Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
zetmenin ustaca bir kullanımından destek alarak işe koyulur; dinozorlar "asırı derecede tutucu ve zckâdan pek nasibini almamış ("yaratıklardı")... uzak taşra kasabalanndaki eski arisrokratlar ("gibi") yeni kuşaklara hem aylaklıklannı, hem de rahatsız edici bir fıziksel görünümü devrediyorlardı." Orion takımyıldızı başlangıçta "ne olduğu anlaşılmaz bir ışık kaımaşasından ibaretti, bir avizeci dükkânı gibi." Irkiitici denecek kadar kayıtsız bir üslupla dile getirilen bu hayranlık uyandırıcı tasvirlerin içinde, miithiş bir bilim adamı olmasa bile, tabiat dünyasının altındaki gizemi harekete geçirmekte olan bir Tann'ya atfedilen hayli ağır ve bilimdışı beyanlar vardır. Örneğin, memelileri yaratmasından sonra Tanrı bize, "bu sorumluluğu dişilere yüklediğini, çünkii iki cinsin içinde daha cömert ve sabırlı olanın onlar olduğunu" açıldar. Bunun ürkütücü olmasının nedeni ille de bu düşüncenin kendi içinde ürkütücü olması değildir; asıl neden, Tann'nın insanlık tarini boyunca izlediği yolun buna benzer görüşlere dayalı ve tarafsızlaştırümış bir bakış açısı tarafından çizilmesidir. Tanıstınldığırrnz dâhiler arasına girebilen tek kadının Emily Dickinson olduğunu ve bu kişilerin hemen hepsinin beyaz olduğunu hatırlatmakta yarar var. Tanrı'nın en sevdiği sanat dalının müzik olduğu anlaşılmaktadır; hepsi de Avrupalı, erkek ve beyaz olan müzisyenlere sessizce ilham vermeye uzun zaman ayırmaktadır. Gerçi kısa bir süre, Buddha ile Herakleitos'un kişiliklerine dayalı bir DoğuBatı karşıtlığı inşa ederek "Doğu'da" da bulunur. Bu kitabı okumanın en iyi yolu, bilgi yüklü de olsa hafif bir eğlencelik olarak görmek ve özünde beyaz, erkek, heteroseksüel, Hıristiyan (ve muhtemelen Katolik) Avrupalıların deneyimlerinden yola çıkarak ve onların amaçlarina uygun olarak yaratılmış bir Tanrı imgesi oluşunu kişisel bir sonın yapmamak. Bu geleneğe ait metinler hiçbir zaman çözümleyici ya da yol gösterici olmayı amaçlamamıştır, seçilen konular, kendi tanımlayicı özellilderiyle sınırları tarafından korunan, hafif, merak uyandırıcı ve keyfi konulardır. Tanrt 'mrt Ağzından Evrenin Hıkdyesı'nde konunun aldatıcı bir tamlık sergiliyor oluşu kitabın etkisini azaltıyor ve cazibesini bir ölçüde zedeliyor. Hepimizi harekete geçirmiş olan ilahi kuvveti hem duyarlı hem kaotik, hem sevecen hem de tanrısal olarak resmetme kararı, zekice ilgi uyandırıcı ve çok büyük zevkle okunan bir eser yaratmış. Gene de son tahlilde, bize istediğimizin hem daha azını, hem daha fazlasını veriyor. Bize Tann'nın kişiliğini vaat ediyor, ama Tann'nın etkinlıklerine ilişkin birtakım tarihi soruları cevaplayan kronoloiik bir çözüm seti sunuyor: Musa gerçekten Tann'yla o kadar zaman geçirdi mi? Bach'ın senfonilerini tartışılmaz biçimde tanrısal kılan şey nedir? Einstein çalışmalarından kimseye söz etmiş miydı? Bu aynı anda hem çok küçük hem de çok büyük bir fikir. Kitabın mizahi üslubu onu ciddi eleştirilerden korusa da ne de olsa, zamanın başlangıcından beri yaşanan her şeyi anlattığını ciddi ciddi değil, gülümseyerek iddia ediyor kapsamının darlığı, bu yaratıcı fikrin bizde uyandırdığı beklentiyi karşılayacak ciddi bir keşif yolculuğunu engelliyor. • (Boston Revieıo'den alınmısttr.) Çevi* ren: EliJÖzsayar (*) 10.5 Bölümde Dünya Tarihi, Julian Barnes, Çev.: Serdar Rifat Kırkoğlu/Ayrtntt Yayınlan, 2000. Tann'nın Ağzından Evrenin Hikâyesi/ Franco Ferrucci/ Çeviren: Elif özsayar, Aynntı Yaymlan/286 s. CUMHURİYET KİTAP SAYf §77 İlahi komedvadan traaedvava JACK MILES ekânın sona erdiği, ama zckâyla (duyularla değil) kavranan gerçekliğin devam ettiği nokta neresidir? Bizimkinden daha az gelişmiş beyinlere baktığımızda, bu sınırı kolayca avırt edebiliriz. Bir köpek yavrusunun dünyayı olduğundan farklı algıladığını ve insan zekâsının bu farkı kavramasına karşılık küpek zttkâsının buna yetmediğini görebuiriz. Köpek yavrusu her köşeyi koklar, ama kokusunu alamayacağı tek bir şey varsa, o da bu farktır. Pekı ama, eğer bizimkinden daha üstün bir zekâ evrende işlerlik gösteriyorsa, o zaman bizim de, o köpek yavrusu gibi, bunu asla kavrayamayacağımızı düşünmek doğru olmaz mı? O üstün zekânın bizim zekâmızdaki yetersizlikleri nasıl kavradığını asla kavrayamayacağımız söylenemez mi? Işte bu olasihk, Franco Ferrucci'nin yeni romanının düşünsel dayanağını oluşturuyor. Z Tannlmge*) Romanın duygusal bir dayanağı da var. Bir köpek yavrusuna bağlandığınız oldu mu? ö n a ne söylediğinizi anlamaya çalıştığıni; ama aniamadığını, hiçbir şey anlamadığını, gene de gayretle çabaladığıru düşündünüz mü hiç? Cevabınız evetse bana hiç benzemiyorsunuz demektir; çünkü ben, sinir bozucu bir santimantalizm ve duygusal sakatlık olarak gördüğüm bu tür yaklasımlardan kaçınırım. Ne var ki bu tür yaklaşımlann varlığı inkâr edilemez; ve eğer bunlar yukarıdan aşağıya doğru gerçekleşebiliyorsa, neden aşağıdan yukarı doğru gerçekleşmesin? Entelektüel kuyruğunu sallayan insanoğlunu hayal edin; beceriksiz, saldırgan davrandığında bile özünde günahsız, ama sonsuz bir hevesle dolu. Bu kuyruk sallayıcının karşısında Tanrı'yı hayal edin. Evet, işte hikâyenin özü bu. Tann'nın Ağzından Evrenin Hikâyesi'nde (roman Italyanca yazılmış ve Raymond Rosenthal ile yazann kendisi tarafından Ingilizce'ye çevrilmiş) Franco Ferrucci, insan zekâsının yetersizlikleri karşısında Tanrı'yı bu tür bir sıkıntı içinde hayal ediyor. Romandaki Tanrı ilksel kaosun için den ortaya çıkar, evreni yaratır, yarattığı şeyin korkunç derecede kusurlu olduğunu anlar ve sonra onun üzerindeki denetimini kaybettiğini keşfeder. Bu sorunu düzeltmenin tek yolu içeriden gelecek bir çözümdür. Ama neyin içinaen? "Boşlukta dönüp duran kayalann ortasında, kozmik ormanın içindeki o küçük, o gülünç kum tanesini tek ümidimin sığınağı gjbi gördüm. Yerküre!.. Evrenin doğurduğu umut çiçeğiydi o." Yerkürede ise umuda aracılık etmek Zita adlı bir maymuna düşer, ama Zita'nın evrimini Tanrı yönlendirmez. Tann, yarattığı mahlukun kendi kendine geçirdiği dönüşümü çoğu zaman hayretle izleyebilir ancak: "Işte o sırada hiç tanımadığım bir hayvan gördüm, iki ayağının üzerinde bana doğru geliyordu. Ama Zita'ya benzemiyor muydu bu? Evet, gözlere bakılırsa kesinlikJe Zita'ydı, ama ne kadar değişmişti!" Bu noktaya, 286 sayfalık kitabın 54. sayfasına doğru geldığimizde varırız. Buradan sonrası, Tann'nın gözünden aktanlan, son derece eklektik bir Batı düşüncesi tarihidir (Musevilik ve Hıristiyanlık tarihini Batılı sayabilirsek). Tann, çeşitli in«an kisvelerine bürünerek ve çcşitli maceralara atılarak sırasıyla Musa, Parmenides, Herakleitos, Buddha (gruptaki tek Doğulu şahsiyet), Isa, Augustuinus, Aziz Isidoros, Âssisili Francesco, Aauinolu Tommaso, Dante, Kolomb, Galileo, Shakespeare, Caravaggio ve Mozart ile tanısır. Tann belirli arafıklarla sevince kapılır, ama sonunda hüsrana uğrar. İnsanlık ruhunun bu kahra manlanndan hiçbiri, anlaması gerekeni tam olarak anlayamaz. Elli sayfalık son bir kısa mesafe kosusuyla, Rousseau'ya, Hölderlin'e, Melville'e, Freud'a ve Einstein'a uğrayarak 1750'den günümüze kadar geiiriz. Romandaki geçişlerin hepsi hikmeti Huda'dandır. Çoğu zaman Tanrı bilincini yitirir ve sonra yeni bir yer ve zamanda kendine gelir. Değişmeyen tek şey, Tann'nın agnostik bakış açısıdır. Tann'nın kendisi de içinde olmak üzere dünyayı çürümeden kurtarmanın tek yolu kendini tanımaktır; kendi benliğine yönelik bu kozmik kavrayışa ancak insanoğlu ulaşabilir, dolayısıyla dünyayı ancak insanoğlu kurtarabilir. Fakat insanoğlu bu sorunu anlamayı başaramaz. Çağlar ve dâhi beyinler birbirini izler, ama ne yazık ki insan denilen bu köpek yavrusu yeterince zeki değildir. Böylelikle ilahi komedya buruk bir trageuyaya dönüşür. Tanrı iç geçirir ve kendisini evrenin sınırlanna, 'yaşlılık yıllarımın olgunluğu içinde dinlenmek istediğim o doğmamış dünyaya" ışık hızıyla götürecek bir gidiş bileti bulur. Italya doğumlu olan ve Rutgers Üniversitesi'nde edebiyat dersleri veren Franco Ferrucci, kimilerinin Benedetto Croce'nin yeniHegelci zaferi "History Brought Under the General Concept of Art"tan (Genel Sanat Kavramının Merceği Altında Tarih, 1893) izler bulabile ceği bir kitap yazmış. Ama Croce'den bir yüzyıl sonra, gerçekliğin en yaygın kabul gören vizyonunu belirleyen şey felsefi değil biyolojik evrimdir; Hegel değil, Danvin'dir. Pierre Teilhard de Chardin'in söylediği gibi, İnsanoğlu geçmişte safça inanıldığı gibi evrenin merkezi değildir, bundan çok daha güzel bir şeydir: İnsanoğlu, büyük biyolojik sentezin yukanya bakan okudur." Ne Hegel'den ne de Darwin'den söz etmemekle Ferrucci aslında ikisinin vizyonlannı kaynaştınyor, ama kendine ait bir son yazıyor. Ferrucci'ye göre, yukanya bakan ok artık aşağı doğru dönmüştür. Bütün görkemi içinde Yerküre, onarılmaz ölçüde bozulmuştur. Tanrı onu özleyecektir "Bu güzelliği bırakıp gitmek kolay olnıayacak" ama yapabileceği bir şey yoktur. Bazı insanlar, kendi yaşıarı ilerledikçe, dünyanın da artık gençlik çağında olmadığı düşüncesinde hüzünlü Dİr teselli bulurlar. Bu kitap belki de, belirli bir felsefeci, biyolog ya da ilahiyatçı türünden çok onlar için yaztlmış bir kitap. Aslında Tann'nın Ağzından Evrenin Hikâyesi, tısta bir yazann Italya merkezli eğitimi ile bu yazann kendi nemcinsleri için beslediği sınırsız umutlann ve uğradığı acı verici hayal kırıklığının bir sentezi. • (The New York Ttmes Book Revietv, Temmuz 1996) Tann'nın Ağzından Evrenin Hikâyesi MURAT KOCADAGLI G eçen günlerde Aynntı Yaymları tarafından olağanüstü yaraoa bir roman yayımlandi. ÖncelÜde fikir açısından "yaratıcı"; zira Tann'nın A&pndan Evrenin Hikâyesi anlatılıyor. Türkçede ilk kez Yaratıcı'nın yaratma nedenini ve sürecini anlattığı bir roman yayımlanıyor. Kitabın yazan Franco Ferrucci evrenin ve insanlığın akıl almaz serüvenini, yaratıbşın ilk anından başlayarak Yaratıcı'nın kendi sinin ağzından anlatmış. Evrenin uçsuz bucaksız boşluğunda yapayalnız kalan Tann'nın evreni, dünyayı ve insanoğlunu yaratış süreci ve beklentileri anlatılıyor. "Tann, dünyayı ve insanoğlunu yaratırken ne ummuştu, sonra neoldu?"sorusueşliğinde bütün bir insanlık tarihi gözden geçiriliyor. Üstelik bu zorlu süreç şefkatli, unutkan ve iyicil bir Tann'nın ağzından anlatılarak müthiş bir ironiye, zevkli bir okuma şölenine dönüşüyor. Ferrucci'nin "sevgi* ve "iyilik" dolu Tann'sı insanoğlunun yaçadığı dünyanın "zulüm" ve V^f/'tenannnuşbif yer olmasını arzu eder. Ve en sevdiği varlığı olan insanoğlunun bu amaç için çaba göstereceğini ıımar. Ne yazık ki insanoğlu bu sorumluluğu üstlenmektense "zulüm" ve "vahset' üretmeye devam eder. Üstelik başka hiçbir yaratığına vennediği "aşk" yetisine rağmen... Böylece Tann'nın binlerce yıl süren arayışı sonuçsuz kalacak, "kötülüğün" ve "aanın" olmadığı bir dünya yaratılamayacakür... Bu anlamda insanoğlunun kendisine, dünyaya ve yaratılış nedenine karşı gösterdiği lakaytlığın, sorumsuzluğun anlatısıdır Tanrintn Ağztndan Evrenin Hikâyesi. Ok basımı 1986'da îtalya'da yapllan daha sonra diğer dünya dillerine yazann isteği üzerine tngilizceden çevrilen Tann'nın Ağzından Evrenin Hikâyesi için dış basında çok önemli övgüler yayımlandi. Eleştirmen Allison Stark Draper kitabı su sözcüklerle değerlendiriyor "Erkek, beyaz. ve Avrupamerkezd olduğu sugötürmesedc, romandaki Tanrı, sanmm esas itibanyla 'tarafstz' olarak algtlanmast amaçlanmış, iyicil, son derece insani, kolayca sevilen bir karakterdir. Bu Tann bir pasifisttir. Basevgjye ve sağduyuya inanır. Ama ne kadiri tnutlak, ne de alimi mutlaktır. En önemlm bildikleri hizden fazla değildir; kendi yarattklartnı izleverek sürekli öğrenmektedir ve kitaptaki olay örgüsüne müdahale ettne gücü yoktur. Bir romancı gibidir Tanrı; kurduğu dünya kendi kendine soluk alıp vermeye başlamıs, kendi içselntantıg'tna göre büyüyerek yazann aklından geçmemiş bir yoğunluğa ve karmaşıklığa ulaşmışltr. Olay lann aktştm etkilemekya da değiştirmek için dünyaya kansabilir, ama onun yerlesik iç ritmini aeğistiremez. (...) îster çeviri olsun ister uyarlama, karştmtzda harikulade bir metin var." Benzer övgüleri Steve Shroeder'de yapıyor: "Bukitabtn içine eirmek, sürprizlerle dolu, olağanüstü doyurucu bir deneyim. Bu riski almaya kesinlikle değer. * Ünlü yazar Urnberto Eco ise "olağanüstü" diyor: "Tann'nın Ağzından Evrenin Hikâyesi, binlerce yılltk dinsel ve felsefi düsünceyi bir araya toplayan, büyük ilei ve övgü uyandtrmts, oyuncut, harikulade ve karst konulmazbir kitap. Ne mutlu okura, çünkü Tann'ntn uzun uykusuzluğunun öyküsü olan bu kitap ona uykuyu unutturacak... Olağanüstü." n SAYFA $