Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Fatîh'in gavrimüslim tarihçisi Kritovulos ERDOĞAN AYDIN met Hanı Sani" adlı çalışması, hiç abartısız, îstanbul'un fethi'ni anlatan en önemli ilk kaynak kitaplardan biridir. Bununla birlikte Kritovulos'u, Barbaro, Dukas, Halkondil ve Francis gibi ilk kaynak eayri Müslim yazarlardan ayıran özgün Dİr yanı bulunmaktadır. Çünkü onun Tarih'i, Batı'nın yazım birikımine ve kültürüne sahip bir yerden yazılması yanı sıra, aynı zamanda Fatih'e hayran bir duyarlılıkla ye Fatih'e sunulmak üzere yazılmıştır. Ozetle diğerlerinden ayrımla Fatih'in tarihçisidir Kritovulos. Kritovulos, 145176 arası dönemini yazdığı bu kitabını Fatih'e sunmuş, onun maiyetinde bulunmuş, 1456'dan sonra, soylularından olduğu îmroz adasının yönetimine atanmış, 1467'den sonra da Istanbul'a göçerek yaşamını orada sürdürmüştür. Fatih'e sunduğu Onsöz'ünde, kitabını, Fatih'i Batı'ya tanıtmak ve ölümsüzleştirmek amacıyla yazdığını belirtir. Bununla birlikte O, Osnıanlının ilk dönem fetih yazarlarından da farklı bir niteliğe sahiptir; çünkü Fatih'e yönelik yoğun övgülerine rağmen, Saray'ın Müslüman yazarlarından ayrımla daha gerçekçi bir tarih yazımı örneği sergiler. Tursun Bey'in tarihi ile birlikte fethin Osmanlıcı bir yerden yazılmış en kapsamlı tarihidir Kritovulos'un tarihi. Ancak ondan da temel ayrımla, "kâfirler", "gaziler" gibi söylemlere itibar etmez Kritovulos; yer yer Osmanlı politikaları karşısında da eleştirel bir dıırıış sergiler, nesnel olmaya çalışır. Onun savaş betimlemesi, tek yanlı övgüden çok, duruınu anlamaya yönelik ve mesafeli bir duruşa sahiptir: Örneğin savaşı anlatıyorsa, askerler "hırs ve hışımla merhametsizce birbirleriııi öldürüyorlardı" (s.88) gibi, olayı karşıdan yansıtmaya çalışan cümlelerkurar. Yine, "Bizanslılar, kendilerini her yönden saran cesur Osmanlı askerlerini geri çekilmeve zorlamak için fedakârane çarpışıyor veherhücumlarında bazen galip gelerek sur'u kahramanca koruyorlardı"(s.90) gibi bir dil kurgusuyla, tarafların hakkını vermeye özen gösterir. Aynı şekilde fetih örneğinde, savaşların insanlık dışı yanlarını aktarmaktan geri kalmaz: Kuşatmanın 52. gününde başlatılan ve sabaha kadar kesintisiz sürecek olan son saldırının ikinci kademesinde, savaşa sürülen askerler surlarda göğüs göğüse çarpışırken, Fatih'in bizzatlcendi askerlerinin de bulunduğu mevzilere topçu ateşi başlattığını aktaran kuraldışı bir kalemdir O; öyle ki, "bu esnada her iki taraftan ekserisi can verirdi" (s.89) diyerek, savaşın soğuk acımasızlığını yansıtır bize. Bu çok değerli fetih ve Fatih kitabı ne yazık ki bizim elimize ancak Muzaffer Gökman'ın elinden geçtikten sonra ulaşmıştır. Kuşkusuz onun başına gelen en önemli şey bu değüdir; çünkü onun bundan önceki macerası, bir pişmiş tavuk öyküsüdür adeta: Kritovulos, Fatih'in ölümü sonrasında diğer pek çok şey gibi rafa kaldırılacak ve tekrar gün yüzüne çıkması için 400 yıl geçmesi gerekecektir. Paris Anlaşması (1856) sonrasında Istanbul'a gelen Rus ejçisinin onu Topkapı Sarayı'nda bulup Önsöz'ünden birkaç sayfayı, tarih araştırmacısı Alman dostu Tischendorf'a yollaması ve onun da bunu basması ile "Kritovulos adında Bizans çağında yaşamış bir tarih yazarının bulunduğu anlaşılaSAYFA 8 îstanbul'un fethinin en önemli tarihı yeniden yayımlandı K ritovulos'ıın "Tarihi Sultan Meh Tursun Bey'in tarihi ile birlikte fethin Osmanlıcı bir yerden yazılmış en kapsamlı tarihidir Kritovulos'un "Tarihi Sultan Mehmet Hanı Sani" adını taşıyan tarihi. Ancak ondan da temel ayrımla, "kâfirler", "gaziler" gibi söylemlere itibar etmez Kritovulos; yer yer Osmanlı politikaları karşısında da eleştirel bir cıuruş sergiler, nesnel olmaya çalışır. pılacak bir fetih ve Fatih arastırması eksik kalacaktır. Ancak elimizdeki kitabın işaret ettiğimiz problemleri nedeniyle, özellikle Turklslamcı önyargılara ve günümüz insan değerleriyle çatışan noktalara değen kısımlarda sorgulanarak okunması gerekmektedir. Kritovulos, Osmanlı cephesinde durduğu halde, fetih sonrası şehrin bir harabeye dönmesi ve bu dıırumdan Fatih'in duyduğu acıyı dillendiren tek yazardır. Şöyle der: "Padişah hazretleri şehrin uğradığı harap hali ve perişanlığı gördüğü zaman kendisini büyüleyen şehrin yağma edilmesine pişman olmuştu ki, o sırada gözlerinden dökülen elemli göz yaşı, pişmanlık hislerini pek açık bir surette gösteriyordu. Fazla olarak Padişah hazretlerinin, 'böyle bir şehri yağma ederek harabeye çevirdik' demesi de ne derece üzülmüş olduğunu daha ziyade anlatır" (s.98) Tabii Gökman, diğer pek çok yerde yaptığı gibi burada da müdahale ederek 4 sayfaya yaydan (108 nolu) dipnotuyla, olguların üzerini örtmeye yönelik bir dizi mazeret üretir; öyle ki, "Türk askerlerinin üç gün üç gece şehri yağmaladıkları yazılır. (...) Günlerce sürmüş bir katliamdan söz etmek, ezeli Türk düşmanlığının bir diğer menfi propagandasından •başka bir şey değildir demekte beis görmez. Oysa Osmanlı resmi tarihçiliğinin önemli isimleri Tursun Bey ve Hoca Saadettin Efendi'nin de bizzat belirttiği gibi, " kâfirleri gürııh gürııh önlerine bırakıp taraf taraf kırmaya başladılar", "Padişah'ın buyruğu gereğince üç gün üç gece yağma tanındı.'; ilk giriş kırım ve yağmalarını takiben de, "yaşlıları öldürünüz, işe yarayanları bırakınız emri gereğince hareket olunarak" şehir tam bir vıkım ve kırımdan geçirilecekti. (ayrıntılı bilgi için bkz, E. Aydın, Fatih ve Fetih, s.157174) Nitekim Kritovulos da, durumıı, "askerler her yönden şehrin içine hücum ederek yolda rastladıkları Bizanslılan öldürüyorlardı" (s.93) diye anlatır. Dahası O, Fatih'i bile dehşet ve kedere sevkeden bu yıkımı, 1024'teki korkunç Latin yıkımıyla kıyaslar ve "bununla beraber meydana gelen zarar ve felaket bu noktayı geçmemiş, yalnız maddi değeri olan şeylere tecavüz olunarak, kadınlara ve çocuklara ve manen değeri olan mallara el uzatılmamıştı" (s.102) diyerek, şehir ve şehir halkının bu kez başına gelen felaketin büyüklüğünü Fatih'e sunduğu tarihinde belgeler. Kritovulos, diğer pek çok noktada olduğu gibi, Fatih'in şehre ve mağluplara yönelik politikasında da önemli bir aydınlatma işlevi görür. Nitekim şeriat hukukuna rağmen Fatih'in çok kültürlü bir başkent inşasından yana irade gösterdiğini, keza esirlere kölelik statüsünden kurtulabilmeleri için "6 akçeden az olmayan bir ücretle çalıştınlma" (s.119) zorunluluğu getirdığini anlatır. Yine ondan öğrendiğimiz önemli ayrıntılardan bir diğeri de, Fatih'in, muhalif Bizans asılzadesi Natoras'ı şehrin imar ve yerleştirilmesine nezaret etmek için şehremini (belediyebaşkanı) tayin etmek isteği, hatta bunu kenaisiyle konuştuğu, "fakat padişahın yanında sözü geçen Kİşilerin tesiriyle bu düşündüklerinin yerine getirilmesinin engellendiği(dir)" (Age., s. 107)" Îstanbul'un Fethi/ Kritovulos/ Çcviren: M. Gökman/ Toplumsal Dönüşüm Yayınları/ 251 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 628 Fatih'in polltikası Kritovulos'un kitabı, Fatih'in ölümü sonrasında dlğer pek çok şey glbl rafa kaldırılacak ve tekrar gün yüzüne çıkması İçin 400 yıl geçmesi gerekecektir. FeUhveRİUh caktır". Böylece Kritovulos'tan İSTANÜUI haberdar olunması üzerine Alman editör Carl Müller, bu kitap için kalkıp Istanbul'a eelecelc, kitabı bulacak, kopyalayıp götürecek ve 187O'te basacaktır. Özetle Fatih sonrası Osmanlının sümen altı ettiği Kritovulos, 400 yıl sonra bir mezardan çıkatma operasyonuyla gün yüzüne çıkartılmış olacaktır. Ancak onun Osmanlı okurunun eline geçebilmesi için, bir 40 yıl daha geçmesi ve 1908 Meclis inde Izmir Milletvekili olan Karolidi Efendi'nin onu Yunanca'dan Osmanlıca'ya çevirmesi gerekecektir. O dönem ilgilisi okuyacak, ama bu çok önemli kitap, alfabesi değişen Türk okur için yine kayıplara karışacak ve nihayet 1967 yılında M. Gökman'ın elinde Türkîslamcı bir revizyona uğradıktan sonradır ki elimize geçecektir. Gökman'ın iddiası "Türk harflerine" çevirirken "sadeleştirmekten" ibarettir. Ancak böylesi otantik bir eserin sadeleştirikne gereksinimi ve yöntemi üzerinde aynca düşünülmelidir. Ostelik "açıklama" amacını fazlasıyla aşan, yer yer Kritovulos'un kendisini bile yalanlama yoluna giden dipnotlara boğulmuş (246 sayfaya 234 dipnot!)bir Kritovulos ile karşı karşıyayız: Nitekim onu okumaya çalışırken, ikide bir araya girip, örneğin; "îstanbul'un fethini her ne pahasına olursa olsun küçült meye çalışan yabancı gafiller yok değildır. Türklerin açık bırakılmış bir kapıdan içeri girmiş oldııkları hıkayesi, yalnız o zaman şehirde bulunmayan Dukas tarafından yazılmıştır (...) Osmanlı ordusu bileğinin gücüyle surlarda şanlı bayrağını dalgalandırmış ve bunun için nice viğider şehitlik mertebesine ulaşmıştır" (102 nolu dipnot, age, s.92) diyen bir "sadeleştirici" manipülasyon ile karşılaşıyorsunuz. Ovsa Kritovulos, bizzat Fatih'e sunduğu, dolayısıyla onun da onayından geçmiş olan tarihinde, Ulubatlı Hasan efeanesine itibar etmez ve; "istenildiği zaman seti geçmek için Justinyanus'un büyuk surda açtırdığı (...) küçük kapıdan şehrin içi ne dokülerek, yığılmış olan büyük surdan içeriye hücum" (s.93) ettiler der. Böylesi müdahaleler yetmezmiş gibi, sonuna, Yahya Kemal'den iki dehamaset şiiri eklenerek, y.apılan işin üstüne adete tüy dikilmiştir. Özede ana metin üzerinde de kuşkulu olunması gereken bir Türkçe Kritovulos ile karşı karşıyayız. Onun 1999'da Toplumsal Dönüşüm Yayınları tarafından yapılan yeni basımı da ne yazık ki, bu basımın aynısıdır. Ancak başta da belirttiğim gibi, en kısa zamanda yeni ve sağlıklı bir çeviriyle giderilmesi gereken bu problemlere rağmen, Kritovulos'un, bu haliyle de olsa ilgili okuyucunun ulaşabileceği bir yerde olması çok önemlidir. Çünkü onu okumadan ya