25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Oğuz Tansel'de sevgi ve tıoşgörünün sınırları ALİ OSMAN OZTURK lar icinde baş köşeye yerleştirdiği bu şiirinde, birden lanet okurken ve hesap sorarken bulursak şaşırmayalım. Geçtiğimiz on yıllar içinde yaşadığımız ayrıhkgayrılıklan düşünürseniz, bunda ne denli haklı olduğunu teslim etmemek mümkün değil; "Bu karanlığı kimler ekti gözevimize, Nite unutturdular sevmeyi, seviyi? Yırtıcı kuşlar, yabanıl varhklar Bu denli acımasız olamaz birbirlerine. (...) Yaratıcı barışın kardaşlığı, özgürlüğü En yüce erdem olur insancıl savaşımız. O ğuz Tansel'in şiirlerinde sevgi, sevi, sevecen, barış, kardeşlflc, birlik, dirlik, bilgi, bilim, aydınhk vb. gibi sözcülder önemli yer tutar. Onun insan sevgısi öylesine, yani gelişigıızcl değil, daha çok tutkulu bir sevgidir; bu nedenle 'sevgi'den çok 'sevi' sözcüğünü kullanır (bkz. örn. SY, s. 123, 125,126, 127; DÖ, s. 44,50,63,65,71, 73, 78). Bilindiği gibi 'sevi' aşk demektir. Onun sevgideki tutkusunu örneğin: "Sevince akhnı yitirmeli insan" (SY, s.98) ve "insanı dünyayı ölesiye/ Yeniden yaratıp sevmek (SY, s. 118) dizelerinde göriirüz. Onun yurt sevgisi de tutku derecesindedir: "Bu yurt bizim/ Göz kırpmadan ölebiliriz uğrunda" (SY, s.74) diye, ya da: "Ben ağaç diktim başkası apartıman/ Tümü yurt için ulus için/ Yaşasın vatan" (SY, s. 112) dıye seslenir. El ele vermenin, birlikdirlik içinde olmanın önemini şiirlerinde vurgular: "Elele versek artar gücümüz/ Olanca ateşivle yüreğimizin" (SY, s, 118) çağrısında bulunur ve bayrağa gönderme yapar: "Ay yüdız konuşur bire konuşur/ Dirlik üstüne güneş üstüne birlik üstüne" (SY, s.l 19) "Yapan, yaratan, uzayda kanat vuran, En yüce, en görkemli varlık insan; Geçmiş, gelecek bilinci, okul, tapınak, Yurt, bayrak, bağımsızlık onunla kutsal, lyi, güzel, tanrı evren anlamlı onunla, Kındam'lı eskimez ilkyaz sevecenliği, Menevşc denız, binbir çiçekli orman. (SY, s.124) insan ve yurt sevgisini türküleştiren Oğuz Tansel'i, insanı evrendeki varlık Binlerce kargış kıyıcüara, tetik çeken ele." (SY, s.124) Ülke içinde birliğidirliği bozanlara karşı amansız bir savaş yanlısıdır Oğuz Tansel. O denli sevecen yapısına karşın, bundan sorumlu olanları asla hoş görmez: Siirlerinde dış düşmanlardan çok (ki bunları genel olarak "sömürgenler" diye niteler) ıçerdeki bozgunculardan yakınır. Bu bozguncuları ikiye ayırabiliriz: 1. Yarı aydınlar, 2. Din bezirganları. Bunların ortak özellikleri, sahiplendikleri görüşün şekilciliğine, biçimselliğıne kapdmış olmaları, yani sahtecı olmalarıdır. 1. YARI AYDINLAR Hiç ödün vermediği tiplerin ba^ında gelir yarı aydınlar. Ne dedıği belirsiz, bil gisiz, "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya kalkan", üretime katkı yapmadan pay kapma ihtirasıyla yanıp tutuşan, insanları birbirine düşüren uğursuzlar diye görür onları: Aydın Oğlu Aydın Koyun bakışlı çatal dilli Sözde aydın oğlu aydın Kepçe kepçe karıştırır ortahğı Sade suya tirit düşünceleri Kazanı yalan dolan kaynar Gündüzü gece eder kuş beyni Isterse öküz altına buzağı kor Fil doğurtur karıncaya Aydın oğlu aydın Emenini Konva'va adamıs bir SEYİT KÜÇÜKBEZİRCİ D oksanbeş aralığından karlı bir gün.. Tipi çoktan Selçukya'nın bellerini sardı. Tutup Beli, Gelemiş Beli amansızlığın doruğunda gözgözü görmezhalde... O zamanda, yine böyle karlı bir gün. 1960 Konya'sının bir karlı günü. Adam boyu bir sobanın yandığı "Meydan Kitabevi"nin gizemli ortamında, binlerce kitabın arasında, kitabın ulaştırdığı, ancak tadanların bilebileceği bir haz ortamında kendimizden geçmişiz.. Onsekiz yaşlarında üç genciz: ama, "Dergi sahibi' üç genç. Ortaklaşa çıkarmışız "Umut 'u; narçhk'lardan oluşan bir "sermaye" ile... " Merhaba gençler" sesine dönünce Oğuz Tansel'i gördük. Kalın paltosuyla kardan adam gibiydi; Bozkır Köylülerinin bıyıkları örneği kesilmiş enli bıyıkları bile kar tutmuştu.." Kutlarım sizi" demişti; " Kutlarım sizi.. Devam edin.." Biz "edebiyata vurgun"; öykü yiyen, şiir içen, günün yirmi dört saat sanatı yaşayan gençleriz, o zamanlar.. Ardımızda karlı dağlar gibi "Hocamız" var; Cahit Öztelli.. Değer veriyor, yüreklendiriyor; ürünlerimizi, yalnızca kapısından bile giremeyeceğimiz dergüerde, gazetelerde, yayınlatıyor. Hoca'nın tuttuğu yazarı kiın gözardı edebilir ki.. 1960 öncesi, 1960'lar Konya'sı gerçekten bir fikir, sanat, kültür şehri. Resim sergileri, şiir geceleri.. Yerel gazeteler serapa sanat ürünleri ile dolu. Cahit Öztelli, Erdoğan Munis, Fakir Baykurt, Ali Çiçekli, Oğuz Tansel Konya'da. Feyzi Haücı "Çağn"yı yayınlıyor; Fazıl Hüsnü Dağlarca eelivor, Salah Birsel gidiyor.. Menmet önder, bir kültür fabrikası gibi yayın yapıyor. Abdülbaki Gölpınarîı, başında bere, "Dergâh'a giden çamurlu yoÛarda bilinmeyen bir gezegende gibi "ayak divanı"na durmuş... Istanbul'da bir Konyalı var; hiçbir resmi kültür kurumunun yapamadığını tek başına, tek ayağı ile oraaan oraya koşarak yapıyor; Türk Folklor Araştırmaları'nı bir "Külliyat" ölçeğinde yayınlamayı sürdürüyor... Biz: Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Sabahattin Ali'nin nice çetin nefis hesaplaşmalarını yaşadığı Konya sokaklaruıda, sanata dayanılmaz çekiciliğine kapılmış gençler olarak, folklor araştırmaları yapıyoruz. Öyküler yazıyoruz, şiirler söylüyoruz. Canit Öztelli'nin koltuğunun altında gün geçtikçe tanınıyoruz, ünleniyoruz. 1958 yılında, Günlük "Özdemokrat Konya Gazetesi"nde, iki ay süren "Konya Folkloru" araştırmam yayınlanmış,. Konya fikir, sanat, basın dünyasının ustaları ile gün gün tanışmalar sürüyor.. "Oğuz Tansel adını da sık sık duyuyoruz. Tansel'den sevgi ile, övgü ile söz edenler, kuşku içindeler aynı zamanda. Tuhafımıza gidiyor bu kuşkuları.. Hayret ediyoruz.. kuşkunun nedenlerini öğrenmeye çalışıyoruz. "Hoca toplumcu" diyorlar. Sürekli izleniyor. Onunla konuşan mimlenir" diyorlar. Anlayamıyoruz; binlerce ögrenci yetiştirmiş, yetiştirmeye devam eden bir hocanın "Sakıncalı" oluşunu... Kısa süre sonra öğrendik Oğuz Tansel'in kimliğini.. Konya'nın Bozkır'ından an bir Konyalı'ydı. Hoca'ya göre adam odun bile olsa dosdoğru olmalıydı. Haramzadeliğin her türüne karşıydı. Herkes çafidaş bir "Cumhuriyet"in çağdaş vatandaşlan olmalıydı. Kula kul olmak, Hoca'nın defterinde yoktu. Oğuz Tansel şairdi, ama ben Tansel'i hep "folklorcu" olarak değerlendirdim. Konya'dan yaptığı masalderlemeleri, değerini bilene bir "define" değerinde. Yirmi yaşındaydım, basın merdivenlerini hızlı çıkmıştım.. Yazıişleri müdürüydüm, günlük fıkra yazıyordum. Oğuz Tansel yazıları, kimi suyu üfleyerek içenler için sakıncaüydı. Ben yayınhyordum; çünkü beğeniliyordu; ülke sevgisi ile, nalk sevgisi ile dopdoluydu. Beni severdi, delidoluydum, tabulara karşıydım. Her yayınlandığı masal kitabını imzalı getirdi bana. Halâ saklarırn;" Altı Kardeşler"i "Yedi Develer"i, "Üç Kızlar"ı, "Mavi Gelin"i, "Allı ile Fırfırı"yı.. 1959'dan 1980'lere kadar binlerce çocuk, heyecanlardan içi içine sığmaya sığmaya okurdu o güzelim masaTkitaplarını.. Kökeni Konya olan o masallar hâlâ güzel, hâlâ çağdaş. Şimdilerde yeni basiuları yapdsa ne hoş olur... 196O'lı yıllarda, nice sanatçı ile, Oğuz Tansel sayesinde tanıştı Konyalı. Tansel Ankara, lstanbul sanat çevrelerinde çalışıyordu, seviliyordu. Onun sevgili şehrine Onun hatırına geliyorlar; şiirlerini, resimlerini sergiliyorlardı. Ben, Metin Eloğlu'nun şiirli resim sergisini, Balaban ın resim sergisini, Konya Oğretmenler Derneği'nde yüzlerce sanatseverin, kız öğretmen öğrencilerinin, Eğitim Enstitüsü öğrencilerinin gezdiğini gördüm. Balaban'ın imzalı kitaplarını nâlâ saklarım. Halk masalı uzmanları, çocuk edebiyatı yazarları, aradan yayınfanalı otuz yıl geçmesine rağmen eskimeyen güzellikCUMHURİYET KİTAP SAYI 624 SAYFA 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle