27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AYLA KUTLU unan mitolojisinden dünya toplumlarının pek çoğunun halk hikâyelerine dönüşmüş mitlerden biri, elinin dokunduğu altına dönüşen kralın mutsuzluk içinde ölümüdür. Kral Midas gibi lanete uğrar mı Erendiz Atasü? Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum (*) adlı son kitabı acaba onun önemini kavrayan geniş kitlelere uzanır ve onlara değerli bir hazinenin ışıltılı kapılarını açar mı? Insanın aklını beslerken yüreğini uçuran; kadınlığımıza, kimliğimize, ülkemizin sorunlarına dair değerlendirmeleri yankılar bulur mu? Elden ele dolaşarak yansır mı toplumsal değişimimize eleştirel bir eşik olarak? Erendiz Atasü için, Nasrettin Hoca'nın hoşaftan ölme isteğine koşut bir ölme (!) dıleğinde bulunduğumu aynca vurgulamalı mıyım? Çağımız adı tam konmamış olumsuzluklar çağı. Bunlardan birisi de, daha yayımlanmadan patlama yapan kitaplar dönemi oluşu... Önce yarım ipuçlarına dayalı gizem ve hayranlık yumağı oluşturuluyor. Alıanın (alıcı da söziin gelişi. Onlar sanatın tüketim nesnesi olduğuna güdülenmiş insanlar) merakını uyandırıp belli bir bekleme sürecinde tutuluyorlar. Bu bekleme süresi reklam kurallarına göre ayarlanıyor. Psikolojik ölçüme dayalı olarak, ne uzun, ne kısa... Kitap yaytmlanıyor. Özgün kimliği var mı? Araştırmamıza gerek yok. Bunu açıklayacak kişiler ve yöntemler hazır. Edebiyat, yazıdır, diye biliriz. Günümüzde övle mi acaba? Sözel ve görsel kurgularla yönlendirilen heyecan ve sahip olmayanın yaşayacağı mutsuzluk, böylesi bir kitabın daha önce varolmadığı gerçeğiyle güçlendirilir. Erendiz Atasu den "Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum" Y Bir kitabı okurken MP vazarı nörmek Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum... Bu ad okumaya başlamadan önce içimde kanatıanma yarattı. Adı oluşturan ner kavramın, topluma adanmış kimliğin birer parçası olduğu apaçık. Kitap, yazarm okura yazdığı mektupla başlıyor. rer parçası olduğu apaçık: Kitap, vazarın okura yazdığı mektupla başlıyor: "Kadın olmakla yazar olmanın kesiştiği noktada duran, kadınlığını yazma yeteneğiyle birlikte keşfetmiş, yaratmış diyelım isterseniz bir insanın hep acılar çekmiş ve çektirmiş bir yurdun kaygılı yurttasının, kadınların özgürlüğü ve laik toplum düzeni için mücadele etmiş bir insanın yazıları..." ve, son yazı olan Modernizm, KemalizmFeminizm'de şunları vurguluyor: "Türkiye feminizmi, Kemalizm eleştirisini, Kemalizmi yadsımaya ya da unutmaya dek götürürse, üzerinde yükseldiği zemini yok etmekle kalmaz; feminizmin kavramsal içeriğinden de uzakJaşır. Ataerkilliği neuen sorgulamadı diye Atatürk'e kızmak, bütün zorlukları büyüklerinin çözmesini bekleyen olgunlaşmamış insanın tavrıdır ve tek sözcükle, 'abes'tir" (sayfa 323) Bu kitabın hareket noktası, insanımızı, kavramlarını, sorunlarını, geleceğini ve geçmişini hesaba çeken bir atmosferi yaratmaktır, diyebiliriz. Kitabın adınayine dönmek istiyorum: Iki öznel sözcükle bunların yönlendirdiği yazarın entellektüel kimliğinden oluşuyor yani yazılarının kapsamını adın içerdiği somutlaşmayla çerçeveliyor. Ada bağlı olarak kadınlığı 326 sayfa boyunca ana izlek olarak sürdürüyoruz. Ad, içimi uçuran çağrışımlara açdıyor: Kadınlığın Uoğrulup acılı bilinçlenmesi yetmiyor. Yurt sözcüğüyle insanın içini coşturan çağrışımların zenginliği de içeriğe taşınıyor. Gözlerimin önüne romantik özgürlük resimleri geliyor. Hani Avrupa'nın bir ucundan obürüne özgürlük alevi parlamıştır. Ondokuzuncu yüzyüdır, ya da yirminci yüzyılın başları. Kimi ülkeler ardarda özgürlüklerine ve özyönetimlerine kavuşmuştur, kimileri de nâlâ avaklar altındadır. Ama buralardaki baskıyı ve sömürmeyi sürdüren yönetünler, halkın yurt bildiği topraklara yönelik beklentilerini anlayamazlar. O halklar, uçuşan bayrakları kucaklamışlardır, gözleri ateşler çakar. Bedenleri toprağa düşmeye adanmış... Macar yiğitleri, belki Polonvalı yurtseverler... Daha sonra da Ege dağlarında, denize uzanan toprakları kucaklamaya çalışan ince, sarışın, yiğit ve düşünceli Balkanlı eenç bir mareşalin gerisinden gelen ve engebeleri kucaklayan umut... Yurdum sözcüğü bunları çağrıştırıyor. Bence Erendiz Atasü de bir kahraman. Kahramanların savaşımı değişmiş ama amacı değişmemiştir. Yürekli, düşünceli, bilgili ve yaratıcı olmak kahramanlık değil midir? Bir önceki kuşakla, niteliği içtenlik olan bir ortak paydada birleşmez mi? Kitabın ana fikrinde; bin yıllarhâlâ ezilmekte olan, yine de umutla ufuklara bakan dünyanın öbür yarısının sorunlarına, dolayısıyla insanlığın yükselişine harç koyma çabası yok mu? Kitabı bitiren kişi onu kitaplıöının bir köşesine lcoymaya kalkışmayacaktır. Bir süre yakınında tutmalı insan. Çünkü hayatla ilgili olan ve işlemeyen, tıkanan sorunların üstüne vuran güç olarak, yahut îskender'in önüne getirilen düğüm gibi giriyor düşüncelerimize. Yazarın bu kadar haklı olmasından, durumun vehametinden ve yapüması gereken işlerin çokluğundan nuzursuzluk çekmek için bunu yapmaya mecburuz kitaplığımızda bulduğumuz bir boşluğa sıkıştırmamalı. el altında tutmalı... Sürekli el altında. Insanhk için, uygarlık için harcanan onca cabaya karşın, hâlâ havatı ve toplumsal değerleri sorgulamaaan, bize sunulduğu gibi yaşamak mümkün. İnsan dışındaki oütün canlılar gibi. Hatta ne yazık, insanlığın büyük çoğunluğu gibi. Şöyle diyor yazar: "Kadın, insanaltı bir canh türü olarak kabul edildiği an, onun bedeni saygın bir varlık olma şansını yitirir. Insanoğlunun doyması için yaratılmış hayvanlara bitkilere döner; onun emeği, makinenin üretimine eşdeğer sayılır; örgütlenme, siasete katılma, sanat yaratabılme gibi "insan"a özgü uğraş ve yetiler, ondan yddızlar kadar uzakJaşır. Evet, her şey kadının bedeniyle başlar ve köktenci akımlar bu bedeni mundar bir nesne olduğu (Musevi ve Hıristiyan bağnazlığı) ya oa erkeğin şehvetini kışkırtan nesne olduğu için (Islam bağnazlığı) mahkum eder. (sayfa: 274 275) Bu kitap feminist. Feminist bir yazardan geliyor ve ezilen insanlarla, bu ezilişin tarÛısel, kültürel ve toplumsal nedenlerini, dünyayı solduran bıtmemiş savaşımın günümüze yansıyan sonuçlarını tartışıyor. Kuşatılmış kadınlık, kuşatılmışlığıyla birlikte başka tüm sorunlarını da çözecek, adaletli bir dünyanın kurulmasına harç koyacaktır. Bugün kadın sorununun bulduğu yer üstünde yazarın yaptığı saptama, daha ne kadar çok uğraş verilmesi gerektiğini de ortaya koyacak nitelikte; "Eleştirel düşüncecen uzaklığımız, her grubun kendi içinde bağnazlıklar türetmesini, bağnazların ve bilinç düzeyi göreli düşük olanların daha çok ses çıkartmasını kolaylaştırmakta; (dır) "Bu bağlamda: "Gardrop Atatürkcüleri Cumhuriyet Uan oldu, sorun kalmadı. "Sosyalistler. Sosyalizm gelecek, sorun bitecek. "Şoven Alevüer Bizde zaten kadın sorunu yok. "Şoven Feministler Suçlu Kemalizm. "Ayrılıkçı Kürt Milliyetçileri, feoda lizm çeşitlemesi, yerel kültürün kadınlar üstündeki egemenliğini sorgulamaktansa, Doğulu ve Güneydoğulu kadınların özgül sorunlarının tümünün faturasını Kemalizm'e çıkarmayı uygun bildilcr" (sayfa 236) Iş bununla da bitmiyor. Pek çokkişi nin önyargıyla, "feminist" sözcüğünü duydukları anda burun kıvırdıklarını, ense kaşıdıklarını çok iyi biliyoruz. Keşke özgür bilinçleriyle oluşturdukları değer yargıları olsa bu davranışlarının ardında. O zaman ense kaşıyıp ağız burun büküp gitseler. Sorgulama sorumluluğun ilk aşamasıyken bundan bile kaçmak işin çok kolayını bularak çok ses çıkartmak olmuyor mu? Yeni insan kendi çıkarından ve rahatından başka şeyleri yaşamsal bulmuyor çağımızda. Düz, sığ, basit dünyalarmda dertlerini gevişleyen, yahut dert sayılmayacak orunlarını balonlar gibi şişiren kadmlara ve erkekleCUMHURİYET KİTAP SAYI Son on yılda ülkemi/de doğaüstü, dünyayı değiştirecek nitelikteki yazarları mı yaratmaya başladı mevlam? Böyle olmasa, iki üç kişinin kitapları bütün sanat tüketicilerince niye kapışılsın da geri kalanların tümünün çabaları sessizliğin ve görmezliğin sisi içinde unutulmaya bırakılsın? Erendiz Atasü'nün kitabı, gerçekleri oluşumlarından yüz seksen derece ters biçimde dile getirmiyor. Oysa şimdi bunlara tutkun ve sözümona yansız bir medya yönlendirmemiz var. Ö yüzden, Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum sözel sunumlar ustalarını harekete geçirmeyecek. Içeriği hem süreğen hem güncel konulardan oluşmasına karşın bu kitap için tanıtım ve övgü orduları da kurulmayacak. Çağın sorunlarına odaklanmış, yani uüz, sığ ve sorusuz yargılar içermiyor. Düzenin olumsuzluklarına dair çok tanıklık yapıyor. Erendiz Atasü, insanları nitelikli yanlarından kavramayı amaçlar. Böyleceonları engin ufuklara; siyasaya, coğrafyaya ve geçmişle günümüzde ortak olan onurlu düşünsel etkinliklere doğru çeker. Böyle ciddi şeyleri medyanın yaldızlanmış gözbebeklerinden hangisi okuyacak?Hiçbiri... Yazarımızın da dediğigibi: "...Kârın güdümüne girmiş görsel ve yazılı basıny ayın odaklaıının kitleyi her bireyin yalnızlığında eğitmesi... Daha az doğrudan ilişki kıırmaya, daha az düşünmeye, daha çabuk kanmaya, daha az soru sormaya, kısacası insan zihninin analizi ve sentez yeteneğini azaltmaya yönelmiş tersine bir eğitimdir" (sayfa 162) Sonucu da anlatır: "Sonuç; yalnız, iç dünyası sessiz, zihni kulaktan dolma, göze çarprna Bilgi adı verilemeyecekyüzeysel ve karman çorman izlenimlerle şişmiş bir kimsedir. Bütün ... .geçici etkiler arasında kalıcılık tekrarla sağlanır." (sayfa: 161) Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum... Bu ad okumaya başlamadan önce içimde kanatlanma yarattı. Adı oluşturan her kavramın topluma adanmış kımliğin biSAYFA 12 Düzenln olumsuzJukları Bu kitap leminict dan beri ezilen, Erendiz Atasu, İnsanları nltellkll yanlanndan kavramayı amaclar. J 624
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle