı Yalçın, Ayhan Gülsoy ve Sadullah Kutluer. Bunlardan Mehmet Çağlıkasap, Fazlı Yalçın, Ayhan Gülsoy ve Sadullah Kutjuer ne yazık ki yazmayı sürdürmediler. Üç kişi kaldık bugün o kadrodan. Kadro sözcüğünü özellikle kullandım. Çünkü, o kadroyla Kayseri'de çıkardığımız "Hakimiyet Sanat" adlı dergimizle sesimizi Istanbul'a ulaştırdık. Doğum özürlü o kitabımın yine de büyük yararı oldu; bana kucak açan, aralarına alan o güzel insanlarla tanıştırdı. Derginin de coşkusuyla, birbirimizle yarışırcasına yazdığımız, yayımladığımız yıllardı onlar; şiirime can suyu verdiğim yerdi Kayseri. Sevgiyle anıyorum onları. Sonrasını sanırım biliyorsunuz. Yalnız Kayseri'den sonra arada bir de Konya serüveni var. Göçebeliğim sürüyor yine. Konya'dan da ardımda bir başka güzel insanı, ilk kalem alıştırmalarına tanık olduğum öykücü Zeki Oğuz dostu bırakarak, taşı toprağı şiir olan Istanbul'da Aykın şiirine ae bir yer açma savaşımı... Bu savaşı kazamp, yazınımızda Bedrettin Aykın şiirine bir yer açabildinız mı? Bu sorunun yanıtını sanıyorum başkalarının vermesi gerekir. Bir insanın kendisi hakkında konuşması ölçüt olamaz. Tartının başkasının elinde olması gere kir. Ancak, yola çıluş noktamla, bugün bulunduğum yeri karşılaştırdığımda hiç de karamsar değilim. Geriye dönüp baktığımda şiirimde iki dönüm noktası görüyorum. Biri Kayseri buluşması. Yukarıaa sözünü ettiğim gibi, yazdıklarınızı bir yerlere ulaştıramıyor, yayımlayamıyorsanız; incinir, yorulur yarıştan koparsınız. Burada sevgili Ruşen Hakkı' nın bir yazısındaki "Neden bu kadar gecikti Beurettin Aykın bilemiyorum."(3)sorusuna değinmeden geçemeyeceğim. Kuşkusuz Anadolu'da taküıp kalmaktı neden. Kayseri'deokısırdöngüyü aşmasaydım, koşudan kopabilirdim de. ikinci aşamamlstanbul'a gelişimle başlayan süreç. Anadolu'da şair otnak, şair kalmak güç. Şiirin başkenti îstanbul. Taşradan gönderdiğim şiirlerimi yayımlamayan Varlık Dergisi, îstanbul'a gelişimin ikinci yılı şiirimi ödüllendirdi. Bugün birçok antolojide şiirlerim yer aldığına; bütün yazar sözlüklerinde t i r Bedrettin Aykın maddesi bulunduğuna göre, alçakgönüllülüğü bir yana bırakıp sorunuzu evet olarak yanıtlayabilirim. Yenigkan kitabımz "Güz Balkonu'yla öncekı sıirlerinizı aştığınızı süyleyebilir misiniz? Bu olguyu biçım ve içerik açtundan açımlar mnınız? Bencekonuyabiçim ve içerik açısından çok, şiirsel söylem açısından bakmamız gerekir. Çünkü irdelediğimiz şiir olduğuna göre, ne söylediğimiz (içerikten ) kadar, nasıl söylediğimiz (şiirsel söylemimiz, şiir dilimiz ) önemlidir. Seçtiğimiz izlek ne kadar güzel olursa olsun, şiirsel söylemi yakalayamamışsak, şiir olarak hiçbir değeri yoktur. Biçim de öyle. Ozgün bir söylem, izleğe en uygun biçimi de bulacaktır, Sekiz kitaba ulaşan birikimimle kendi söylemimi oluşturduğumu sanıyorum. Şiirin bir sürekli arayış, buluş olduğvınu düşünsek bile; bir yerden s(^nra bu arayış daha çok izlekseldir, içeriğe ilişkindir. Bir aşkınlıktan çok, f belki bir yerleşiklikten, oturmuşluktan söz edilebilir. Her izlek kendi biçimini de belirleyeceğinden.biçimsel biroturmuşluk da söz lconusudur. Her şair kendi duygu, düşünce ve bilinç dünyasının penceresinden bakar hayata. Oradan algıladıkları ile kurar şiirini. Yanıtını olusturan algılar ne ölçüde kendi öznel alJarı ise, şiiri de o ölçüde kendine özgüür, özel mülküdür. Buradan şiirin anonim olamayacağı; şairin belirli dönemlerde oluşan ortak söylemlerin tuzağına düşmekten korunması gerektiğini söyleyebiliriz. Sonuçta kendi oluşmuş söylemimin altını çizdiğimi, belirginleştirdiğimi söyleyebuirim size. Gültekin Emre "Yalmzltklar'a dek yayımladıh 6 şiirkıtabında yumuşak bir şiiri sürekli temize ceker Bedrettin Aykın."{4) saptamasıyla bir aşkınlık olarak bakıyor bu sürece. Bedrettin Aykın şıinnde, beşind kitabımz "Ansıztn Güz'le başlayan, "Sevda Sureleri", "Yalnızlıklar" ve son yapıtımz "GüzBalkonu'yla sürcn bir ıçe kapanışa; Gültekin Emre'nin deyişıyle, daha çok kendınizı ele aldıpnız, kendinizı deştt&iniz bir şiire yöneldiğinizi söyleyebilir miyız? Böylesi bir değerlendirme, çok yüzeysel birbakışla.işin kolayına kaçmak olur. Şair birey de bu toplumun içinde yaşıyor. Geri kalmış bir ülkenin bireyi olarak ,aynı yaşamsal sıkıntıları paylaşıyor; aynı acıları, umutsuzlukları, düşkırıklıklarını yaşıyor. Yaşadıklarını, tanıklıklarını şiirinin öznesi olarak, birinci tekil şahısla vermesi, nasıl kendini deşmek ya da bireysellik olarak tanımlanıvor? Toplumsal izleği vermenin kesin kuralı ikinci, üçüncü çoğul şahıs zamirleriyle mi konuşmaktır? Sevgili Gençay, sorunuzda yazısına değindiğiniz Gültekin Emre, bir sonraki cümlesinde ise "Kendınden yola çıkarak toplumla bütünleşmeyi deniyor bu kez. "diyor. Ozetle benim şiirimde yaptığım, toplumsala ben eksenli bir bakıştır. Şair birey olarak, o toplumun içinde yaşadığının bilinç ve sorumluluğunu taşıyan bir bakıştır bu. Öncekı yapıtlarınızda oldugu gibi"Güz Balkonu"nda da azmltkların sorunlarına, uzak ve yakın bir geçmışte yaşanan etnık ve dinsel kökenli ayrılık acılarına deiıniyorsunuz. Bu ılginiz nereden kaynaklantyordiye sorsam?.. Bu soru değişik zamanlarda, değişik kişilerce, daha açık bir şekilde "Ermeni misin" , "Kürt müsün" ya da Alevi misin diye soruldu. Yanıt olarak, bunun neyi değiştireceğini, insan olmanın yeterli olup olmadığını sordum. Ailemizi, etnik kökenimizi seçme hakkımız yok. Dahası dinimiz bile, doğar doğmaz, bize sorulmadan kimliğimize yazılıyor. Bütün savaşların birinci nedeni ekonomikse, ikinci nedeni etnik ve dinsel aynlıklardır. Insanlığın artık bunu aşması gerek. Insana ilişkin her sorun şiirime izlek olabilir. Şiirlerimin izlekleri tanıklıklanmdır. Son dönem şiirlertnizde sevi izleğini de sıkça kullandığınızı görüyoruz. Altına kitabıntzın adt "Sevda Sureleri". Bu izleği sıkça yinelemeniz, yaşamınızt renklendiren bir aşkla mı ilgili, yoksa aksine toplumumuzdaki sevgisizıiğe, yalntzlığa bir karşı çıkış, bir tepki mi? Güzel bir soru. Son iki kitabımın adlan bile sorunuza yanıt olabilir."Yalnızlıklar" ve "Güz Balkonu"... Ancak sevi izleği içinde bile, keskin bir dönüşle yaşamın katı gerçeklerine, toplumsala yer verilebilir. Özel yaşamım sevgisiz bir top Ben eksenli bakış lumda yalnızlıklarla, mutsuzluklarla geç ti. Mutlu olamadığım için şair oldum. Gülümsemeniz altındaki soruyu anladım."Sevda Sureleri" neoluyor diyeceksiniz değil mi? Evet haklısınız, onlar, bulur gibi olduğum bir mutluluğun şürleri. Ne olurdu o 'gibi' sözcüğünü kullanma gereği duymasaydım... Şimdi bir "Güz Balkonu"nda yine yalnız ve hüznümleyim."Yalntzltğtn üstüne doğuyorgün /SüCUMHURİYET KİTAP SAYI 636
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle