25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A '"Yeni ses'in hhımında bir dünya yarattnış tlhan IJsmanbaş. Kendiçağt içinde anlaplmaması, yapıtlannın ender çalınmast, kullandtğt yöntemlere karşı çıküması, onu geri çekilmeye itmemiş, tersine, yeni araytşlar için hep ileriye doğru kamçttamış. Durmadan yaztnış, incelemiş, düşünmüş, düzenli aralıklarîa yenilerini üretmiş; opera dıştnda her ortam için Örnekler vermiş. Kendini toplumdan soyutlamadan, dost toplantılarınaan, masa başı sohbetlerinden ayırmadan, öğrencilerinden ve ailesinden kopartmadan bu yoldaki besteciliğini günümüze dek sürdürmüş, Sonuç, dünyanın çeşitli köşelerinde kazanılmış bir dolu ödül; çeşitli radyolarında sestendirılrmş, kayda alınmtş yapıttar; 20. yüzyıhn önde gelen nice bestecisi ile paylaşılmış semineller, kongreler, paneller... Ve çagdaş Türk tnüziğine sunulan o yeni ses.'Kimilerinin karşı çtktığı oyeni ses. Ya olmasaydt? Ya onun uç noktalardaki yolculuSu ile bir karşıthk gelmeseydi nıüzik sanatımıza? Usmanbaş ülkemizdeki müzik düşüncesinin sığ ortamında yüreklilik ve tutarlıkla çıktığı yolculuktan öaün vermeyen ender bestecilerimizden birisi. Müzig'i düşünen, irdeleyen, felsefesini yapan, diğer sanat dallarıyla ilişkisini gözetin bir öncü. "Yukandaki sözler Evin llyaso&lu'nun ve hazırladığı llhan UsmanbaşOlümsüz Deniz Taşlanydı" kitabtndan. îlhan Usmanbaş'la tanışmaya ne dersiniz? Bol kitaplı günlerl... fM 0 THINACI Yeni bir pomancı 1 E ksik Taşlar (Om Yayınevi, Ocak 2001, 384 sayfa), Yiğit Bener'in ilk rotnanı. Gençliğine rağmen renkli bir yaşanu var Bener in, kapakta §u satırlan okuyoruz: "Yiğit Bener 1958 yılında Brüksel'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini, üçer dörder yıîlık dönemlerle mekik dokuduğu Paris ve Ankara'da tamamladı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisiyken 12 Eylul 1980'den sonra yurtaışına gitti, on yd boyunca Brüksel ve Paris'te yaşadı. Çocuk bakıcılığından göçmen sorunları danışmanlığına, uluslararası dış politika dergisi yazıişleri müdürlüğünden basın danışmanlığtna, konferans çevirmenliğinden üniversite öğretim görevliliğine kadar değişik işlerde çalıştı./ Çeşitli dergilerde edebiyat, sanat, siyaset ya da güncel yaşamla ilgili konularda makaleleri, denemeleri, nicelemeleri ve çevirileri yayımlandı. Laclavetine, Michaux, Koltes, Mandel gibi yazarlann kitaplarını Fransızca'dan Türkçe'ye çevirdi./ Yiğit Bener halen Istanbul'da yaşıyor." Eksik Taşlar'ı şöyle bir karıştıran bile romandaki Bener'lerin birden fazla olduğunu fark eder; işte bir alıntı: "Geriye dönüp her şeyi yeniden yaşayamaz insan. Dürüstçe bir ozeleştiriden söz ediyorsun. Keşke daha önce yapabilseydim bunu. Beni bir kahraman gibi gormene izin vermeseydim. (...) Korkularımı, düş kırıklıklanmı açık açık anlatmalıydım sana" (s ,273) (Erhan Bener, Sürgünde, Denizaşırı Öyküler.) Evet, Yiğit Bener, Erhan Bener'in oğlu. Dahası var, bir de amca Viis'at ü . Bener. Vüs'at O. Bener'in Ihlamur Ağacı'ndan bir alıntı: "...Iş savunmaya dökülünce kimsenin haksız çıkamayacağını düşünmüştüm. Haksız çıkamamak. Az acı mı bu?" Oğul, baba ve.amca... Ne aile! Aklıma o türkü geliyor: "Uç kardeşiz, bir orduya bedeliz! (Ister istemez babamla amcam geliyor aklıma: Babam, okuma yazma bilmezdi. Durmadan çalışırdı. Onun kazandırdıklarıyla amcam olacak herif kendine fındık bahçeleri ahrdı. Adam, oturduğumuz evi bile kendi üzerine yapmış, babaannemin dayatmasıyla evi babama devretmek zorunda kalmıştı!) Evet, Eksik Taşlar bir ilk roman ama üzerinde uzun zaman çalışdmış bir ilk roman. Yirmi dokuz yaşınaaki bir bayan üç roman yazmış, b r iki yaşındaki Yiğit Bener henüz ük romanını veriyor! Ne var ki Eksik Taşlar, bütün ilk romanlarda gördüğümüz hatalardan anndırılmış bir ilk roman. Yiğit Bener, romanını ortaya cıkarmadan, zaman zaman "dinlendirmis", öazı sorunlar üzerinde yeniden düşünmek gereğini dııymuş. Eksik Taşlar'ın başarı nedenlerinden biri de Yiğit Bener'in Türkiye'yi olduğu kadar Batı'yı da, Batı insanını da tanımasi; o "yabancılar"ı okurken yadırgamıyoruz, çeviri kişilcr çıkmıyor karşımıza, hep etten kemikten insanlarla karsıfaşıyoruz. Yiğit Bener, belli ki edebiyat kadar ekonomik, toplumsal, siyasal sorunlarla da uğraşmış. Bu satırların yazan da ekonomi öğrenimi görmüş, ekonomiktoplumsal sorunlar üzerine üç kitap yazmış olduğu için Yiğit Bener'in ya da roman kişisi Erdınç'inilginç bulduğu görüşlerini aktarmadan edemedi: "En çok neye kızıyorum, biliyor mıısunr1 Düzeni fütursuzca savunan o sinik yazarların çoğu eski solcu. Her şeyın farkındalar, ama bile bile yalan soylüyorlar. Bunları okudukça, insanı aptal yerine koymalarına, çok bilmiş edalarla mevcut düzeni 'insanlığın lca574 yonlarca insanı hapse atarak, işkence ederek, sürgüne yollayarak, katlederek kurulacak bir rejimden insanlığa hayır gelebileceği nasıl savunulabilir?/ Devrim: Yani sen de bizim üniversitedeki hocalar gibi, Marksizm'in artık bittiğini mi düşünüyorsun?/ Yahu zavallı Marks'ın bu işte ne günahı var^ Duyan da bu rezillikleri o tasarladı sanacak! Zaten yıllardır her önüne gelen onun çuvalladığını, öldüğünü anlata anlata bitireme1 di... Helvasını yapmak da bize mi düştür Tabii adamcağız öleli hakikaten yüz yılı geçti hani!/ lyi ya, yüz elli yıl öncesinin reçeteleriyle bugünün sorunlanna nasıl çare bulunur?/ Marksizm bir dogmalar Ibütünü değildir ki... Ama hadi tut ki öyle, tut ki Marksizm iflas etti, tamam, teslim oldum. Ben dogmatik değilım! Atalım eski bildiklerimizi çöpe... Ama hani daha iyi bir analiz yöntemi, aaha sağlam bir düzen eleştırisi? Hani daha başarılı, daha 'gerçekçi' bir alternatif toplumsal proje? Kim ne derse desin, olup biteni anlamak icin Marks'ın yöntemlerinden, senin tabirinle 'reçetelerinden' daha iyisini ortaya koyan olmadı bugüne kadar. (Devrim pek ikna olmuş gibi değildi. Erdinç üsteledi:) Peki, diyelim ki sosyalist ütopya yanlıştı, hadi ondan da vazgeçtik. Ama o zaman nerede yeni ütopyalar? Yeni düşler? Düş olmadan yaşanır mı? Dünyanın bu haline katlanmaya razı olunabilir mi?/ Kuram doğruydu ama yanlış uygulandı demek istiyorsun yani?/ O kadar basit değil elbette. Yeni verilerin ışığında Marksist kuram dahil her şeyi eleştiri süzgecinden geçirmek gerek. Marksist yöntemin gereği de budur zaten: "Her şeyi acımasızca eleştirebilmek, kurulu düzenle çatışmaktan çekinmeden, eleştirilerin varacağı sonuçlardan da korkmadan..." (s. 354) Devrim, babasına, "geçmişinde, yaşamında bu kadar çok yer tutan militanlıktan ne den vazgeçtiğini" soruyor. Erdinç anlatıyor: " 12 Eylül'den 12 Eylül'e, ya da 1 Mayıs'tan 1 Mayıs'a yürüyüş yapmak dışında bir halt ettikleri yok, oradaki sosyal mücadelelere tamamen kayıtsız kalıyorlar. Yüz binlerce Avrupalı işçi grevdeyken ya da nükleer silahlara karşı gösteri yaparken bizimkiler oralı bile olmuyor; yürüyüş kollarına katılmadan, göstericüere dönerli sandviç satmakla yetiniyorlar. İçinde yaşadıklan toplumla ili^kileri tek yönlü, sadece almaya yönelik: Türkiye'deyken devrimcilikte kül bırakmayanlar bile, para vardımı koparabilmek için Avrupa'da iktiaardaki sosyaldemokrat partilere ya da insan haklan kuruluşlanna yaltaklanıp duruyorlar." (s. 358) Erdinç'e göre, "Cuntanın, devrimcileri yok etmek için çeşitli baskı yöntemleriyle Türkiye'de yapmayı başardığı şeyi, orada da bu yoz ortamın çürünıüşlüğü tamamlıyordu. lşin kötüsü, buraya dönünce gördüm ki, buradaki manzara da pek farklı dcğil! Böyle yöntemlerle mi kurtaracaktık insanlığı? Bırak Allah aşkına!" (s. 359) "Devrim, bu sözleri babasının neden militanlığı bıraktığına dair bir ipucu olarak değerlendiriyordu." Erdinç: "Kaldı ki, bu bir 'iyilerkötüler' sorunu değil: Ben dahil geçmişte hepimiz boktan şeyler yaptık. O insanlan eleştirmem seni yanıltmasın, bence bu düzenin kokuşmuşluğuna teslim olmamak bile başlı başına bir erdemdir. Ister militan olsun, ister olmasın, bu düzene karşı duran herkesin benim gözümde saygın bir yeri vardır..." Eksik Taşlar'ı sonundan başlayarak tanıtmaya çalıştım. Hata yapmış olmaktan korkmuyor da değilim. Roman okumayı seven biri bile bu alıntıları okuyunca yadırgayabilir. Bunu önlemem gerek. Yoksa Eksik Taşlar, bu satırları okuyan okurların çoğunluğunıı ürkütebilir. Bunun için üşenmedim, Erdinç'in anlattıklarının kaç sayfa tuttuğunu hesapladım: Aşağı yukarı otuz sayfa. 347. sayfadan başlatabiliriz. Roman 384 sayfa olduğuna göre kuramsal tartışmalar romanın ancak yüzde sekizini oluşturuyor. Babaoğul tartışmaları bu otuz sayfaya ayrı bir hava veriyor. Eh, artık roman hakkında konuşmaya başlayabiliriz. • SAYFA 3 Ylfllt Bener TURHANGÜNAY Imtlyaz Sahibi: Çağ Pazartama Gazete Dergi Kltap Basın ve Yayın A.ş. Adına Berln Nadi o Yayın Danısmani: Turhan Cünay C Sorumlu Müdür: Fikret llkiz Cörsel Yönetmen: Dllek llkoruro Baski: çaâdas Matbaacılık Ltd. şti.: ldare Merkezi: Türkocağı Cad. No 3941 Cağaloğlu, 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 050 Reklam: Medya C deri' olarak kabullendirme gayretkeşliklerine deli oluyorum!" (s. 349) Devrim'in (Erdinç'in oğlu) "Marksizm'in bu sorulara vcrdiği yanıtlar artık seni tatmin etmiyor mu?" (s. 352) sorusuna babası Erdinç in verdiği cevap: "Kabul etmeliyiz ki, Marksizm ya da sosyalizm adına denenenlerin sonuçlan pek parlak sayılmaz. Marksizm'le onun adını kullanarak yapılanlar arasındaki o bağı koparamadığımız sürece, bu kavramlan kullanarak bir yere varmak zor. Çünkü sosyalizmi savunanların da karşı çıkanlann da çoğunun aklına o köhne bürokratik rejimler geliyor. (...) Ama düşün ki, bizde solcu geçinenler arasında hâlâ Stalin'in, Mao'nun ya da Pol Pot'un sosyalizm adını kullanarak yaptıklan katliamlan haklı çıkanp savunmak için yarışanlar var. Orneğin bizim eski arkadaşlann bir bsmı utanmadan Çavuşesku'nun totaliter Romanya'sını, o da çökünce ruh hastası diktatörlerin Kuzey Kore'sini bile insanlara 'sosyalizm' modeli olarak yutturmaya kalkıyorlar./ Tabii bunu yaparken bir yandan orduya göz kırpıp, anakronik Kuvâyı Milliye'ciıere yaltakIanmayı da ihmal etmiyorlar! Sovyetler Birliği'ni özlemle ananları da unutmayalım. Eski sloganlan temcit pilavı gibi haykırarak kendinden geçenler, tarikat şeyhleri gibi eski katı dogmalar savunanlar olduğu sürece, bu zeminde tartışmak çok anlamlı ya da inandırıcı gelmivor bana./ Ama sen de bir zamanlar o türden bir Marksizm'i savunuyormuşsun./ Doğru, o boku ben de yedim. Ama yirmıyirmi beş yıl önceydi. Gençtik, cahildik. Kulaktan dolnıa bilgilerle, ikınci elden kitaplarla, cahil önderlerimizin dergi yazılarıyla keskin solculuk yapmayı marifet sayıyorduk...Hakem kötüydü, saha çamurluyau, top yuvarlak değildi, falan filan. (Kendi kendine güldü.) Haydi eskiden, soğuk savaş döneminde, o ülkeler ya da rejimleri hakkında söylenenleri 'emperyalist propaganda' olarak gördüğümüz için hiçbirine inanmazdık. Ya şimdi? Aradan çeyrek yüzyıl geçti yahu! Arşivler bile açıldı, ner şey ortada. Hiç mi geriye dönüp bakrnaz bu avanaklar... Her şey bir tarafa, diktatörlüğün, cinayetin ya da katliamın sosyalisti mi olurmuş? Mil C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle