Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hitler Üzerine NotlaıvBir Despotun Patolojik Diinyası/ Sebastian Haffner/ Çeviren Nihat Tezeren/ Gendaş Yayınları/ 212 s. 19071999 yılları arasında yaşayan yazar, zamanın en önemli araştırnıacı gazetecileri arasında sayılmaktadır. Ilk kez 1978'de yayımlanan Hitler Üzerine Notlar Almanya'da aylarca bestseller listelerinde yer aldı. Yüz binlerce basıldı. Yirminci yüzydın en büyük iki savaşının birincisindeki yenilginin ezilmişliğinden Almanya'yı çtkanp onu tekrar Avrupa'nın en güçlü devleti yapoktan sonra, ikincisini çıkararak Almanya'yı ve dünyanın büyük bir kısmını felakete götüren adam I lider'in, gençliğinden 30 Nisan 1945'teki inrihanna kadarki inişli çıkışlı yaşamının döniim noktalannı, karakterini, başarılarını, her türlü temelden yoksun Yahudi düşmanlığını, işlediği cinayetleri vc sonunda Almanlara ihanetini bu kitapta buluyoruz. Haffner 1914'ten 1945'e kadarki devrin Avrupa'sındaki Almanya ile ilgili politik ve askeri birçok olayın arka yüzlerini, tkinci Dünya Savaşı'ndan bazı ilginç olgulan taraf tutmadan anlatıyor. I laffner'in bu kitapta yazdıklan sadece öğretici değil, kitap aynı zamanda ibret verici, ilginç bir roman gibi okunuyor. Ycşilçam Dedikleri Türkiye/ Vedat lürkalı/ Genda\ Yayınları/ 644 s Bu romanında da salt anlatmakla yetinmiyor Vedat Türkali, görüntüsel öğelere dayah bir biçem ustalığıyla, insanı, insan ilişkilerini sergileyip açık seçik gösteriyor da. Bir Gün Tck Başına'dan, Mavi Karanlık'tan sonra bu romanda bir tarih parçasının karmaşasındaki Türkiyemizin çelişkilerle yüklü, acı tatlı serüvenini bölüşen tanıklarıyla yüz yüze getiriyor bizi. Becerikli, karanlık ellerce açmazlara, çıkmazlara itilen insanımızın yazgı yumağını usta işi bir romanın kesintisİ7. akımında çözüp sagarken, sıralanmış edimlerin, eylemlerin, davranışların seyrine, kazandığı okuyucuyu da görgü taruğı yapıyor sonunda. Gerçeklik Duygusunun Kayboknası/ Ataol Bebramoğlu/ Gendaş Yayınlart/ 286 s. Ataol Behramoğlu çağdaş edebiyanmızın en önde gelen şairlerinden biri olmasının yanı sıra "deneme"lerindeki akılcı saptamalar, gözlem gücü, yalın ve akıcı biçemiyle de geniş okur yığınlannın ilgi ve beğeniyle izlediği bir yazanmızdır. "Siyasettopluminsan" altbaşlığı altınua toplanan "Gerçeklik Duygusunun Kaybolması" adlı bu kitapta toplumcu ve yurtsever bir aydının, aydın olma sorumluluğu ve sanatçı duyarlılıgıyla, aynı anda ulusal ve evrensel bir bakış açısıyla, ülkemızi ılgılendiren tüm yaşamsal konularda, odak noktasına insanı alan tanıklıklannı bulacaksınız. Bu kitaptaki yazılann oluşturduğu toplumsal öykü, aynı zamanda tek tek bireysel yaşamlanmızın da öyküsüdür... Çünkü, kitaba adını veren yazıdaki son cümlelerlc "söz konusu olan hayatımız, hayatlanmız... Bunun da ötesinde, ülkemizin hayatı"dır... Çünkü, "eğer toplumda gerçeklik duygusu, insanca değerlere olan inanç, güven canlandınlıp güçlendirilemezse, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir 'mafya cumhuriyeti'ne dönüştüğü gerçeğini er geç kabul etmek zorunda kalacağız demektir..." Doğmuş Olmanın Sakıncası Üzerine/ Emıl Mıchcl Cıoran/ Çevıren Kenan Sartalıoğlu/ Gendaş Yaytnlart/ 226 s Cioran yüzyıhn başlarında Romanya'da doğdu, ama ha yatını Paris'te göniıllu olarak sürgünde geçirdi. Runıen ce yazdıgı son yapıt olan "Mağlupların Kitabı"ndan sonra dilini de terk ederek Fransızcada kesin kararını CUMHURİYET KİTAP SAYI 599 verdi. Bir mektubunda, dil degiştirmekle tüm varoluşundan vazgeçmiş olduğunu yazar. Cioran her sistemi bir put sayar, köleleştirici, rulıu köreltici bir zorba gibi görür. Aristo, Aquinalı Thomas ve Hegel düşünce tarihinin en büyük zorbalandır ona göre. Mistiklere ilgi dııyar, her zaman biraz budist olduğunu söyler. Buda, Eyüp, Sankara, Nietzsche, Chamfort ve öteki tüm lanediler onun en yakın dostlandır. Mistiklerin Tann'yla insandan insana konuşur gibi konuşmaları Cioran'ı derinden etkilemiştir. Yaşadığı çelişkiler, onu herhangi bir öğretiye bağlanmaktan alıkoyar. Uykusuzluğun ve umutsuzluğun doruklannda gezinirken şöyle mınldanır: "Tann vardır, yoksa bile!" . , Dünyayı Paylaşan Yazarlar/ llikmet Altınkaynak/ Gendaş Yayınları/320 s. Edebiyat eleştirmeni ve yazar 1 likınet Altınkaynak'ın Dünyayı Paylaşan Yazarlar kitabı çıktı. Kitapta, Ocak/Şubat 2000 tarihli Hürriyet Gösteri'de yayımlanan 42 şairin 119 dizeyle katıldığı "Binyıl Şiiri", şiirin yazılış öyküsü, şiire yardış giren ve giremeyen dizelerin tamamı yer alıyor. Kitapta bulunan 90'a yakın deneme ve eleştiride, yazarı ve şairlerin dünyayı paylaştıkları için mutluluk peşinde koştuklannı savunan Altınkaynak, Dante'den FÎemingway'e, Elitis'ten Nâzım Hikmet'e, Melih Cevdet Anday'dan Can Yücel'e pek çok yabancı ve yerli yazann yapıtını değerlendirirken, onlann yapıtlannda dünyaya bakışlarını yakalamaya çalışıyor. Dengbejleritn/ Mehmed Uzun/ Gendaş Yayınları/ 127 i. Dengbejlerim, Mehmed Uzun'un hayatında dcrin izler bırakmış beş tanesi üzerine yazdığı denemelerden oluşuyor. Kürtçede deng sestir, bej ise sese biçim veren... Uzun bu denemelerde insanlığın en eski sözel yazın deneyimlerinden birini ele alıyor, bir yandan dengbejlerin kendi yaşamına giriş hikâyelerini anlatırken, bir yandan da uzaklardan bir tarihe tanıklık ediyor. Bunu yaparken dengbejlerini canlandınyor ve belki de artık modern dünyanın dayattığı yas,am sekillerinin dışında kalan söz ustalannın sozlerini, yaşamlannı karşunıza getiriyor. Sese nefes ve yaşam verenleri, sesi kelam, türkü haline getirenleri... Dengbejlerim destanlann hâkim olduğu, sözün güzellikle söylendiği bir dönemin son izlerine tanıklık ediyor. Adını Unutan Adam/ Cüneyt Arktn/ Kabalct Yayınevi/246s. "Bir yerlerde Steve Arkın, George Arkın, başka bir yerde Fahrettin, çok uzaklarda Lee Arkın, yaCÜNEH V kında Cüneyt Arkın.... Benim ARKIN ' > 'adım' bile yok." Cüneyt Arkın, "Sevdalı Bir Artiz'in Anılan"nda MmımnuıuMi kaybettiği adının izini sürüyor. Amerikan generallerine ok ve yay eş,liğinde"rahat, hazır ol" talimi yaptıran, yedi metre yüksekliğe sıçrarken parende atıp iki el ateş eden, tek başına bir orduyıı devirip Emel Sayın'dan temiz bir sopa yiyen, acil servis ve rilm setleri arasında mekik dokuyup öliımlc oynayan bu adam kimdi? Yeşilçam, Neriman, Kemal Sunal, "gözleri ömre bedel" Türkân Şoray, sokak çocuklan, Cemal Süreya, kadınlar, binbir yüz ve aralarından tedirgın bir yüz: Adını Unutan Adam.... Kaderimin Efendisi/ Şebnem Işigüzel/ Everst Yaytnlart/ 144 s. Bu defa küçük şeyleri anlatmanın derdinde Şebnem Işigüzel. Küçük gibi görünse de hepimizin boyunu aşan, hayatı burnumuzdan getiren şeyleri. Bize kaderimizin efendisi olmadığımızı ve olamayacağımızı hatırlatan küçük şeyleri... Acı zariflikler de bu küçük şeyler arasında değil midir? Hem zariflikler hep tadı olmaz ya... Zarifçe dayatüanlar, zarifçe sevilmek istemeler, kapılan kapatmalar, kendine gömülmeler, kaderine boyun eğmeler, başkalan tarafından tuzla buz edilip "zarif ve küçük" parçalara aynlmalar. Kader, Tanrı ve hayat karşısında uslu uslu, sakin sakin ezilmeler... Yazar yüksek dozda, ağır, yakıcı bir ilacı, eli hafif bir hemşire gibi okurun damanna akıtma niyetinde bu defa. Görünürde sıkı bir iğne yemiş gibi hissettirmeden, ama bir kez damarlarda dolaşmaya başladıjjında baş döndüren, biraz da sızlatıp acıtan öyküler bunlar. Kader ile insan arasında kalan öyküler... ,,,/ . . . . . Muhteşem Senyora/ Cathertne Cle'ment/ Çeviren: Nuriye Yiğıtler/ Everest Yayınları/ 43 i s. Dona Gracia Nasi, Beatriz de Luna ya da Senyora... Hangisini isterseniz... O, on altıncı yüzyıl devletleri içinde tek başına "devlet" gibi dolaşan, bir efsane kadın. Engizisyonun peşine duştüğü, ama hiçbir 7aman alt edemediği, devlet gibi bir kadın. Ispanya'dan dinleri zorla değiştirilerek kovulan Marranolaıuı "Muhteşem Senyora"sı... Senyora'yı ve zorla I Iıristiyanlaştınlan Musevı kokenli Marranoları, başta îspanya olmak üzere Avrupa'nın birçok yerinden kovdular... Lizbon, Anvers, Venedik ve Ferrara; hiçbirinde kendilerine yeni bir yurt kuramadılar... Ve en sonunda onlara kucağuıı açan ve bağnna basan, Kanuni'nin "muhteşem" dönemini yaşamakta olan Osmanlı Imparatorluğu'nun başkenti tstanbul oldu... Habsburg'ların, Venedik'in başdüşmanı, büyük bir servetin vârisi olan bu güzel ve çekici kadın; bugün bile Marranolann, en çok bilinen ve en büyüleyici simgesi olan Senyora, Kutsal Topraklar'da sona eren muhteşem dünyevi yolculuğunda çok gizli, çok büyük bir aşk yaşadı; ne var ki hayatı boyunca ençok bu aşktan kaçtı ve en çok hep ona yakalandı... Âşığından kaçmak, ama ayrı kalmamak için de onu kızıyla evlendirdi... Senyora ve yeğeni Jozef Nasi, aşk serüvenleri, din çatışmaları, siyasi güçle ve dönemin önemli olaylannın iç içe girerek kaynaştığı, alevler içindeki bir freskin kahramanlan... Senyora, yazımı tam on yıl sürmüş gerçek bir roman; aynı zamanda Marranolann destanı, Dona Gracia La Senyora'nın ağıdı... Büyük ve yasak bir aşkın şarkısı... Yaban EDerde Ölüm/ Donna Leon/ Çeviren: A. Semih Bılencan/ Ayrtntt Yayınlart/ 240 s. Donna Leon, Yaban EUerde Ölüm'de de yine Venedik'i mekân olarak seçer. Yaban EUerde Ölüm, Italya'nın su kanallarının birinde bulunan bir erkek cesediyle ba^lar. Başlangıçta basit bir soygun sonrası cinayet gibi görünen olay aslında çok daha karmaşık ve korkutucudur. Bütün mazbut görünümüne karşın "cazibe nereden gelirse gelsin karşı koyamayan tipik bir îtalyan erkeği" gibi davranma isteğini içinde saklı tutan Komiser Brunetti bize devletin, mafyanın, emniyet teşkilatının ve aristokrasinin kokuşmuş içyüzünü gösterir. Uluslararası bir boyut da kazanan bu cinayetin izini zaman zaman kurmacanın da ötesine geçen bir gerçeklikle, insanı ürperten "kara aynntılar"la bezer. Arkadaşlık/ Connie Palmen/ Çeviren: llknur îgan/ Ayrtntt Yayınları/ 246 s. Connie Palmen, Hayatın ve Aşkın Yasalan'nda olduğu gibi Arkadaşlık'ta da sorulannı yaşamın temel karşıthklarına ıılaşma serüveni içinden soruyor. Bu yolculuk, zorlayıcı ve can yakıcı yüzleşmeleriyle okuyucuyu da kendi beniyle bir kez daha tanışmaya, 'içindeki' ve 'dışındaki'yle keskin bir ışık altında karşılaşmaya sıırükluyor. İki kadının, çocukluğun gizemli dunyası içinde başlayan arkadaşlık ilişkisini olgıınluk çaglarına varan • SAYFA 21