04 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Faruk Akbaş ve Zeynep Oral'dan "însananadolu" Faruk Akbaş kamerasını, Zeynep Oral da kalemini almış çıkmışlar Anadolu yollarına. Biri çekmiş, biri yazmış. Ortava çıkan kitap ise bir harika. EÜerinize sağlık Akbaş ve Oral. AKGUN AKOVA öü Göz ile sözün bulustufiu verde ğün derneklerine katılmış, acılarını paylaşmıştım. Fotoğraflarını gördükten sonra, Faruk Akbaş'ın önerisini yine de geri çevirmek istedim. Çünkü bu fotoğrafların, herhangi bir metne gereksinimi yoktu. Fotoğraflar kendileri konuşuyor, kendileri anlatıyordu... Ancak Faruk Akbaş'a söz dinletemedim ve... Ve yolculuk yeniden G l S öz ilc Söz uzun bir yolculuğa çıkarlarsa ne olur? Nasıl bir yol günlüğü doğar buluşmalarından? Göz'ün gördüğünü Söz ile nasıl dillendirir; Söz'ün anlattığını Göz nasıl renklendirir? Hele yolları Anadolu yolları, yüreklerindeki yüz Anadolu insanının yüzü ise? Toprağın bereketini yülarca tenlerinden elek gibi geçirip hayata akıtan /aslıların yüzleri, Bakırcılar Çarşısı'nda ::>akın sabırla donatanlann yüzleri, taş bir duvarın soğukluğunu gülüşleriyle örten cukların yüzleri, Çalgıcılar Sokağı'nda notadan önce sevgili kemanıyla bakışan delikanhnın yüzü, "baş bağlarına çiçek takan" kadınların yüzleriyse hele... Hele hele bir gün Harran'da güneşin kızıla çalan ışığı vurunca iki kızkardeşin yüzüne; fotoğraf çının bir gözü küçük kızın ablasının omuzıına dokunan eline, bir gözü ablanın yanağında duran eline gitmezmi? Bir gün Fethiye'ninÜzümlüköyündeki yaşlı kadının elleri uzanınca dokuma tezganına, fotoğrafçının bir parmağı öbür parmağına, "Ne duruyorsun, çeksene!" diyeçıkışmazmı? Manisa'da, Yunt Dağı'nda kuraklığın kara bir yılan gibi gezindiği köylerde yağmur duasına çıkan halkı işiten Söz, Göz'e "Benim de iki çift lafım var!" demez mi? Göz Şanlıurfa'da, gecenin karanlığında kanat çırpan ak güvercini seçmeye çalışırken, Söz mırıldanmaz mı "Üçmak için sabahı bekle!" diye. Göz dediğim, tanrının "Fotoğrafçı olunca, yüksekten baktığında daha iyi açılar yakalar" diye upuzun boylu yarattığı, yüreğine de upuzun bir ney nefesi üfledıği Faruk Akbaş... Söz dediğim ise, saçlarında rüzgâr dolaştığında, tellerinin Anadolu'nun yitmiş dillerinin ezgilerini çaldığı, yıllardır ülke ülke, kent kent, insan insan dolaşmaktan sırtında kanadar çıkmaya başlayan Zeynep Oral... Ve elimde, gözümün önünde, sözümün başlangıcında onların kitabı, "însananadolu"... En olmadık anlarda bile soğukkanlüığını korumakla içten içe övünen biri olarak, kitabı elime ilk aldığımda heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Alanlarında "en iyiler"den ikisi olarak gördüğüm bu iki dostumun "kitaptakibuluşmalan"nda çöpçatanlık hakkım olmasının yanı sıra, çıkacak sonucu merakla beldemiştim aylarca. Kapağı çevirdim: Ilk sayfada iki siyah beyaz fotoğraf... Birinde, Faruk Akoaş bugüne kadar yüzünde hiç görmediğim bir ifadeyle, sol kaşını kaldırmış bana bakıyor. Saçı bile taralı! Inanılmayacak bir durum: Uzerinde temiz bir elbise var! Sanki tek bir kare için çamurun, yağmurun, tozun içinde yuvarlanan o değırmişcesine... BeÛi ki, yüzünde işini bitirmiş birinin muduluğu, ama o kalkan kaş ne olaki; "Bu iş bitti, haydiyeni yollara"dan başka. Zaten ardında da, uzerinde uzun bir yol haritası çizili bir araba var. Yolcu yolundagerek... Yan sayfada kalkan bu kez kaş değil, sağ el... Kalkmış ve çeneye destek olmuş. Haîishanelerdeki, yoksul ülkelerdeki insanara; ezilen kadınlara hep destek veren o elin sahibi, Zeynep Oral yüzünde havalanmış bir tül güzelliğiyle oturuyor. Oturuyor Dİzebakmadan. Gözleri sanki "sayfaları çevirin, ne duruyorsunuz hâlâ" der gibi... Ama diyeceğini de deyiveriyor aşa Göz ve söz ğıdaki satırlarda. "...Telefonun ucundaki ses, mutlak buluşmamız ve fotoğraflarını örmem gerektiğini belirtiyor, ortak bir çalışma öneriyordu. Ortak bir çalışma mı? Ilk tepkim, 'îmkânsız!' demek oldu. Bir yanda gazete, bir yanda dergim (o zamanlar), artt çeşitli sivil toplum kııruluslarındaki yükümlülüklerim, artı yazılması gereken raporlar, verilmesi gereken konferanslar... Imkânsız! Zaten hummab bir çalışma içindeyim....'Hayır', dedim, 'Ben yokum... Ortak bir çalışmaya giremem...' Karşımdaki ses ısrarcıydı. I'üm kitaplarımı okumuştu. Hiç olmazsa fotoğraflarını bir kez görmemi istiyordu... Konuşma uzuyordu... Bir ara şöyle bir cümle duydum. 'Gezi kitaplarınızda, özellikle Bu Cennet, Bu Cehennem kitabında sizin yazıyla yaptığınızı, ben fotoğrafla yapmaya çalışıyorum... Sevgili okurlar kabul etmeliyim ki, bu cümle beni baştan çıkarmaya yetti. Faruk Akbaş'la buluştuk. 1985 yılından bu yana, Türkiye nin çeşitli yörelerinden çektiği fotoğraflan önüme seriverdi. Fotoörarlan gördüm ve vuruldum. Fotoğrafları gördüm ve tutuldandım. Asıl o, benim yıllardır yazıyla gerçekleştirmeye çalıştığımı fotoğraflanyla gerçekleştiriyordu. Neydi bu? Onun fotoğrafla ya da benim yazıyla yapmaya çalıştığımız? Özetle: Bir görüntüyle ya da bir sözcükle, o görüntünün o sözcüğün gerisindeki tarihi, coğrafyayı, kültür birikimini, insanı 'insan yapan, değerleri vurgulamak... Fotoğrarlarda gördüfiüm yöreleri ve insanları tanıyordum. Belki başka bir zamanda ama orada, onlarla birlikte olmuş, sevinçlerini ve dertlerini, sorunlarmı ve umutlarını dinlemiştim. Onlarla gülmüş, onlarla ağlamıştım. Dü başladı." Oral, önüne fotoğrafları alıp başladı metinleri yazmaya. Gece uyandı yazdı, gitti su içti, gelip yazdı, düş eördü uyandı yazdı, bir ağaca sırtını dayadı yazdı. Yüreğinin yolculuğu şürüp gitti fotoğraflarda göz göze geldiği insanîarla. Sonunda, fotoğraflarla el ele tutuşan, benzersiz güzellikteki yazılar doğdu. Zeynep Oral, yazmadan önce, Tann'nın iyi fotoğraf çeksin diye upuzun boylu yarattığı adam tam on beş yıl "boz bulanık sarı ova"larda, yıkık kervansaraylarda, tenekeden kınaya kadar her şeyin satıldığı pazarlarda, itfaiye arabalannın sirenlerinde, çömlek ustalannın parmaklanndaki ıslaklıkta, çobanyıldızının gecenin gözü olduğu karanlıklarda dolaştı. Tam on beş yıl, zamanın yükünü emanetine almıs vaşlılann gözbebeklerinde, dönen çıknkların ipliklerinde, gülen çocukların eksik dişlerinde, düğün derneğe can katan defterin zillerinde yolculuklar yaptı Faruk Akbaş, Sait Faik gibi, "insanı sevmekle başlar her şey" aemenin şenliğiyle katıldı kalabalıklara. Fethiye'den Inlice'ye kız almaya giden düğün alayının en önünde o vardı, fotoğraf çekebilmek için. Kız tarafı onu erkek tarafının getiraiği bir fotoğrafçı sandı belki de! Fotoğraf çekerken kendini unutup çektiği yüzün anlamına karıştı denize ya ğan yağmur gibi. KaçkarDağı yaylalarında buzağısının yüzünü yüzüne yanaştıran kadının doğallığını, Zonguldaklı maden işçilerinin KÖmür karasında bir çift ay gibi duran gözlerini, maden girişindeki işçilerin başlarının üzerindeki harflerinin sayısı onlardan daha çok olan "Bismillahirrahmanirrahim" yazısını, sürünün başında üzerindeki kepenekle bir anıt gibi duran çobanın yalnızlığını çekti. Size, Faruk Akbaş tam on beş yıl, evet tam on beş yıl Konya Karapınar da "yakılan ocağın başına oturan ve yüreğinin ateşine kulak veren kadının, kireç badanadan gelen sesin" fotoğrafını çekti diyorum. Kimse ona git çek dememişken üstelik. Kuşağı "medya plaza"larda rahat birkoltuk kapıp "bura 'lardan "taaaoralar"ı yazıp çizme "bilgeliğine(!)" sıkı sıkı yapışmışken, o Istanbul'u terk eyleyip, "Işık Ülkesi" Likya'nın topraklarına yerleşti. Fethiye'de, Kayaköy'de, hüzünlü anılarını anlatsalar dikenlerin bile içinin sızlar olacağı eski Rum evlerinin yanıbaşında, Kayaköy Sanat Kampı'nı kurdu. Sonuç, malumunuz! "Medya plaza"lardan mankenlerin, kokteyllerin, barların dünyasını gözetleyenler bavullar dolusu para sahibi olurken, Anadolu'nun kuş uçan ama kervan geçmeyen yerlerinde karşılaştığı insanların dünyalarına nasıl daha fazla yaklaşabilirim diye verlerde sürünerek fotoğraf çeken Faruk Akbaş da on beş yıl sonra bir kitap sahibi oldu! Üstelik adının yanına, Zeynep Oral'ın adını da ekleyerek. Kâğıt, para olarak kullanılmaktan utanıyor bu kitabın sayfalarında, hep fotoğraf olup basılmak istiyor. Çok olsun, daha çok olsun bu fotoğraflar diyor, benden para değil, fotoğrafvapın! Oral'ın, kitaptaki bir fotoğrafa duştüğü şiirsel satırlar asknda Akbaş'ın çabasını da anlatmıyor mu: "Dağ başında tek başına kalmış bir çiçeğin yalnızlığını hissedecekken, güneşten arta kalan renkleri ya da kırlangıçları gördü. Gönlünün kırlangıçlarını, martılarını, güvercinlerini, serçelerini, Toros'lara doğru azat etti. Onların sesleri ve kanat çırpışlan arasında damdan dama su taşımaya devam etti." Her deklanşöre basışında ışıktan testisine bir damla su katan Akbaş, "Insananadolu"da bu emeği yudumlamamız için bize uzatıyor Zeynep Oral'ın harflerden yaptığı bardaklarla. Kana kana içmemiz, yüzümüzü yıkamamız, alnımızı serinletmemiz için. Kitabı elinizealdığınızda,benim için bir şey yapar mısınız? 16. pencereyi, affedersiniz, 16. sayfayı açın lütfen. Orada ahşabın, orada ışığın, orada soğuğun, orada meleklerin gerçekten var olduğu duygusunun, orada mavinin ve siyahın, orada Şavşat'taki Gamaşet köyünün, orada dünyanın en güzel fotoğraflanndan birinin, orada içerde yanan sobarun yanakta bıraktığı pembeliğin, orada Anadolu'nun kirlenmemiş yüzüne bakın. Benim için, bizim için, geleceğimiz için, bu topraklardan gelip geçen bütün uygarlıkların, bütün utangaç çocukların anısı için uzun uzun bakın. Son söze gelmeden Kemal Ozer'in dizelerini anımsayalım: "Sözcükler/görüntüleri/ ne kadar iyi aktarırlarsa aktarsınlar/ renkleri dışarıda bırakırlar hep." Renklerin sözcükleri, sözcüklerin renkleri dışanda bırakmadıiı bir kitap "însananadolu". Ve bu yüzoen de, türünün bugüne kadar Türkiye'de yayımlanmış "en güzel" örneği bence. Fujifilm Türkiye'ye, Mehmet Garan'a, Om Yayınevi'ne, emek ve ışık veren herkese, benden de bir çift Uzun uzun bakm... güzel söz, binbir güzel bakış. Size gelin f ce, sevgili Zevnep Oral'la sevgili Faruk Akbaş, futbol maçlarında bağıranlar bilmese bile, bu topraklar" sizinle gurur duyuyor".B tnsananadolu/ Faruk AkbaşZeynep Oral/ Om Yayınevt/ 2001/ 200 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 6 2 8 ...SAze hlçml hiç gerek yoktu. SAYFA 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle