25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kar Kokusu'nu duvabilmek Ahmet Ümit, "Kar Kokusu"nun yer yer otobiyografik olduğunu söylüyor. Çünkü yaşadıklarını yazmış. Romandaki Marksizm Enstitüsü'nde eğitim görmüş ve bir yıl Moskova'da yaşamış. 19741990 yilları arasında devrimcilerin yaşamlarından kesitler sunan roman, tahmin edileceği gibi Moskova'da geçiyor. AYHAN BOZKURT ni oluşturan etkenlerdir aslında bu saydıklarım. Bizde bireylerin zekâlarını kullanarak, inceden inceye düşünerek, cinayet işlediîderi pek görülmedi. Karmaşık, faili meçhul cinayetler, hep politik sürecin bir sonucu olarak gündeme geldi. Devletin, yeraltı örgütlerinin basına, mahkemelere yansımış davalarına baktığımızda bunu açıkça görebiliriz. Sadece 12 Eylül darbesine gelinirken yaşanan sürece baktığımızda, işlenen cinayetlerin, yapılan toplu kırımların ustaca düzenlenmiş bir planın parçaları olduğunu anlayabiliriz. Bu süreç 12 Eylül sonrası dönemde iyice belirginleşti; işlenen faili meçhul cinayetler arttı, kara paradan, eroin ticaretinden pay alma savaşı kızıştı, bütün bu suç patlamasınm doruğu ise Susurluk skandalı oldu. Bilindiği üzere ülkemizde hâlâ pek çok cinayetin faili meçhuldür, olaylar aydınlatılamamıştır. Böyle olunca da polisiye romanın zemini ister istemez politik alana kaymıstır. Ahmet Ümit'in romanlarının politilc zemin üzerinde yükselmesinin nedeni de bu sosyopolitik gerçekliktir. Yapıtlarının içinde doğruaan politik eylemi anlatan kitap ise "Kar Kokusu"dur. Yazar, "Kar Kokusu"nun yer yer otobiyografik olduğunu söylüyor. Çünkü yaşadıklarını yazmış. Romandaki Marksizm Enstitüsü'nde eğitim görmüş ve bir yıl Moskova'da yaşamış. 19741990 yilları arasında devrimcilerin yaşamlarından kesitler sunan roman, tahmin edileceği gibi Moskova'da geçiyor. Yıl 1986. SovyetlerBirliğihenüzyıkılmamış. Ve Moskova'da aralarında Türklerin de bulunduğu değişik ülkelerden gelen komünistlerin bir arada eğitim gördükleri Marksizm Enstitüsü'ndekı yaşam bir cinayetle kesintiye uğruyor. KGB, MİT, TKP bu olayı kendi açılarından sorgulamaya başlıyor. Ahmet Ümit'in anlattığına göre, bu cinayet olayı Türk Kolektifı nde değil, ama geçmiş yıllarda Latin Amerika'ülkelerinden gelen gruplardan birinde yaşanmış. Yazarın DU lcitapta da karşılaştığımız yalın ve hızlı dil, sağlam kurgu, karakterlerin diyaloglar aracılığıyla anlatılmasında somutlanan üslubu, kuşkusuz yazarın kişisel tarihinden kaynaklanmaktadır. Bütün bir gençlik dönemi boyunca aktif olarak politik faaliyetin içinde ver alan, yarı yasal, yasadışı eylemlere katılan biri eline kalemi alınca da gerilimi eksik olmayan, okuru sayfalar arasında soluk soluğa koşturan bir metin çıkıyor ortaya. Ancak bu kişisel tarih sadece polisiye roman yazılmasına yol açmıyor aynı zamanda dünyayı değiştirmeye çalışan genç bir insanın, roman yazmaya başladığında, sorumluluklarını bu alana taşıdığını da gösteriyor. Hem de yaşadıklarından, yaptıklarından aldığı dersleri, gerek politik erkin baskıcılığından, gerekse *T)evrimin Tartuffeleri 'nden çekinmeden, eleştirel bir gözle anlatıyor. Dünyayı değiştirmeye çalışan insanlar dün vardı, bugün varlar, yarın da olacaklar. Geçmişten ders çıkarmak, yapı Ahmet Ümit'in romanı yeni baskısıyla okur önünde T ürkiye'de neden polisiye roman yazılmiyor, yazılamıyor tartışmalan bir siire edebiyat ortamını meşgul etti. Bu tartışmaların sonucu nereye bağlandı tam olarak bilmiyorum ancak bildiğim Ahmet Ümit'in bu yolda hatırı sayılır bir mesafe kat ettiği. Bilindiği üzere yazarımız, 1996 yılında "lyi Polisiye lyi Edebiyat" söylemiyle yayımladığı "Sis ve Gece" romanıyla büyük tartışmalara neden plmuştu. Tartışmanın nedeni Ahmet Ümit'in alışıldık polisiyelerden oldukça farklı bir üslup kullanması, sağlam bir kurgu içinde bu tür için alışılmadık izlekler şunmasıydı. Gerçekten de Ahmet Ümit klasik polisiye roman yazmıyor. Sadece ülkemizin değil günümüzün polisiyesini yazıyor. Onun Kİtapları hem daha önceki polisiye roman yazarların yapıtlarından hem de kendi yapıtlarından farklı. Bir başka deyişle, kitapları birbirini takip eden polisiyeler değil. "Sis ve Gece" romanında yargısız infazdan bahsederken, "Patasana"da Geç Hititler Dönemi'ni ve günümüz Türkiye'sinde yaşananları, "Bir Ses Böler Geceyi" adlı kısa romanında Alevi kültüründen yola çıkarak inançlayaşam arasındaki ilişkiyi, "Masal Masal Içinde"adlı kitabında hem çocuklar hem de büyükler için bir gerilim öyküsünü, "Kar Kokusu"nda ise Türk komünistlerinin yaşamından bir kesiti, içeriden bir bakışla anlatmıştır. Bütün bunlar farklı dil ustalıkları kullanılarak yazılmış, farklı tatlarda farklı kurgulardaki romanlardır. Ülkemizde 1970'lere kadar sanayinin oturmayışı polisiye roman yazmaya elverişli bir suç kültürünün gelişmesine engel olmuştur. Sanayi öncesi toplumlar nukukta "kısasa kısas" olarak adlandırılan yöntemi kullanırlar. "Kısasa kısas"ta suç ve ceza son derece açık bir şekilde ortaya çıkar. Bu durum, polisiyenin temel izleği olan "gizli suç" kavramryla çeliştiğinden, bu tür romanlar için elverişsiz bir zemin yaratır. Ama ülkemizde 1980'li ydlara gelindiğinde gerek ekonomik gerekse politik alanda farklılıklar ortaya çıkmıştır. Çarpık da olsa sanayileşme gelişmiş, soğuk savaşın etkileri suç kültürümüzü değiştirmeye başlamıştır. Suç kültürümüzde yenüikler yaratan bu zemin, antikomünist, yeni milliyetçi ve iç düşman paranoyasına kapılan resmi kurum ve kuruluşların katkılarıyla oluşmuştur. Böyle olunca da sofistike cinayetler, Batı'da görüldüğü gibi, bireylerden değil, organize güçlerden kaynaklanmıştır. Abdi Ipekçi cinaeti, 16 Mart katliamı, Susurluk skandaı ve daha niceleri buna örnektir. Ülkemizde polisiye romanın zemini lan yanlışlarda inat etmemek. Yaşama kuşku ile bakıp değişime kapıyı açiK bırakmak. Işte yazarımızın, Kar Kokusu'nda anlattıkları bunlar. Yani tarihin hangi döneminde olursa olsun gerçek devrimcilerin eylemde ve düşünsel aktivitelerinde kullanmaları gereken yöntemler. Romanda olayların geçtiği Marksizm Enstitüsü'nde dünyanın her yanından komünist ve işçi partilerinin üyeleri teorik eğitim görüyorlar. Okuldaki bu insanlardan, Moskova'nm dondurucu soğuğundan Rus insanının içtenliğine ve aslında bazı bakımlardan Türklere ne kadar çok benzediklerine kadar akıcı bir dille anlatdıyor. Türkiye ve Sovyetler Birliği'nin (Şimdiki Rusya'nın) DoğuBatı arasında sıkışmış konumları nedeniyle, düşünce tarihlerinin de birbirlerine yaklaştığının altı çiziliyor. Ahmet Ümit, yapıtını kaleme alırken, nesnelliğini korumayı bilmiş. Nesnel olabilmek yazarla yapıtın açısından çok önemlidir. Özellikle de otobiyografik metinlerde yazarın kendi yaşadıklarına karşı duygusal bir tutum içine girmesiyle, gerçeldikten uzaklaşıp öznelliğe düşmesi sık rastlanan bir durumdur. Bu, yapıttaki gerçeklik duygusunu zedeleaiği gibi daha da kötüsü metne ucuz bir hava verir. "Kar Kokusu" bir başka anlamda da ütopya.ile insan arasındaki ilişkiyi sorguluyor. Ütopya romanlarında sıkça kullanılır. Ancak yazar yapıyı tersine çeviriyor. Gerçekleşmiş bir ütopyadan, bu ütopyaya inanmış insan manzaralan, onların sevinçlerini ve düş kırıklıklarını sunuyor. Böylece inandıkları ütopyanın gerçekleşmiş halini görenlerin, yaşadıkları yoksunluk duygusunu ve travmayı anlatıyor. Çünkü gerçekleşmiş bir ütopya mükemmel Dİle olsa artık ütopya olmaktan çıkmıştır. Oysa insanların her zaman bir ütopyaya ihtiyacı olacaktır. Roman, Sovyetler Birliği'nde dibe vurmuş bir sosyalizmden bahsediyor olsa da aslında o döneme ve bugüne ilişkin umut dolu bir metin. Renkli kahramanlar var: "Cemil"; dost canlısı,zeki,hırçın ve duygusal bir adam. "Şerif"; görmüş geçirmiş bir karakter, 'Şerif. 'Leonid' alkolik ama umudunu hiçbir zaman yitirmemiş bir eski tüfek. Bu kolektifin içerisinde yazarın kendisi de var. Moskova'nın kül rengi havası, kurşun kubbeli binaları, Kurkinova kentine ya ğan kar, Onun ustahkla tasvir ettiği yerler... üralarda adetayaşıyorsunuz. lçinize dolan o hisle kar kokusunu roman boyunca hissediyorsunuz. Bütün bunlar sizi bir yolculuğa götürüyor. Zaman zaman gri bir tebessümle zaman zaman da bembeyaz karın aydınlığıyla ilerliyorsunuz romanın içinde. Ders vermiyor, öğretmiyor. Tanıtıyor, anlatıyor, duygulandırıyor. Yaşananlara bir kez daha bakmaya işaret ediyor. Böyle bir tarihi yazarken de sadece o dönemi yaşayanlara hitap etmiyor. Okura, o dönemdeki insanları, onların ideallerini sahici bir gözle sunuyor. Bir dönemin politik insanlarının yaşadığı günleri yargılamak, tartışmaktan öte bu roman insanın varoluşuna dair sorular soruyor. Varoluş ile idealler arasındaki o karmaşık ilişikilerin kıskacmda kalan bireyin yaşadıklarını, eleştirel bir tutumla tartışmaya açıyor. Tartışma sözcüğü sizleri yanıltmasın, bütün bunlar edebi nitelikten ödün verilmeden adeta bir şiir tadında sunuluyor okura. Kitap bittiğinde büyük Shakespeare'in Yoksunhık duygusu "Kısasa kısas" r; kına varmadan, sözcükler kendiliğinden dökülüyor dudaklarınızdan: "Kar kokusunu duyabilmek, işte bütün mesele bu!"« Ahmet Ümit klasik pollslye roman yazmıyor sadece ülkemizin aeflll günümüzün polisiyesini yazıyor. ünlü deyişini hatırhyorsunuz ve siz far Kar Kokusu/'Ahmet Ümit/ üm Yayınevı/ 311 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 624 SAYFA 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle