04 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B UL MA C I Once aşağıda tanutıları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin ahlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa, bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir). Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir yazarın adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, yazarımızın Balık îzlerinin Sesi adlı romanından bir alıntı ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. "Gün Doğarken olet'nin bir yapıtı). 35 64 54 28 14 24 1 68 18 50 56 41 58 19 10 48 " (Elsa Tri66 73 17 5 16 2 HT3 FI4 U(BJ MUMCUOĞLU E 15 İİ6" TT7 KarI eçen hafta bir hastanenin koridorunda doktor randevumu peklerken, kapısı açık yan odada üç doktor Orhan Pamuk'un yeni çıkan kitabını tartışıyorlardı, kulak misafiri oldum. Durduğum yerden doktorların yüzlerini göremiyordum ama yaşlıca bir doktoru odaya girerken fark etmiştim; konuşmalardan, üçünün de kitabı yeni okumaya başladıkları belliydi. Içlerinden biri, sanırım yaşlı doktor, televizyonda izlediği bir röportajda Pamuk'un, kadınların kitabını okuyacağını ve seveceğini ama erkeklerin büyük bir olasılıkla romanı ne okuyacaklarını ne de seveceklerini söylediğini anlatıyordu arkadaşlarına. Şimdi ellerinde bu romanla göriınmek erkekliklerine (üçü de erkektı doktorların) leke sürüyor diye espri yaptılar. Bu konuşma birkaç ay once Ahmet Altan'ın da benzer bir şeyler söylediğini hatırlattı bana. Sanatçı ile sanatın tüketicisi arasında garip bir ilişki olduğunu düşünmüşümdiir nep. Roman ya da şiir okurken, karşımda yazarı bir psikoloğun divanına uzandırmış, incelediğimı düşünürüm; zihninın işleyiş yöntemini, hangi dürtüyle yazdığını, bilinçaltını anlatmak isterim. Bir sanat eseri, ister roman, tablo ya da müzik eseri olsun, sanatçının ve dolayısıyla insanın yaratıcı gücünün göstergesidır. Bir eseri anlayarak, onun hakkında düşünerek, insan hakkında bir şeyler anlamaya çalışmak çok doğaldır. Hayalgücünün neleregioeceği, bir yaşamda edinilebilecek deneyimlerin ötesinde yaşam hakkında bilgilerle doludur; yaşamı aşan bir boyuttur. Immanuel Kant'ın "Yargı gücünün Kriti£i"nde söz ettiği gibi aşkın (transandantal) bir durum yaratır, bunun anlamı nesnelerle değil, genel olarak nesnelerı önsel ya da sezgiseİ olarak bilişimizle ilgili oluşudur. Bütün bu sanatı anlama ve "hissetme" boyutuna daha önce hiç düşünmediğim yeni bir boyut eklendi, bu da sanatçının yoğun olarak sevilme isteğiydi. Sanatçı ortaya koyduğu eserle sadece anlaşılmak değil, belki bir ölçüde de sevlimek, beğenilmek istiyordu, hatta daha ileri gidip, biz tüketiciyi baştan çıkarmayı bile arzuluyordu için için. Bir eserin cazibesine kapılmarruzı ve dolayısıyla sanatçı ile duygusal bir ilişkiye girmemiş için kapılar açılıyordu önümüzde. Sanatçıyı ön plana çıkaran akım Ro G yağıyordu kar/ yollar çelişkiye kılıç/ geceye başak/ bu gece çocuk yapmak bu gece aşk/ yakındaki sözün sihri kadar/ uzak" diyen Oğuz Özdem'in şiir kitabının adı. 25 23 2 9 I. "Lorenzo'nun Yağı" adlı filmde de oynayan aktör. 13 6 37 52 J." Yaralısın" ve "Gülünün Solduğu Akşam" adlı yapıtları da olan yazar. 65 55 K. Görme. 8 36 69 20 27 B. "... Bakışı" (Theo Angelopoulos'un filmi). 30 43 63 40 46 21 C. "Sıtmalı arabacılann titredikleri, cıhz ... çıkmış öküzlerin iç ezici bir şekilde düşündükleri görülürdü." (Sait Faik Abasıyanık). 33 7 31 70 62 22 D. "BirÖlüm..." (Nâzım Hikmet'inbir oyunu). 59 51 61 E. "Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına/ ... gibi ta fecre kadar bekletsem." (M. A. Ersoy). 72 38 45 12 57 67 32 60 4 39 F. Jarnesjoyce'un ba§yapıtı. 15 3 11 26 29 49 42 mantizm olmuştur. 18. yüzyıldan önceki sanat akımlarında sanat eserinin, yaratıcısının öniınde olduğunu görürüz. Romantizm ile klasık sanatın düzen, uyum, denge, ussallık, idealleştirme gibi ilkelerine karış çıkılmış, bıınların verine öznellik akıldışı, düşgücü, kişiseÜik konmuştur. Sanattaki veni öznellik boyutuyla da doğal olarak sanatçının kendisini ortaya koyması ve benlıği, ruh hali araştırma konusu olmuştur. Akıl sü*» gecinden geçirilmiş anlama yetisi yerine de insanın doğru olanı sezgiseİ olarak anlaması gelmiştir, bunda zinnin yaratıcı gücü hem yaratan kişi yani sanatçının hem de sanatı "tüketen" kişinin yeni bir noktada buluşmalannı sağlar. Bu bulusma noktasına Orhan Pamuk çok bilinçli olarak getiriyor okurunu. Romanlannda sadece kendine benzer başkahramanlar koymakla kalmıyor, kendini de arka planda, biraz perde arkasında kalsa da varlığını hissettiriyor. "Benim Adım Kırmızı" ve "Kar" romanlannda Kar ve Ka karakterlerinde yazarı bulmamızın ötesinde, bir de Orhan adlı bir gizli anlatıcının varlığı okurların yazara doğrudan ilgi duymalarını sağlıyor. Bütün romanın kurgusal alt yapısında gerçeğe dair bir temel bulma sanırım okuru yazara da başka boyutlarla yaklaştırıyor: En başta da merak. Başka yazarların romanlarında hiç konuşulmayan konuların konuşulmasına neden oluyor: Gerçekten Kars'a gitti mi Pamuk? Gerçekten bir aşk yaşadı mı? Es*. kiden solcu muydu? TÂnrıyı buldu muT gibi soruların okurun aklına takılmasına neden oluyor. Halbuki bu sorular romanla hiçbir şekilde bağlantılı sorular değil. Bir roman, en gerçekçi roman bile, gerçek değildir. Kars hakkında roman yazmak için Kars'a gitmiş olmak gerekmez, diyelim ki Kars a gitti orada bütün gün uyumuş bile olabiBr, hiçbir Karslı ile tanışmış olması da gerekmez. Bunlar romanın değerini eksilten öğeler değildir hiçbir zaman. Romanda bahsedilen yer asla gerçek Kars olamaz bu yüzden Karslıların romanda kentlerinin kötü tanıtımı yapıldığı için üzülmeleri çok gereksizdir. Nasubir yağlıboya tabfodaki elma ne kadar iştah açıcı olursa olsun yenilemez ise ve yenilemez oluşu ressamın bir kusuru olarak görülemez ise, bir romandaki yer ve kişüer de aynı derecede gerçekten uzaktır. Bu yazıd a romandan çok yazarından bahsettiği için belki aynı hataya düştij^ Haftaya "Kar"ın ayrıntılı incelemesiyle devam edeceğiz. • aydasu@hotmail.com 628. sayınm çözümii A. Ağır Ağır Çıkacaksın, B. Külliyat, C. Çad, D. Alpay, E. Kampala, F. Anna Karenina, G. Vişne Bahçesi, H. Aparmak, I. Kanunlaşmak. Şiir: "Akçakavak, yaprağınla ak pak bakarsın ya karanlığa Ak düşmemişti hiç annemin saçlarına. Paul Celan" G. "... hacer" (petrol). 47 44 53 71 34 H. "bu çocuk/ akşama kadar/ ayazda kalacak/ haritayı açtım/ ellerime akıyordu sular/ ürettiğim bir şeydi uzak/ sarmal kökünde ölümün/ kendi sıcağına CUMHURİYET KİTAP SAYI 625 SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle