23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Komur Gozlum ALİ ÖZENÇ ÇAGLAR ömür Gözlütn, Bekir Karadeniz'in, 1997 yılında yayımlanan 'Ela Gözlüm'den sonra, ikinci çok kapsamlı araştırma kitabı. Yukarıdaki başlıktan anlaşılacağı gibi, iki cilt de Anadolu türküleri üzerine, bugüne kadar yapılmış en ciddi ve sağlıldı basucu kitaplarından biri. Aynı zamanda bundan sonraki araştırmacılara, ozan ve sanatçı arkadaşlara ışık tutacak nitelikte, TRT arşivlerinin de gözden geçirildiğiaynntılann verildiği bir yapıt. B. Karadeniz'in ikinci kitabı da birincisi gibi geniş kapsamlı, 685 sayfa. 35 sayfalık giriş bölümünde bin yıllık Anadolu kültürüne, gelenek ve göreneklerimize, türkülerin yüzyıllardan beri günümüze kadar halk tarafından nasıl sağaltılarak geldiğinin iyi bir dökümü yapdıyor. Bununla ikinci bölüm olan Türküler'e ciddi ve güvenilir bir bölüm oluşturuluyor. Yazar, "Türkülerin (ya da halk şarkılarının) insana ilişkin her şeyi anlattığı, aktardığı bilinir. Bu genellemeden çok türkülerin bireye özgü en önemli ve pasif baskaldm aract olduğunu öne çıkarmak istiyorum" derken de tavrının zaten, halk türkülerinden yana olduğunu ortaya koyuyor. K rum. Sözde, hiçbir folklorcu, ozan, edebiyatçı, edebiyat tarihçisi, Türk şiirinin kökenini verirken bin yıllık Anadolu kültürünü, onun sözlü, yazılı ozanlar geleneğini yadsımaz. Eline kalemi alan her şair, Karacoğlan, Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal'lardan, Yunus Emre'lerden bahsetmeden, onlara güzellemeler düzmeden geçemez. Ve şiirinin bu kaynaklardan beslendiğini uzun uzun anlatır. Ancak gelin görün ki, bugün yaşayan şiirimizde eski ozan geleneğine, âşık geleneğine, onlann yazdıklarına ince ve gizlı bir karşı duruş, bir yadsıma vardır. Onlar anlama karşı, anlamsızlıktan yana, bir zamanlann Osmanlı saraylarına kapağı atan divan şairlerimiz gibi halktan kopuşu yeğlemektedirler. Eğer bugün 65 milyonîuk bir toplumda bir şiir kitabı bin, bin beş yüz satıyorsa, bunun başka türlü açıklaması olamaz. Kimilerinin "has şiir" diye uydurdukları bazı ölçülerle de bu yaklaşımı temellendirmek mümkün değildir. Burada sırası gelmişken halk kültürü, halk edebiyatı açısından işin bir başka boyutuna daha değinmek istiyorum. günümüzdc genellikle Kırşehir, Keskin ve Nevşehir yöresine has ve bozlak okuyan âşıklar, ozanlar, türkücü ses sanatçıları ne yazık ki kendi kaderlerine terk edilmiş durumdadır. Oysa TRT arşivleri bir ölçüde onlann derlemeleriyle, katkılanyla bugünkü varlığına ulaşmıştır; bunu kİmse yadsıyamaz. Bir Muharrem Ertaş, Bayram Aracı, Hacı Taşajı, bir AÜ Ekber Çicek, Neşat Ertaş, Âşık Mahzuni, Çekiç Âli, bir Mükerrem Kemertaş, Muharrem Akkuş, Âşık Ali îzzet. Bunlar geleneksel halk edebiyatımızın birer devridirler. Fakat ne yazık ki hiçbirine hak ettiği değer verilmemiştir. Aralarında hâlâ yaşıyor olanlar ise, devletten hiçbir karşılık beklemeden düğünlerde çalıp söyfeyerek karın tokluğuna da olsakatkılarını sürdürmeye devam ediyorlar. O paradoks ki, kendilerini çağdas Türk şiirinin, Türk edebiyatmın mirasçılan gibi gören ve çoğu adı olan edebiyat dergilerimiz bu sanatçılara, ozanlara, onların yaşamlarına, yazdıklarına yer vermezler, onları adeta yok sayarlar; çağdaş olan(!) kendileridir çünkü. îlginçtir, şiirdeki anlamsızlıkla, günümüzdeki çağdaşlık kavramı şu günlerde yer değiştirir oldu. Dizelerle, sözcüklerle ne kadar oynar, toplumsal yaşamdan, gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsanız, o kadar yenıltkçi ve çağdaş olursunuz. Geçmiste denenen 'ikinci Yeni' salgını, aslında günümüzde de çoğu şairce bir başka biçimiyle sürdürulmektedir. Bekir Karadeniz'in yapıtı, bir yerde, bu salgına karşı bir karşı çıkıştır da. Yazar, Kömür Gözlüm'de âşıklar, ozanlar geleneğinin en güzel örneklerini sunarak, bizlere bu geleneğin ne kadar köklü, vazgeçilmez olduğunu da göstermektedir. Şiirde yenilik arayanlann, biraz da geçmiş tarihlerine, kökenlerine, Anadolu'nun o binlerce yıllık halklar mozaıği dediğimiz gerçeğe bakmalarında yarar vardır, diye düşünüyorum. Bugün içtenlikle söylenebilir ki, Çağdaş Türk Şiiri, bu özlü geleneğin sayesinde ayakta durmaktadır. Nâzım Hikıpet'ler, Ahmed Arif'ler, Ruhi Su'lar, Âşık Veysel'ler, Nesimi'ler, eğer yığınların gönlünde taht kurmuşlarsa, halkın diliyle halkı yazdığı, halkı sövledikleri içindir. Şimdılerde gençliğin ae yüzünü halk kültürüne, türkülerine çevirmis olması, bizi gelecek için daha da umutlandınyor. Bu anlamaa Bekir Karadeniz'i ortaya koyduğu bu özlü çalışmasından dolayi içtenlikle kutluvoruz. Elinize, yüreğinize sağlık, Karadeniz!.. • 'Kömür Gözlüm'/ Bekir Karadeniz/ Türküler/ Özgür Yaytnlan/ 685 s. aleyhinde patlak veren öğrenci gösterileri Türk parlamenter rejimindeki büvük bir bunalımı ifade etmektedir... Birleşik Amerika'nın olup bitenleri büyük bir ilgiyle takip edeceğine şüphe yoktur." 29 Nisan 1960'ta Herald Tribune'da yer alan bu satırlar, iç koşullara dış güçlerin duyarlılığının yalnızca bir örneği. Kitapta, benzeri duyarhlıklar uluslararası yazışmalardan ve yabancı basından alıntılarla, olaylann tanıklarıyla yapılan görüşmelerle ortay; konuyor. :rıe ortaya Dış güçler bağımsız Türkiye devletinde meydana gelen gelişmelere yalnızca uzaktan bakmakla mı yetindiler, yoksa bu gelişmelerin neden olduğu askeri müdahalenin oluşumunda etlun bir rol mü oynadılar? Soruyu daha açık biçimde şöyle sorabiliriz: Dönemin koşullan içinde, Amerika'ya ekonomik ve kültürel bakımdan bağımlı olan Türkiye'de 1960 askeri müdahalesinin dış güçlerle ilişkisi neydi? Yazara göre 27 Mayıs askeri müdahalesi, özellikle dış ilişkileri açısından çeşitli senaryoların üretimine açık bir hareket. Senaryolara açıklık getirmek bakımından belgelerin önemli olduğunu vurguluyor Akalın. Ve ekliyor: "Birçok yazar, düşünür de çıkarsama yoluyla olaylar hakkında doğru teşhislerde bulunmuş. Bana düşen, belgelere dayanarak analizi somutlaştırmak ve ayrıntılandırmaktı. Isteyen buna, 'malumu dan' diyebilir. Olsun, belge belgedir. Belge yalan yanlış iddiaları çürütür." Cüneyt Akalın'ın "Askerler ve Dış Güçler kitabının içeriğinin ana hatlarını böyle özetleyebiliriz. • Askerler ve Dış Güçler / Cüneyt Akalın / Cumhuriyet Kitaplan /420 s. Askariı 27 Mayıs'a dışardan bir bakış PINAR DENİZ 2 YBrttürtüler Çalışmada okuyanı heyecanlandıran bir başka yan, kimi türkülerin, şiirlerin ilk defa yayımlanıyor olması; kimi ozanlann ilk bu yapıt kanalıyla halkla, yığınlar'la, türkülere, halk bilgeliğine gönül vermişlerle bütünleşiyor olmasıdır. îşte böyle bir türkü: "Devlet çarkı dönsün döndükten sonra/Böyle devır böyle devran ıstemem/ Ya} da kuruyunan yandtktan sonrq/ Böyle hayat böyle kervan ıstemem" (Âşık Gerçeği/ s. 107). Ve yine Âşık Devran Baoa'dan bir dörtlük: "Kanlı yaslar aka aka gözümden/ Nasır çtktt geî de bir bak sevatğtm/ Ben kendimi sordum kendi özümaen/ Kusur çtktt gel de bir bak sevdiğim" (s. 279). Bunlar gibi daha onlarca yeni ürünle, yeni türkülerle karşılaşmak mümkün. Yeter ki okuyucu türkülerin izini sürmeyi bilsin, onu arzulasın, istesin. Adnan Binyazar, B. Karadeniz'e gönderdiği bir mektubunda bakın ne diyor: "Yurtdışı koşullarının dar olanaklarını genişletme gücünü göstererek hazırladığınız bu kitap, halk yazınımız açısından büyük bir kazançtır." Fakir Baykurt ise: "B. Karadeniz arkadastmın, bilmem kaçytl gecesini gündüzüne verdiğt bu türküler çalışmasmt birkaç yıldır izliyordum. Şimdi onun basılmasından büyük sevinç duyuyor, kapısılmasım diliyorum." Tolga Çandar da araştırmanın bir başka boyutuna dikkat çekerek şunları dıle getiriyor: "Toplumsal gelisme ile sanatsal gelisme arasındaki koşutluğun farkında olan bir araşttrmacının ürünü, gerektiVinde gönül rabatlığtyla başvuracağımtz hir yapıt olarak kitapltklartmızda yerını alacaktır, emınim." Bu yazılanların hepsi, Kömür Gözlüm isimli çalışmanın güvenilir bir kaynak olduğu konusunda okuyucuya yeterli ipucu veriyor sanırım. Kuşkusuz, istesek de, 685 sayfalık kitabı bir çırpıda anlatamayız, buna sayfalarımız da el vermez zaten. Sizlere, burada bir naragraf açarak ilginç bir paradokstanbahsetmek istiyoSAYFA 16 7 Mayıs 1960. Saat 05.25. Albay Alparslan Türkeş askeri müdahalenin bildirisini okuyor. "Dikkat dikkat... Muhterem vatandaşlar! Radyolannızın başına geçiniz. Güvendiğiniz Silahlı Kuvvetlerinizin sesi bir dakika sonra sizlere hitap edecektir." "Bugün demokrasimizin içine düştü ğü buhran ve son müessif hadiseler dolayisıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini eÜne almıştır. Bu hareketle Silahlı Kuvvetlerimiz partilerin içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezareti ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak..." Hep tartışıldı, Türkiye'nin elli yıllık çok partili uemokrasi tarihinde askerin yeri ve askeri müdahaleler. Tarihimizin kırılma noktalarından biri 27 Mayıs 1960. Askeri müdahale, kimilerine göre "61 Anayasası'nı yaratan demokratik atılım", kimilerine göre "milli iradeye indirilen ağır darbe". 'Askerler ve Dış Güçîer Amerikan Belgeleriyle 27 Mayıs Olayı' bizi, üzerinden kırk yıl geçmesine rağmen, müdahale günlerinin sıcak gelişmelerine götürüyor. Peki ama neden kırk yıl sonra? "27 Mayıs'ın çözmeye çalıştığı sorunlar bugün de şu ya da bu biçimde etkilerini sürdürüyor. Bu bakımdan, özellikle 28 Şubat'tan sonra hareket üzerinde yeniden düşünmeyi yararlı buldum. Ayrıca, tarihsel süreci yaşayıp soğukkanlı bir değerlendirme yapacak kadar uzun bir süregeçti." Cüneyt Akalın kitabı neden yazdığına ilişkin sorumuzu böyle yanıtlıyor ve ekliyor: " Kendime görece alçakgönüllü bir hedef koydum ve 27 Mayıs'a bir başka açıdan, dış ilişkiler açısından bakmaya çalıştım." Evet, kitabın eksenini "27 Mayıs ve dışgüçler" olarak niteleyebiliriz. Ancak, 27 Mayıs'ı anlayabilmek, dönemin iç dinamiklerini ve müdahaleyi çağıran etkenleri ortaya koymayı gerektiriyor. "Bu çalışmadaki amacımız müdahaleyi yaratan dış etkenleri ele alarak incelemekti. ancak iç koşulları gözden geçirmenin, konunun bütünlüğü açısından zorunlu olduğu ortada" diyor Âkalın. "Istanbul'da Başbakan Menderes Mevsimini Kaybetmiş Büzgâr MUZAFFER UYGUNER DMMkrattattnı O Kökki gaianak ya Uysal, şiirlerini yeni kitabı Mevsimini Kaybetmiş Rüzgâr ile bizlere sunmuştur. Kitabın bir bölüm başhğında "Tek birdizebilebirsırrı ele verebilir bazen" dizesini okuyoruz. Elbette öyledir, bir dize bile bazen gerçekleri ortaya koyabilir. Bu sırn onun dizelerinde yakalamaya çalıştım. Genel olarak, dizelerde, sona ermiş bir birlikteliğin sonrasındaki duyumsamalar karşımıza çıkıyor. Bir şiirinde şu dizelen okuyoruz: "Yine döndün gizli geçitlerden kendine/sözcüklerden örülmüş dehlizlere". Gerçekten de Uysal, sözcüklerden örülmüş dehlizlere dalarak duyumsamalarını bize de iletmektedir. Kitaba da adını veren şiirde "Sustum ve akladım bir sızıya sığdırıp ölü hayalleri, herkesin yüzüne yakışan bir hüznü vardı zaten" dizelerini oKuvoruz. Bir birlikteliğin sona erişini pek kimselere söylememiş, ama ayrılışın acı durumlarını, tek başına yaşamanın izlenimlerini şiirlerinde yansıtnııştır. "Herkes kendi yalnızlığında yaşıyor/birlikte eskimiyor artık hiç kimse" dizeleriyle yalnız başına eskidiğini, yaşamını yalnız başına sürdürdüğünü iletiyor. Birliktelik bir rüzgâr gibi gelip geçivermiştir ona göre. Bir başka şiirinde de "Uzun, beyaz bir mum gibi durup bakıyorsun uzaklara/boşuna arıyor, olmayan bir huzuru yorgun kalbin' diyor. SAYI 574 CUMHURİYET KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle