23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sonra da "Bu tuzaklarla dolu kaygan yolda kendinle yetin. Bırak/ışığınla aydınlanan bu aynada" dizeleriyle yeni yaşama alışmak gerektiğini vurgulamıştır. "Kirli bakışlana solmuş beyaz güller"in geçmişte kalmasıyla avunur. "Rüzgân Sevdin Sen" şiirindeki "Herkes kendinden bile gizlerken sırrını sen/tuttun rüzgâra açtın. Kullanılmayan odalar kadar/ıssız, serin hayatım" aiye de hayıflanmıştır. Sabırla yıpranmı§ kalbinin kendisini bağışlamasını da istcr bir başka şiirinde. "Kırık hayallere çarpıp dönen bir çığlık" olsa da bu yaşamı sürdüreceğini söyler; "yalnız ve yaşlı bir keşişin gözleriyle seyrettiği" yaşamını, yoksun yaşamını bırakmak istemez. Çünkü o, "gururdan yapılmış" bir çocukluk yaşamıştır. Yasam, "bir ucu uçurum olan sokak" da olsa yaşayacaktır. "Yanlış yaşanmış bir kayıp mevsimi" unutup yaşamak isteğindedır. Çünkü, ona kendi kadar yakın hiç kimse voktur. Zaman zaman, boşaian odalarda zaman onun sabrını sınar, aynalardaki gölgesinden ürkcr. Gene de "Bırak kalsın narin ve mağrur haliyle bende eski yüzün" diye avunur. "Yanlış sokaklarda yanlış bir ıstırapla dolaşsa" da yaşam süriip gidecektir. Kalbi kınlgandır, onu incitmeden yaşamak gerekir. 1 lalı yıpranmış, perde defik deşik olsa da, kedı koltukları hırpalamış olsa da bu ıssızlıkta "üstünde hüzünaen incecik bir gecelik" de olsa yaşamak zorunludur. Bazen de şöyle düşünür: "Dinlendirilmiş acılar mı onlar, ince duyarhklar/kanmaya yatkın kalbinde zulmün izleri mi onlar". Kendini "gururdan yapılmış sahipsiz çocuk" olarak da düşünür. Yaşamında gurur hep vardır, çocukluğunda duyumsadığı gururu, bütün yaşamı boyunca. Oya Uysal, yalnızlık ve hüzünlü duyumsamalatını da şiirlerinde yansıtmıştır. Zaten hepimiz zaman zaman belirsiz bir yalnızlık duygusuna kapılırız. Zaten "Herkes kendi yalnızlığında yaşıyor" "herkesin yüzüne yakışan bir hüznü" vardır, yalnızlığı da vardır. Onun da "yalnızlığı, yalnızlığına benzeyen birinin gölgesi düşer göğsüne. Yalnızhğını, içinde yaşadığı şehir oile duymaz insanın, sessiz ve solmuş bir durumda duyumsar bu yalnızlığı. Yalnızlıktan çitler örmüştür kendine Uysal, yoksa "keskin kenarlarından sözcüklerin" kim korurdu onu? Kendini "oyun dışı bırakılmış çocuk, uyumsuz yalnız" olarak da duyumsamıstır. O, "Hiçbir yere varmayan yollarda bekleyeni olmayan bir yolcu" olarak da duyumsar kendıni. Yalnızlık, onun için "kaçıp kaçıp sığındığı saklı bir mağara"dır. Ilk zamanlar, "acının dilinden hüzne çevrilmemiş bir romandı" geçen günler. Âma sonraları "hüznünde aşınmış eşyalar bekler" onu. Hüzün, ona göre, yüzü soğuk renklerleboyanmış resimair, çok odalı evi kadar da serindir. Zaman zaman da "yüzünün aynasında hüznü" saklar. Şiirlerinde rüzgâr ve rüzgânn simgesi de görülmektedir. Rüzgâr nasıl esip geçerse geçmiş günler, hüzünler de gelip geçer. Bu rüzgâr bir de bir kişinin simgesidir; o da gelip geçivermiştir yaşamından. Bazı şiirlerinde bu Rüzgâr kişiden izler vardır. Sözgelimi, "Bırak Suretin Kalsın" şiirinde bu kişinin adını Rüzgâr olarak görürüz. Asıl rüzgâr ise ekip geçen zamanın simgesidir. Rüzgâr, elden kayıp giden bir doğa olayıdır elbette, onu tutamayız. Bazen kuzeye bakan odalara doğru eser, bazen de güneye bakan odalara, pencerelere vurur. "Rüzgâr" için de bir şiir yazmıştır ve o şiirde "Sen. Rüzgâra tutunmuş şair" dizesini okuruz. Sokak sözcüğü de bir çok şiirinde karşımıza çıkmaktadır. Şiirferde sokak sözcüğü de bazen olağan sokaktır, bazen de bir simgedir. Sokak konuşkandır CUMHURİYET KİTAP SAYI 574 onun için, bir çok şeyi anlatır ona. Sokak bir bakıma uzayıp gider, tıpkı yaşam gibi ve bir an ucunda uçurum da vardır ölüm gibi. Sokak bazen de o geçerken içini çeker, canlı bir varhk gibidir. Bazen de yaşamını "yolunu kaybetmiş kör bir sokak" olarak imgeler. Ama "bu bir ucu uçurum olan sokak" onu yeniden de doğurur. Bazen de "boydan bova uçurum pencereler"den oluşan sokaklar düşlemiştir. Sokak, yaşamın simgesi olarak yer alıyor dizelerde. Ama, yaşamı başka türlü de anmıştır şiirlerinde. "Hayatın boş bırakılmış sayfalan gün günden saranr. Yaşam onu tutup sarsmıştır ve böylece yaşamıştır. Ama, varoluşu bile yaşama bir meydan okumaktır. Bir şiirinde de hakkını vermeyen yaşamdan söz eder. "Rüzgâr" şiirinin sonunda şu dizeleri okuruz: Ruhunu eskiten aynalardan çevirdeyüZünü kabullen gü'zü arttk hayatla aranda tehlikesiz bir aralık. Böylece bir güze ulaştığını, kışın da yakın olduğunu söyler. Oya Uysal şiirlerinde uyaktan ve ölçüden uzak durmuştur. Bazı şiirlerdeki dize yapısında bir düzyazı düzeni vardır. Sözgelimi, biraz önce andığım üç dizede bunu görüyoruz. "Yarım kalmış bir aşka nasıl başlanır yeniden/bir bilsem; her gece karanlığa kanşmaya kararlı/her sabah vazgeçmiş/arar mıydım hiç/mahmur sokaklarda kayıp ruhumu. Kimdi o, / geriye dönüp bakma, acıtıyor seni/diyen, /unuttum şimdi" de anılabilir. Şiirlerde bazı yinelemeler de görülmektedir. Sözgelimi, "Ayna" adlı şiirde "Hüzün mü, bende saklı yüzü mü yoksa simdi üzgün" dizesi yinelendiği gibi "Akşamla bir döndü denize koşan sokaklar, artık üşür/sulara düşen gölgesi şehrin" dizeleri de şiirin başında ve sonunda yinelenmiştir. "Bırak Suretin Kalsın" adlı şiirde de şiirin başında ve sonunda "Boşaian odalarda sabnmı sınıyor zaman/gölgemden ürküyorum, aynalardan" dizeleri yinelenmiştir. "Kandil" şiirinin ilk iki dizesi ile son iki dizesinin de yinelendiğini görüyoruz. "Rüzgâr" şiirinin ilk iki dizesi ile son iki dizesi yinelenmiştir. "Güz" şiirinde ise ilk üç dize ile son üç dizenin yinelendiği görülmektedir. Oya Uysal, lirizme yakın bir sözcük düzenlemesi ve dize yapımı ile yazmıştır şiirlerini. Yalnız yaşamın izleri yansıtılmıştır şiirlerde. Acı ve hüzün dolu bir yaşamın duyumsamaları görülmektedir şiirlerde. Fakat, şiirlerde başarılı bir şiirsellik kendini yansıtmaktadır. Mevsimini Kaybetmiş Rüzgâr, ilginç şiirlerle doludur ve Uysal'ın başarılı, kendine özgü şürler yazan bir sanatçı olarak anılmasını istiyorum. Şürler, bu kitabın sayfalarında kalmaması gereken örnek alınacak ürünlerdir. • Mevsimini Kaybetmiş Rüzgâr / Oya Öysal/Ca» Yayınlan /htanbul 2001 / CA say/a. Yaşamın simgesi terdiğim ve kendisinin de en çok sevdiği (Anadolu hisarı, Beyazıt Şehza' Bir tstanbul debaşı) İstanbul Var idi" semtferine ait fotoğraflarla da zenginleştirildi. Ar> Kitap, dünkü ls" tanbul un yaşamından ve semtmahalle kesitlerinden, çok ilginç, hepsi denenmiş, yaşanmış, zengin anılar, gözlemler içeriyor. Bu bahislerin, özellikle o dönemleri, o mekânlan hiç tanımamış olan gençlerimizin ilgisini çekeceği umulur. Cumhuriyet okurlan, özellikle yaşı 30'un üstünde olanlar, Arpad'ın sade adını değil, kişilig^ini ye edebiyanmız içindeki yerini de iyı bilirler. Bu yürekli yazar, yaşama zor koşullar içinde baslamış, ilk clönemlerinde küçük memurluklarla yetinmiş, ama içinde duyduğu önlenemez bir aydınlanma ve yükselme tutkusu ile, baştan sona kadar kendi eseri olan bir çabanın içine girmiş ve bu uzun ve zorlu yoldan merdivenleri birer birer çıkarak, Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi, en yetenekli, hıç degilse en verimli, bir Alman dili ve kültürü uzmanı olmuştu. Unkapam'nın tahta köprüsünü, kardakışta ner akşam yaya geçerek Beyoğlu'nda katıldığı dil kursları, bu genç adamı, bu üst duzlüğe ulaştırmaya yetmişti. Yeten, sadece, çabası ve azmi değUai, yeteneği ve ruh yapısı, belki ondan daha çok rol oynamıştı. Hk ününü, Alman ve Avusturya yazarlarından yaptığı, duru ve sürükleyici çevirilerle kazanan Arpad, bir yaştan sonra, kendi romanlanna ve hikâyelerine Ilgi duyduğu özel bir alan olarak, Türkiye de operanın ve tiyatronun tarihlerini yazdı. Âma onlann içinde yaşayarak ve kendi anüannı ve gözlemlerini ciilc getirerek. Yeni çıkan bu kitapta, o zengin tiyatro ve operet dünyasından ilginç sahneler de buluyoruz. Doğduğu, tüm ömriinü geçirdiği ve bütün yoksulluk ve yoksunluk koşullanna karşı gönülden sevip bağlandığı îstanbul'un, tam bir toplumsal bozgvın ve yağma dönemine girdiğini acı ile gözlemlemeye başladıği 1970 li yıllardan sonra ise üslubunu ve yazılannın çeşnisini değiştirmek zorunda kaldı: Bir yandan, eski ve tatlt anılannı dilç getirerek "maziye sığınıyor", öte yandan bu tarih ve doğa talanına yüreklilikle karşı çıkan ve bozgunda payı olan herkesi ve her kesimi yasalann izin vereceği en keskin bir dille eleştiren savaş yazdannı da kaleme almamaya başladı. Onun bu ateşli satırlan, o ydlarda biraz fazla "sert ve keskin" bulunmuştu. Bu kanıda olanlar, birkaç kümede top YıtakMtMdaısu Yabnztt duyousu lanmaktaydılar: Önce, yağmada payı ya da hiç değilse tuzu olanlar gelmekteydi: Güçlü belediye başkanlannın ikramı olan ve eski zümrüt kırlıklara beton çekilmesinden oluşan yeni yeni, uyumluuyumsuz sitelerden "villa" edinmiş kişiler, bu yazılardan muduluk duyacak değillerdi. Sonra, çok doğal olarak yağmanın tezgâhçdarı gelmekteydi. Işin asıl "faili" bunlar idiyse de politikacıbelediyeciyapsatçı olarak topiayabileceğimiz bu kişilerin sayısı, talandan yararlananyığınlar yanında ne de olsa daha azlık kaldığı için, onlara birinci değil, ikinci sırada yer veriyprum. Üçüncü bir kümede, yani Arpad'ı fazla sert bulanlann arasında, en kalabalık, ama en tehÜkeli olanlar gelmekteydi: îyimserler! Bunlann, şehir, (hatta ülke ve hatta dünya) için en tehlikeli oluşlan, şundan ileri geliyordu: Arpad'ın yüreklilikle ortaya koyduğu bütün o olumsuzluklann, yani en başta, aşın nüfus artışı ve yığdmasının, politikacı sorumsuzluğunun, bürokrasi kesiminin çıkarcılığının, bir lusım mimarmühendis taifesinin, estetiği de, yapılara, can güvenliğine de boşveren, basmakalıp uygulamalarının'...., ileride bu şehri ne hale sokacaklannı önmesemeyen, kücümseyen ve şehrin şurada burada sunabildiği küçük mutluluklarla yetinen bu çoğunluğun bu gafleti, gerçekten, dertlerin çözümünü engelleyen baş faktör halindeydi. Daha çok yeni yetme gençlerden oluşan bir aydın ve sanatçı grubu, sert elestirilerden hoslanmaz olmuştu, yeni açılmış bir cafe'de, birtakım lüks dergilerin bol resimli kuşe kâğıdından sayfalannı çevirerek "keyifli" anlar yaşamanın tadını yeğler olmuştu. Sonuçta, bunlann hepsi, 2025 yıl gibi kısacık bir zaman parçasının içinde, Tcücük derelerin buluşması gibi, yavaş yavaş birleşti, günümüzün akıl ermez boyutlardaki İstanbul nehrini oluşturdu. Artık içinde yaşayan son iyimserler dışında hemen her insanın, sağınınsolunun yer sarsıntıları ile onun düşündükçe sırt ürperten olasılıklan ile, her ay 30 günün 25'inde sağlığı zehirleyen kanverengi sisli ve nemli navası ile mutsuz yaşatan, dev bir yerlesim karsısındayız: Adapazan dolaylanndan başlayıp şimdilik Tekirdağ'da biter gibi olan, uçsuz bucaksız bir diyar. Dünyada bir benzeri de yok. Yakın geçmise kadar, bu böyle değildi: Çok daha yoksul, ama masum, gökyüzü masmavi, buludan bembeyaz, rüzgârlan çevre kırlanndan çiçek kokuları cetiren, denizi ve plajlan tertemiz, balığı DOI, insanlarının çoğunluğu iyi huylu ve dost...bir tstanbul var idi.. • "Bir tstanbul Var tdi" / Burhan Arpad / Do£an Kıtapçtlık/ 214 s. Bir İstanbul var İdi ÇELİK GÜLERSOY Bir kitap okuyun, dünya görüşünüz değişsinl Kenan Bulutoğlu IMF ve Dünya Bankası adına 30 yıldır dünyanın pek çok ülkesinde ekonomık programlar uygulamış olan Prof. Dr. Kenan Bulutoğlu, bu yapıtında, ulusal ve uluslararası politikalardaki çarpıklıkları sergiliyor. Yaşadığımız çağın bütün temel sorunlarını mercek altına yatıran yapıtı bir solukta okuyacaksınız ve dünyanız değişecek! B urhan Arpad'ın, son yıllannda Cumhuriyet'te çıkmış olan yazılannı, oğlu Ahmet Arpad, toplayıp kitaplaştırdı (DK Yayınlan 2001). Yazılann bir bölümü, Turing tarafından" YokEdilen tstanbul" ve "TaşıToprağı Altın" başlıkları ile yayımlanan iki kitaptayeralmıştı. Yeni kitap, Arpad'ın yaşadığı ve anımsadığı dönemlerden olmasına özen gös ^ÜNYA KAZAN BEN KEPÇE Zamana ve Mekâna Yolculuklar Genel dağıtım: ARTI YAYINDAGITIM Tel: (0216) 349 58 55 349 81 86, faks: 336 61 90 UIRKEÜ YAY1NCIUK SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle