24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

'Mazhar Osman'ı ivi anlattım' YILDIZ ATEŞ (MİHA) azhar Osman 'ın yasamöyküsünü neden yazdımz? Beni büyülemiş olan galiba bir başarı öyküsü olmasıdır... Bunun yanı sıra da bir geçiş döneminin simgesel kahramanı olarak gördüm Mazhar Osman'ı. Esertnizi hangı lüre oturtabiliriz? Yazmış olduğum romanlaştırılmış ya da dramatize "edilmiş" bir biyografi... Istibdat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet'in ilk ydlannda oluşan bir tarihsel fon üzerinde bir insan portresini çizebilmek için üç önemli kaynaktan yararlandım: Kişinin kendi yazuarı, çocuklarının ve asistanlarının anlattıkları. Romanlaştırılmış biyografidiyorsunuz, kitaptaki kurgu payı nedir? Edinmiş olduğum yazılı ve sözlü bilgilerden, hatta bazen bir cümleden, bir rotograftan yola çıkarak kimi olayları kurguladım. Ama başlangıçta hep bir temel oldu. Kurguyu oturtmus olduğunuz temeller sağjam mıydı? Çocuklart, asistanlart onu anlatırken lara/sız davranabildiler mi? Elbette hayır! Hangimiz birini anlatırken tarafsız olabiliyoruz. Özellikle en yakınlarımız söz konusu olunca işin içine mutlaka birhesaplaşma giriyor... Ne var ki, bu anlatılanlarla bir atmosfer oluşturuldu ayrıntıların ötesinde: Kişinin hareket etme ve konuşma tarzı, belirli durumlarda verdiği belirli tepkiler, sık sık tekrarlanan esprıleri ya da öfkeli sözleri, yaşlandıkça etrafına aktarılan çocukluk ve gençlik anıları vs. Bir de Istanbul Seririyat denen tıp dergisinde otuz yıl boyunca yayınlanan Mazhar Osman'ın kendi yazıları var! Tabii tıp dışı yazılarını kastediyorum! Bir insanın otuz yıl boyunca yazdığı makaleleri dikkatle okuyun, defalarca okuyun, satır aralarını deşifre etmeye çalışın, bir siire sonra neler ortaya çıkmaz! Değer ölçüleri, ilgi alanları, özlemler, yaşam boyunca alınan varalar, hatta takıntılar... Resmi yazılar dahi olsa bunlan eninde sonunda ele verir. Işte bu kaynaklar bana Mahzar Osman'ı "algılama" ve algıladığım gibi anlatma cesaretini verdi. Tam olarak neyi anlatmak islediniz? Bir lideri. O liderin imkânsız santlanı nasıl başardığını. Yaşadığı çağda edinmiş olduğu yeri. Belki ue o çağa Kendi tanıklığı...Peşinden bunca genci sürükleyip psikiyatriyi nasıl ilgi çekici bir ihtisas dalı haline getirdiğini. Hastalarıyla, ailesiyle, asistanlanyla, arkadaşlarıyla ilişkilerini...Kitabım bir efsane sergilemeyi amaçlamıyor; "salon" psikolojisine soyunarak Mazhar Osman'ın eyleminin nedenlerini özel yaşamında aramak gibi bir kaygım da yok. Anlatılanlar ve yazılanlar sayesinde, çağına ayak ııyduran bir düşüncenin derinine inmek, günbegün yaşanan maddi güçlükleri sergılemek, bitmez tükenmez bir mücadeleyi anlatmak istedim. Bir kişiliğin çelişkilerine, heyecanlarına ve tutkularına, kimi zaman gözüpekliğine, kimi zaman da yerleşik düzenle barışıklığına ışık tutmaya çabaladım. Meslek yaşamını bir doktor olmadan anlatmak sizi ürkütmedi mi? Doktor olmadan mesleki başarılarını hakkını vererek anlatabilir miyim kaygısına kapılmadım değil! Sonra düsündüm ki hitap ettiğim okur kitlesi de doktor değil, dolayısıyla benim anladığım kadarını o da anlar, anlamadığımı o da anlamaz. Eğer okuyan meslekten biriyse belki "paramedikal" tarzda anlatılan bir olayı daha çok araştırmak, bilimsel anlamda öğrenmek isteyebilir. Nitekim pek çok tıp Liz Behmoaras'la "Mazhar OsmanKapalı Kutudaki Fırtına" üzerine M Akıl hastanelerini ürkütücü ve esrarengiz yerler olmaktan kurtarıp hastaların "zincirlerini çözmek"le Türk Psikiyatri tarihinde çığır açan Prof. Dr. Mazhar Osman'ın öyküsü, ölümünün 50. yıldönümünde "Mazhar OsmanKapalı Kutudaki Fırtına" adlı eserde kurgulandı. Kisa sürede çok satanlar listesine giren kitap beşinci baskısına ulaştığında bazı hekimlerce eleştirildi. Yazar Liz Behmoaras, kitap hakkındaki sorularımızı yanıtlarken bazı noktalara da açıklık getirdi. adamı için de böyle olmuş. Kitabtnızda bir bilimadamının özel yaşamtna, özellikle cinselliğine abartılı bir yer verdiğiniz yaztldı. Ne dersiniz? Kitapta cinsellik ön planda denmesi beni sadece güldürüyor. Yaşadığımız çağda bir insanın cinsel yaşamının, ne bileyim, yemeğe düşkünlüğü, sinema tutkusu gibi özelliklerinin yanı sıra anlatılması kadar doğal ne olabilir? Kaldı ki, buna gerçekten çok az yer veriliyor. Karşı oluşumdan değil! Kahramanımın yaşamında anlatılacak daha önemli olaylar bulduğum için... Cinsellik, bir Osmanlı erkeğinin Batıya tüm hayranlığına rağmen kimi hızh değişimler karşısında bocalaması ve bunun lcadınlarla ilişkisine yansıması açısından birazcık değinilmesi gereken bir konuydu, hepsi bu! Bir ' mit"i ytktığınızt hiç düşündünüz mü? Aydınlar için zaafsız, kusursuz, özel yaşamsız bir "mit" kavramı söz konusu olabilir mi? Aydın bir kişi bir "mit"i, efsanesine hapsolmuş, boş bakan taştan bir heykeli kendine örnek alabilir mi? Ben buna inanmıyorum. Ayrıca bilimsel olmayan bir eserde bir insanın özel yaşamı meslek yaşamından soyudanamaz. Size bir de intıhal suçlamalart yöneltildi...Prof. Dr Tevfik Sağlam'tn kitabından "Intihal", eserimin hiçbir yerinde kesinlikle yok. Yazarken, bir iki satırından dahi faydalandığım bütün kitap, dergi, makale ve yazıfarınki gibi Tevfik Sağlam'ın "Nasıl Okudum" kitabı kaynakça bölümünde yer alıyor. Kitap bilimsel bir çalışma olmadığı için, edebiyatçı ve tarihçilere danışıp her sayfaya dip not koymadım ama kullandığım niç bir kaynağı da cizlemeyi aklımdan geçirmedim. Üstelik Kaynakça olarak kullandığım bütün kitaplardan aldığım tarihi bilgilerA kamuoyuna mal olmuş bilgilerdir; Orneğin "Nasıl Okudum"dan AskeriTıbbiye Dİnasının tasviri, efsaneleşmiş kimi hocaların fiziksel görüntüleri, birkaç ilginç olay, Askeri Tıbbiye'nin genelinde egemen olan istibdata başkaldırı havası vs... Ama kitabın hiçbir yerinde Tevfik Sağlam'ın nayatı Mazhar Osman'ın hayatı gibi gösterilmiş değil. Aksine genç Mazhar Osman'ın, genelde siyasetten uzak duruşu ve iktidarla barışıklığı vurgulanıyor... Ayrıca kendi yazılarında Mazhar Osman aynı hikâyeleri anlatıp, aynı hocaları da tasvir ediyor. Epey tarihsel yanltşıntz da bir arada görmemiş, onları dinlememişti. Toptaşı Bimarhanesi'ndeki hastalan göre bilmek için izin alması kolay olmadı. Toptaşı'na ilk girdiğinde kendisi için adeta cenennemin kapılarının aralandığına inanmıştı: Pislik ve dışkıların içinde kaderlerine terk edilmiş hastalar anadan doğma çıplak, bellerine demir zincir bağlanmış bir haldeydi. Mazhar Osman o cehennemle tanıştığının ilk günü ilerde bimarhanede idareci olursa, bütün kapıları ardına dek açacağına, hastaları zincirlerinden kurtaracağına ve genç hekimlere, hastaları rahatça gözlemleme şansı tanıyacağına and içti. Delilık denen kaosu biraz olsun çözebilmek için çok gözlem yaptı, çok okudu. Meşrutiyetin ilanıyla, bütün bilgi birikimini kullanıp yazdığı Tababeti Ruhiye adlı kitabının ilk cildini bastırdı. Ardından uzun zamandır hayalini kurduğu düşünü gerçekleştirdi. Modern psikiyatrinin "babası" sayılan Emil Kraepelin'in Münih'teki kliniğinde altı ay staj yapma şansını elde etti. Kraepelin'i çalışkanlığıyla etkilemeyi başarmıştı. Bir Alman meslektaşı "Siz bu çalışkanlığınızla adeta bizim Türk gibi tembel' deyimimizi yalanlıyorsunuz' dediğindeöfkesini zor bastırdı. Yurda dönünce Galatasaray Sultaniyesi'nde hekimlik yaptı. Burada hayran olduğu Tevfik Fikret'le çalıştı. Çabaları sonucu mikroplu sular temizlendi, Istanbul halkı temiz suya kavuştu. Böylece hekimliğinin yanı sıra idareci ruhuyla topluma faydalı işler başarmanın kıvancını ilk defa yaşamış oldu. 1914'te Haseki Hastanesi'ne klinik şefi olarak atandı. Aynı yıl Birici Dünya Harbi başladı, Mazhar Osman binbaşı rütbesiyle Haydarpaşa Askeri Hastanesi'nde Asabiye Servisi Şefi oldu. Akıl sağlığı konusunda vercfiği "Şişü Konferanslan" sayesinde ünii arttı. Dönemin aydınlannı sık sık bu konuşmaları dinlemeye davet ediyor, çoğu kimseye imkânsız gibi görünse de topluma "Deliler de pekalâ iyi olabilirler" mesajını veriyordu. Bundan dolayı Mazhar Osman'ın "medya"lardan faydalanmasını bilen ilk hekim olduğu da söylenebilir. Cumhuriyet dönemindeki çabaları sonucu hastalar Toptaşı Bimarhanesi'nden Bakırköy'de inşa ecıilen Emrazı Akliye ve Asabiye hastanesine taşındı. Artık daha yaşanabilir bir mekânda, modern yöntemlerle tedavi ediliyorlardı. Yıllar önce düşlediği gibi genç hekimlere hastanenin kapılarını ardına kadar açtı, onlara teorik bilgilerin yanı sıra hastalarla üetişim kurmayı ve tedavi yöntemleri uygulamayı öğretti. Ölümüne birkaç ay kala: "Biz hiçbir zaman cüneş olamadık, sadece bir aldatıcı şafak..." sözleriyle belki de başka şartlar altında çok daha başanh olabileceğini belirtmek istemişti. Öldüğünde hastalardan biri: "Mazhar Osman öldii dediler. Hiç Mazhar Osman ölebilir mi? Bir zamanlar Atatürk için de aynı yalanı uydurmuşlardı"diye itiraz etti." yatesmihalmynet.com Mazhar Osman Kapalı Kutudaki Fırtına/ Liz Behmoaras/ Kemzi Kitabevi/ 432 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 624 varmış.. Kimileri önemli, kimileri önemsiz tıp tarihi ve tıp terminolojisi hataları vardı ki, bunları, kitabı okumuş birçok doktor da farkına varmadığmı itiraf ettiler. Bu hatalar beşinci baskı için düzeltildi. Sadece tıp tarihine hizmet için bunca yanıp tutuşulsaydı, bu hatalar kitap çıkar çıkmaz sıralanır, yayınevine ya da bana bildirilirdi ve dört baskıda tekrarlanması böylece önlenmiş olurdu. Son olarak... Son olarak şunu söyleyebilirim: Kitabımı sevgiyle ve saygıyla yazdım, çünkü bence kanramanım buna layıktı. Onu iyi anlattım. Mazhar Osman 1884 yılında Meriç Nehri kıyısındaki Sofulu'da doğdu. Ünlü ruh doktorunun îstanbul'daki serüveni babasının "Haydi göreyim seni oğul. Çok başarılı olacaksın" diyerek onuUsküdar Mülk Idadisi'ne kaydettirdiği gün başladı. Jdadi'yi birincilikle bitirdi. Mülkiye'de yüksek öğrenim görüp idare adamı olmak istiyordu ancak burada sadece zengin çocukları okutulduğundan babasının sözünü dinleyip hekim olmaya karar verdi. Askeri îdadi mezunu olmayıp da Tıbbiyei Askeriye'yi kazanan iki kışiden biri oldu. îhtisasını başka seçeneği olmadığından Akliye ve Asabiye dalînda yaptı. O zaman da and etti: Mademki kaderi aklı ve ruhu tedavi etmekti, bunu en mükemmel şekilde yapacak, gün gelecek Mazhar Osman adı deliliğin tedavisiyle birlikte anılacaktı. Oysa Istibdat döneminde akliye ve asabiye dersi "Mecnun iyileşmez hep mecnun kalır." cümlesiyle başlardı. Akıl hastalannın iyileşmesi söz konusu değildi. Mazhar Osman ihtisası süresince, asistanı olduğu Raşit Tahsin Hoca'nm Isviçre'ye gitmesi üzerine Gülhane'de klinik şefi ve Askeri Tıbbiye'de vekâleten muallim muavini olmuştu. Sonra harp nevrozlarını incelemek ve tedavi etmek üzere Makedonya'ya gönderilmişti. Ne var ki nocalık yaptığı dönemProf. Dr. Mazhar Osman, akıl hastanelerini urkutucu ve esrarenglz yerler de bile üç dört olmaktan kurtarıp Turk Psikiyatri tarihinde cığır açmıştı Yukarıda Hastalann olusturduğu Mehter Takımı bir etkinllk sırasında. akıl hastasını Nr Başarımn Öyküsü SAYFA 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle