23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

r gınlıklann, hor görmelerin eridiğini du yuyoruz, çocuksu bir neşeye ve avnı anda tadına doyulmaz bir hüzne kapılarak."(s.l66) înci Aral kadının ıstırabını tek bir nedene bağlamaz. Hiçbir şey bu denli yalınkat olamaz. Ülkemin, kadına yalan söylemekte, onun gövdesel içtenliğini aşağılayıcı sözlerle incitmekte beis görmeyecek kadar karşı cinse insan değeri verebilmekten aciz erkeği de tek sorumlu değildir tabi! Kadının kendi var oluş ortamından sürüklediği olumsuzluklan, örneğin anne ve babasının arasındaki kırgın ya da sakatlanmıs cinselliği de ince ince çözümler Înci Aral, sınıf karşıtlıklarını da. Kitaba adını veren ilk öykü böyle bir çözümlemenin çok başarılı örneğidir. Meslek sahibi kahramanımız 39 yaşında ve hâlâ bakiredir. Cinsel yenilginin hovarda babaya, acıya tutkun ve tutsak yaşamını "hiç bitmeyen sıkıntılı dantellere" (s.19) adamış küskün anneye, '70'lerin gençliğini saran devrim kasırgasına, polis çıkan ilk sevgilinin pekiştirdiği güvensizliğe uzanan, bütün bir 39 yılın tortusuna dağılmış ince köklerini yirmi beş sayfalık bir metnin uzamında irdeler înci Aral; öykü tadı hiç eksilmeden. "Şimdi"den geçmişe, somuttan soyuta, bireyselden toplumsala ustaca akıveren anlatımıyla bu güç işin üstesinden gelir. Tüm metne sinmiş kavurucu yaz sıcağı imgesiyle başarıya ulaşır yazar. Kadının yükselen cinsel gerifimine koşut artar sıcaklar... Gölgede kırk derece!..Yakıcı arzuların sonuçta değebildiği cinsellik bereketli yaz yağmuruna değil, kavurucu ve kısır çöl sıcağına benzer. "Karanlık yavaşça açılıvor. Güneşin doğuşu engeÛenemez. Baharlar ve yazlar engellenemez. Aşın sıcaklar sürecek" (s.36) sözleriyle biter öykü. Gündelik dilde toplumcu iyimserliğin kalıp metaforlan olarak kullanılan ilk üç tümce, çözümsüz yükselen bir gerilimin somut ifadelenişidir, înci Aral'ın metninde; devrim kasırgasının namlı "Halkın kurtuluşu engellenemez" (s.17) sloganına hayatın kara mizahının yirmi yıl aradan sonra verdiği yankı... Kitabın donıklarından biri olan " Adını Anmamaya Andlçiyorum",sınıfkarşıtlığına dolanmış bir aşk ilişkisinde, cinsîer arası karşıtlığın ulaşabileceği boyutları irdeler. Buriuva ve sanat sever Nurhan'la kırsal kökenli ressam Nurettin'in düello benzeri beraberlikleridir bu. Nurhan önce kendi sınıfının iki yüzlü ahlak anlayışının kurbanı olur. İlk eşi, saygınlık maskesi uğruna evlenmiş bir eşcinseldir. Kocasının "öteki" yüzünü keşfetmenin sarsıntısı Nurhan'ı uzun ve ürkek bir yalnızlığa savuracaktır. Kadın, kendine güvensizlik uçurumundan, önce resimlerine yakınlık duyduğu, kırsal kökenli, sıcak mı sıcak ve "sapına kadar erkek" Nurettin'in yardımıyla çıkacaktır. Ne var ki, Nurhan'ın sınıfsal ayrıcalıldarı Nurettin'in tam anlamıyla sinirine dokunmaktadır. Nurhan burjuva özelliklerini ilişkilerine yansıtmamayı beceremez. (Bu mümkün müdür ki? Onları bir araya getiren, Nurhan'ın Nurettin'le payiaştığı sanatsal yaratıcılık değildir, kcueksiyoncularm hizmetindeki Nurhan bir resim galerisi işletir sanat beğenisidir. Başlangıçta Nurettin'in gururunu okşayan tam da üst sınıftan kadının onayı değil miydi?) Erkeğin kadına aşkın yanı başında kini oüyür. Ustelik erkek "kendi kendilerine duydukları gizli nefreti sevdiklerine yönelten" (s.92) ve böylece ilişkileri mahveden insanlardandır. Nurhan kadınca bir sezgiyle erkekteki bu kıyıcılığı fark eder gibiyse de yolun ta başında, kendini ilişkiden alamaz! Cinsel aşka ihtiyacı çok fazladır. Belki o da, kendi felaketine yürüyen insanlardandır! Nurhan'la Nurettin'in evliliklerin deki çatışmalar ölümcül boyutlara ulaşır. Nurhan tam bir parçalanmaya uğrayarak çıkacaktır, ruhuna ve bedenine dana fazla nüfuz etmiş bu ikinci evliliğin enkazının altından. Eşcinsel adamın ayazda üşürken bıraktığını, heteroseksü ei adam en ilkel güdulerine ulaşasıya kadar parçalamıştır. Kadındaki bu ayrışmayı Înci Aral dille somutlaştırır. îlişkinin başında, sınıfsal kimliği nenüz do kunulmamış ve adamdan aldığı elektrikle heyecanlanmış Nurhan, Nurettin'in resimleri karşısında beli belirsiz bir tümlenme umuduna kapılmıştır. Acıların ardından bile, resimlerin etkisini anımsayışta, sanatsal birikimini yansıtan duyarlı bir dil kullanır (s. 86). Aynı kadın Nurettin'in adını anmamaya ant içerken kentsoyluluğun incelikli bütün aışsal dokularını yitirmiş, canlınm var olma güdüsüne indirgenmiştir; kullan dığı dil saldırgan, küfürbaz, tırmalayıcıdır. Înci Aral'ın dil ustalığını gördüğümüz bir başka öykü Sırça Sözcukler'dır. Aşkı cinayete kavuşturan sırat köprüsünden geçerken, ıstırabından şiir yaratan bir kadının öyküsüdür bu. Taoanca kabzasının nakışında Înci Aral'ın koca bir tarihi tek bir paragrafa sığdırabildiği (s.44), doğanın yaratıcdığıyla sanatsal yaratıcılığı(s. 44), toplumun çürüyüşünü (s.42), ıstırabm kıyıcılığını bütünleştiren bu öykü gerçekten de insanı müthiş heyecanlandıran bir büyük şiir... Sözcükleri gerçekten sırçadan, öylesine inceden ve derinden çiziyor duyguları; öylesine saydam ki biyolojik hayatın ve ilişkilerin dokuduğu hayatın bütün tayfını yansıtabiliyor: " Annemin döl yatağına düştüğüm gece, öyle karanlık, öyle güzel ve görkem li o gece, annemle babam birleştiklerinde tabanca yastıklannın altında, uzansam değeceğim yerdeydi. Ben onlara benim henüz doğmadığım zamandan bakıyordum nasıl birbirlerine defidiklerini, nasıl iç içe geçip güzelleştıklerini izliyordum. Sevdalannın yoğunluğu havaaa billurlaşmış, beni hızlı bir gel gitle itiyordu. Hedefe varmak için koştum, beni oluşturan öteki yarıyla birleşip döllendim ve sıcak yatağıma sıöındım.... Daha o anda duydum, karanlığın içinden gelen şiirin sesini " (s.44) 'Gölgede Kırk Derece'nin kadınlan gerçekten kıstırılmışlardır; sihirli çözümlerden uzak olsafar da öykülerin tümünde bir büyü gerçekleşir, kadınlığın sızısı sözcüklerin Kuaretine yüceltilir.B Gölgede Kırk Derece/ Incı Aral/Can Yaymları, 2000, 176sayfa nularını çoğu kez bir yana bırakıp, "insanın" toplumda kendini gerçekleştirmc sorununa cins aynmı gözetmeksizin yaklaşıyor, kadın ve erkeği, insan kimliği ile yaşamda bir bütün içinde irdeliyor. Yazann kadın oluşu, eserlerinde salt kadınerkek ilişkilerine değil de, yaşamdaki "her şeye" kadın duyarlJığı ile insan olarak bakma olanağını sağhyor. îşte bu yüzden de Înci Aral'a, ısrarla bu yaftaya karşı çıkmasında, hak vermek gerektiğine inanıyorum. "Gölgedeki Kırk Derece'nin" düşlerle gerçeklerin iç içe geçtiği öykülerindeki iyi kurgulanmış diyaloglar, iç monologlar ve zamanda geriye dönüşler ile örülmüş sağlam biçimsel yapısı, şiire yakın dilı ve üsluptaki yoğunluk, yazann son öykü kitabından bu yana geçen süre içinde, öykücülükteki ustalığını da giderek arttırdığını kanıthyor. Aynca yazarın öykülennde kullandığı saniye üslubu, kısa ve öz cümleler öyküleri canh kılıyor. Öykülerdeki küçük ayrıntılar ve motifler ise ayrı bir önem taşımakta, çoğu yaşanmış toplumsal olaylara ayna tutuyor. Üstelik bunu yazar da çok önemsiyor. Aral'ın kendisini de belirttiği gibi, öyküde kullandığı "bir tabanca motifinde bütün bir Türkiye tarihi, bir aşk öyküsünde sınıfsal çelişkiler var." (£.12) Türk edebiyatının 90'L yıllarda düşme grafiği gösteren öykü alanmda kadın yazarlara geç kavuştuğu göz önüne alınırsa, romanlarının yanı sıra DU alanda da ustalığını kanıdayan Înci Aral'dan yeni öyküler beklemekle kendisine haksızıık yapmadığımızı umuyorum. ı Mutsuz ve sorunlu kadınlar NURAN OZYER ölgede Kırk Derece", edebiyat .dünyasına öyküleri ile adını atan înci Aral'ın beşinci öykü kitabı. Öykülerin yanı sıra kaleme aldığı romanları ile yaklaşık 25 yıldır edebiyatımızda Cumhuriyet Dönemi sonrası öykü ve roman yazan kadın yazarlarımız arasında en başarılı olanlardan biri înci Aral. Uzun yıllar Alman ve Türk kadın yazarları ile ilgili yaptığım çalışmalar sonucu, bu "en" sözcüğünü kullanma hakkını kendimde buluyorum. Üstelik kullandığım bu "en" sözcüğü, yazdıklannı her zaman heyecan ve merakla okuduğum yazann eserlerini değerlendirirken objektif olmanı da engellemiyor. 2000 yılının eylül ayında Viyana'da yapılan Uluslararası Germanistfer Kongresi'nde Înci Aral ile ülkemizde "Denizin Tuzu Ncreden Geüyor" adlı kitabı ile tanınan Avusturyalı yazar Brigitte Schwaiger'in eserlerinde "evlilik ve boşanma" motifi ile ilgili sunduğum konuşmanın sonunda, bir Ingiliz erkek meslektaşım, "Türkiye'de bir kadın yazann konuya bu denli çağdaş ve cesur yaklaşabileceğini düşünemiyordum", demişti. Bu yazıyı kaleme alırken, meslektaşımın sözlerini ve Înci Aral'ın E Aylık Kültür ve Edebiyat dergisinde kendisi ileyapılan bir söyleşide söyıediği cümleleri düşündüm: "Kadın yazar yaftası benim üstümde yapıştı kaldı. Doğrusu bu yaftadan hiç hoşlanmıyorum. Çünkü kendimi bir kadın sorunları yazan olarak görmüyorum. Öyle de olmak istemiyorum" (E.s.10) diyor yazar. Yıllardır eaebiyatın kadın ve erkek edebiyatı diye aynlmasına karşı çıkılan, ya ayrı bir edebiyat olduğuna inanılan ya da yaratılmaya çalışılan bir tür olarak değerlendirilen kadın edebiyatının, geçen yıllar içinde dar kalıplarından, en azından salt kadınlar için kaleme alınmıs edebiyat olarak algılanmasından kurtularak çok boyutlu Dİr alana oturduğu günümüzde, Aral'ın hâlâ bu kaygıyı dile getirmesi bence çok önemli. Bu, hâlâ kadın yazann eserlerinde sadece kadın sorununu dile getirdiği, yazardaki kadın duyarlılığının ise sadece kadınerkek ilişkilerine bakmak demek olduğu düşüncesinin geçerli olduğunun göstergesi. îşte Înci Aral'ın dokuz öyküden oluşan bu son kitabındaki öykülerin hepsinde de anlatıcı Ben Anlatıcı kadın ("Kara Delik" adlı öyküde erkek de var). Öykülerin odak fîgürleri olan ve çoğu aydın kimliği taşıyan bu kadınlann hepsi de erkeklerle olan ikili ilişkilerinde mutsuz ve sorunlu; hepsi de günlük yaşamlarındaki mutsuzluklarınaan kaçıp düşlerine sığınmak isteyen kadınlar. Erkeğin egemen olduğu ataerkilfeodal aile düzeni içinde öncelikle ailesinde baba otoritesinden, daha sonra aynı düzenin devam ettiği evliliklerinde koca otoritesinden kaçan ya da kaçmak isteyen kadınlar. Kişiliklerini geç bulan ve bulduğu zaman da gcçmiştekı yaşamlarına acıyan kadınlar: "Hayatında ük defa uçağa biniyorum. Hoşuma gidiyor. Ver elini Izmir... Îşte bu kadar. Bu lcaaar kolay... Yıllanma, yıllanma acıyorum. Içimde bir güven, bir inat varsa ben bunu yapabildim diyedir. Ben yalnız kocamı değil, bütün yıkılası geçmişimi bırakıp gelmedim mi buraya, Bunu yapacak gücü kendimde bulmadım mı?"(s.71) Ekonomik ve cinsel özgürlüklerini geç de olsa kazanmak ve yaşamlannı kcndı istekleri doğrultusunda yeniden kurmayı denemek isteyen, bu nedenle kocalarını, çocuklannı terk eden kadın figürlerinin işlendiği öyküler huzurumuzu, moralimizi bozuyor ve hatta canımızı sıkıyor. Oysa finalleri hiç de öyle huzur bozucu, can sıkıcı ve umutsuzluktan yana değil, aksine yeniden yaşama başlamanın cesareti ve yaşama sıkı sıkıya sarılma isteği ile dolu. Iste "Adını Anmamaya And Içiyorum" adlı öykünün finalinde kocasından ayrılan Nurhan'ın sözleri: "Nurhan, bak güzelim. Boşver Nurettin'i filan. Boşadın herifi işte, saİun ol. Şansını denedin olmadı. Salla gitsin. Kalk, bir içki daha al, rahatla. Hayatının rotasını daha açık, daha net görebileceğin bir dönemeçtesin haberin yok... Tıpkı daha önce olduğu gıbi toparlan, ayağa kalk haydi! Taşlı tarlaların arasından, Balta girmemiş ormanlardan geç, yola koyul arslanlar gibi" (S. 104) Eserlerinde genellikle kadınerkek ilişkilerini, kadın olmayı, kadının toplumda kendini gerçekleştirme ve kimliğıni bulma sürecmi, aşkı, insan ilişkilerini irdeleyen înci Aral, daha çok ataerkil feodal toplum düzenindeki evlilik kurumunu sorgulayıp, evliliğin çoğu kez çıkarlar üzerine kurulu bir kurum olduğunu, aşkla başlasa bile giderek aşkı da ölaürdüğünü ve sonunda acı çeken, kaybeden tarafın daha çok kadınlar olduğunu vurgularken, özellikle kadınerkek ilişkilerinae cins ayrımı gözetmeksizin kahramanlannın içinde bulunduğu insanlık durumunu gözler önüne seriyor. Okura bir çözüm sunmuyor, sadece gösteriyor. "Gölgede Kırk Derece'deki açık son ile biten öyküler de çözüm sunmuyor okura. Sadece kafası karışıyor okurun, bir sürü soru yığını altında eziliyor ve hatta öykülere başka sonlar bile anyor. Bakıyoruz ki, okur öykünün içinde, sanki kendisi yazıyor yeniden. Înci Aral'ın niçin "kendimi kadın sorunları yazan olarak görmüyorum" diye ısrar ettiğini, kitabı okuduktan sonra daha iyi kavnyoruz. Zira Înci Aral çoğu kadın yazarda rastlanan, edebiyatı "Kadın kimliğinin edebiyatlastınlması ya da salt kadırnın kendini gerçekleştirmesi sorununun işlenmesi" olarak ele almıyor. Eserlerinde angaje kadın edebiyatı'nın klişcleşmiş ko Iç İçe öykütor H yuzfci aMak anlayışı Kadn yazar bnanldmlğl CUMHURİYET KİTAP SAYI 574 SAYFA 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle