04 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. "O gösterişsiz hüzün'ün şairi •" kadar çok. Mutluluk bir gülmüş eskidcn/ adı üç kez anılan. Dıyorsunuz son kıtabınızda. Neden üç kez sorusu tatlt bır giz gibi takılıp kalıyor okurun aklında. Buna benzer bir sürü soruyu size sormak ıstegiyle doluyor okurun içı. Lavtacı Ovrik, Adil Nusıran kim, Gavriko nun meyhanesi neredeydi, Morandi'nin şişeleri nedir gibi sorular. "Mutluluk birgülmüş eskiden/adı üç kez anılan" ünlii Amerikan yazar Gertrude Stein'a bir gönderme. Hani şu arkadaşı Alice B. Toklas'ın Özyaşamöyküsü'nü yazan yitik kuşağın koruyucu meleği, Picasso, Hemingway, Scott Fitzgerald gibi ünlülerin arkadaşı o yaman kadına. Onun "A rose is arose is a rose" diye dillere pelesenk olmuş bir sözü vardı. Kaynak o. Ama siz de bilirsiniz ki, bir şiirde soru sorma isteği uyandıran gizler olması okura bir çeşit yaratıcılık haklu tanıma da sayılabilir. Lavtacı Ovrik ise bir giz de değildir. Türk müziği repertuvarında yalnızca iki şarkısı bilinen bir besteci. Bunlardan "Mestim bu gece, sen de bana mest olarak gel" diye başlayan hicazkâr şarkısı çok ünlüdur. Adil Nuşiran, John Berger'dan çevirdiğim 'Düğüne' adlı romanda rastladığım Lir masalkahramanı. Gavriko, Çengölköy'de iskele meydanındaki meyhanelerden birinin sahibiymiş. Ben kendisine yetişemedim. Elmasalınm sonunda varacağt yerdeyim derlili yılların sonunda oğlu Yorgo işletiyorken bir şaırin de ulaşabileceği son yerdedu. En son sahibi Necati Ağabey'di. siniz. Derin bir birikimin yaiınlık ve bilKardeşlik bağları elikle bütünleşüğiyerde. Bu anlamda ilk Morandi'nin şişelerine gelince, bakın itabınızdan bu yana kendi siırınize bakişte o gerçekten benim için gizli bir esin tığınızda ne hissediyorsunuz? kaynağı. Giorgio Morandi bir 20. yiizyıl Gollik Mustafa gerçek hayattan biri. Italyan ressamı. Soluk mor, kahverengi ş,iBir akraba. Kemah'ın, eski adıyla Pekeşeler, çanak çömlek resimleri yapmış. Siriç köyünden, gerçekten o köyün muhtairimin kardeşlik bağları olduğunu söylerı olan amcamın dünürü. "Pencereden yebileceğim resimler. Yıllardır Adam YaKar Geliyor" tiirküsünü ilk ondan duyyınevi'nin raflarındaki kitabını karıştırır muştum. Belki altmış yıl önce. Gollik sadururdum. Geçenlerde Ilhan Berk'in nırım "parmaksız" demek. Olay belki de Kült Kitabı'na bakarken adına rastlamaz Sarıkamış'ta geçmemiştir. Onu ben yamıyım? kıştırdım. Sözü edilen ceviz ağacını da Gollik Musla/a'ya, Bordolino Tepele oraya babam dikmiş, Havana'ya gitmeri'ne ve Gahvay'e aynı rahatlıkla süzülüden önce. Bordolino Tepeleri'ne, Galyor dızelenniz. Yaptıgımz göndermeler şiway'e ise ben gittim. Bordolino îtalya'da. irlerle bütünleşen parçalara dönüşüyor Verona'ya yakın, Garda Gölü'nün çevreSanki bir siirinizin sonunda masalcının sinde. Catullus'un yaşadığı yerler. Gal Cevat Capan ufcurlanan bır gençten, görunmez bır elın oynattığı satranç taşlanna geçebiliyor şiıriniz Bir anlamda modern kültürlerle gelenekseldeğerleraraunda, antlarla bayaller arastnda ince ilmekler kuruyor. Yazdtğınız gibi ışıl ısıl kalabahklardan, kemerlı köprülerden Frigya ovalarına geçiyorsunuz. Bir de galıba hep Darıca'ya, çocukluğunuza bağlanıyor iiırlerinız. Eskı Darıca'dan şiir evreninize girenler için neler demek istersiniz ? Çoğumuzun klarnetle, darbukayla, hatta davul zurnayla askere uğurlanmış arkadaşları olmuştur. Bu da onlardan biri. Modern kültürle geleneksel değerler, anılarla hayaller arasında ince ilmekler kurmaktan söz ediyorsunuz. "Işıl ışıl kalabalıklardan, kemerli köprülerden Frigya ovalarına" geçmekten. Babam Doğu Anadolu'nun bir dağ köyünden Küba'nın Santiago'suna, Havana'sınagitmiş nerdeyse yüz yıl önce. Annem miıbadelede Hanya'dan Darıca'ya gelmiş. Gerçek hayatta. Ben de, düşsel bir coğrafyada da olsa, kalıtımsal bir gezginliği çok görmemişim kendime anlaşılan. Darıca elbette çok önemli. Ilkokulu bitirinceye kadar orada yaşadım. On iki yıl. O zamanlar2074 nüruslu, 530 haneli, elektriği olmayan küçük birkasabaydı. Hıdrellezde Eskihisar'a, ağustosta Ayazma'ya, Bayramoğlu'na bağlara gidilirdi. Kimyager Nuri, Saatçi Hamdi, kendini dine vermeden mezeler hazırlayan Memedali Dayım o yılların unutulmaz kahramanları. llkokuldan 10 Namık, 67 Erdoğan, 89 Ahmet, 97 îdris, Arifiye Köy Enstitüsü mezunu Hasan öğretmen hâîâ oradalar. Çok ender de olsa, arada, deniz kıyısında bir masa başında buluşuyoruz. Solgun ama rengârenk antlara yaslanıyor giaerek şiiriniz. Yalvaç ılıkltg'ında ıhlamurlar, zamanın sesstzce akıp giden gö'zyasları, posta tatarlart, ateş böcekleriyle dolu siirler yazıyorsunuz. Son kitabınızdakisiirlerin çogu Kaz Dağı'nın yamaçlarında yazıldı santrım. "Solgun ama rengârenk anılara yaslanan şiirler..." dıyorsunuz. Böyle olunca, posta tatarlarına da rastlıyor insan, ateşböceklerine de. Ve sessizce akıp eidiyor zamanın gözyaşlan. "Ihlamurlar Bir yalvaç ıhklığmda" Cemal Süreya'dan bir alıntı. Onu sevgiyle anmak için. SevgiyTinsel kirlenmenin yaydığı küllerin üstüne sessiz bir kar gibi yağıyor Çapan'ın siirleri. Şarkılar sürdükçe Kondor'un hiç sönmeyen o yeşil gözünden bakıyorlar bize.* Unutulmaz kahramanlar f way Irlanda'da. Batı kıyısında. Açıklarında Aran adalan var. Oralar da Yeats'in, Synge'in dile getirdikleri yerler. Onların şiirlerini, oyunlarını okumuşsanız, bu yerlere, bu adlara kavıtsız kalamıyorsunuz. Masalcının masalının sonunda varacağı yerde hissediyorsunuz kendinizi oralarda. O konumda ilk kitabınızdan bu yana şiirinize bakmak aklınızın ucundan bile geçmiyor. Ama siz sorduğunuza göre, bir şey söylemem gerekirse, utanılacak şeyler yazmadığımı uüşünüyorum derim. Nevzat Atlığ'ın konserlerinde buluştuğumuz değerli bir hekim dostumuz bir gün kendisinin de tambur çaldığıru söyleyince, ben de, "Nerede" diye sormuştum. "Tenhalarda," demişti o da. Benim şiirlerim de tenhalarda söylenmiş, gürültüsüz patırtısız şiirler gibi geliyor bana. Askere giderken klarnet darbukayla lerinden biridir. Aristoteles Poetika'sında, "Şiir genel olanla ilgilidir," der. Birbaşka aeyişle, şiir şairin niç tanımadığı yabancılarla paylaştığı bir eylemdir. Ozel olanıysa şiirsel uzay içine sokabilmek, onu genel içindeki nesnel yuvasına oturtmak gerekir. Buysa çetin bir iştir. Yine bu noktada Çapan'ın yalın konuşma tekniği, kendi yaşamındaki nice özel görüntüyü ya da ismi, genel şiirselamaca ulaşabilme çabasında, şiirsel alanın dışında bırakmama olanağı sağlıyor. Gavriko'nun meyhanesi, Necati Abi, Turan sineması, Hilal'le MUli, Lavtacı Ovrik, Gollik Mustafa, onun şiirlerinde nostaljikdekoratifmotifler olarak değil, hepimizin imgeleminde yerlerini bulan ve (İnsan Manzaraları'nda olduğu gibi) nesnel gölgeleri olan imgeler olarak capcanlı duruyor. Aynı biçimde, Bordolino Tepeleri, Leh Ovaları Danton ya da Leopar, derken şair egzotik bir yanılsamaya düşürmüyor okuru ne de sözde entelektüel bir dekor yaratıyor. Yesil nözlii kondor •• •• ERDAL ALOVA e zaman Cevat Çapan'ın şiirlerini okusam, ne zaman aklıma bir kitabından bir dize gelse, çocukluğumun geçtiği evde her zaman açık olan, yeşil gözlü, kocaman, Kondor marka radyo gelir gözümün önüne. O zamanlar ev kadınlarının biricik eğlencesi olan radyodan yayılan Türk musıkisi, çocukluğumun, hele uyutulduğum gündıiz vakitlerinin biricik gölge müziğiydi. Hacı Arif Bey'i, Şevki Bey'i, Sadullah Ağa'yı hiç dinlememiş biri için, neredeyse, oîanaksızdır Cevat Çapan'ın şiirine girmek. Böyle biri, kuşkusuz, bu şiiri anlayabilir, sevebilir, ama havasına, tam anlamıyla, giremez. Türk musikisinin makamları Lir sis gibi gezinir Cevat Çapan'ın şiirlerinin arasında. Dizelerdeki tonlamaların yükselip inişi, birden dramatik bir sese bürünüşü gizli bir makam tarafından yönetiliyor gibidir. Her zaman bir konuşma havasının egemen olduğu bu şiirler; hiç kesilmeyen, hüzünlü bir ezginin ve ince bir alayın eşlik ettiği bu lirik parçalar, kimi zaman içinden konuşmaya, kimi zaman dışından söylenmeye, kimileyin de dramatik monoloğa yönelir. Bir masada dostuna, eşine, bir derslikte öğrencilerine konuşur gibi, en öfkeli dorukta bile, sesini yükseltmeden titremini korur şair dizelerinde. Haydt bir sayfa daha çevirelim denizden, üzerinde beyaz yeleli aslanlartn dolaştığı bir sayfa. Bu kez gerçek bir olayı anlattyor eski masala sestnde uzakltklar, deli rüzgârlar körkuyular, yolculuklar, kervansaraylar. yada Oyaz bol bol roman okudum, denize girdim kimsesiz kumsallarda rüzgârlann, balıkların adlarını öğrendim ;ıkoderken, şaşırtıcı bir sözel çıplaklığ: anınruyarak ama hiçbir zaman şiirin ala dan ayrılmadan, kendi kendine ve aynı zamanda karşısında duran (ya da hiç durmayan) biriyle konuşur gibidir. Cevat Çapan ın şiirlerinde uyguladığı teknik, Bençet Necatigil'le bırlikte, Türkçe şiirde yalın bir söylemle anlam katmanları üretebilmenin en iyi örnek N SAYFA 4 CUMHURİYET KİTAP SAYI 625
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle