02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Türkiye'nin çıkarlan açısından saymakla bitmez sakıncalar taşıdıgı ortaya çıkar" (s.104). Bilindiği gibi, "Cumhuriyet kurulduğundan beri en biiyük tehlike irtica!"dır. Bu yükseliş RP'yi başımıza getirmiştir. DYP'deki aşırı sağcılar, camiden çıkanların yürüyüş veya eylem yapmalannı hoş görmüşlerdi. Kitapta, kökü dışanda yabancı bir cemiyetin RP'ye 500 bin dolar yardımda bıılunduğuna Ja yer verilmiştir. Buna ilişkin belge olduğuna da değinilmiştir. llP'nin Bosna için topladığı paraları göndermediği konusu da söz konusu edilmiştir. Bu arada, Atatürk'e karşı çıkışlanna da yer verilmiştir (s.458). Ramazan aylarında .Kösk'te iftar yemekleri verilmesinin Özal zamanında başladığı ve Demirel zamanında da sürdüğü konusu belirtilmiştir. I Ier üç akşamda bir iftar yemeği verilmesini lâiklikle bağdaşmadığma değinilmiştir. Çiller ekonomisinin gündeme getirdiği bir krizden de söz edilmiştir kitapta. "Bir yandan devalüasyonun (26 Ocak 1994) vurduğu darbe; öte yandan Merkez Bankası'nın önlem olarak piyasaya sürdüğü (250 milyon) dolann ucuza sahnıp devalüasyondan sonra kimilerinin elindc büyük kazançlar sağladığı yolunda" savlar söz konusu edilmektedir kamuoyunda. Merkez Bankası Genel Müdürü Bülent Gültekin istifa etmiş ve bunun sebeplerini uzun bir açıklama ile ortaya koymuştur (s.398404). O günlerde Çiller'in yaptığının bir "Hiç! olduğu açıkça yazılmıştır. Bu arada Çillcr'e tavsiyelere de yer verilmiştir. Kitapta, Prof. Emre Gönensay'ın, bu konulan da içeren 2 Şubat 1994 tarihli raporuna da yer verilmiştir (s.414419). Bu raporda güncel ekonomik konular üzerinde durulmuş ve görüşler ortaya konulmuştur. Demirel, hiperenflasyon olmayacağına inanmaktadır o günlerde. Döviz rezervlerinin inip çıkacağı görüşündedir. Ama, "Maaş ödemede zorluk çeken, hatta tefecilere başvurduğu söylenen bir hükümet" iş başındadır. Bu hükümetin nasıl kurulduğu da sözkonusudur. Çiller kurmuştur hükümeti. Bir ara Delvet Bakanı sayısını 173'e çıkarmaşı önermiş, bu önerisi yasaya aykırı bulıınmuştur. Demirel, 21 Ocak 1994 tarihindeki konuşmalarında "Bu hükümetin işi bitmiştir" diye konuşmuştur. Ancak, seçenek olmadığina da değinmiştır. 19931994 yıllarında eskiden olduğu gibi bir askeri darbe olacağı söylentisi vardır. "Darbe söylentilerinin ateşi bir türlü sönmüyordu. Demirel'in söylemlerine karşın, darbe olasılığı artık kapalı kapılar arkasından çıkmış, Meclis koridorlannda her adım başı konusulan bir konu olmuştu" (s.209). Demirel, bir konuşmasında, Genel Kurmay'a atfen bir takım beyanlarda bulunulduğunu, bunların doğruluğunun ne olduğunun bilinmediğini açıklamıştır. Söylentilerin arkası kesilmiyordu. Genel Kurmay bunu yalanhyordu. Bazı söylentiler gene sürüp gioiyordu. Ama, boyle bir darbe olmadı. Kitapta 1993 son aylan ile 1994 ilk aylarındaki olgular, olaylar, söylentiler ortaya konulmuştur. Cüneyt Arcayürek, gerçekleri belgelere de dayandırarak ortaya koymuştur. Değişik bir düzenleme ile bütün gerçekler, ankşılır bir anlatım diliyle yazumışnr. Bu kitap da bir dönemin belgesel bir yapıtıdır. Bugün birçok konuda eleştiri yapan Çiller'in o zaman neler yaptığı ortaya konulmaktadır. Kitapta Dundan önceki kitabı için yapılan eleştirilere yanıtlar da yer almıştır. • Babasının Kızı, İnceleme/Cüneyl Arcayürek/ Bilgi Yaymevi, Ankara, 2001/ 526 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 907 N KAFAOGLUBUKE Arthur Rimbaud larıyla algılanıasına neden oluyordu ve yaşından beklenmedik olgun bir dille bu çocuksu başkaldırıyı şiirlerine döküyordu. Ona her şey çok genç yaşta, son derece doğal olaralc gelmişti. Çok kitap okuyoruu ve iyi birkaç öğretmeni olmuşKır çiçeğı buhar, cadtr beyazltgmda E'ler, Benzer aik buzullar rntzrajLına, ak krallara tu, fakat o eğitimi kendısi için gereksiz (iülü}üne l, o oüzelım ktzıî dudaklarm, kana, bulacak olgunluğa crişmişti. Mozart ve Puşkin gibi diğer üstün yetenekli çocukOptfman sarhofluklar ıçtndekt, o öfkeler larfa karşılaştırıldığında Rimbaud, kendisini hiç anlamayan bir anne tarafından Çevreler U, yeş:l demzlenn çalkarıtısı, Sessızlı&ı onca otlaklann, yuz kmşıklannın büyütüldüğü ve çevresi tarafından yalBasttfcı sımyamn gentş alınlara damgasmv nızlığa itildiği için, farklı bir konumdadır. Onun siirlerinde okuyucuyu en çok KutialBorazan O.yaban çtg'lıklart.gurültüler, etkileyen, ilkel gücü hissettirmesidir. ImMeleklenien, acunlardan geçmij sessızlıkler geler yaratan zihni en kaba, en coşkun, Sen ey Omega, ey o mor ijint gözlerinin'" eğitilmemiş, kalıplaşamamış doğallıkla çalışır. Arthur Rimbaud Tutucu vc dar görüşlü annesinin etkiçev.. llhan Berk sini yaşamı boyunca üzerinden atamadı Rimbaud. tlk yazdığı şiirlerde duygula871'de, 17 yaşındaki Arthur Rimbarı şiddet şeklinde dökülür. Orta sıtırf sayud, aralannda yukarıdaki şiirin de gıdeğer aile yaşamına duyduğu kin tek bulunduğu yeni şürlerini o günlerin belirleyici unsur değildir şiirlerindeki, ünlü şairlerinden Paul Verlaine'e gönhep cok sefil günlerin ardından yuvası dermişti. Rimbaud, yeteneğinin farkınolarak kabul ettiği doğaya dönmüş ve daydı, çok küyük yaşta yazmaya başladıdoğayla bütünleşmiştir. ğı şiirler, ona birçok ödül kazandırmış ve Doğa tasvirleri çok kerelcr şairin içseldikkat çekmesine neden olmuştu, yine leştirdiği tarzda ortaya çıkar. Yaşamdan de Verlaine'in şiirlerine vereceği tepki koparcasına kendini doğaya vermesi, onıın için çok önemliydi. Mektup ve şiRimbaud'nun hem yaşamda hem de şiirler gecikrneli olarak eline geçince Veririnde kaçışlanndan biri olmustur. "Dulaine vakit kaybetmeden onu Paris'e dayum" (çev.: Orhan Veli Kanık) başlıklı şivet etti ve yazdıklaruıa devam etmesi için irinde, kendini patikalara yürümeye bıcesaret verdı. raktığını düsünuüğünde, "Ne bir şey düVcrlaine o günlerde Paris'in ünlü pişünecek, ne bir lar edeceğim; / Ama sonyano öğretmenlerinden kayınvalidesi suz bir sevgi doldııracak içimi" der. Bu Maut'e de Fleurville'in evinde karısıyla doğa anlatımlarındaki yaklaşımı, doğa birlikte yaşıyordu. Aynı evde piyano sevgisiyle birlikte, kötü ve çirkin olandan dersleri alan 89 yaşlarında Claude Deuzaklaşma isteğini barındırır. Uzaktan bussy, Paris Konservatuvarı'nın sınavlaseyrettiği bir doğa göriinümü yerine, tam rına hazırlanıyordu, bohem çevrenin tam göbeğiııde ama düzenli ve sakin bir yaşam siıruyordu cv halkı. Verlaine'in evc asi CCK'UK Rimbaud'yu davet etmesiyle evin huzııru bozuldu, Verlaıne ile karısuıın sık sık gürültülü kavgalanna sahne oldu. "Sesliler A kara, Eak, lal, U ycjil, Omavı ialıler, Dtyecepm btrgünpzlt doğumlanmzı da Karanuk koylara, kara sineklere benzer A, O amanstz pis kokular üstündefir dbnerler, KrtzkMna { 1 içinde kendini bulduğu, ya da kendini rahatbkla kull;Vi"ina attığı bir huzur kaynağıdır doğa. Bir başka doğa tasviri de, ölümle özdeşleştirdiği güzelliktir. Bu siirlerinde doğa, ölümün verdiği huzuru taşır ade ta. "Ofelya" adlı şiirinde, "Riızgâr göğsünü öper ve açar yaprak yaprak / Sularda ağır ağır savrulan etekleri. / Söğütler omuzlanna sarkar ağlaşarak, / Hülyalı alnına eğilir su çiçekleri" gibi pastoral anlatımla ölümü birleştirmiştir. Siirlerinde sık sık ortaya koyduğu bir başka tema da sonsuz gezme istemidir. "Esrik Gemi" adlı şiirini yazdığında, daha hiç deniz görmemis bir çocuktu, fakat yaşadığı Gharlesville'de nehir üzerinde yük taşımacılığı yapan gemileri biliyordu. Bu gemilerin onda, kendini koyup çok uzaklara gitme isteğini yarattığını görürüz. Hayalindeki yolculuklar, tüm ticari ve yararlı işlevlerinden arındınlmış, nehrin ya da denizin akıntısında yol bulan bir gemi gibi programsız ve izinsizdir. Bu şiirinde özellikle geliştirmeden bıraktığı imgeler yığını, gerçek bit esriklik duygusu verir. 'Sulann süt gibi ak, yıldız kokusu sinen / Şiirinde arındım o zamandan beri" (çev.: Erdo;an Alkan), denizin şiirini, ya da yolcuuğun şiirini barındırdığını gösterir. Kendi aile getirdiği gibi, terbiye ettiği (ya da kontrol altında tuttuğu) delilık ona tek yol gösteren öğedir. Büvük riskler taşısa da, hep gitme isteğiyle kavrulur, terbiye ettiğini söylediği delilik ise gerçek anlamda terbiye etmeden bırakmayı seçtiği deliliğidir. Ve tüm yolculuklardan, siirlerinde olduğu gibi, yaşamında da hep evine döner. Bazen "Esrik Gemi "nin son dizeleri gibi, yenilgiyi kabul etmiş döner eve, "Artık benim için ne bayrak, ne bandıra var, / Bu öfkeli sıılar r da ne de yü/ ebilirim." DsHıo söytontltri Rimbaud, bclki dc Baudelaire'den bile daha çok sıradanlığa tepki dııyan bir sanatçıydı. Baudelaire gibi o da hem edebiyat çevrelerinin hem de sosyal yaşamın kalıplaşmış klişeleşmiş sanat ve yasam anlayışına luzgınlık duyuyordu ve bu kızgınlığı, en avantgarde sanatçılann bile noş cörmeyeceği şekillerde dile getiriyordu, çünkü gerçekte Rimbaud'nun sorguladığı değer yargıları, tüm sanat çevresinin doğru olarak kabul ettiği değerlerdi. Edebiyat dışında yaşamın olmadığını düşünen bazı sanat çevreleri Rimbaud nun sarsıcı karakterinde bir ikilem yaşadılar. Bir yandan bu gencin olağanüstü yeteneğini kabul etmek zorunda kalıyorlar, diğer yandan da asi çocuğun edebiyat değerlerini ve edebiyat ile insanlık için önemli bir şeyler yapılabileceği inancını elinin tersiyle bir kenara ittiğini görüyorlardı. Rimbaud'nun 21 yaşında şiiri bırakması ve tamamen sessizliğe bürünmesi gerçekten de önceleri Fransa'da sonra da tüm dünyada hâlâ şaşırtıcı bir etkiye sahiptir. Ergenlik çağında birçok gencin yaşadığı türden inatçılık ve duyarlılıkla yazıyordu şiirlerini, ve bunu yaşıtlarından çok daha aşırı uçlarda dile getirme yeteneğine sahipti. Sanınm onun şiirini çok özel yapan buydu. Dehası, bir gencin (hatta bir çocuğun) dünyayı, tüm Daskı SıradanlığatepM Edebi açıdan Rimbaud'nun özellığı, eserlerinin görsel niteliğinde yatar. Bazıları onu hayali dünyanın baş yaratıcılanndan biri sayar. Rimbaud, diğer şairlerden farklı olarak gerçeğin peşinde hiç koşmamıştır, gerçek zaten bilinendir onun için. 20. yüzyıl gerçeküstü sanatçıları onun şiirlerinde, sıradan uyanışlar yerine, kapakları açılmış bir bilinçaltı görmüşlerdir. Bir başka bulunacak öğe de, okurun onu anlaması icin hiçbir çaba harcamamasıdır. Tüm bunlara rağmen, Rimbaud, yazma eyleminin otomatik ve kontrolsüz olduğunu düşünmü yordu gerçeküstü sanatçılar gibi. Şiirlerindeki anlatım gücü üzerine çok ince detaylarla oynayarak çalışıyordu. Rimbaud gerçek arayışında değil, gerçeğin söylenmesinden yanaydı. Roman tik dönem şairlerinin öznel anlatımları yerine nesnel bir dille yazma çabasındaydı, bir şairin anlattığı dünya, tüm insanlık için anlaşılması gereken dünyaydı. Sanatçının sanrıları, insanları bigiye götüren yoldu. Şair, Prometheus gibi görevlerle donatılmıştı: "tüm insanlığın so rumluluğunu taşıyordu, hatta hayvanların bile." Rimbaud firtınalı yaşamında çevresindeki birçok kişinin havatını da etkilemiştir. Verlaine bir kıskançlık krizinde genç şaire iki el ateş etmiş ve sevgilisini bileğinden yaraladığı için hapis yatmıştır. Yaşadığı günlerde çevresini çok kızdıran bu genç simdi onun şiirlerini okuyanlarda TbiiyÜK bir acıma hissi uyandırabilir. Kısacık yaşamında (37 yaşında ölmüştür), ve daha da kısa yazarlılc yaşamında 21 yaşında şiiri bırakmış ve bir daha hiç yazmamıştır), iç anlaşılmamış, ve çok az sevgi görmüştür. Fakat tüm bunlann içinde, şairin kendisi tarafin dan şaheser sayılan "La Chasse Spirituelle" oaşlıklı son şiirlerinden birinin kaybolmus olması, onun belki de yaşama ruhsal bir arayış olarak bakışını tam göremediğimiz için üzücüdür. [email protected] SAYFA 15 Gerçeğin söylenmesl Rimbaud fırtınalı yaşamında çevreslr» Inctoki birçok klslnln hayatını da eöcilemlstlr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle